MALUL SAYILMAYAN GAZİ KİMDİR?

Gazim ne diyor?

MALUL SAYILAMAYAN;Gazi yaşayan tarihtir. Tarihin sayfalarını değiştiren tarihe yön verendir. Şahittir, şehitlerin şahididir. Fedakârdır. Devletin bekası için canını,kanını, vücudunun her bir parçasını vatanı, namusu, şerefi, bayrağı,istiklal marşı için seve seve veren kahramandır. 


20 Yaşında hayatının baharında Avrupa’nın ve Amerika’nın kandırdığı teröristlere dağları dar eden, enginlere sığmayan, tarihin yaşayan şahidi sınır taşıdır. Mustafa kemal Atatürk’ün yaşayan temsilcisidir.
 

Şimdi ise 1053 nizamnameye mahkûm olan kale gibi korunan bu kale duvarından bir gedik dahi açtıramayan hükümetimiz, tarafından tanınmayan malul sayılamayan gaziler, Avrupalı Amerikalı teröristi bin metreden alnının ortasında vuran sonra kalleş bir mayınla, roketle, elbombası ile vücudunda şarapnel parçaları ile zehirlenerek yaşayamaya çalışan aslında sessizce ölen fakat acısını feryadını duymayan devletin yetkililerine kendini bir türlü kabul ettiremeyen 19 bin malul sayılamayan gazi. 
 

Yeri geldiğinde yavrusunu göğsünde merimi olduğu için göğsüne yaslayamayan asteğmen Tuncay subaşı gibi kendisine baba diyen evladını evladım yavrum diyerek ruhsal, fiziksel ve bedenen sevemeyen kahraman Türk askeridir.

"Üşüyorum baba bana sarıl" diye kızını saramayan o baba GAZİ sayılamayan sadece bir tanesi olan Tuncay subaşı gibi 19bin malul sayılamayan gazi bir baba… 
 

Koşarken yere düşen kızını yerden kaldıramayan ya da kolunda merminin girip çıkmasıyla kolunu kıran ve platin takılarak yavrusunu koluna alamayan kucağında taşıyamayan Mehmet TUNÇ gibi malul sayılamayan gazi bir baba… 
                 

Hainlerin attığı roketle kolundan, bacağından, kafasından ve gözünden yaralanan, hayatı boyunca fiziki olarak, ruhsal olarak bitmiş ve bedenen zorluk çekerek yaşam mücadelesi veren aynı zamanda anksiyete bozukluğundan dolayı ilaç kullanarak hayata tutunmaya, topluma ayak uydurmaya çalışan, bir türlü askerliğin verdiği tesirinden ve sebebinden dolayı kendini kabul ettiremeyen, her türlü hakarete, sözlü şiddete maruz kalan, rencide edilen işyerindeki arkadaşlarının yaralı hayvana dahi merhamet etmedikleri gibi yaralı bir insana merhamet etmeyenlere karşı dik duran, vücudundaki şarapnel ve metal parçaları, antimon ve arsenik ile zehirlenerek sessizce ölen Mustafa KURUBACAK. 
        

Demem odur ki Malul sayılmayan Gaziler 1053 nizamnameyi aşamadığı gibi, Amerikalı ve Avrupalı teröristlere dağları, mağaraları, şehirleri dar etmiştir de ne yazık ki iş yeri arkadaşlarının gözünde, çalıştığı kurumlarda ustasının ve şefinin insafına bırakılan yattığı yerden maaş alıyor denen, asalak gözüyle bakılan,bedenine acımayan, acısını, sancısını yine kendisi çeken, hiçbir zamanda hatırlanmayan, hatırlanmak dahi istenmeyen bir varlık.
 

Devletin acımadığına, gazi saymadığına, millet acır mı? Saygı gösterir mi?
Bir zamanlar yüzdeliği kaldıran başbakanımız vardı, başbakanlık bitti verilen sözlerde gitti.

 

Bir olmadıkça, birlikte olmadıkça, gazilik denen makamı ancak öldükten sonra Allahın huzurunda, vücudunuzdaki mermi ve şarapnel parçaları ile alacaksınız. Bu dünyada ve bu sistemde gazilik diye bir şey aklınıza gelmesin. 
 

Kamuda çalışıyorsanız işinize sarılın, kamuya girmek isteyen arkadaşlarımızda kamuya girmek için sabretsin. Siciliniz temiz olsun.
3 ya da 5 tane malul sayılmayan gazi arkadaşımızın amirlerine karşı sıkıntı çıkarttığı sendikacı arkadaşlarımız tarafından söz ediliyor. Bu şekilde davrananlar aklınızdan şunu çıkartmayın.

 

Siz kamuya girdiniz nasıl ki yaralandınız acınız büyük, bu şekilde davranarak kamuya girmek isteyen 19 bin malul sayılmayan gazimizi mağdur ettiğinizi çocuklarını ağlattığınızı unutmayın.

Yazmaya devam edeceğim...

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.