2021 Gelirken...(1)

Nuray Başaran

2020’yi göndermeye günler kaldı.

Ve 2020,  insanlık tarihine şimdiden bu yüzyılın ‘virüs yılı’ olarak çoktan girdi.

Covid-19 aşısını tartıştığımız bu son günlerden yola çıkarak, 2021 umalım ki ‘aşı’ yılı olarak tarihe geçsin.

Ki, bu hafta iki Türk bilim insanının -Almanya’da çalışsalar da- aşı konusundaki başarısı doğrusu- Covid-19 gölgesinde de olsa- gururumuzu okşuyor. İnşallah aşıda ümitler her geçen gün artıyor.

Biz hepimiz, 100. Yılını kutlamaya ramak kalan ülkemizin ve cumhuriyetimizin değerini biliyoruz. Bu nedenle olacak ki, sürekli birbirimizi de yiyoruz. Ve hepimiz bu duruma, ülke sevdası ve sevgisini gerekçe gösteriyoruz. Hani bir Ata sözü var ya, ‘Ayı yavrusunu severken ….’ misali.

Bu da nereden çıktı demeyin?

Dün yine partilerin gurup toplantıları günüydü ve yine genel başkanları dinledim.

İnsanlık tarihi en zor günleri geçirirken, insanın varlık ve yokluk mücadelesini yaşadığı günlerde, halkın gündeminden nasıl kopuk olduklarını bir kez daha gördüm. Ve üzüldüm.

Sadece muhalefet partileri de değil ki sorun. İktidar da bir o kadar gerçeklerden ve gerçek gündemden uzak….

Zira vatandaş bugünlerde sadece sağlık açısından ayakta kalmak mücadelesi vermiyor. Varlığını sürdürme mücadelesi için S.O.S veriyor.

Artık bırakın geleceği düşünmeyi, milyonlarcamız  ‘şimdi’ yi çözmekte zorlanıyoruz.

Öyle ‘askıda ekmek’ ile de durum çözülecek gibi görünmüyor.

Eee ülkenin de varlıkları ve ekonomisi ortada diyebilirsiniz. Beni çok karamsar olmakla da suçlayabilirsiniz.

Haklısınız.

Ama benim gördüğüm resim ne yazık ki bu.

18 yıl önce Ak Parti’nin iktidara gelme nedenleri arasında bulunan şartlar ile bugünkü şartlar aynı.

Belki sıradan bir cümle olacak ama halk giderek yoksullaştı.

Söylenene ve şartlara bakılırsa, hazinede yeterli para yok.

İşsizlik durumu malum

Ki bugün Covid-19 nedeniyle işi olan da işe gidemiyor. İşyeri olan da açamıyor.

Tavan ve taban arasındaki mesafe giderek artıyor.

‘Öteki Türkiye’ nin nüfusu her gün artıyor.

Ve ruhlarımız ‘ötekileştiriliyor’!

İnsanlar bırakın şiir okuyarak suç işlemeyi, telefonda birbirine yemek tarifi vermeye korkuyor.

Adalet sistemine kimse tam olarak güvenemiyor. Bu nedenle de en çok tartışılan ve sıkıntılı alanımız.

Ki, eski adalet bakanları - TBMM Başkanları bu konuda  (18 yıldır bizi yönetmelerine rağmen) çıkıp reform istiyorlar. ‘Tövbe edelim’ diyorlar. Sonra da korkup, ‘yanlış anlaşıldım’ diyorlar.

Bu kişiler benim ülkemin Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu üyeleri! Yani Sayın Cumhurbaşkanımızın ‘yüksek istişareleri’ni yaptığı kişiler… Hep büyük ve önemli görevlere gelmiş. 18 yıldır hep karar mercilerinde olmuş, yaşları ilerlediğinden bazılarının çocukları bıraktıkları koltuklara gelip kendileri de o kurula getirilmiş kişiler.

18 yıldır bizi yönetenler arasında vicdan ve cüzdan arasında kalıp bir nevi rahatlamak için kitap yazanlar, röportaj verenler var bir de…Bir nevi durumun kötülüğünü anlayıp, ‘aslında ben yapmadım’ demek istiyorlar belki de bizlere. Ama ardından özür dileyip, yine ‘ yanlış anlaşıldım ‘açıklamaları yapıp TV’lere çıkıp özür diliyorlar.

Örnekleri ve alanları çoğaltabiliriz. Yüzlerce köşe yazısı yazabiliriz mevcut örnekler ile….

Türkiye’de 50 ailenin bireyleri sürekli bir yerlere getirilerek milyonların yok sayılması daha ne kadar sürdürülebilir ki?

Yok yok bunlar bir filmden alıntı değil. Kötü bir rüya hiç değil.

Bunları yazmak da acı, okumak da belki öyle.

En iyimser olarak, ‘Covid her yerde‘ diyebiliriz. Yani her yerimiz virüs! Aşı sadece vücudumuza değil. Ruhlarımıza da gerekiyor.

 

 

 

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.