KORONA GERÇEKLERİ: KORONA İNSANLIĞIN SONU MU?

Nuray Başaran

Hani denir ya;  ‘hayatta hiçbir şey tesadüf değildir.’ diye….

Bu nedenle bir önceki yazımızda hem The Economist’in 2019 ve 2020 kapaklarına ve neden önemli olduğuna değinmiştik. Hem de Georgia Guidestones Anıtı’nın şifrelerine…

Bugün de konuya Yuval Noah Harari ve  son yıllarda dünyayı kasıp kavuran kitapları ile devam etmek doğru olur diye düşünüyorum.

Kim bu Yuval Noah Harari?

1976 doğumlu. Yani 44 yaşında.  2002’de Oxford Üniversitesi’nde tarih doktorasını tamamlayan Harari, şimdilerde Kudüs İbrani Üniversitesi’nde Beşeri Bilimler Fakültesi, Tarih Bölümü’nde dünya tarihi dersleri veriyor.

Bundan 3 yıl önce 2017’de piyasaya iki önemli kitabı çıkıyor. Ve tüm dünyayı etkiliyor.

Biri: Hayvanlardan Tanrılara – Sapiens. 

Diğeri: Homo Deus: Yarının Kısa Bir Tarihi.

Hayvanlardan Tanrılara Sapiens kitabıyla insan türünün dünyaya nasıl egemen olduğunu anlatan Harari, Homo Deus’ta çarpıcı öngörüleriyle yarınımızı ele alıyor. 

İnsanlığın ölümsüzlük, mutluluk ve tanrısallık peşindeki yolculuğunu bilim, tarih ve felsefe ışığında incelediği bu çalışmasında, insanın bambaşka bir türe, Homo deus’a evrildiği bir gelecek kurguluyor.
 
Yola,  “önemsiz bir hayvan” olarak çıkan Homo sapiens, tanrılar katına ulaşmak uğruna kendi sonunu mu hazırlıyor?
 
Homo sapiens nasıl oldu da evrenin insan türünün etrafında döndüğünü iddia eden hümanist öğretiye inandı?

Bu öğreti gündelik yaşantımızı, sanatımızı ve en gizli tutkularımızı nasıl şekillendiriyor?
 
İnsanı inekler, tavuklar, şempanzeler ve bilgisayar programlarının tümünden ayıran yüksek zekası ve kudreti dışında herhangi bir alametifarikası var mı?
 
Tarih boyunca benzeri görülmemiş kazanımlar elde etmemize rağmen mutluluk seviyemizde neden kayda değer bir artış olmadı?

Ve kitabın önsözü şöyle devam ediyor:

 

“Tüm bunları anlamak için tek yapmamız gereken geriye dönüp bakmak ve Homo sapiens’in aslında ne olduğunu, hümanizmin nasıl dünyaya hakim bir din hâline geldiğini ve hümanizm rüyasını gerçekleştirmeye çalışmanın aslında neden insanlığın kendi sonunu getireceğini incelemektir. İşte bu kitabın temel meselesi budur.”

İlginç değil mi?

Zira, 4.5 milyar yıllık dünyada insan hayatı 60 bin yıllık. İnsan nesli birkaç kez yok edilmiş. Evren 13.8 milyar yıllık. Uzay bağlantılı gezegenler daha uzun yapılı çıkıyor.

Neyse çok fazla kafaları karıştırmadan dünyanın geleceğinde bugünkü dünya düzenini kuran yapının,  yeni dünya düzenini dijitalleşme üzerinden getirmek istediği artık sır olmayan gerçeklerden. Onun için de bugün koronavirüsün sebepleri arasında 5G’nin olup olmadığını tartışıyoruz. 

Siyasi boyutta; İngiltere ve arkasındaki güçler,  Çin merkezli Şangay ve İsrail destekli yapılar,  bu alanda hem dünyasal küresel savaşa hazırlanırken, uzaysal boyutu da uzun zamandır çalışıyor.

İslami kesimlerde ise uzun zamandır yeni medeniyet kavramı işleniyordu. 

Zira batı medeniyeti , ‘yer ve uygarlık tarihinde merkezi medeniyet hazırlanmalı ‘ denilerek, Ortadoğu'da gelişmeler de din üzerine inşa ediliyordu. Çünkü Hristiyanlar bu coğrafyaya girmek istiyordu. İslamiyet ve Yahudilik bu topraklardaydı.

Bir başka projeye göre de,  tüm bunlar üzerine inşa edilecek olan dinler savaşı yayılacak. Dünya yok olacak. Yeni dünya düzeni yok olan düzeninin üzerine kurulacaktı. 

Uzun zamandır beklenen savaş bu iken imdada adeta koronavirüs yetişti. Her şey altüst olurken arka tarafındaki askeri hareketlilik de -ordular üzerinden bakıldığında da non-stop devam edince,  dikkat edilmesi gereken önemli konular akla geliyor. 

Hal böyle olunca; hem de Ramazan ayı gelirken,  bazı merkezlere ve konulara dikkat çekmekte fayda var.

Bunlardan biri Ayasofya’nın ibadete açılması. Diğeri Atatürk’ün Vasiyeti’ne dayandırılacak tartışmaya açılabilecek olan Halifelik Meselesi. TBMM’in ukdesine bırakılan Halifelik için elbette TBMM’nin bir kanun çıkarması gerekiyor.  

Yani?

Sorun sadece koronavirüs değil! Arka planındaki oyun çok büyük. Tehlike her zamankinden daha büyük. Ve insanlar ve ülkeler bunu göremeyecek kadar ölüm korkusuyla körleştirilmiş durumdalar. 

Oysa koronavirüs’ten ölümler kanser ve gripten ve kazalardan ölenlerden daha fazla olmamakla beraber, ‘korku’su onlardan çok büyük!

Projeler aşama aşama götürülüyor. NATO ve ABD dünyayı sıkıyönetime götürmeye çalışırken, Vatikan başta olmak üzere diğer inanışların merkezleri kapanmışken,  bazı önemli provakasyonlara her zamankinden daha çok dikkat etmemiz gerekir diye düşünüyorum. 

Bu nedenle acil olarak TBMM’de demokratik siyasal birlikteliğe,  her zamankinden daha çok ihtiyaç var. Bu nedenle TBMM hem Mecliste hem de dışarıda olan tüm partileri bir araya getirip, ‘Dünya nereye gidiyor?’ gündemi ile toplanmalıdır.  Türk halkı Milli Çıkış programında buluşmalıdır.  Zira koronavirüsün etkileri yakın gelecekte içeriyi ve iç politikayı etkileyecek. Güç merkezleri ile beklenmedik gelişmeler ile karşı karşıya kalmamak için elimizi çabuk tutmakta fayda var. 

Zira geçen ay toplanan Berlin Güvenlik Konferansı’nın konusu ‘Batısızlaşma’! Yani batılılaşmaya karşı artan tepkiler karşısında emperyalizm,  yüzünü gizlemek için yeni kavramlar ile düşünmeye başlıyor. Dikkat!


 


 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.