Küresel merkez bankaları, ABD'nin tarife adımları, jeopolitik gerilimler ve yoğun siyasi gündemin şekillendirdiği yüksek belirsizlik ortamının hakim olduğu bir yılı geride bırakırken, bu süreçte enflasyon kaynaklı riskler, para politikasında gevşeme adımlarının hızını sınırlayan temel unsur olarak öne çıktı.
20 Ocak'ta Donald Trump'ın ABD Başkanı olarak ikinci kez göreve başlamasının ardından, ABD'nin korumacı ticaret politikaları mart ve nisan aylarında belirginleşti. Tarife artışlarının etkisiyle küresel ticaret gerilimi derinleşirken, bu süreç küresel ekonomide ciddi bir belirsizlik dalgası oluşmasına neden oldu.
ABD’nin başını çektiği bu tarife adımları, Çin, Japonya, Avrupa Birliği (AB), Kanada ve Meksika'yı doğrudan etkilerken, söz konusu ülkeler ticaret geriliminin ana aktörleri haline geldi.
Yılın ikinci yarısında ise ticaret anlaşmalarında artış görülmesi küresel ekonomide tansiyonu bir miktar düşürdü. Buna karşın İran ile İsrail arasında 12 gün süren hava saldırıları ve Rusya-Ukrayna Savaşı'nı sona erdirmeye yönelik sonuçsuz kalan girişimler, ekonomik görünümde temkinli duruşun korunmasına neden oldu.
Yılın son çeyreğinde ABD'de federal hükümeti finanse edecek geçici bütçe tasarısı üzerinde uzlaşı sağlanamaması nedeniyle hükümet 1 Ekim’de kapandı. 12 Kasım'a kadar süren ve 43 günle ABD tarihinin en uzun kapanması olan bu süreç, ülkede ekonomik veri akışının ciddi şekilde aksamasına yol açtı.
Bu gelişmeler ışığında küresel merkez bankaları, belirsizliğin yüksek olduğu ve ihtiyatlı duruşun ön plana çıktığı bir yılı tamamladı. Enflasyon ve büyüme görünümüne ilişkin riskler, yıl boyunca merkez bankalarının politika kararlarında belirleyici rol oynadı.
Bu yıl ABD Merkez Bankası (Fed) 75 baz puan, Avrupa Merkez Bankası (ECB) 100 baz puan, İngiltere Merkez Bankası (BoE) 100 baz puan, Avustralya Merkez Bankası (RBA) 75 baz puan, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) 950 baz puan faiz indirimine giderken, Japonya Merkez Bankası (BoJ) 50 baz puan faiz artırımına gitti.
Fed, istihdam ve enflasyon arasında denge aradı
ABD'de ekonomi ve finans gündeminin yoğunluğu, Fed’in para politikası kararlarında temkinli bir yaklaşım benimsemesine neden oldu. Tarife süreciyle başlayan belirsizlikler ve hükümet kapanmasının etkileri, enflasyon görünümüne ilişkin risklerin yıl sonuna kadar gündemde kalmasına yol açtı.
Bu dönemde Fed yetkililerinin sözlü yönlendirmelerinde ayrışma dikkat çekti. Bazı yetkililer enflasyonla mücadelede temkinli olunması gerektiğini ve daha fazla veriye ihtiyaç duyulduğunu vurgularken, bazıları ise faiz indirimleri için uygun koşulların oluştuğunu savundu.
Bu çerçevede Fed, yıl genelinde toplam 75 baz puan faiz indirimi yaparak politika faizini yüzde 3,50-3,75 aralığına çekti. Banka, eylül, ekim ve aralık aylarında 25’er baz puanlık indirimlerle yılı tamamladı.
Para piyasalarında, Fed'in gelecek yıl mart ve temmuz ayında 25'er puanlık 2 faiz indirimine gideceği fiyatlanırken, Fed Başkanı Jerome Powell’ın görev süresinin dolmasıyla yerine gelecek yeni isim ve yeni başkanın izleyeceği politikalara yönelik belirsizlikler varlığını koruyor.
ECB, yılı güçlü indirimlerle kapattı
Avrupa'da ECB, yılı 3 temel politika faizinde 100 baz puan indirimle tamamlarken, gelecek yıl ECB’den faiz indirimi beklenmiyor.
Avro Bölgesi’nde kasım ayında yıllık enflasyon yüzde 2,1 seviyesine gerileyerek bankanın orta vadeli yüzde 2 hedefine yaklaştı. ECB Başkanı Christine Lagarde, aralık ayındaki son toplantının ardından yaptığı değerlendirmede, küresel ortamın dalgalı seyri nedeniyle enflasyon görünümüne ilişkin belirsizliklerin sürdüğünü ifade etti. Lagarde, enerji fiyatlarındaki düşüşün kısa vadede enflasyonu baskılayabileceğini belirtirken, tedarik zincirlerindeki olası aksaklıklar, ücret baskıları ve aşırı hava olaylarının yukarı yönlü riskler oluşturduğuna dikkati çekti.
Para piyasalarında ECB’nin ilerleyen dönemde faiz artışına gidebileceği ihtimali de zaman zaman fiyatlanırken, savunma harcamaları ve mali genişleme adımlarının iç talep dengesi üzerindeki etkileri yakından izleniyor.
BoE, kontrollü gevşeme stratejisi izledi
İngiltere’de BoE, ülkede enflasyon risklerinin devam etmesine rağmen büyümeyi desteklemek amacıyla yıl boyunca toplam 100 baz puan faiz indirimi gerçekleştirdi. Kasım ayında yıllık enflasyon yüzde 3,2 seviyesinde gerçekleşirken, politika faizi yüzde 3,75 düzeyinde bulunuyor. Faizlerin enflasyonun üzerinde tutulmasıyla sıkı para politikası duruşu korunmaya devam etti.
Gelecek yıla ilişkin belirsizlikler sürerken, BoE’nin ilk faiz indirimini nisan ayında yapabileceği öngörülüyor.
Japonya'da faizler 30 yılın zirvesinde
Japonya'da BoJ, artan enflasyon riskleri ve ücret artışlarının gelecek dönemde enflasyon risklerini daha da artırabileceğine yönelik beklentilerle politika faizini toplam 50 baz puan artırdı. Böylece politika faizi yüzde 0,75’e yükselerek son 30 yılın en yüksek seviyesine çıktı.
BoJ'un politika metninde, ücretler ve fiyatların ılımlı şekilde artmasının beklendiği, reel faizlerin negatif kalmaya devam edeceği ve destekleyici finansal koşulların ekonomik aktiviteyi destekleyeceği vurgulandı. Kasım ayında Japonya'da yıllık enflasyon yüzde 2,9 olarak kaydedilirken, para piyasalarında BoJ’un gelecek yıl atacağı adımlara ilişkin net bir beklenti oluşmadı. Bankanın ilk faiz artışını eylül ayında yapabileceği tahmin ediliyor.
Güney Kore Merkez Bankası ise yılı toplam 50 baz puan faiz indirimiyle politika faizini yüzde 2,5 seviyesinde tamamladı.
Avustralya ve Yeni Zelanda'da gevşeme öne çıktı
Dünyanın önemli merkez bankalarından olan ve bölgedeki finansal likidite konusunda önemli rol oynayan Avustralya’da RBA, yıl boyunca toplam 75 baz puan faiz indirimi yaparak politika faizini yüzde 3,6'ya çekti. Banka şubat, mayıs ve ağustos aylarında 25’er baz puanlık indirimlere gitti. Para piyasalarında RBA'nın gelecek yıl sıkılaşmaya dönebileceği ihtimali de gündeme gelirken, mayıs ayında 25 baz puanlık bir faiz artışı olasılığı fiyatlanıyor.
Yeni Zelanda Merkez Bankası ise yıl genelinde toplam 200 baz puan faiz indirerek politika faizini yüzde 2,25 seviyesine düşürdü.
TCMB, bu yıl politika faizini 950 baz puan indirdi
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), yıl boyunca 10 Para Politikası Kurulu toplantısı ve 1 ara toplantı gerçekleştirerek toplam 950 baz puan faiz indirimi yaptı ve politika faizini yüzde 38 seviyesine çekti. Yurt içinde enflasyonla mücadele süreci de devam ederken, Türkiye'de kasım ayında Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) artışı aylık bazda yüzde 0,87 ile son 30 ayın, yıllık bazda yüzde 31,07 ile son 4 yılın en düşük seviyesine geriledi.
Uygulanan ekonomi programının etkisiyle Türkiye ekonomisi üst üste 21 çeyrektir büyümesini sürdürürken, dezenflasyon süreci de desteklenmeye devam etti.
Muhabir: Mahmut Çil,Ali Canberk Özbuğutu