Cüneyt Şaşmaz

Cüneyt Şaşmaz

Paylaşılamayan PYD!?

Ülkemizde toplumsal muhalefetin ve siyasi tartışmanın yoğunlaştığı bir dönem yaşanıyor...
Nüans?!

"Global Köy"e dönen günümüz Dünya'sını anlamak için geçmiş'i geçmiş'te bırakmak şart.
Aksi halde sadece kafalar karışmaz, ülke'lerin içleri de karışır.

 

Hal böyleyken...

Mesud Barzani, 27 Şubat’ta 2017’de Türkiye’ye geldi ve devlet temsilcisi gibi karşılandı.

Göndere Kürdistan bayrağı çekildi.

 

Nitekim...

Türkiye’de ilk kez Kürdistan bayrağıyla karşılandığını söyleyen Barzani, karşılama biçiminden duygulandığını belirtti ve Kürtlerin tümünü kast ederek; "Kürdistan Bayrağı asıldığında her Kürt hangi duyguyu yaşadıysa bende aynı duyguyu yaşadım" dedi.

Bu söze hükümetten herhangi bir tepki gelmedi!?

 

Oysa, ABD Ortadoğu’daki çatışmalarda kullanmak üzere Kürtleri gruplar halinde ve ayrı ayrı örgütlüyordu.

 

Aynı şeyleri tekrar etmek farklı sonuç'lar doğurmaz ise...

 

Barzani’in KDP’si bu tür yapıların tepe örgütüydü, ondan başka KDP, PKK, KYB, PYDİ, YPG, GORRAN gibi Kürt örgütleri örgütlenmişti.
Yani?!

ABD ve AB, çıkarı için Kürtleri ve Kürtçülüğü, Batı’da popüler kılmıştı.

Basında ve siyasi çevrelerde, "21.Yüzyıl, Kürt yüzyılı olacak" sözü sıkça dile getiriliyordu.
Kürt örgütleri, ABD’nin İsrail’den sonra Ortadoğu’daki "müttefiki" haline gelmişti.

Demem o ki:

Kanmak istemeyeni hiçbir mantık kandıramaz ise kabahat sadece kandıran'da olmasa gerek.

 

Sözün özü:

Türkiye’nin Mesut Barzani’yle ilişkisi; PKK’nın ortaya çıkışı ve ABD’nin Irak'a ilk müdahalesi'nden sonra, Turgut Özal döneminde gelişmeye başladı.
Başka?!

AKP hükümetleri ise "Kuzey Irak Kürt Bölgesi" adıyla gerçekleştirilen devletleşme girişimini, bugün neredeyse tanımış durumda.

 

Misal, Dışişleri Bakanı, Ferudun Sinirlioğlu, 7 Haziran seçimlerinden hemen sonra Erbil’e gitmiş, Barzani’yle basına kapalı görüşmeler yapmıştı.
Nüans?!

Türkiye’nin, Kuzey Irak Kürt Bölgesini "kalkınmanın, ilerlemenin ve istikrarın faktörü" olarak gördüğünü söylemişti.
("Suriye’ye Giriyor muyuz?: Cevabı Cumhurbaşkanlığı’ndan", Veda Özer, www.hurriyet.com.tr ve "Sinirlioğlu Barzani’yle Görüştü" Al Jazeera Türk, www.aljezeera.com.tr)

 

Barzanlar, 1909’da Osmanlı’ya karşı ayaklanmış, bu ayaklanma 5 yıl sürmüş, daha sonra Türkiye’deki birçok Kürt ayaklanmasını desteklemişler, bu nedenle Cumhuriyet hükümetleri tarafından tehdit unsuru olarak görülmüşlerdi.

Netice:

1932 yılında Türkiye’ye sığındıklarında gereksinimleri karşılayıp kalmalarına izin verilmiş ancak ayrı illere yerleştirilerek denetim altında tutulmuşlardı.

 

Kaldı ki, sorun da, sorun'la çözülmez.

Türkiye’nin Kuzey Irak’a gösterdiği dikkat ve duyarlılık, ABD ve İsrail’in Kürt hareketine yön vermeye başladığı 1967’den sonra değişti?!

Yani?!

Tehdit algısı, gözyumma ve giderek destek politikasına dönüştü?!

 

Sözün özü:

Bu destek bugün; Erdoğan’ın Mesut Barzani’yle Diyarbakır’da ortak miting yapmasına ya da Dışişleri Bakanı’nın Kuzey Irak’ı, "ilerlemenin ve istikrarın faktörü" ilan etmesine dek geldi.

 

Nitekim...

Barzani, son gelişinde, ilişkilerdeki gelişmeyi büyük bir memnuniyetle anlatıyor:

"1960 yılında Molla Mustafa Barzani, BM'e ve Türkiye’ye birer mektup yazmıştı.

Ancak o dönemin Türkiye Cumhurbaşkanı mektuba cevap vermemişti.

Ama bugün Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda benimle resmi olarak görüşüyorlar.

Bu büyük bir siyasi değişikliğin göstergesidir."

("Barzani: Kürdistan Bayrağı asıldığında...", www.nerinaazad.net)

 

Kimi zaman ne’yin söylendiği önemlidir, kimi zaman kim’in söylediği, kimi zaman da kimin neyi söylediği vb.

Nüans?!

Atatürk Türkiye'sine düzenlenen kumpas'a ortak olmak ya da vatana ihanet etmek "hafif kabahat" kapsamında değil ise yaşanması gereken bir süreç var ise tarih'te her ne yaşanmış ise tekrar tekrar yaşanır.

 

ABD’nin Kürtlerle kurduğu ilişki, 200 yıllık Batı politikasının günümüzdeki sürümü.

Yani?!

İngiltere’nin yerini, Arap-İsrail Savaşı’ndan sonra ABD aldı.

Nüans?!

Bu nedenle, ABD’nin bölgeye yönelik politikası, Anadolu’daki Türk egemenliğinin kırılmasına dayalıdır.
Bu ise, Kürtlerin kışkırtılması demektir.

 

BarzaniCIA ve MOSSAD’la çalışmaya başladığı 1967’den sonra olmaz denilen ne varsa oldu.

MOSSAD’ın devreye girerek para ve silah vermesi Barzani’yi güçlendirdi.

ABD’nin Kürt politikasını, bizzat Dışişleri Bakanı Henry Kissinger yürüttü.

 

Barzani, 1980’de başlayan Irak İran Savaşı’yla bölgede oluşan karmaşık ortamdan yararlandı ve KDP’nin Kuzey Irak’ta güçlenmesini sağladı.
Irak merkezi yönetimine karşı ayaklandı.
Başka?!

Savaş bitince, Irak Ordusu’nun Kuzey’e girmesiyle güç durumda kaldı.
Ancak, ABD’nin 36.Paralel’in Kuzey’ini "uçuşa yasak bölge" ilan etmesiyle koruma altına alındı ve kurtarıldı.
Başka?!

İkinci Körfez Savaşı’yla ABD’nin Irak’ı işgal etmesinden sonra, KDP öncülüğünde, Irak Kürdistan Özerk Bölgesi adıyla, gelecekte devlete dönüştürülecek bir yönetim birimi oluşturuldu.

Sonuç olarak, Barzani, Haziran 2005’te Irak Kürdistan Özerk Bölge Meclisi tarafından Başkan seçildi.

 

Abdullah Öcalan, 2001 yılında, yayınladığı "Bir Halkı Savunmak" adlı kitapla, PKK’dan "Demokratik Konfederalizm" adını verdiği farklı bir örgütlenmeye gitmelerini istedi.
Türkiye, Suriye, Irak ve İran’da kurulacak, onun tanımıyla "demokratik İslam esprisiyle" çalışacaktı.
Bu örgütler, daha sonra bir üst örgütte biraraya gelerek "Kürt Konfederasyonu"nu oluşturacaktı.

PYD ve YPG (Halk Koruma Birlikleri) bu istem üzerine kurulmuştu.

 

İçinden geçiyoruz zaman'ın!

 

Öcalan, "Demokratik Federalizm" önerisiyle; Suriye’de PYD, İran’da PJAK, Türkiye ve Irak’ta PKK’yla, geniş sınırlı bir Kürt devleti düşlüyor, bu yolla Barzani’ye karşı üstünlük sağlamayı hedefliyordu?!

 

PKK yayınları bu öneriyi, "çok ciddi, kesin ve tarihsel bir politika değişikliği" olarak açıklamıştı.
Yani?!

"Yeni politika", 2005 yılında oluşturulan KKK (Kürdistan Demokratik Konfederalizmi) örgütlenmesiyle uygulamaya sokuldu.

Yani?!
Dört ülkedeki (Türkiye, Suriye, Irak, İran) Kürt hareketinin eşgüdümü sağlanmaya çalışıldı.
Başka?!

Bu örgüt, 2007’de KCK (Kürdistan Topluluklar Birliği) adını aldı.
Murat Karayılan Yönetim Kurulu Başkanlığına, Abdullah Öcalan Onursal Başkanlığa getirildi.
("İkibuçuk Yıldır Gündemdeki 'KCK' Nedir" Biz.net.com)

ABD, PYD’yle Suriye’de iç savaşın başladığı 2011’den sonra özel olarak ilgilenmeye başladı.
Başka?!

Para ve silahla desteklediği terör grupları, Esad’ı deviremiyor, kendisi de asker getiremiyordu.
Başka?!

BOP Projesi’nin önemli bir parçası olan, Kuzey Irak’ı Akdeniz’e bağlama hedefi yani Büyük Kürdistan projesinde PYD’yi kullanmaya karar verdi.
Nüans?!

Suriye’nin yoksul Kürtlerini, eğitip silahlandıracak ve "kara gücü" olarak kullanacağı askeri bir güç durumuna getirecekti.

Nitekim...

PYD, hızla güçlendi ve bugün ileri teknoloji silahlarıyla donatılarak savaşa sürülecek küçük bir ordu haline getirildi.

Güçlenmesine AKP hükümetinin de katkısı oldu.

"Peşmerge eğitimi" adıyla Kuzey Irak’ta, bir bölümü Suriye’den gelen Kürt militanlarını eğitti.

Başka?!

Bunların, "Kobani'ye yardım" diye Türkiye topraklarından silahlarıyla birlikte geçişine izin verdi.

Başka?!

PYD Başkanı Salih Müslim’i kerelerce Türkiye’de ağırladı.
Hükümet yetkilileri, onunla meşrulaşmasını sağlayan görüşmeler yaptı.

Şimdi, yüz seksen derecelik bir dönüşle, PYD’nin terör örgütü olduğunu söylüyor?!

 

ABD, PYD ve YPG’nin terör örgütü olduğunu kabul etmiyor, Suriye’deki müttefiki olduğunu söylüyor?!

 

Hal böyleyken...

PKK’yı terör örgütleri listesine koyuyor ancak Savunma Bakanı Ashton Carter’ın YPG-PKK arasında ilişki bulunduğunu açıklamakta bir sakınca görmüyor?!
Başka?!

Center for American Progress’in Türkiye uzmanı Michael Werz, "PYD Amerika’nın müttefiki, Türkiye buna göre hareket etmeli" diyor?!
(Obama’nın Düşünce Kuruluşu: Türkiye İstese de İstemese de PYD ABD’nin Müttefiki)

Demem şu ki:

ABD’nin PYD üzerindeki egemenliği kesin ancak bu örgütü yanına çekip kullanmak isteyen başka ülkeler de var.
Yani?!

AB ülkeleri, Salih Müslim’e schengen vizesi verip başkentlerinde görüşmeler yapıyor?!
Başka?!

PYD’yi, CHP’nin de üye olduğu Sosyalist Enternasyonal Danışma Kurulu üyesi yaptılar.

Rusya, ilişki geliştirmeye çalışıyor.
Moskova’da "Batı Kürdistan Temsilciliği" adıyla büro açılmasına izin verdi.
Başka?!

Suriye’deki askerleri, basına PYD amblemleriyle poz veriyor.

İsrail, PYD’ye para ve silah veriyor.
Suriye yönetimi 
bile eski bağlarını yeniden kurmak istiyor.

Sözün özü:

"Kürt koridoru" girişimi, silahlı güç olarak bölgede öne çıkan PYD’yi değerli kılıyor.
Yani?!

Kuzey Suriye’de, ilginç bir işbirlikçi edinme yarışı var.
Başka?!

ABD, bugün için doğru adımın Barzani’yi güçlendirmek ve Kuzey Irak’ı Akdeniz’e bağlamak olduğuna inanıyor, bunu yapıyor.
Yani?!

PKK’nın 4 ülke politikasını, bu aşamada başarı şansı olmayan erken bir girişim olarak değerlendiriyor.
Başka?!

PKK’dan, Türkiye’deki güçlerini çekerek Suriye’nin Kuzeyi’ne kaydırmasını ve PYD’ye destek olmasını istiyor.
(“PYD: ABD PKK’yı Suriye’de İstiyor” www.aljazeere.com.tr)
Başka?!

PKK’nın Türkiye’de güç yitirmesine, geçici bir tutum olarak şimdilik göz yumuyor.
Başka?!

Kadrolarını Suriye’nin Kuzeyi’ne çekmesi için onu zorluyor ama PKK’yı uygun zamanda uygun biçimde kullanmak üzere canlı tutuyor.
("PKK-ABD-IRAK üçgeni" www.birgün.net)

Netice:

Ortadoğu, büyük çıkarların, soygun ve talanın, paylaşım çatışmalarının kan gölüne çevirdiği bir arena durumunda.
Sınır tanımayan bir saldırganlık içinde dünya egemenleri, bu zengin topraklarda yoksulluk içinde yaşayan halklara acı çektiriyor, bir insanlık dramı yaşanıyor.

 

Özenle bulandırılan su'daki duruluk nedir ne değildir!?

ABD, 2050’ye dek Ortadoğu’dan vazgeçmeyeceğini BOP ile açıkladı.

AB’yi, İsrail’i, Türkiye’yi, kimi küçük Arap ülkelerini ve Kürtleri yanına alarak Ortadoğu’ya yerleşti.

Nüans?!

Amacı, petrolle doğalgaza sahip olmak ve bu stratejik bölgenin denetimini ele geçirmek.

Bunun için, Büyük Kürdistan Devleti’ni kurmaya ve bu devleti İsrail’le birlikte bölgenin iki güçlü devletinden biri yapmaya çalışıyor.

 

Buna karşın Rusya; İran, Suriye, Lübnan ve dolaylı biçimde Çin’le birlikte hareket ediyor.
ABD politikasına karşı çıkarak; bölgeye yerleşmek, doğalgazdaki tekelini korumak ve dinci terörü Kafkasya’dan uzak tutmak istemektedir.

Hal böyleyken...
Türkiye, yönetimde bulunanların niteliği nedeniyle, ülke dışındaki gelişmelere etki yapacak durumda değil!?

Olaylar, yalnızca izleniyor ve kimsenin ciddiye almadığı açıklamalar yapılıyor.

Yani?!

Yaptırım gücünden yoksunluk nedeniyle yapılan tek şey halka konuşmak oluyor.
Yani?!

CB Erdoğan, "Eyyy Amerika! Size kaç kere söyledim. Siz bizimle beraber misiniz yoksa bu terör örgütü PYD ve YPG ile mi berabersiniz?!" biçiminde açıklamalar yapıyor?!
("Türkiye-ABD Söz Düellosunun Perde Arkası" www.bbc.com)

Nitekim..

Türkiye içi boş sözlerle oyalanırken, "atı alan Üsküdar’ı geçiyor".
Misal, hükümet sözcüleri, ABD’nin; "Kürt koridorunu" tamamlayacak olan Ceraplus-Azez arasındaki bölgeyi "PYD’ye vermeyeceği konusunda Türkiye’ye söz verdiğini" açıkladı.

Ancak, bu açıklamadan hemen sonra, Suriye’de önemli muhalif gruplardan Şam Cephesi’nin sözcüsü Muhammed el-Ahmed; ABD’nin, 90×35 kilometrelik bu bölgeyi; "PYD’ye söz verdiğini" söylüyor?!

("ABD PKK’YA Bölgesini Sözü Verdi" www.haberyakala.com)

Oysa, Hükümet, PYD’nin bu bölgeye girişini, "Türkiye’nin kırmızı çizgisinin ihlali" sayacağını ilan etmişti.

 

ABD, PYD’yle birlikte koridoru tamamlayacak askeri harekat yürütürken, yani "kırmızı çizgileri ihlal ederken", Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş: "ABD’ye ortak operasyon yapma teklifini ilettik, teklif masada" diyordu?!

 

Aynı günlerde, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun açıklaması ise, siyasi çöküşün ve teslimiyetin itirafı gibiydi:
"Azez-Cerablus hattındaki operasyona Türkiye havadan destek verebilir"!?
(“Son Dakika Cerablus Harekatı” www.sondakika.com)

 

Bugün'ün sorunlarını çözmek için çağ'ın ruhu'na uygun düşen stratejik akıl şart.

 

15 Temmuz'dan bu yana devlet'i temsil eden irade, 1 oy için, Barzan'a, Kandil'e, BOP'çulara teslim olmuş ise bu "dandini dandini dastana" hikaye'nin sonu nerede nasıl biter?!

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.