ABD'nin İç Çözülüşü ve Türkiye'ye Mesajlar?!

Türkiye açısından ise, bu durum bir uyarı niteliği taşıyor. Kutuplaşma, dijital nefret ve kurumlara güven kaybı gibi dinamikler, küresel ölçekte evrensel bir meydan okuma.

Haber şu:
ABD’nin İç Çözülüşü ve/veya Mathew Burrows’un Uyarısı ve Gerçekler?!
https://hseyinvodinal.substack.com/p/abd-devrime-mi-gidiyor
Dün bugün'ün gölgesinde.
Bu analiz, ABD’nin sadece bir süper güç olarak değil, aynı zamanda insanlık için bir demokrasi modeli olarak da zor bir dönemden geçtiğini gösteriyor.
Türkiye açısından ise, bu durum bir uyarı niteliği taşıyor.
Kutuplaşma, dijital nefret ve kurumlara güven kaybı gibi dinamikler, küresel ölçekte evrensel bir meydan okuma.
Öncelikle...
Sizinle bu konuyu paylaşırken, belki de hepimizin üzerine düşen, bu tür analizleri tartışarak ve yerel bağlamda çözümler üreterek geleceğe daha sağlam bir zemin hazırlamak.
Nitekim...
Amerika Birleşik Devletleri, sadece küresel bir süper güç değil, aynı zamanda demokrasinin “rol modeli” olarak görülen bir ülke.
Ancak, bugün bu model çatırdıyor.
Amerikalı strateji uzmanı Mathew Burrows’un çarpıcı analizi, ABD’nin içten içe çözüldüğünü ve bir nevi “dijitalleşmiş iç savaş provası” yaşadığını ortaya koyuyor.
Bu durum, sadece ABD için değil, Türkiye gibi ülkeler için de bir uyarı niteliği taşıyor.
Kutuplaşma, dijital nefret ağları ve kurumlara güven kaybı, küresel ölçekte evrensel bir tehdit haline geldi.
Hal böyleyken...
Cevap'ını arayan soru ortada:
Bu çöküş durdurulabilir mi?!
Bu bağlamda bir diğer soru şu:
Yaldızlı Çağ’ın gölgesinde ABD nereye gidiyor?!
Elcevap: ?!
Burrows’un analizi, ABD’nin 19. yüzyıl sonlarındaki “Yaldızlı Çağ” dönemine benzer bir süreçten geçtiğini söylüyor.
O dönemde eşitsizlik, öfke ve radikalleşme sarmalı, “ilerici reformlarla” frenlenmişti.
Ancak bugün, böyle bir mekanizma yok.
Ekonomik eşitsizlik, iş kayıpları ve toplumsal belirsizlik, bireyleri radikal ideolojilere itiyor.
Sosyal medya ise bu öfkeyi körüklüyor, kutuplaşmayı derinleştiriyor.
Burrows’un çarpıcı ifadesiyle, “kurumlar çökerken kültler ayakta kalıyor.”
Geleneksel demokrasi kurumları güven kaybederken, lider kültleri yükseliyor.
Burrows’un dikkat çektiği en kritik tehlike, Donald Trump’ın orduyu iç politikada bir araç haline getirme girişimleri.
X’te paylaşılan bir gönderide (Hüseyin Vodinalı), Trump’ın yakın zamanda askeri bir etkinlikte komutanlara “içerideki düşmanla” savaşmaya hazır olmaları talimatı verdiği belirtiliyor.
Bu söylem, tarih boyunca otoriter rejimlerin muhalefeti bastırmak için kullandığı tehlikeli bir retorik.
BBC’nin haberine göre, Trump’ın Ulusal Muhafızları ABD şehirlerine konuşlandırma planı, Posse Comitatus Yasası gibi yasal engellere rağmen federal gücün iç meselelerde kullanılmasının sınırlarını zorluyor.
Demokratik eyaletler bu adımları “gerilimi tırmandırma riski” olarak görüyor.
Bu, ABD’nin demokrasi ile otoriterlik arasındaki “gri bölge”ye kaydığını gösteriyor.
Asıl cevap'ı merak edilen soru:
Charlie Kirk suikastı, sistemin çöküş refleksi mi?!
10 Eylül 2025’te Utah’ta gerçekleşen Charlie Kirk suikastı, Burrows’un analizinde dönüm noktası olarak öne çıkıyor.
Demem o ki:
Bu olay, “münferit bir vaka” olmaktan çok, sistemin çöküş refleksi olarak değerlendiriliyor.
Demem şu ki:
Trump yönetimi, suikastı “siyasi aşırıcılık” gerekçesiyle sol gruplara yönelik sert bir baskı kampanyası başlatmak için kullandı.
İfade özgürlüğü savunucuları, bu hamlenin muhalefeti susturma bahanesi olduğunu söylüyor.
Nüans?!
NBC News’in raporları, çevrimiçi aşırıcılığın ve kutuplaşmanın ABD’de bir “mükemmel fırtına” yarattığını doğruluyor.
Cem Gürdeniz’in X’teki paylaşımında, bu makalenin Türkiye’deki “mandacı kesim” tarafından okunmasının önemine vurgu yapılıyor.
Burrows’un analizi, ABD’nin çöküş sürecinin Türkiye için bir uyarı olduğunu hatırlatıyor.
Eğer bir süper güç bile iç çözülüşle mücadele ediyorsa, Türkiye’nin kendi kutuplaşma dinamiklerini, dijital nefret ağlarını ve dışa bağımlılık risklerini gözden geçirmesi şart.
Netice:
Mathew Burrows, ABD’nin bir “dijital iç savaş” provası yaşadığını iddia ediyor.
Bu, fiziksel çatışmalardan çok, kurumların erozyonu, güven kaybı ve toplumsal dokunun parçalanmasıyla karakterize bir süreç.
Trump’ın orduyu politik bir silaha dönüştürme girişimleri, Charlie Kirk suikastının tetiklediği baskılar ve eşitsizliğin körüklediği öfke, bu senaryoyu destekliyor.
Ancak Burrows’un bıraktığı soru işareti hâlâ yanıt bekliyor:
Bu çöküş durdurulabilir mi?!
Şu an için, “ilerici reform” gibi bir umut ışığı görünmüyor.
Ezcümle:
Türkiye olarak bize düşen, bu analizi bir ayna gibi kullanıp kendi geleceğimizi sağlam temeller üzerine inşa etmek.
Kutuplaşmayı azaltmak, kurumlara güveni yeniden tesis etmek ve dijital nefretin karşısında birleşmek, hepimizin ortak sorumluluğu.

Cüneyt Şaşmaz

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Güncel Haberleri