Mustafa Hakan ÜNSER Yazdı: Trumpistan
Emperyalizmin canı dâhil her şeyini aldığı Gazzelilerin geride kalanlarının canlarının bağışlanması karşılığında, Trump’ın 20 maddelik planının ilk kısmı olan olan ateşkes anlaşması imzalandı.
Emperyalizmin canı dâhil her şeyini aldığı Gazzelilerin geride kalanlarının canlarının bağışlanması karşılığında, Trump’ın 20 maddelik planının ilk kısmı olan olan ateşkes anlaşması imzalandı.
Geçtiğimiz pazartesi günü Trump’ın “sürreal” şovuyla kalıcı barış sağlanmış gibi sunulan bu anlaşmasının şimdi yeni aşamasına geçildi. Trump’ın FİFA başkanını da okuduğu liderler yoklaması, aslında çok küçük düşürücüydü ama artık Amerikan kamuoyu, Trump’ın bütün Orta Doğu’da barış sağladığını düşünüyordur.
Yeni aşamaya geçilince, Trump’ın Gazze planı hakkında daha fazla şey öğrenmeye başladık. Planlanan 10 mega proje şöyle: 6-8 tane akıllı şehir, Trump Riviera ve Suni Adalar, liman-havaalanı, deniz suyu arıtma tesisi, Refah’ta Abraham Lojistik Kapısı, Jeff Bezos Veri Merkezleri, Elon Musk Sanayi Sitesi ve Prens Salman ve Zayit Nahyan Otoyolları. Bu otoyollar, aynı zamanda İsrail ile Gazze arasında tampon bölge görevi görecek.
Ayrıca Körfez ülkeleri, Mısır ve İsrail arasında tren, boru hattı ve fiber altyapı koridoru ise basına sızdığı için şimdilik öğrenebildiklerimiz. Buna göre çok net olarak anlaşılıyor ki Doğu Akdeniz’e hâkim, iki kıtanın birleştiği yerde bir Trumpistan hayal ediyorlar.
Trump’ın İsrail meclisinde söyledikleri ile Netenyahu’nun sözlerinden ve detayları yavaş yavaş açıklanan projeden anlıyoruz ki Gazze şeridi, emperyalistlerin yemek masasına yatırılmış. Mısır’da Tayyip Erdoğan tarafından da imzalanan “Kalıcı Barış ve Refah İçin Trump Anlaşması” ise satıcı ve alıcılar arasındaki ön sözleşme gibi bir metin.
Tayyip Erdoğan’ın geçen Nisan ayında yaptığı HAMAS- Kuvayı Milliye benzetmesini haksız bulduğumu, daha önce yazmıştım. O zaman da şimdi de HAMAS’a veya onun devamı olan Filistin’in kahraman çocuklarına Kuvayı Milliye ancak örnek gösterilmeliydi. Çünkü iç içe, iki hatla ve yaklaşık olarak 1’e 1 oranlarında, Gazze’yi 3’e pay eden haritayı görünce Mondros ve Sevr Antlaşmalarını hatırlamamak mümkün değil.
Bu arada HAMAS’ın politikaları ile İsrail’in yayılmacı, acımasız politikaları arasında kalan Gazzeliler için barışın gerçekleşmesi, silahların bırakılması çok olumlu ve sevindiricidir. Bu süreçte bazı Batılı ülkelerin tavırları, çok takdire şayan iken bazı İslam devletlerinin tavırları, bir o kadar utanç vericidir.
İngilizlerin yaptıkları bir organizasyon yaptıklarında işler yolunda gitmeyince başına “re” ekleyip reorganizasyona girişmesi meşhurdur. Onlar gibi siyasal İslamcılar da başarısızlıkları karşısında çok çabuk “repolitika” üretme kabiliyetine sahipler. Her çuvalladıklarında “re” ekleyip morallerini bozmadan “rere” diye gidebiliyorlar. İşte Tayyip Erdoğan’ın Amerika seyahatinden sonra, daha birkaç ay önce yapılan, sert HAMAS söylemlerinin tam tersine işlerin yapılıp, o sofraya oturulmasını ve bu “repolitika”ya hemen uyum sağlayan Cumhur İttifakı seçmenlerini, hayretle izliyorum.
Cumhur İttifakı seçmeninin bu uyum yeteneğini, aynı şekilde içerideki Açılım Süreci’nde görüyoruz. Bu yüzden sık sık kendimi, bu kitlenin sınırlarının varlığını sorgularken buluyorum.
Gazze’den bir Trumpistan ortaya çıkarılırken de iki konu beni çok rahatsız ediyor. Birincisi, Mısır’da HAMAS’ın İsrail’le anlaşma masasına oturmasının HAMAS için zafer gibi gösterilmeye çalışılması; diğeri, Türkiye’nin emperyalist masaya oturtulmasının zafer gibi sunulması.
Tayyip Erdoğan’ın Amerika dönüşü, Büyük Çamlıca Camii’nde yaptığı ve cep telefonu aracılığıyla bütün kitlesine ulaştırılan konuşması, mış gibi yapma politikasıdır.
Post-truth çağında insanların inanmak istediklerinin, gerçeklerin önüne geçtiğini biliyoruz ama unutmayalım gerçeklerin eninde sonunda ortaya çıkmak gibi bir huyu vardır.
Aslında HAMAS, o imzayı attıktan sonra bütün iddialarından vaz geçtiğini kabul etti ve iktidar ise düne kadar dilinden düşürmediği tezlerini inkar etti.
Şaşırarak izliyoruz, zamanında HAMAS’ı destekleyen açıklamaları, heyecanla alkışlayan kitle ile Gazze’yi teslim eden anlaşmayı, zafer diye alkışlayan kitle aynı! Ha keza terör örgütü PKK aleyhine yapılan grup konuşmalarını, ellerini acıta acıta alkışlayan dava adamlarıyla on binlerce kişinin katilini, kurucu önder yapan konuşmayı alkışlayan da aynı dava adamları!
Gazze’ye insani yardım ulaştırmayı küçümsemiyorum, çok önemli bir kazanım; Tabii ki elimizden gelen her şeyi sonuna kadar yapmalıyız, gıda, ilaç her türlü yardımı bir an önce oraya ulaştırmalıyız fakat bu imkan bile bizden kaynaklanan bir kazanım değil.
Şimdi İletişim Başkanlığından beklediğim; Yandaş firmaların Trumpistan’ın inşaat projelerinde müteahhit olarak yer alabilecek şekilde dizayn edilmiş, “Reis, Trump’ı ve Netenyahu’yu nasıl kandırıyor?” içerikli İslami "repolitikayı", bir an önce yürürlüğe sokmalarıdır. Kitleleri bunun için hazır bekliyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.