
“Olmaz Olmaz Deme, Olmaz Olmaz” SONUNDA BU DA OLDU!
Olmaz olmaz deme olmaz olmaz”. İster misiniz “siz, Avrupalı değilsiniz” diye AB’den ve NATO’dan da çıkartılalım inşallah!
Olmaz olmaz deme olmaz olmaz”. İster misiniz “siz, Avrupalı değilsiniz” diye AB’den ve NATO’dan da çıkartılalım inşallah! Haçlı kampının kapısında, bizi istemedikleri halde yüzsüzlük edip içeri girmek için yarım asırdır bekliyoruz. Suç bekleyenler de mi, bekletenlerde mi, ya da ikisinde de olabilir mi?
İlk 50 yıl, Batılılaşmaya zorlandık, 2. Yarım asrı aşan bir süre batının kapısında “uysal koyun” gibi bekledik.. AbD düğmeye bastı ve artık, verilen yasa tasarısı meclisten geçerse Türkiye artık Avrupa ülkesi sayılmayacak. Güler misin, ağlar mısın? Bakalım şimdi Ankara ne yapacak? Ankara deyince, AK Parti, CHP ve MHP’yi, DEM’i kastediyorum. AbD Temsilciler Meclisine sunulan yasa tasarısına göre Avrupa ülkesi değil, Ortadoğu ülkesi olarak tanımlanacak. AbD’de Meclise “Turkey Diplomatic Realignment Act” (H.R.1890) adıyla sunulan tasarıya göre, Türkiye’nin artık “Bureau of European and Eurasian Affairs” (Avrupa-Batı Asya Bürosu) yerine “Bureau of Near Eastern Affairs” (Yakın Doğu Bürosu) kapsamında değerlendirilmesini teklif ediliyor
Tasarı aynı zamanda Dışişleri Bakanlığı’ndan bu değişikliğin Türkiye üzerindeki muhtemel etkilerini 5yıl için raporlamasını istiyor. Tasarı imzalayanlar arasında, Rep. Brad Schneider (D‑IL) ve Gus Bilirakis (R‑FL) bulunuyor. Tasarı yalnızca ABD Dışişleri’nin idari sınıflandırmasıyla ilgili. AB işleyişi, gümrük anlaşmaları ve vize politikalarını doğrudan etkilemez. Ancak bu sürecin domino etkisi ile AB’yi, İngiliz dış politikasını da etkilemesi de söz konusu olabilir tabi ki. Ancak bu yasa taraşının doğrudan böyle bir etkisi olmaz. Kaldı ki, bu tasarının meclise gelmesi için daha komisyonlardan geçmesi gerekir. Yürürlük aşamasına kadar AbD’de yaşanacak siyasi gelişmeler bütün bu hesapların altüst olmasına sebeb olabilir. Yasa tasarısına göre; AbD’nın Türkiye ile Diplomatik İlişkileri yeniden düzenlenerek, Türkiye’nin AbD Dışişleri Bakanlığı’nda “Avrupa ve Avrasya” olan statüsü, “Yakın Doğu (Ortadoğu NEA)” olarak yeniden tanımlanacak. Hay Allah! Büyük Orta Doğu Projesinde, bölgemizdeki Osmanlı Milletler Topluluğuna dahil, 23 ülkenin sınır, rejim ve iktidar yapılarının yeniden tanzim edilmesi ve toplumun hayat tarzının batılı Norm’lara göre yeniden düzenlenmesi için rol model olarak gösterilen Türkiye artık, dönüştürülecek ülkeler sınıfında tasnif edilecek.
Aslında bu BOP süreci yeni bir “Tanzimat süreci” idi. Ya da bir bakıma bu proje bir Türk Glasnost ve perestroyka‘sı AK Parti üzerinden Osmanlı Milletler Topluluğu ülkelerine yönelik bir 2. İttihat Terakki denemesi idi. Bu yeni tanımlamaya göre Türkiye artık, AbD’nin dış politikasında bundan böyle diplomatik statü olarak İran, Suriye, Lübnan, Ürdün ve Libya ile aynı kategoride değerlendirilecek.
Netenyahu bölgedeki hiçbir İslam ülkesinin Atom bombasına sahip olmasını istemediği gibi, Hilafetin de ihya ve inşasını asla kabul etmeyeceğini, bunun İsrail’in varlık ve güvenliği için bir tehdit oluşturacağını söyledi. Bu anlamda özellikle açıkça nükleer silah sahibi bir İslam ülkesi olan Pakistan’ı da tehdit etti. Pakistan’a karşı İsrail Hindistan’la birlikte hareket ediyor. BOP ülkeleri konusun da ise ABD, İngiltere, Fransa ve Yunanistan’la birlikte hareket ediyorlar. Yunanistan da AB ve NATO üyesi, ama Yunanistan İsrail’le birlikte Türkiye’ye karşı Ege ve Akdeniz’de abluka uyguluyor. Bu şartlarda, AB ve NATO’nun Türkiye için bir anlamı ve değeri de zaten kalmamış durumda. İsrail’in hedefi açık ve net, önce Gazze, ardından Kudüs, daha sonra Şam ve Ardından Türkiye ve Mısır.. BM genel kurulunca açıkça arz-ı mev’ud coğrafyasını göstererek bu hedefi ilan etmedi mi?..
Temsilciler Meclisine sunulan yasa tasarısında “Türkiye’nin tamamen Orta Doğu’ya yöneldiğini ve artık Avrupa ile ilişkilerine öncelik vermediği”, Ankara’nın “Rusya, Çin ve İran ile bağlarının derinleştiğini, Hamas’a destek verdiğini”, Doğu Akdeniz’deki anlaşmazlıklara da atıfta bulunarak, Türkiye’nin dış politikasının “Batı’nın güvenlik çıkarlarıyla temelde çeliştiğini” gerekçe olarak gösterildi. Bu gerekçenin kabul edilmesi, Türkiye’nin NATO ve AB üyeliğini tartışmaya açacaktır. Zaten AB de Türkiye’nin AB üyeliği ile ilgili süreci bir süre önce durdurmuştu.
Bu ne demek ve bu kararın yasalaşması halinde ne olacak? Birilerine göre şunlar olacak: Bu yasa geçecek olursa Türkiye artık bir Avrupa ülkesi olarak değil, Ortadoğu ülkesi olarak muamele görecek. AB kapıları sonsuza kadar Türkiye’ye kapanacak. AB ile yapılan gümrük birliği anlaşmaları yeniden gözden geçirilecek. Sadece AbD değil AbD’nin dümen suyunda giden ülkeler vatandaşlarımıza vize konusunda daha isteksiz davranacaklar ve bu ülkelerle ilişkiler bir çok yönde daha zor bir hale gelecek.. Ortadoğu’daki bir takım oluşumlar ve işler konusunda Türkiye hep tartışmaların odağında olacak. Bu ülkelerin Türkiye’ye yatırım yapmaları, Turizm aktiviteleri azalacak. Mali izleme ve kontrol, terör ve uyuşturucu çeteleri ile ilgili soruşturmalar Türkiye ile daha çok ilişkilendirilebilecek. Bu konuyla ilgili kara para, mali transferler, uyuşturucu, terör konusunda Türkiye üzerinde baskı oluşturulabilecek.”
Aynı kaynak, şu uyarıda da bulunuyor: “En önemlisi, AbD’nin’nın başlattığı, İngiltere, Fransa ve Almanya’nın destek verdiği “Büyük Ortadoğu projesi” içine Türkiye’de dahil edilecek”. Güler misin ağlar mısın, başından beri eş başkanı, müttefik ve stratejik ortağı olduğumuz bir ortaklığın bir anda, sınır, rejim ve iktidar yapısının değiştirilmesi gereken hedef ülkesi haline geliyoruz!. Bu işler böyledir. Sen misin, emperyalistlerle kolkola girip, onlarla birlikte hedef ülkelerin sınır, rejim ve iktidar yapılarını yeniden düzenlemek için yola çıkan! Bize denmedi mi, “zalimlere yardım etmeyin, onları yakacak ateş size de dokunur” diye, Akif uyarmadı mı “Tükürün onların aslâ güvenilmez sözüne!” diye. Sonuçta akılsız başın cezasını ayaklar çekiyor.
BOP neydi hatırlayalım: BOP (Büyük Ortadoğu Projesi), AbD tarafından 2000’li yılların başlarında ortaya atılan bir jeopolitik stratejidir. İlk kez 2003 yılında ABD Başkanı George W. Bush tarafından ifade edildi. Proje, 2004 yılında G8 Zirvesinde (Sea Island Zirvesi, Haziran 2004) resmiyet kazandı. Osmanlı Milletler Topluğu sınırların içinde kalan Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerinde, görünürde Demokrasi ve insan haklarının teşviki, ekonomik reformlar, eğitimde gelişme, kadın haklarının güçlendirilmesi gibi hedefleri savunsalar da özde, bu ülkelerin batı normlarına uygun hale getirilmesi, gerektiğinde sınır, rejim ve iktidar yapılarının dönüştürülmesini gaye ediyordu. FG’nin “The Cemaat”ı Türkiye’de ne yapmak istiyorsa, Türkiye’nin de dahil olduğu bu koalisyon bölge ülkelerinde bunu gerçekleştirmek istiyordu.
Projeyi eleştiren çevreler bunu ABD’nin Ortadoğu’daki jeopolitik çıkarlarını yayma ve bölgeyi yeniden şekillendirme çabası olarak yorumladı. Bazı çevreler bu süreçte batıdan tecrit edilen Türkiye’nin yalnızlaşacağını ve “Türkiye Yüzyılı” denilerek çıkılan yolun sonu kan ve gözyaşı bataklığında son bulacağını ileri sürüyorlar. Türkiye’yi bu duruma düşürenler ve onlara destek verenler kına yakabilir. Burada hemen şu gerçeği de görmek gerek. Eğer bu tasarı yasalaşırsa, Bir asırlık macera son bulacak yarım asırdır devam edegelen AbD (NATO)dan ve AB’den yakamızı kurtarmış olacağız.
Türkiye’deki NATO ve AbD üsleri de son bulmuş olacak. Bu muhteşem bir şey. AbD’nin eğitime müdahalesine kapı açan FullBright komisyonu da dağılmış olacak. NATO’nun, COCOM (Stratejik madenleri sınırlandırma komisyonu)nun nadir elementler, Boraks üzerindeki denetimi de sona ermiş olacak. Kimilerine göre ise haber doğru olsa da varılan/varılmak istenen sonuçlar yanlış. Ama böyle bir tartışmanın açılmış, başlatılmış olması önemli. Bu durum, hem Ankara ve hem de kamuoyunun bu konuyu tartışmasına sebeb olacaktır. Konu bu yanı ile çok önemlidir ve sürecin dikkatle takip edilmesi gerekir. Bu süreç AbD ve AB, NATO çevreleri ile olduğu kadar İsrail ve AbD’ ile yakın ve sıcak ilişkiler içindeki ülkeler ile Türkiye’nin bu ülkelerle ilişkileri açısından ayrı bir önem taşıyacak ve bu tartışma o ülke hükümetleri ve kamuoyu’nda da yeni tartışmalar için gündem oluşturacaktır. Bu tartışma aynı şekilde Hilafet ve Osmanlı Milletler Topluluğu, Doğu Roma Milletler Topluluğu ve Ortodoks kimliği, Yeni Konsül, Hazara, Karay, Arz-ı Mev-ud’a kadar uzayan konularla ilgili tartışmaları da tetikleyebilir. Not: ABD yerine AbD yazdım, çünkü “Birleşmeleri” artık zayıf, eğri ve kırılgan)
AB ile ilişkilerin hali hazır durumu ne diye sorarsanız, Türkiye‘nin AB üyelik süreci fiilen durmuş durumda, ancak resmi olarak deklere edilmiş değil. 1987 yılında AB’ye tam üyelik başvurusunda bulunduk, ve 2005’de katılım müzakereleri başladı. Ancak, özellikle 2016’daki darbe girişimi sonrası Türkiye‘deki siyasi gelişmeler, insan hakları ihlalleri ve hukukun üstünlüğü konusundaki eleştiriler nedeniyle müzakereler kesildi. 2017-18’de yaşanan gelişmeler sonucu Avrupa Parlamentosu, 6.7.2017’de Türkiye ile tam üyelik müzakerelerinin askıya alınması çağrısında bulunan bir kararı onayladı. 26.6.2018’de ise AB Genel İşler Konseyi, Türkiye’nin AB’den uzaklaştığını ve müzakerelerin fiilen durduğunu ifade etti. 8.5.2025’de “Avrupa Parlamentosu çevresinden birileri Türkiye’nin jeopolitik ve stratejik öneminin demokratik gerilemeyi telafi edemeyeceği ve üyelik sürecinin süresiz olarak durdurulduğu” yönünde sosyal media’da bir paylaşım yapıldı. 2016’dan beri fiilen durmuştur. AET’ye il başvuru DP döneminde 31.7.1959’de yapıldı. Darbe hükümeti DP’nin başlattığı bu süreci 12.9.1963 tarihinde imzaladıkları Ankara Anlaşması ile devam ettirdiler. Uzun müzakereler ve uyum protokollerinin ardından üyelik başvurusu 14 Nisan 1987 tarihinde resmen yapıldı. O günden bu güne darbeciler, ara rejim hükümetleri ve son olarak AK Parti döneminde aynı politika kararlılıkla sürdürülse de 66 yıldır bir arpa boyu yol alamadık! Bugün ortaya çıkan, bu Masonik, Global resetçi, Pedefolik Satanist Siyonist lobiden bu vesile ile yakamızı kurtarabilirsek, belki bu şekilde İstanbul sözleşmesi, Lanzarote, TransHumanizm, iklim yasası, DSÖ, UN WOMAN’a yargı ve vergi muafiyeti vs. gibi rezilliklerden de kurtulmak için bir fırsat doğar. Selam ve dua ile.
ABDURRAHMAN DİLİPAK


Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.