MESA (MİDDLE EAST STRATEGİC ALLİANCE) DEĞİL, CENTO

Nuray Başaran

Amerika,  Ortadoğu için düşündüğü Arap NATO’sunun adını MESA olarak belirlemiştir. 


Bunun üzerine de Ortadoğu’daki yeni dönemde,  ‘nasıl bir güvenlik örgütlenmesi olması gerektiği ‘ konusunda  kamuoyuna yeni yaklaşımlar ve değerlendirmeler yansımıştır.


Doğru değerlendirme yapmak için, biraz bölge ve NATO tarihine bakmakta fayda var.


Soğuk savaş döneminde Ortadoğu’da var olan doğu-batı dengesi çerçevesinde,  batı ittifakı NATO üzerinden Türkiye ile Ortadoğu’da hakimiyet kurmaya çalışıyordu.

 
SSCB ise 1958 yılında Irak’da ,( Bağdat’ta )bir darbe düzenleyerek önce Irak’ın SSCB’nin kontrolüne girmesini sağladı. Daha sonra Irak üzerinden Suriye’ye atlayarak, Suriye’de (Fransızların ülkeyi terk etmesinden sonra meydana gelen) boşluğu doldurmaya çalıştı. 


Sovyet dönemindeki Rus hakimiyeti,  Irak ve Suriye üzerinden bölgeye yayılırken,  aslında ana hedef dünyanın merkezindeki ‘Uçak Gemisi’ olarak tanımlanan Kıbrıs’ı ele geçirmekti. 


Bugün ise Irak’ta ve Suriye’de Rus ağırlıklı politikalar devre dışı kalmıştır.  Ama her iki ülke üzerinden tezgahlanan, Doğu Akdeniz komünizmi hala geçerliliğini korumaktadır. Güney Kıbrıs’ta referandumda halk AB’ye girişe, ‘ hayır’ derken , Rusya’nın eskiden kurduğu Sosyalist Parti AKEL Güney Kıbrıs’ta hakimiyetini korumuştur.

Bugün Rusya, soğuk savaş döneminden kalma bu komünist Parti AKEL  ile Ada’nın güneyinden hareket ederek, bölgesel ağırlığa yönelmiştir. Ve bu doğrultuda , Suriye’de  askeri üsler kurmuştur. Rusya’nın bu girişimi de yeni dönemde ortaya çıkacak bölgesel savaşta , Suriye’nin geleceği için Rusya’yı söz sahibi yapmıştır.

İşte Rusya’nın bugün ele geçirmiş olduğu merkezi coğrafyada yayılma fırsatları başta ABD olmak üzere, bütün batı ülkelerini rahatsız emiştir. Ve geçmişten gelen NATO dayanışması ile Rusya’nın önü kesilmek istenmiştir. 
Ama bugün gelinen noktada,  Avrupa ve Amerika’nın yollarının ayrılması NATO ittifakını sarsmıştır.  Rusya da bundan yararlanarak, bölgedeki genişletme siyasetini, yeni oluşturduğu askeri üslerle genişletmeye çalışmıştır.
Bölgede Rus emperyalizminin yayılmasına karşı, batılı ülkeler birbirlerine düştüğü için bir şey yapamayınca, bölgede sıcak çatışma ortamları da savaş alanlarına dönüşmüştür. 

Bu nedenle de batılı emperyal güçler,  bölgedeki çıkarları için yeni askeri örgütlenmelere gitme yoluna yönelmişlerdir.

SSCB’nin dağılmasıyla birlikte,  Varşova Paktı’nın çökmesi  karşısında , aslında NATO’nun da tasfiyesi gerekmiştir.  Ancak ABD,  yeni dönemde NATO üzerinden hem batı, hem de bölge ülkelerindeki hegemonyasını sürdürmek istemiştir.  Ama Avrupalı ülkeler ile yolları ayrıldığı için bu amacına ulaşamamıştır. 

İşte böyle bir noktada,  Amerika’nın bölgedeki hakimiyetini devam ettirmek üzere,  Ortadoğu ülkelerine karşı Arap NATO’suna yönelmesini zorunlu kılmıştır. 

Ne var ki;  Almanya, İngiltere ve Fransa’nın Amerika’ya karşı yaklaşımları yüzünden NATO ittifakı,  Ortadoğu’da üstünlük kazanamamıştır.  Ve bu çerçevede NATO yerine,  ABD bu kez Ortadoğu’nun orta ve güneydeki Arap ülkelerini bir araya getirerek Arap NATO’sunu yapmaya çalışmıştır. 

Bu durumda (ABD’nin bu yeni girişimi ile) Ortadoğu,  kuzey ve güney ülkeleri olarak ikiye ayrılmıştır. Ortadoğu’nun kuzeyinde yer alan,  Irak ve Suriye’nin savaş alanına dönüşmesi noktasında,  bu ülkelerde İran ve Türkiye’nin ağırlık kazanması söz konusu olmuştur.  ABD’yi kullanan İsrail de,  Türkiye ve İran’ın bölgedeki ağırlıklarının artmasına karşı,  merkezi Mısır olan Suudi Arabistan, BEA tarafından desteklenen,  Ürdün’ün ve diğer körfez ülkelerinin de katılımıyla genişletilmeye çalışılan bir Arap NATO’sunu,  Ortadoğu Stratejik İşbirliği olarak devreye sokmaya çalışmaktadır.

Merkezi Coğrafyadaki Arap ve Müslüman nüfusu ikiye bölmeye yönelik olarak, Güneydeki ülkeleri kuzeydeki ülkelere karşı örgütlemeye kalkan Arap NATO’ su girişimi,  daha başlangıçta başarısızlığa mahkum olmuştur. Çünkü Irak ve Suriye gibi iki büyük ülkede yaşayan Araplar, burada yeni Arap NATO’su alanı dışına itilmiştir. Bir anlamda Güney Bölgesindeki Araplar ile  Kuzey Bölgesindeki Araplar karşı karşıya getirilmiştir. 

Daha önceki dönemlerde zaman zaman Suudi Arabistanlı ve İsrailli diplomatların dile getirdiği, ‘Ortadoğu’da Türkiye ve İran etkinliğinin önlenmesi ve ortadan kaldırılması’  hedef olarak belirlenmiş ve bu doğrultuda Arap NATO’su,  Amerika’nın binlerce tır dolusu silahı bölgeye getirip dağıtmasıyla gerçekleştirilmeye çalışılmıştır.

Bölgede NATO uzun yıllar, dünya barışı için SSCB’ye karşı denge unsuru olup, NATO bir barış unsuru olarak öne çıkmıştır. Ama bugün NATO’nun bölgede bir Arap NATO’su olarak ortaya çıkması,  savaşa yönelik yeni bir strateji gibi algılanmıştır. Ortadoğu’da doğru dürüst düzen kuramayan,  üyesi olan Türkiye’yi savaş tehditlerine karşı koruyamayan NATO’nun,  benzeri bir örgütü yeni gelinen dönemde kurmak istenmesi,  gerçekçi bir yaklaşım olarak görülmemektedir. 

Nitekim daha önceki dönemlerde NATO,  Türkiye üzerinden bölgede bir barış düzeni kurmaya çalışırken başarılı olamamıştır.  Aksine İsrail’in kurulmasından sonra bu coğrafyada var olan devletler düzenini korumak üzere ,  CENTO adında yeni bir devletler düzenini gündeme getirmiştir. NATO uzantısı ve NATO ile dengeli ilişkiler oluşturmak üzere , CENTO isimli merkezi güvenlik örgütlenmesi, Türkiye ve İran’ın öncülüğünde,  Irak ve bölge ülkelerinin katılmasıyla gerçekleştirilmeye çalışılmıştır. 

Bugün bölgede , yeniden savaşın oraya çıktığı bir dönemde, (geçmişten gelen tarihi olayların bize kazandırdığı bilgilere göre bölge ele alınırsa) burada bölgenin  iki büyük devleti olan Türkiye ve İran’ın öncülük yapması , bölge barışı açısından vazgeçilemez bir önem taşımaktadır.

Geçmiş dönemde başarılı olan CENTO deneyiminden yararlanılarak,  bugün yeni bir CENTO yapılanması , bölge barışı için acil bir şekilde devreye sokulabilir. Böyle bir yapılanmanın ön koşulları,  son gelişmelerle bölgede oluşmuştur. 
Bugün gelinen noktada,  ABD’nin İsrail’i kurtarmak üzere,  İsrail’e komşu olan Güney Arap ülkelerini bir araya getiren Arap NATO’su,  bölge barışı açısından gerçekçi görünmemektedir. 
Neden?
 Türkiye ve İran’ı karşısına aldığı için , Irak ve Suriye’yi dışarda bıraktığı için,  ABD öncülüğündeki  ARAP NATO’sunun gerçekçi olmadığı daha şimdiden görülmüştür. 
O zaman MESA adındaki yeni bir Ortadoğu insiyatifi ile,  savaş maceralarında yer almak yerine, geçmişte bir dönem Ortadoğu’da barışın kurulmasına yol açan,  batının önde gelen NATO ülkeleri ile dengeli ilişkiler kurulmasını sağlayan ve en önemlisi,  Ortadoğu’yu emperyal girişimlere  karşı ayakta tutan bölge devletlerinin dayanışmasını sağlayan,  daha gerçekçi  CENTO’ nun yeniden kurulması ihtiyaçtır.  Oysa bugün bu ihtiyacı karşılamak yerine  ABD,  CENTO yerine CENTCOM adıyla bir merkezi kumandayı oluşturarak bölgede boy göstermektedir.  Ve bu çözümü dışardan zorla dayatarak,  bölge devletlerinin dayanışma içerisinde kendilerini  koruyacağı yeni bir CENTO’ nun önüne geçmektedir. Başta Türkiye olmak üzere, Türkiye’nin bütün komşuları ve bölge devletleri,  bu yeni dönemi dikkate alarak hareket etmek zorundalar. 
Bölgede var olan Amerikan baskı aracı CENTCOM barış değil,  savaş üretmektedir. Buna paralel gündeme getirilen MESA’ nın da barış ihtiyacını karşılayamayacağı şimdiden ortadadır. O zaman,  MESA tartışmalarından bir sonuç elde edilmek isteniyorsa,  CENTCOM’un kapatılıp yerine Türkiye- İran öncülüğünde bir bölgesel işbirliği ve güvenlik örgütü olan CENTO acilen kurulmalıdır. 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.