Mustafa Hakan ÜNSER Yazdı: Siyasi Partiden Klana

Mustafa Hakan ÜNSER Yazdı: Siyasi Partiden Klana

Yeni açılım sürecinin tek dikkate değer tarafı MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin DEM Partililerin bile ağzını açık bırakan çıkışları ve milleti bir o kadar şaşırtan MHP tabanının alkışlarla yaptığı desteğidir.

Yeni açılım sürecinin tek dikkate değer tarafı MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin DEM Partililerin bile ağzını açık bırakan çıkışları ve milleti bir o kadar şaşırtan MHP tabanının alkışlarla yaptığı desteğidir. Daha önce de benzerlerinin yaşandığı ama açılım sürecinde zirve yapan MHP seçmeninin bu tavrı sosyolojik olarak incelemeye değer.

Cuma günü yani bugün saat 14.00'te keyfi olarak oluşturulan, yasal dayanakları olmayan nasıl oylama yapacağı dahi belirlenmemiş komisyon, İmralı’daki bebek katilinin ayağına gitmeyi oylayacak. MHP de benim gibi sonucun önemsiz olduğu kanaatinde olmalı ki daha Salı gününden oylamanın sonucundan bağımsız olarak her şartta İmralı'ya gideceğini açıkladı.

Defalarca yazdım bu komisyonun kuruluşunun yanında işleyişi de problemli ve üstüne üstlük başkanının tarafsızlığını yitirmiş olması alacakları kararları kamuoyu önünde tartışmalı hale getiriyor. Bu haliyle malum komisyonun açılım sürecinde Cumhur İttifakı’nın keyfiliklerine zemin hazırlamak dışında bir görevi bulunmuyor.

İmralı’ya gidip de şimdiye kadar konuşamadıkları hangi konuyu konuşacaklar? Bebek Katili söyleyemediği neyi söyleyecek diye merak etmeye gerek bile yok. Çünkü aslında içeriğinin hiç önemi yok. Bu ziyaret değil bebek katiline itibar kazandırmak için yapılan bir operasyondur. Israrla istenilen bu ziyaretin bebek katilinin özel isteği olduğunu ve temsili olarak özür gibi bir anlam yüklendiğini düşünüyorum.

Türkiye'de akla yatmayan şeyler oluyor. Mesela bu kadar kötü giden ekonominin iktidarın oy oranını düşürmemesi izaha muhtaçtır. Daha önce iktidar deviren kötü ekonomi yönetiminin şimdi etkisiz olması “Muhalefet seçmene güven vermiyor.” gibi sığ bir gerekçeyle açıklanamaz. Pahalılık, işsizlik, hukuksuzluk, her gün bir yenisi patlayan skandallara rağmen iktidar bloğunun oyu düşmüyorsa sebep ne muhalefetin politikaları ne de partilerin bölünmesidir. Türkiye'de siyasi partilerin aldıkları oy oranları ancak seçim güvenliği ve/veya siyasetin sosyolojik yapılara sıkışması olarak izah edilebilir. Biz sosyolojik tarafına bakalım; Bir partinin tabanı ile tavanı daha doğrusu lideriyle fikren bire bir örtüşmesi imkânsız gibidir. Buna rağmen tabanın lider ne derse desin muteber olarak kabul etmesi mümkündür. İşte bu durumda bahis konusu olan o organizasyonun bir siyasi parti olmaktan çıkıp bir klana dönüşmesidir. Siyasi partilerin liderle seçmen arasındaki demokratik kurullarını işletmezseniz otomatik olarak o yapı klana dönüşür. Artık bir klan üyesine dönüşen seçmene göre ise dünya biz ve ötekilerden ibarettir. Kapalı bir topluluk olan ve kurallara uyma zorunluluğu sert bir biçimde uygulanan klanların üye davranışları sadece lidere itaat ve grup çıkarını gözetmekten ibaret olur. Ahlak, hukuk, eşitlik gibi kavramlar o organizasyon için önemini yitirir. Anlaşılabilir ama kabul edilemez olan klan davranışlarında kimsenin yalana yanlışa itiraz etmesine de gerek yoktur. Bireye düşen tek görev uyumlu olmaktır. İçeride mutlak sadakat, dışarıya karşı düşmanlıkla hayatta kalırlar.

Siyasi partilerse, iktidar olmak için belirli bir ideoloji veya program etrafında hukuki olarak örgütlenmiş farklı fikirlerin konuşulabildiği demokrasilerin vazgeçilmez unsuru olan topluluklardır.

Siyasi bir partinin klanlaşması tarihte geriye gidiştir. Demokrasi için ise olumsuz bir değişimdir. Bunlara rağmen yine de bir tercihtir, bunu metot olarak seçen bir parti olabilir ve bizi ilgilendirmez. Burada can sıkıcı olan klanlaşmanın milliyetçilik diye sunulmasıdır ve bu grupların Türk milliyetçiliğini bir balta gibi ellerine alıp her tarafa sallanmasıdır. Halbuki burada defalarca dile getirdiğim üzere milliyetçilik demokratik ve fikirlerin ifade edilebildiği modern bir ideolojidir.

Açılım sürecinde MHP milletin bütününün klan gibi davranmasını dayatarak toplumu germektedir. Mutabakat yok, hukuki alt yapısı yok, kuru bir inatla sürdürülen bir süreç var. Birinci muhatabı AKP. Çarşamba günü Cumhurbaşkanı grup toplantısında Devlet Bahçeli’nin dile getirdiği mesajı aldığını gösterdi fakat yine de atlatılan badirelerden bahsederek topu komisyon üyelerine attı.

Zaten her şartta İmralı’ya gidilecekse komisyonun yapacağı oylamanın ve alacağı kararın önemi kalmıyor. Bu olan bitenin formülü şu şekilde özetlenebilir: Milliyetçi seçmene karşı Bahçeli’nin derin devleti temsil ettiği, Bahçeli’nin bu konularda “bir bildiği” olduğu, devletin ve milletin yüksek çıkarlarını koruduğu söylemi geliştiriliyor. AKP’li seçmene ise “Ne yapalım ortağımız Bahçeli’nin istekleri yüzünden bu işleri yapmak zorunda kaldık.” denebilecek şekilde bir kapı aralanıyor.

Bahçeli ve klanı İmralı’ya gitmekte kararlı… Hatırlatmak gerekir ki AKP’nin isteksizmiş gibi yapma hamlesi neticede işe yaramayacak, sonuçları itibarıyla bu "isteksizlik" Türk milletinin nezdinde siyasi sorumluluk açısından hafifletici sebep olmayacaktır.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Önceki ve Sonraki Haberler