İstikşaf Farkı

Alp Kırıkkanat

Dünyada ve çevremizde yaşanan ve sürekli değişkenlik gösteren olayları anlamak; eskisine oranla daha zorlaşmaya başladı. Olaylar çok hızlı gelişiyor ve ezberleri zorluyor. Bilinen klasik yöntemlerin kimi zaman bir işe yaramadığı görülüyor. Hele bir de geçmişte gösterilmesi gereken tavırlarda atalet içinde kalındıysa; sorunlar daha da ağırlaşıyor. Ancak uygulanabilir yöntemlere ve çıkarlarımızı gözeten yaklaşımlara ihtiyacımız olduğu kesin. Bölgemizde çizilen zikzaklar, başımızı sonradan daha büyük belalara sokabilir. Örneğin Yunanistan’la aramızda başlayacak olan istikşafi (*) görüşmeler, birçok haklı tepkiyi beraberinde getirdi. Karşı taraf, istikşafi görüşmelerde iki ülke arasındaki kıta sahanlıklarının belirlenmesinden başka hiçbir konuyu görüşmeye niyeti olmadığını sürekli beyan ediyor. Yani işgal ettiği adaların hesabını bile soramayacağım. Bu anlamda, şimdiye kadarki tezlerimizle ve denizlerde yapılan faaliyetlerimizle örtüşmeyeceği düşünülen bu tip görüşmelerden ne sonuç çıkacağı şüpheli. Her iki tarafın açıklamalarına baktığınızda, bu görüşmelerin ön koşullu ya da ön koşulsuz mu olacağı da tam olarak anlaşılmıyor. Bizi, bu görüşmelere ikna eden hususların ne olduğu da çok açık değil. Durum böyle olunca da daha fazla bilginin ortaya çıkmasını beklemekten başka çare kalmıyor.

Ancak karşı taraf, çılgınca silahlanma yarışına hazırlanır bir görüntü çizmeye başladı. ABD, Alman ve Fransız menşeili silahların peşinde koşuyorlar. Milyar dolarlık borçlanmaları göze alıyorlar. Baştan beri iddia ettiğim konu şu oldu: Doğu Akdeniz’deki konsantrasyonumuzu bozmak üzere, bizi Ege’deki sorunlara çekiyorlar. Ancak baktılar olmuyor; Doğu Akdeniz’i de işin içine katan bir tutum sergilediler. Bunu, Yunanistan’ı silahlanma yarışına sokan ülkeler istiyor. Savaş istediklerinden değil, zamana oynadıklarından… Bu durum, Yunanistan’ın da işine yarıyor. Ekonomik durumumuzun iyi olmaması da işin cabası. Ama Yunan tarafında da ekonomi çökmüş bir görünüm içinde. Geçen yılın son çeyreğinde ekonomisi yüzde 14 küçüldü. İki ülkenin de anlaşması çok uzun zaman alacak. Her iki tarafın da bir çizgide dengeye getirilmesinin ve sorunların, özellikle Doğu Akdeniz’de, mümkünse şimdilik dondurulmasının ya da görüşmeler yoluyla zamana yayılmasının istendiğini düşünüyorum.

Çünkü, Orta Doğu’da ve diğer farklı bölgelerde yeni gelişmeler söz konusu.

Trump yönetimi giderayak ABD Merkez Komutanlığı’nın (CENTCOM) faaliyet alanının genişletilmesi kararını aldı. ABD Avrupa Komutanlığı görev alanında yer alan İsrail, İran'a karşı iş birliğini teşvik etmek maksadıyla; Ortadoğu ülkeleriyle birlikte, CENTCOM’un sorumluluk alanı içine dahil edilmiş oldu. Bu yeni durum, aslında bir sürpriz değil. Geçen yıl içinde İsrail’in bir kısım Arap ülkeleriyle yakınlaşması gündemdeydi. Şimdi İsrail’le birlikte tüm Orta Doğu için bir güvenlik mimarisi tasarlanıyor. Geçtiğimiz kasım ayında İranlı üst düzey kişilere yapılan suikastler ve aralık ayında bir İsrail denizaltısının Hürmüz Boğazı açıklarında görülmesi mücadele mikyasının artacağını gösteren emarelerdi.

CENTCOM’un faaliyet alanının genişlemesinin, sadece İran’a karşı olduğu söylenebilir mi? Şahsi kanaatim: hayır. Rusya ve Çin’in de son dönemdeki Orta Doğu faaliyetleri, Batı için oldukça rahatsızlık verici boyutlara ulaştı. Bu faaliyetlerin İran’la entegre bir hal alma olasılığı ise endişeleri artıran daha farklı bir durumu ortaya koyuyor.

Suriye ve Libya’dan başlayarak konum almaya çalışan Ruslar; Mısır’ın Port Said limanının doğusuna bir sanayi kompleksi inşasına hazırlanırken, diğer yandan Sudan’da bir deniz üssü açmayı hedefliyorlar. Bazı açık kaynaklarda, Sudan’daki üssün lojistik ağırlıklı bir üs olacağı belirtiliyor. Kızıldeniz’in kuzeyi ve ortasındaki batı kıyı şeridinde hal böyleyken; güneyinde ise Bab el-Mandeb geçidinin doğu kıyısında bulunan Yemen’deki İran destekli grupların yarattığı tehditler de bir başka durum olarak görülüyor. Bab el-Mandeb’in batı kıyısındaki Cibuti’de ise sürekli gelişen bir Çin deniz üssü mevcut.

Görüldüğü üzere, Suriye’nin Lazkiye ve Tartus kıyılarından başlayan; Süveyş’den devam ederek Kızıldeniz’in güneyine kadar ulaşan enteresan bir şerit oluşmuş durumda. Arap yarımadasının batısını, Batı’nın gözüyle, bir kuşatma altında olduğunu düşündürecek bir durum söz konusu. Peki ya doğusu? Orada da İran var. Daha doğuda ise Pakistan kıyılarına yavaş yavaş Çin sokuluyor. Gwadar limanının işletmesini 40 yıllığına üstlenen Çin’in, burada bir deniz üssü kurmayı planlayabileceği yönünde tahminler yapılıyor.

Bütün bunlar olurken, Yunanistan’ın arkasında olduğu görülen bazı ülkeler; geçen yıl, Orta Doğu’nun yanı sıra Pasifik’te de zor anlar yaşadılar. Çin’e karşı Pasifik’te kuvvet yapısını oluşturmakta zorlanan bir ABD var. Donanmasındaki personel ve materyal sorunları devam ediyor. Diğer yandan, Pasifik’te kolonilerini elinde tutmakta zorlanan bir Fransa söz konusu. Avustralya’nın doğusundaki Yeni Kaledonya’da geçen yıl yapılan referandumda, ada kıl payı bir oy oranıyla Fransa’da kaldı. 2022’de yeni bir bağımsızlık referandumunun yapılması bekleniyor. Sadece iki gemiden müteşekkil Jeanne d’Arc isimli bir deniz görev grubu, şimdiden bu sularda dolaşmaya başladı.

Bütün bu olan bitenlerin arka yüzünde ekonomik sebepler bulunmakta ve her aktör askeri gücü nispetinde konum almaya çalışmaktadır. Batı açısından sıkıntılar büyük ancak herkes kendi çıkarı için çalışıyor. Yunanla uğraşırken, bizi yaptırımlarla tehdit eden gerçek rakiplerin; hangi bölgelerde ve ne anlamda sıkıştıklarını da dikkate almamız gerekiyor. O nedenle, bizden uzak coğrafyalarda olsalar bile ‘‘bizi ne ilgilendirir?’’ diyemeyeceğimiz bir durum söz konusu.

Netice itibarıyla, Orta Doğu ve Pasifik’te türlü problemlerle uğraşan bir kısım Batılı ülkelerin, Ege Denizi ya da Doğu Akdeniz’de Yunanistan’ın bizle çatışmasını isteyebileceğini düşünmüyorum. O nedenle olsa gerek, kendilerine üs ve kolaylık sağlayan Yunanistan’ın hezeyanlarını, bir kısım silah satışlarıyla gidermeye çalışırlarken; bizi de yaptırım tehditleriyle baskı altına alarak, olası bir uzlaşı için masaya çekmeye çalıyorlar.

Ortaya koymaya çalıştığım bu fotoğraf içinde, şimdilik içeriğinin ne olduğu tam olarak belli olmayan, ön koşullu ya da ön koşulsuz, deniz yetki alanlarımızın geleceğini etkileyebilecek görüşmelere razı olmak biraz tuhaf kaçıyor. Açık kaynaklara bakarak, görüşmelere dair gerçeğe yakın bir yorum yapabilmek için resmin, en azından bir kısmının, ortaya çıkmasını beklemek gerekiyor. Ancak madem görüşmeye karar verdik, o takdirde; görüşmelerin başka bir seyirde cereyan etmesini sağlayacak önerilere de kulak vermek gerekiyor. Örneğin şimdilik, ekonomi, sanayi, denizcilik ve turizm gibi iş birliğine açık konulardan başlanabilir. Ancak siyasi, ekonomik ve askeri yönlerden kaderini bu kadar dışa bağımlı bir hale getirmiş bir ülkeden bunu beklemek çok doğru olur mu? İhtimal çok az ama denenebilir. Bu kapsamda, farklı bir istikşafa gereksinimimiz olduğunu düşünüyorum. Dibini görmediğimiz kuyuya inmekten iyidir.

 

(*) Türk Dil Kurumuna göre istikşafın anlamı; tanıma, açınsama. Ancak diplomatik bir terim olan istikşafi görüşmeler, keşif, tanıma amaçlı görüşme anlamına geliyor.

 

Kaynaklar:

Berberakis, Stelyo, ‘‘Yunanistan Dışişleri Bakanı Dendias: Türkiye eski Türkiye değil’’, BBC News, 10 Ocak 2021,  https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-55611192  (17 Ocak 2021)

‘‘Yunanistan ekonomisi çöküşte’’, Deutsche Welle, 03 Eylül 2020, https://www.dw.com/tr/yunanistan-ekonomisiçöküşte/a-54804460  (17 Ocak 2021)

‘‘Son Dakika: O tarihte Türkiye'ye karşı savaşa hazır olacak! Manşetten duyurdular...’’, Milliyet Gazetesi, 17 Aralık 2020, https://www.milliyet.com.tr/galeri/son-dakika-haberleri-turkiyeye-karsi-savasa-hazir-olacagi-tarihi-mansetten-verdiler-6382034/15  (17 Ocak 2021)

Vandiver, John, ‘‘CENTCOM mission expands to include Israel’’, Stars and Stripes, 15 Ocak 2021,  https://www.stripes.com/news/middle-east/centcom-mission-expands-to-include-israel-1.658602  (17 Ocak 2021)

Nadimi, Farzin, ‘‘Submarine Movements on Iran’s Doorstep: Military and Legal Implications’’, The Washington Institute for Near East Policy, 29 Aralık 2020, https://www.washingtoninstitute.org/policy-analysis/submarine-movements-irans-doorstep-military-and-legal-implications  (17 Ocak 2021)

Kırıkkanat, Alp, ‘‘Rusya-Mısır Ortaklığının Düşündürdükleri’’, Alp Kırıkkanat Seyir Defteri, 17 Ekim 2020, http://www.alpkirikkanat.com/makale-detay/103/rusya-misir-ortakliginin-dusundurdukleri  (17 Ocak 2021)

Lokeren, Van, ‘‘A Russian logistic support base in Sudan?’’, Russian Fleet Analysis Blog, 12 Kasım 2020,  https://russianfleetanalysis.blogspot.com/2020/11/a-russian-logistic-support-base-in-sudan.html  (17 Ocak 2021)

‘‘Putin, Sudan'da Rus donanma üssü kurulmasına yönelik kararı onayladı’’, Euro News, 17 Kasım 2020, https://tr.euronews.com/2020/11/17/putin-sudan-da-rus-donanma-ussu-kurulmas-na-yonelik-karar-onaylad  (17 Kasım 2021)

Cabestan, Jean-Pierre, ‘‘China’s Djibouti naval base increasing its power’’, EastAsia Forum, 16 Mayıs 2020, https://www.eastasiaforum.org/2020/05/16/chinas-djibouti-naval-base-increasing-its-power/  (17 Ocak 2021)

Hergünşen, İsmet, (E) Dz.Kur.Alb., ‘‘Türk-Yunan İstikşafi Görüşmeleri’’, Veryansın Tv, 13 Ocak 2021, https://www.veryansintv.com/turk-yunan-istiksafi-gorusmeleri  (17 Ocak 2021)

‘‘İstikşafi kelimesi ne anlama geliyor? (İstikşafi görüşme ne demek?)’’, NTV, 12 Ocak 2021, https://www.ntv.com.tr/turkiye/istiksafi-kelimesi-ne-anlama-geliyor-istiksafi-gorusme-ne-demek,D_hgRrse2kKrfEBT5OSE-w  (17 Ocak 2021)

 

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.