ABDÜLHAMİT SİYASETİ….(CHP KURULTAYI)

Nuray Başaran

Abdülhamit, 113. İslam halifesi. Sultan Abdülmecid'in oğlu. Osmanlı İmparatorluğu’nun 34. Padişahı. Yıkılmak üzere olan Osmanlı İmparatorluğu'nu 33 yıl ayakta tutmayı,-  ilmi siyaseti ve istihbaratıyla başarmış -büyük bir ‘hakan’  olarak biliniyor. Aynı zamanda çöküş sürecindeki devlette de mutlak hakimiyet sağlayan son padişah. 

Aslında son dönemde hayatı ve yaptıkları Türk kamuoyuna , bir televizyonda dizi halinde de anlatılan Abdülhamit, bugünlerde  tekrar tekrar gündemimize sanırım izlediği politikalardan ötürü geliyor. Bir de tabii ki bölgemizdeki siyasi gelişmeler ve ulus devletlerin ayakta kalma mücadelesi verdiği bugünlerde,  bu nedenle daha da dikkat çekiyor.

Zira kendisi bugünün en önemli sorunu haline gelen ve eksikliği duyulan ilk Osmanlı Anayasası Kanun-ı Esasî'yi de ilan ederek tahta gelen kişi.

Ayrıca Yunan seferi sırasında, kendisine hazinede yeterli para bulunmadığı söylenince, atalarından kalma şahsi servetinden masrafları karşılayıp devletten beş kuruş almayan kişi.

Abdülhamid,  aynı zamanda bilime, sanata ve kızların eğitimine verdiği önemin yanı sıra, köylere kadar okul götüren de bir padişah.

İstanbul'da Şişli Etfal Hastahanesi'nden  Darülaceze'ye kadar kendi şahsi parasıyla halkına hizmet eden, Hamidiye adı verilen nefis içme suyunu borularla İstanbul'a getiren kişi. O Hamidiye suları ki , bugün İBB bütçesine hala çok önemli katkı sunuyor.

Elbette en önemlisi olan İkinci Meşrutiyetin ilanı ile  ülkede asayiş ve güven ortamı kurup, sansürü kaldırılarak basına serbestlik tanıyan, hürriyet ve güven ortamıyla, siyasi partilerin oluşmasını sağlayan hakan. 

Bunları neden mi yazıyorum?

Türk siyasetinde  ne zaman  kırılma ve dönün noktaları gündeme gelse ,  gördüğüm;   Abdülhamit siyasetini uygulayanlar yoluna devam ediyor da ondan. 

Mesela 2002’de olduğu gibi…. 

Bakın o döneme:  Erdoğan’ın biten ekonomi , biten siyaset ve siyasete olan güveni nasıl yeniden aşıladığına! Ve , ‘Biz gömlek değiştirdik’ sözüne.

Hemen ilk akla gelen 3Y : Yasaklar, yolsuzluk, yoksulluk. 
Ak Parti’yi iktidara getiren en önemli nedenler. 
‘Ama bunlar,  gitme nedenleri haline de geldi’  dediğinizi duyar gibiyim. Fakat  konumuz şimdi bu değil. Konumuz bugün başka…
Sonra o dönemdeki özgürlükler ve  yeni sivil anayasaya  arayışını düşünün . 
Peki ya bugün?
Ne yazık ki , o günlerin ihtiyaçları ile bugünün ihtiyaçları aynı.
Yeni bir Anayasa ile yeni bir çıkışa olan ihtiyaç , bugün her zamankinden daha fazla. Medya özgürlüğü ve hakiki medya ihtiyacı ise bir o kadar eksik. Yoksulluk, yolsuzluk ve yasakları söylemeyip sizin değerlendirmenize bırakıyorum.
Neyse….
Güncele döneyim:
CHP Kurultayı öncesinde dün Kemal Kılıçdaroğlu  ile yaptığım sohbete mesela. 

Sohbetten anladığım kadarıyla,   Kemal Kılıçdaroğlu bu kez ‘İktidara yürüyüş kurultayı’na hazırlanıyor. Şu anda parti içinde karşısında rakibi yok. Üstelik de bu kez CHP dışında herkesle Türkiye için , ‘Büyük Türkiye Koalisyonu ‘ kurmaya hazır ve bu yönde çalışmalar yapıyor.  

Bugün iç siyasette kırılma noktalarını gördüğünü belirten Kılıçdaroğlu, bu kırılmanın Cumhuriyet dönemi siyasetinin ‘amiral gemisi’  olarak gördüğü CHP’de doğru kadrolarla iktidar olacağına çok emin. 

Her ne kadar kulislerde , ‘CHP’li belediyelerin siyaseti CHP’de , ticareti Ak Partililer ile yaptığı’ dillendirilse de ,(özellikle İBB Genel sekreterliği ataması ve diğer atamalar noktasında) Kemal Kılıçdaroğlu bunu kapsayıcı ve kucaklayan siyaset olarak değerlendiriyor. Beklentim odur ki,  terörle bağlantılı olan partilere kalın çizgiler koyması. Ki,  Abdülhamit siyaseti tamamlansın. Olmazsa başkası gelir ve o kırılmaları tamir eder. Zira bu siyaseti yapabilen kazanıyor.

Bu arada , devleti son yıllarda ‘baba ‘ gibi yönetenlere karşılık,  Kılıçdaroğlu’nun  (yani sert ve otoriter olmayıp) , ‘devlet ana’ anlayışıyla yöneteceğini açıklaması da çok önemli. Yani daha sevecen, kendinden vererek, kucaklayıcı, bağışlayıcı.

Tabii tüm bunların ötesinde dış dünya ve bölgesel gelişmelere karşı,  bugün ‘Abdülhamit siyaseti duruşu’  gibi bir duruş olmazsa olmazımız. Bunu kimler nasıl yapacak veya iktidar partisi ‘düşüşünü’ mü,  yoksa sürdürebilirliğini mi sağlayacak davranışlarda bulunacak? Bu soruların cevaplarını da gelişmeleri  izleyerek göreceğiz. 
Unutmayalım ki , siyaset bir bumeranktır. Nasıl diyorsak, ‘ gelme sebepleri gitme sebepleri’ diye…Gerisini siz tamamlayın.

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.