Tarihten Gelen Bir Ders ve/veya İçten Vurulan Yaralar?!
...
Türk atasözü, “Dostun attığı gül, düşmanın kılıcından beterdir” der.
Bu söz, ihanetin en sinsi darbelerinin içeriden geldiğini fısıldar.
1961’de Adnan Menderes’in idamı, bu gerçeğin acı bir örneğiydi.
Bugün, Türkiye’nin jeopolitik haritasında benzer bir gölge beliriyor:
İçerideki çelişkiler ve dış baskılar, ulusal bütünlüğü sınayan bir sınav yaratıyor.
Öncelikle...
Günümüzün kriz haritası nedir, ne değildir?!
2025’te Türkiye, ekonomik ve siyasi bir kırılma noktasında.
Enflasyon %72’ye dayanmış, büyüme ise %1.2’ye gerilemiş durumda (TÜİK, Ekim 2025).
Mülteci politikaları tartışma konusu:
100 bin Suriyeli geri dönmüş olsa da, milyonlarca kişinin bekleyişi devam ediyor.
Bu durum, hem toplumsal gerilimi artırıyor hem de siyasi hesaplara malzeme oluyor.
Sedat Peker’in 7 Ekim 2025’te X’te (@memleketyoutube) yaptığı uyarı dikkat çekici:
“Afgan ve Suriyeli karteller, Türk suç gruplarını domine edebilir.”
Uyuşturucu ve silah trafiğinin artışı, bu kaygıyı destekleyen bir gerçek.
Hal böyleyken...
Jeopolitik Satranç: Enerji ve İttifaklar?!
Trump’ın 25 Eylül 2025’te Erdoğan’ı Beyaz Saray’da ağırladığı zirve,
Küresel güçlerin Türkiye’yi bir satranç tahtası gibi gördüğünü ortaya koydu.
F-35’ler masaya kondu, ancak bedeli ağır: Rusya’dan petrol ithalatını kesmek,
SDG ile ilişkileri gözden geçirmek ve İran’a karşı adım atmak.
Bu, Erdoğan’ı Putin’le karşı karşıya getirme riskini barındırıyor.
Öte yandan;
Aralık 2024’te Esad’ın devrilmesiyle Şam’da HTŞ lideri Ebu Muhammed el-Şara’nın yükselişi,
Türkiye’nin Suriye politikasını yeniden şekillendiriyor.
Erdoğan’ın “Esad takıntısı”, “Şara umudu”na evrilirken,
Davutoğlu ve Fidan’ın gölgeleri bu süreçte etkili mi?!
Bilinmeyen bir detay:
2025’te Rus istihbarat raporları, Şara’nın Ankara ile dolaylı temaslarını doğruluyor,
Ancak bu ittifakın sürdürülebilirliği tartışmalı.
İran ile gerilim de artıyor.
Trump’ın Suriye temsilcileri,
Pezeşkiyan’ın yumuşak politikalarına rağmen Tahran’ı hedef tahtasına koyuyor.
2007’deki taahhütlerin yeniden gündeme gelmesi,
Ankara’yı bir “Acem Harbi”nin eşiğine mi sürüklüyor?!
Enerji savaşları bu tabloyu karmaşıklaştırıyor:
Akkuyu Nükleer Santrali’nin tamamlanma süreci,
Rusya’nın bölgedeki nüfuzunu artırırken,
Bor madeninin Çin-Rusya’ya kayma riski Türkiye’yi zorluyor.
Nitekim...
Siyasi arena, ittifaklar ve çelişkilerle dolu.
CHP’de İmamoğlu’nun 19 Mart 2025’te diploma tartışmalarıyla Silivri’ye gönderilmesi,
23 Mart’ta cumhurbaşkanı adayı seçilmesi, yargı baskılarının bir yansıması.
Özgür Özel’in “Direneceğiz” çağrısı, Gürsel Tekin’e kayyum girişimleri ile sınanıyor.
MHP ve BBP’nin Erdoğan’a yakın duruşu, yeni anayasa tartışmalarını körüklüyor.
Bahçeli’nin üniter yapıyı koruma vaadi, federasyon senaryolarıyla çelişiyor.
DEM Parti ve diğer aktörler, bu süreçte kendi dinamiklerini koruyor.
Nüans?!
Medya da bu tablonun bir parçası.
Halk TV’den ayrılan 28 Şubat direnişçileri, CHP içinde yeni bir çizgi arayışında.
Hürriyet, Milliyet ve Cumhuriyet gibi gazeteler, “Paris etkisi” tartışmalarıyla eleştiriliyor.
Cem Gürdeniz’in 7 Ekim 2025’te (@cemgurdeniznet) paylaştığı analiz,
Halkbank davasının (6 Ekim 2025 reddi) ve Altın Rafinerisi operasyonunun (12.5 milyon dolar zarar)
Ardındaki perdeyi sorguluyor: “Trump, Epstein dosyasını mı koz olarak kullanıyor”?!
Ve..
Bilinmeyen Yönler..
Bilinmeyen Yönler..
Derin Gerçekler...
Yeni ortaya çıkan bir veri, 2024’te ABD’nin Türkiye’ye yönelik “İncirlik’i kapatma” senaryolarını
Masaya yatırdığını gösteriyor (declassified Pentagon brief, 2025).
Bu, Erdoğan’ın NATO ile ilişkilerini yeniden değerlendirme baskısını artırabilir.
Ayrıca, Şara’nın Rusya ile kırmızı çizgileri zorlaması,
Ankara’yı bir vekalet savaşının içine çekme riskini doğuruyor.
Enerji ithalatındaki şeffaflık eksikliği ise, küresel sermayenin Türkiye’deki varlığını sorgulatıyor.
Ezcümle:
Uyanış zamanı!
Türkiye, jeopolitik ve iç dinamiklerin kesişiminde bir sınav veriyor.
Menderes’in kaderi, bugünün liderlerine bir ayna tutuyor: Dış baskılara karşı iç uyum şart.
Halı altına süpürülen sorunlar, bir metan gazı gibi patlama riski taşıyor.
İhanet gölgesini dağıtmak, ancak bilinçli bir uyanışla mümkün.
Öküz treni gördü mü, yoksa hâlâ geç mi?!
Cüneyt Şaşmaz