×

Ekonomiye Yoğun Bakım Lazım

Berat Onur
Dolar kuru haftasonu itibariyle 5.43TL seviyelerine gerileyerek önemli bir destek noktası 5.50TL’nin de altına inmiş oldu. Ağusto ayı içinde ABD ile yaşanan politik gerilimlerin yansıması olarak 7TL’nin üstünü test eden kurun indiği bu seviyeler, erken bir rehavete yol açmamalıdır. 
 
Döviz kurlarının rekorlar kırdığı günlerdeki yazımda; Türkiye ekonomisi, para birimi ve büyük şirketleri böylesine düşük değerlemeyi hak etmiyor demiştim ve bazı okurlarca “fazla iyimserlik” ile eleştirilmiştim. Bugün de “fazla ihtiyatlı” olmakla eleştirilmek pahasına bazı tespitlerimi paylaşacağım.
 
Uluslararası yatırımcıların, Türkiye’nin hem ABD hem de AB ile yaşadığı politik gerilimler nedeniyle TL pozisyonlarından çıkmaları, yerini olumluya dönüşen bir havaya bıraktı. 
 
Aynı dönemde Merkez Bankası’nın bağımsızlığına yönelik endişeler de yatırımcılar nezdinde kırılganlık algısına yol açıyordu. Siyaset tarafından gelen, Merkez Bankası’nın bağımsızlığının garanti altında olduğu mesajları ve güçlü faiz artışı da piyasa güvenini arttıran adımlar oldu.
 
Ekonomiyi ciddi rahatsızlık geçiren bir hastaya benzetirsek, Merkez Bankası da doktordur. Her doktor gibi Merkez Bankası da rahatsızlığı değerlendirirken tetkiklere bakar ve tedavi planını oluşturur.  Bence burada doktor olarak Merkez Bankası gecikmiş bir tedavi planı nedeniyle hastayı neredeyse “komalık” hale getirecekti. Neyse ki öyle olmadı ve geç de olsa güçlü parasal sıkılaştırma iyileşme sürecini hızlandırdı. 
 
İyileşme süreci olsa da, yoğun bakım devam etmelidir. Tüm temel ekonomik göstergeler anında değerlendirilip, para politikası otoritesi önlemi almalıdır. 
 
Peki yoğun bakım gerektiren alanlar nelerdir? Özellikle Ekim ayı enflasyonu bu noktada çok önemlidir. %24’ün altındaki yıllık enflasyon iyi gidişat olarak değerlendirilebilir. Üstünde bir enflasyon ise parasal sıkılaştırmanın yeniden ele alınmasını gerektirir.
 
Başka birçok gösterge de yoğun bakımda kalmanın gereklilğini ortaya koyuyor. İşsizlik rakamlarının yükseliş eğilimi, bankacılık sektörü üzerindeki borç yapılandırma baskısı, artan şirket konkordatoları, döviz cinsinden hazine bonolarının yüksek risk primi vermesi ve yıllık büyümenin %2’nin altına düşme ihtimali ana başlıklar olarak ortaya çıkıyor.
 
Politik gerginlikler biraz hafiflemiş olsa da Türkiye’nin risk algısı konusunda gösterge olan CDS rakamlarındaki yüksek seviye duruyor. Uluslararası yatırım çevreleri, özellikle ABD’nin İran ekseninde atacağı adımların Türkiye’ye yansımalarını takip edeceklerdir. 
 
Yerel seçimler yaklaşırken, seçim ekonomisinin YEP’de ortaya konan bütçe disiplini hedeflerinden sapmaya neden olmaması da başka bir konudur. Yani yoğun bakım, bütçe disiplini tarafında da gereklidir.
 
Cari açık tarafındaki azalma iyiye işaret ederken, yurt dışı piyasalarda ana ithal kalemimiz petrol fiyatlarının yüksek seyri ekonomiyi baskılamaya devam edecektir. İthal ara malların ikamesi konusunda nefes kesmeden ilerlemek de yoğun bakım gerektiren başka bir kritik alandır. 
 
Sonuç olarak hava olumlu ama Kasım ayında “pastırma yazı” yaşanabileceğini unutmadan, yoğun bakımda iyileşme çabasına devam etmeliyiz.
 
 
 
 
 
 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Daha fazla haber: