CÂMİYİ KİRLETMEK NASIL OLUR?

Kerime Yıldız

Dokuz yıl geçti ama Gezi olaylarında Bezm-i Âlem Vâlide Sultan Câmii’nde içki içilmesi, pisletilmesi meselesi, yine gündemde. Câminin müezzini Fuat Yıldırım, ısrarla, “Böyle bir şey olmadı.” demesine rağmen “Oldu işte!” diye diretenler var.

İki gün evvel internette bir video yayınlandı. Bir doktor, mezkûr câmide krizi yönetiyor. Yaralananları tedâvi etmek için kalabalığı yönlendiriyor. “Böyle olmaz! Câmide hiç olmaz!” diye kalabalığa sesleniyor. Yâni kalabalığa, câmide olduklarını hatırlatarak emir veriyor.

Her kargaşada istenmeyen hâl hareketler olur. Adı üstünde, kargaşa. Her şeyden evvel Gezi eylemcileri, câmiyi yıkmak için baskın yapmadılar; câmiye sığındılar. Sığınmak, ne güzel bir kelime. Canlarını, câmiye, yâni Allah’ın evine emânet ettiler. İnanan da inanmayan da orada başına bir şey gelmeyeceğinin farkında.

Ben, Gezi olaylarına karşı durdum. Bulunduğum binâda tencere tava çalanlara kızdım. “Eylem yapmak isteyen Güvenpark’a gitsin!” dedim. Dedim ama Güvenpark, can pazarıydı. Ağaç eylemi, iç savaşa dönüşmüştü.

Ülkemin bir iç savaşa gitme ihtimâline, gözlerim dolarak baktığımı bilirim. Dolmabahçe’de araba yakanlara, “Yapmayın!” diye bağıran genç kızın sesi, hâlâ kulaklarımda. Güvenpark’tan evlerine çekilen CHP’liler bile polislere yemek götürmeye başlamışlardı. Gezi taraftarı arkadaşlarıma, bu olayların sâdece iktidarın işine yarayacağını söyledim ve öyle oldu. Demokrasi, yara aldı. Bu tip olaylar sandığı etkiliyor çünkü. Güvenlik sorunu hâline geliyor. Kaos, büyük bir felâkettir. Önü alınamadığında kânun, hukuk ortadan kalkar; arınma gecesine döner.

Amacım, o günleri hatırlatmak, kaşımak değil. Câmiyi kirletmek meselesi üzerinde durmak istiyorum biraz.

Geçtiğimiz günlerde bir tanıdığımın 18 yaşındaki oğlu Cuma namazına gitmiş. Câmiye, yolsuzluklarda adı geçen bir bürokrat gelmiş. Delikanlı, annesine mesaj atıp, “Bu adamla aynı câmide namaz kılacağım.” diye esef etmiş. Oğlunun câmiden çıkmasını istemeyen anne, “Daha iyi ya, kal da câmi sevinsin.” diye cevap vermiş.

Dindarlık iddiâsında olanların yanlışları sebebiyle, “İyi ki dînimi annemden öğrendim.” dediğim çoktur. Şâhit oldukları yolsuzluk ve zulümler sebebiyle ağlayarak, “Allahım inancımı koru!” diyenler gördüm. Hattâ ve hattâ, meslektaşlarının zaafları yüzünden cemaate namaz kıldırırken utanan imam bile duydum.


Geziciler yüzünden câmi terk eden, namaz bırakan görmedim ama dindarların ahlâka mugayyir hâllerinden câmi ve namaz bırakan gördüm. Sâdece burada değil, yurt dışında da durum vahim. Daha evvel yazmıştım. Saraybosna’da bir yıl ara fark ettiğim değişikliği, orada okuyan bir öğrenciye sordum. “İslâm” diyerek gidenlerin yanlışları, Bosna halkını üzmeye başlamış. Diyânet görevlileri bile gecelere akıyormuş. Benzer şeyler, Türkî Cumhuriyetlerde daha beter durumda.

Gezi olaylarından güçlü çıkan iktidar, ahlâkî duruşuyla câmileri, gençlere sevdirmeliydi. Uzak duranı, içeri dâvet etmeliydi. Oysa gençleri, câmiden soğuttu.

Şimdi sormak istiyorum: Can havliyle ayakkabılarını çıkarmadan sığınan Gezi eylemcileri mi yoksa orada namaz kıldıktan sonra yalan söyleyen, yolsuzluk yapan, zina yapan dindarlar mı câmiye daha çok zarar verdiler?

Eylemciler ayakkabıyla mı girdiler? Halıları yıkarsınız, olur biter. Hepi topu, birkaç saatlik mesele.

Peki ya iktidar ve yandaşları yüzünden câmiyi terk edenler, ne zaman dönecekler?


GÜLŞEN, AHLÂKSIZ MI CESUR MU?

Şarkıcı Gülşen’in sahne kıyafetleri, bir hayli dikkat çekiyor. Bu konuda Selda Bağcan’dan yanayım. Bu kıyâfetlerin ses sanatçısı olmakla alâkası yok.

Hakan Ural'a “aferin” diyen Yeni Akit gazetesi, Gülşen’in fotoğraflarını buzlayarak haber yapıyor. “Ahlâksız kadın!” diyor. Sabah gazetesi ise aynı fotoğrafları, “cesur pozlar” diye yayınlıyor.

Gülşen, bu kıyâfetleri giyinerek para kazanıyor. Pozları tıklanıyor. Yeni Akit, buzlasa da tıklanıyor. Sabah da tıklanıyor. Yâni her iki gazete, Gülşen sâyesinde para kazanıyor.

Yeni Akit yazarlarına sormaya gerek yok da Sabah’ın İslâmcı, başörtü dâvâsına baş koymuş yazarlarının, Serhat Albayrak’ın babası Sâdık Albayrak’ın, Fahrettin Altun’un, Hayrettin Karaman’ın ve daha nice nice İslâmcıların ne düşündüğünü merak ediyorum.

Gülşen, ahlâksız mı cesur mu?


İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.