HDP'li Bilgen, 4 partinin yayınladığı ortak bildirinin perde arkasını anlattı

“Herhangi bir davet gelmedi, bir metne ortak imza atma yönünde bir girişim olmadı"


HDP Grup Başkanvekili ve Kars Milletvekili Ayhan Bilgen, ABD’nin, yaptırım kararının ardından yayınlanan AKP, CHP, MHP ve İyi Parti grupları ortak bildirisinde yer almaları konusunda parti grubuna herhangi bir davet gelmediğini, bir metne ortak imza atma yönünde girişim olmadığını açıkladı.

T24 sitesinden Hülya Karabağlı'ya konuşan Bilgen, “Sonuç itibarıyla biz katılırız, katılmayız imza atarız ya da kendi yaklaşımımızı sergileriz… Bu bizim tercihimiz ama bir partinin dış politika konusunda dışlanması ciddi bir biçimde sorgulanmaya değer bir durumdur” diye konuştu. 

İki ülke arasındaki meselenin bir ‘sonuç’ olduğunu düşündüklerini ifade eden Bilgen, “Bizce sorunun özü, Irak tezkeresinden bugüne kadar -en azından AKP’nin Amerika ile olan ilişkileri açısından söylüyorum- miting alanlarında hamaset yapıp kapalı kapılar ardında taahhütlerde bulunmaktır” dedi. 

Türkiye’nin siyaset yapma tarzının ‘ABD Başkanı Donald Trump’ın kötü bir taklidine’ dönüştüğünü de ifade eden Bilgen, “Trump da bedelini ne yazık ki Amerikan halkına ödetiyor ve bu tarzı tercih ediyor. Türkiye de bir süredir aynı yöntemlerle siyaset yapmayı iyi bir tercihmiş gibi tekrarlıyor” açıklamasında bulundu.

"Bir partinin dış politika konusunda dışlanması ciddi bir biçimde sorgulanmaya değerdir"
ABD yaptırımına karşı ortak bildiride HDP'nin neden yer almadığı konusu ile Türkiye-ABD ilişkilerinin durumuyla ilgili gazetecilere değerlendirmelerde bulunan Bilgen, şunları söyledi:

“Herhangi bir davet gelmedi, bir metne ortak imza atma yönünde bir girişim olmadı. Konunun esası kadar bu boyutu da önemli. Sonuç itibarıyla biz katılırız ya da  katılmayız imza atarız yahut kendi yaklaşımımızı sergileriz… Bu bizim tercihimiz ama bir partinin dışlanması, hele dış politika konusunda dışlanması ciddi bir biçimde sorgulanmaya değer bir durumdur.

“Biz bu konunun bir sonuç olduğunu düşünüyoruz. Türkiye-ABD ilişkilerini bu noktaya getiren bir sebepler zinciri var; bununla yüzleşmek gerekiyor. Yani, eğer iç politika kaygılarıyla dış politikada tutum sergilerseniz ya da iç politika tarzı, yaklaşımı ve alışkanlıklarıyla dış politika belirlemeye kalkarsanız, bunun bütün bir toplumun cezalandırılmasına yönelik sonuçları olur. Ki bu, bizim açımızdan da kabul edilebilir değil.


“Deniz Yücel davası da kötü bir sınav olmuştur”

“Burada insan hakları konularının, kişi özgürlüğünün, yargılama süreçlerinin hiçbir şekilde devletlerarası ilişkinin bir aracı haline getirilmesini doğru bulmuyoruz. Bu konuda şimdiye kadar verilen sınav, iyi bir sınav değildir. Deniz Yücel davası da kötü bir sınav olmuştur. Yargının bağımsızlığına dair güven veren bir yaklaşım sergilenmemiştir ve Rahip Brunson ile ilgili tablo da aynıdır.

“Biz burada tutukluluk nedenlerinin de ikna edici ve güçlü gerekçelere dayanması gerektiğini düşünüyoruz. Gerçekten bağımsız yargının kararıysa da bu konuda tutarlı davranılması gerektiğinin altını çiziyoruz. Her ikisi de yok; ne tutukluluğun ikna edici gerekçeleri var, ne de serbest bırakılmanın, ev hapsinin,  yargılama süreçleri açısından teknik gerekçelerle izah edilebilir bir boyutu... Burada elbette biz diplomasi yapılmasını savunuyoruz. Eğer siz, daha çok karşılıklı restleşme, hamaset, tehdit dilini tercih ederseniz bunun kazandıracağı hiçbir şey olmaz. Kimin araçları daha güçlüyse, kimin elindeki kozlar daha fazlaysa hareket alanı da buna göre şekillenecektir.

“Türkiye’nin siyaset yapma tarzı Trump’ın kötü bir taklidine dönüştü”

“Biz ülkelerin, toplumların; liderlerin kaprisleri, liderlerin ısrarları ve inatları yüzünden cezalandırılmasını doğru bulmuyoruz. Türkiye’nin siyaset yapma tarzı bir süredir Trump’ın  kötü bir taklidine dönüşmüştür. Trump da bedelini ne yazık ki Amerikan halkına ödetiyor ve bu tarzı tercih ediyor. Türkiye’de bir süredir aynı yöntemlerle siyaset yapmayı iyi bir tercihmiş gibi tekrarlıyor.

“(Bildiri için bu kadar hızlı davranılması HDP’den kaçırmak için olabilir mi, sorusuna) Hangi kaygıyla ve nasıl hareket etmiş olurlarsa olsunlar, sonuç itibarıyla partilerin hem kendi iç dengelerini hem partiler arası dengeleri gözetirken böylesine açık ve somut ayrımcı bir yaklaşımdan uzak durmaları gerektiğini düşünüyoruz.

“Türkiye’de siyasi partiler, 15 Temmuz sonrasında da darbeye karşı birlikte tavır takındı. Ama sonra Yenikapı’da başka bir denklem kurulmaya çalışıldı. Yani bu denklemden itiraz ederek karşı bir pozisyon alacaksanız, bugün de benzer duyarlılığı sergileyeceksiniz. Biz, Türkiye’de sorunların çözümüne dair farklı bir yaklaşım taşıyoruz, farklı bir çağrıda bulunuyoruz.


“Bildiri ile kınamak yerine Meclis acilen toplantıya çağırabilirdi”

“Bu konu örneğin bir bildiri ile kınanmak yerine Meclis acilen toplantıya çağırılabilirdi. Türk-Amerikan ilişkileri, Türk dış politikası ve özel olarak bu sorun masaya yatırılabilirdi. Siyasetçiler bunu tartışıp bu konuda kamuoyuna herkes kendi yaklaşımını yansıtabilir, ortak bir tutum geliştirilebilirdi.

“Bunun yapılmamasını, adeta ‘Meclis de üzerine düşeni yapmış olsun’ kabilinden bir yaklaşım olarak görüyoruz. Siyasette ihtiyaç olan şey sorunlarla yüzleşmek ve sorunu çözecek bir insiyatif ortaya koymaktır. Bu yaklaşım sorunun çözümüne katkı sağlamaz. 


“Sorunun özü...”

“Sonuç olarak 'keskin sirkenin küpüne zarar vereceği' bir tabloyu güçlendirir. Bugüne kadar bu ilişkilerin sağlıksız gelişmesinin Irak tezkeresinden bugüne kadar -en azından AKP’nin Amerika ile olan ilişkileri açısından söylüyorum- miting alanlarında hamaset yapıp kapalı kapılar ardında taahhütlerde bulunmaktır; bizce sorunun özü budur.


"Zarrab davasında çok daha ağır yaptırımlar Türkiye’yi bekliyor"

“Türk-Amerikan ilişkilerinde, Türk-İsrail ilişkilerinde taahhütte bulunursanız karşı taraf de beklentiyi yükseltir. O beklentiyi karşılayabilecek bir toplumsal meşruiyetiniz yoksa, toplumsal rıza yoksa, sıkışırsınız. Bugün itibarıyla yaşanan süreç budur.

“Zarrab davasında çok daha ağır yaptırımlar Türkiye’yi bekliyor. Zamanında bununla ilgili yargılama süreçlerini Türkiye kendi içinde işletseydi, bugün Amerika’nın Türkiye’yi cezalandıracağı bir noktaya gelmezdik. Belli ki iki tarafta da gerilimi tırmandırmayı tercih eden bir strateji var. Bunun karşılığında ne talep edilecek, bu Türkiye’yi nasıl bir baskının ve pazarlığın içine çekecek… Bu konuda biz de ciddi kaygılar taşıyoruz.”

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Siyaset Haberleri