Çeşm-E Siyah

Prof. Dr. Erkan SEVİNÇ

Bilerek yanlış yazdım başlığı.Tabii ki doğrusu çeşm-i siyah. Mahzuni’nin henüz yirmili yaşlarında köyünden ayrılırken “çeşm-i siyahım” diye hitap ettiği sevgilisine veda yapıtı.

Edip Akbayram, Gülden Karaböcek, İlkay Akkaya ve Kardeş Türküler tarafından da yorumlanmıştı.

Ozan hem derdini, ahını, hem de üzüntüsünü anlatıyor.“İşte gidiyorum çeşmi siyahım / Önümüzde dağlar sıralansa da / Sermayem derdimdir, servetim ahım / Karardıkça bahtım karalansa da / Bağladım canımı zülfün teline / Sen beni bıraktın elin diline.”Aşk budur, acıtır, yorar ama yaşamadan da duramazsın.

Çeşme aşkı da böyledir. Daha önceleri okullar kapanınca gittiğimiz açılınca döndüğümüz ilçede bir özel hastanenin başhekimliğini üstlenince 10 yıla yakın yaz kış yaşadım.

Olumsuzluklar karşısında Çeşme’lilerin baskısıyla aktif politikaya girip 2014 de belediye başkanlığına da aday adayı oldum.

O çalışmalar çerçevesinde Çeşme’nin ve özellikle Alaçatı’nın yapısını koruyacak projeler ürettik.

Daha sonra başkanların nasıl belirlendiğini biliyorsunuz bir daha yazmanın anlamı yok.Muhittin Başkan’a seçildikten sonra yapabileceği 12 projelik dosyayı takdim ettim.

Gürültü kirliliği başta olmak üzere ciddi çözümler getirebilecek bu kalın dosya sanırım sümenin altında bir yerlerde sararmıştır.

Her yaz olduğu gibi bugün yine Çeşme olumsuzluklar ilçesi olmuş durumda.Göreve yeni gelen Ekrem başkan ancak bazı makyaj çalışmaları yapabiliyor. Eli kolu mu bağlı yoksa bir anda kendini kalabalıklar içinde buldu ondan mı bilemiyorum.

En iyi plaj seçilen Ilıca plajını halka açmak güzel de acaba plajın durumu nasıl? Millet oturmuş mangal yapıyor.

Hemen karşıda Sakız da halka açık plajlar var sadece günü birlik gidilip bakılsa “nasıl halka açık plaj yapılır?”a örnek olur.

Ortalık Çeşme’de yetkili/yetkisiz olanların beyanlarından geçilmiyor.Misal Kent Konseyi Başkanı Ömer Önal.Öyle isyanlardaki artık “kitabevimi kapatacağım” noktalarına gelmiş.

Uzun süredir konsey başkanlığı yapan Önal da çaresiz demek ki.Ya esnaf odası başkanına ne demeli? Osman Köfüncü “İlçenin özelliğini ve otantik yapısını koruyamazsak, uçuruma gideriz. Tehlike çanları çalar.

Biz, ivedilikle bu sorunun üzerine gitmeye kalkarsak, hep beraber karar alıp, arkasında durursak, bu işlerin çözüleceğine inanıyorum.

Özellikle Alaçatı'nın içi meskun mahal sayıldığına göre, yüksek sesle müzik çalan barların, gece kulüplerinin olmaması gerektiğine inanıyorum. Alaçatı bu değil" diyor.Sanki sanırsınız ki sorun yeni ortaya çıkmış.

Alaçatı Turizm Derneği var bir de.Gürültü ile mücadelede #alacati75desibel kampanyasında ve müzik saatlerini belirlemede etkin rol oynamışlardı.Ama onlar da şikayetlerine ve çözüm önerilerine devam ediyorlar.Başkan Korkut Denizeri, "Sezonda ceplerini doldurmak dışında bir kaygı taşımayan yeni nesil işletmeciler Alaçatı’ya verdikleri zararı umursamıyor; ancak biz umursuyoruz. Alaçatı'da kaybedecek bir tek günümüz daha yok. Orta vadede en uygun çözümün yüksek sesli

müzik yapmak isteyen işletmelerin meskun alan dışında taşınması ve olduğunu düşünüyoruz" diyor.

Önceki başkana sunduğum Ovacık kırsalında “Eğlence.Adası” projesi bu konuda tek çözümdü zaten.Gerek Alaçatı’daki gerekse Aya Yorgi’deki işletmeler o adaya taşınacaktı.

Sabahlara kadar sadece yetişkinler için değil çocuklar için de aktivite alanları olacaktı.Birkaç yıl önce bir çalıştayda da “Eğlence Adası”çözüm olarak sunuldu.

Sanırım önümüzdeki yıllarda da sadece “teori”olarak kalacak.Gürültü sorunu yine makyaj önlemlerle –01.00 i yarım saat öne almak gibi- ortadan kaldırılmaya çalışılacak ama olmayacak tabii ki.

Bu arada konumu, doğal yiyecekleri, otantik sokakları, butik otelleri, denizi, kafeleri, rüzgar sörfü spor merkezleri, bozulmayan mimarisi, şık restoranları ile bir dünya turizm merkezi olması gereken Alaçatı’yı, "gürültü" nedeniyle tatilciler terk etmeye başlamış durumda.

Pek çok kişi, rezervasyonlarını erken sonlandırıp konakladıkları otellerden ayrılıyorlar.Bunlar arasında otel resepsiyonlarına belediye başkanına iletilmek üzere mektuplar ,mesajlar bırakanlar da var.

Fazıl Say’ın bile “Biz muhabbete gelmişiz, iyi müzik dinlemek istediğimizde, kapanırız köşemize dinleriz.

İyi müzik dikkat gerektirir, emek ve ruh gerektirir. Devrim yapalım... Kıstıralım sesi... Ses kirliliğine karşı isyan. Tek yol devrim...” diyerek konuya girdiği ilçe ile ilgili en güzel yazıyı da Alaçatı’da otel işleten Dr.Levent Köstem yazdı.İşte onun satırlarından bir bölümü..

“Alaçatı ‘da iki Alaçatı’nın var olduğunun farkında mı acaba insanlarımız ? Bildiğiniz üzere Alaçatı yaklaşık 10 yıl önce marka olmaya başladı giderek beğenisi arttı.

Alaçatı ve çevresinin SİT kurulu tarafından koruma kapsamına alınması, belediyenin başlangıçtaki olumlu ve doğru yaklaşımları, ama en önemlisi burayı kendileri için bir yaşam yeri gören İzmir’den, İstanbul’dan , Bursa’dan vb gibi kentlerden gelen eğitimli, kültürlü insanların Alaçatı’da butik otel açmaya başlamaları , sonrasında restoran ve kafeler açması ile Alaçatı hikayesi başladı. Alaçatı’yı Alaçatı olarak marka olmasında aslında bilgilerini, zamanlarını, paralarını , görgülerini buraya harcayan bu insanların önemli payı mevcut.

Giderek iyi eğitimli insanların, kültürlü insanların işletmecilik yaptığı, bizzat içinde yaşadıkları otellerini yönettikleri, restoran işlettikleri bir yer oldu. Doğal olarak ta ülkenin güzel insanları buraya akın etti.Bu insanlar Alaçatı’yı koruyorlardı, marka değerinin artması için iyi işletme mantığının devam etmesi gerektiğini bilecek derece de iyi eğitimli , kültürlü ve dünya görmüş insanlardı aynı yerli halk gibi . Bu insanlar 1. Alaçatı yı temsil eden insanlardı.

Sonra kendini işletmeci sınıfına koyan, çoğunluğu İstanbul da kendi deyimleri ile mekanları olan kişiler, Alaçatı da nasıl daha iyi mekan kurulur işletilirmiş göstermek üzere , kendi deyimleri, Alaçatı ya akın ettiler.

Nedeni yeterli kültürleri yoktu, yerel değildiler, iyi insan değillerdi, yaşam tarzları o iyi insanların kurdukları Alaçatı sistematiğine, yerli kasabalıların yerel tarzlarına uygun değildi, kabadayı tarzları vardı , kural tanımıyorlardı, çevreyi rahatsız ediyorlardı, Alaçatı’nın sokaklarında duyulan o hoş Latin Amerika , Fransız , Tango, Jazz müziklerinin yerini sabaha kadar çıstıkı çıs

müziği, kaba gürültülü müzik almaya başladı. Çevreyi rahatsız edici müzik ekiplerini getirip çevreyi rahatsız edecek müzikler yaptırmaya başladılar. Bunlarda 2. Alaçatı’yı temsil eden insanlar oldular.

Bir tarafta kurdukları yarattıkları bu güzel yeri ve doğal olarak yatırımlarını, yaşam hayalleri korumaya çalışan iyi kültürlü insanlar ve Alaçatı’nın yerel halkı, 1. Alaçatı , diğer tarafta bir kaç ay içinde para vurup kaçmak isteyen, kural tanımayan, çevreyi inanılmaz derecede bir çok şekilde rahatsız eden ve kirleten 2. Alaçatı .. 1. Alaçatı kazanırsa Çeşme kazanır

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.