Çölaşan: Günün birinde bir başka bomba patladı!

Sözcü yazarı Emin Çölaşan bugünkü köşe yazısında, eski Başbakan Tansu Çiller'in siyasi hayatına dair değerlendirmeler yaptı.

Sözcü yazarı Emin Çölaşan, bugünkü köşe yazısında eski Başbakan Tansu Çiller'in 28 Şubat ile ilgili Anadolu Ajansı'na konuşmasının ardından eleştirilerde bulundu. 

"Sevgili okurlarım, uzun süredir istirahatli olan hanımefendi iki gün önce yine karşımıza çıktı. Vallahi özlemiştik yani! Bir süre ortalıktan kayboluyor, sonra özellikle 28 Şubat'ın yıl dönümlerinde devreye girip konuşmaya başlıyor" dedi.


 
Çölaşan, Çiller'in geçmişte yaptılarına dikkat çektiği yazısında şunları kaydetti:
Bu hanımın DYP'nin başına nasıl geçtiğini, nasıl başbakan olduğunu bugüne kadar anlayabilmiş değilim.

Bunu yarım yamalak bile olsa anlayabilmek için kendisinin ve ailesinin ‘yapısına' biraz olsun bakmak gerek!

Eşinin nüfusta şimdiki adı Özer Çiller…

Evlenmeden önce orijinali ise Özer Uçuran.


 
Hanımefendi eşine baskı yapıyor:

“Evleniriz ama benim soyadımı alacaksın…”

Ve 40 yıllık Özer Uçuran bu baskıya dayanamayıp Özer Çiller oluyor.

★★★


 
Tansu henüz siyasete girmemiş, başbakan olmamıştı. Özer başında bulunduğu İstanbul Bankası'nı batırdı.

Bugünkü değerlerle devletin ve milletin milyarları uçtu, buharlaştı, kül olup gitti…

Ve hiç kimse o paraların hesabını kendisinden sormadı.

Ne zaman ki karısı başbakan oldu, devleti birlikte yönetmeye başladılar. Hiç unutmam, günün birinde Bekir Coşkun'la ikimizi Başbakanlık konutuna (ayrı ayrı) çağırmıştı. Beni kabul ettiği makam odasında terlikleriyle oturuyordu. Devlette hiçbir görevi yoktu ama konuşuyordu.

“Bizi çok fazla eleştiriyorsun, biraz dikkat et” diye o gün bana baba nasihatleri vermişti!

★★★

Tansu deyince ister istemez onların inanılmaz mal varlığı ve serveti akla gelir.

Boğaz'da muhteşem bir yalı, Türkiye'nin ve dünyanın dört bir yanında değerli araziler, arsalar, konutlar, apartmanlar, çiftlikler ve başı sonu olmayan korkunç bir para…

Bu servet zamanla ortaya çıkmaya başladı.

Aile zor durumda kalmıştı.

Tansu kendini savunuyordu:

“Ne var bunda canım, ben uzun yıllar üniversitede görev aldım, firmalara danışmanlık yaptım, eşim bankacılık yaptı. Tabii ki servetimiz olacak.”

★★★

Ama iş o kadar basit değildi…

Örneğin günün birinde Kuşadası'ndaki muhteşem çiftliği ortaya çıktı. Fakat gelin görün ki, bu çiftliği kendi mal beyanlarında gizlemişlerdi.

Çiftlik, yanlarında çalışan Suna Pelister isimli bir kadının üzerine kayıtlı idi!..

★★★

Ve günün birinde bir başka bomba patladı!

Ailenin ABD'de inanılmaz bir mal varlığı ortaya çıktı.

Oteller, apartmanlar, AVM'ler vesaire…

Çıktıkça çıkıyordu!

Bunları da gizlediği belgelenmişti.

Tansu zor durumda kalmıştı. Bir süre sonra kameraların karşısına geçip mal varlığının nereden geldiğini açıkladı:

“Annem vefat ettiğinde evde bir çıkın bulduk. İçinde para vardı. Servet artışımız bu çıkındaki paralardır!”

★★★

Tansu sadece bu konularda değil, örneğin yakın tarihimiz konusunda da çok ciddi bir birikime sahipti!

Günün birinde Ermeni olayları tartışılıyordu. Gündeme, işgal altındaki Türkiye'de Ermeni tehciri ile suçlanan ve hain İstanbul hükümeti tarafından 1919'da idam edilen şehit Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey geldi.

Aradan bir süre geçti, Tansu bu konuda nutuk atıyordu:

“Boğazlanan kaymakam Kemal Bey…”

★★★

Başbakanlığı döneminde çıkmakta olan bir gazete vardı:

Öncü.

Başında Özer!

İki bin satışlı bu gazete, kendilerinden yana olmayan herkese resmen ana avrat söverdi.

Ne anamız kaldı ne avradımız, ne hırsızlığımız kaldı ne de eşcinselliğimiz.

Başbakan Tansu'yu günün birinde sıkıştırdım, yüz yüze geldiğimiz bir ortamda sordum:

“Hanımefendi, eşinizin çıkardığı Öncü gazetesi her gün yalanlar savuruyor, sizden yana olmayanlara belden aşağı hakaretlerle sövüyor. Acaba siz bu yayınları görmüyor musunuz?”

Ne dese beğenirsiniz…

“Aaaa, ciddi mi söylüyorsunuz!”

Aklınca alay ediyordu.

★★★

Kısa bir gerçeği de yazının sonuna eklemek istiyorum.

Tansu, devletin örtülü ödenek parasını dolandırıcılara kaptıran ilk ve tek başbakandır.

Bunu başaran kişinin adı Selçuk Parsadan.

Orgeneral Necdet Öztorun adına örgütlenen dolandırıcı Parsadan, örtülü ödenekten Tansu'nun emriyle tam 500 milyon götürmüş, sonrasında bana yaptığı açıklamada “Ben aynı zamanda kumarbazım. Tansu'dan götürdüğüm parayı kumarda yedim. Hakkını helal etsin” demişti.

★★★

Aradan uzun yıllar geçti ve Tansu dönemi de unutuldu.

Cumhurbaşkanı Demirel tarafından şutlandı gitti.

Sonra Recep Bey'e yanaştı, onun parti mitinglerinde boy göstermeye başladı.

Asıl araştırılması ve irdelenmesi gereken geçmişteki olaylar zinciri ve servet patlaması da böylece belleklerden silindi.

Onu birkaç günden beri yeniden medyanın önünde görünce aklıma bunlar geldi…

Şimdi yine bütün gücüyle Recep Bey'e destek veriyormuş!

Verse kaç yazar, vermese kaç yazar…

★★★

Evet, burada onun dönemine çok kısaca değinmek istedim…

Ama biraz da dedikodu niyetine doğruyu söylemek gerekirse hanımefendi bu süre içerisinde güzelleşmiş. İyice bir rektifiyeden geçmiş olduğu anlaşılıyor.

Maşallah.

Türkiye'de Tansu dönemi, üzerinde ciltler dolusu kitap yazılması gereken bir süreçtir.

Yazık oldu, fırsatı kaçırdık!
 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Siyaset Haberleri