Kurtuluş Savaşı'nı, Dönem'in 'Derin Aklı' Mı Organize Etti?!

Kurtuluş Savaşı'nı, Dönem'in 'Derin Aklı' Mı Organize Etti?!

Kurtuluş Savaşı'nı, Dönem'in 'Derin Aklı' Mı Organize Etti?!

Cevap'ı en çok tartışılan ve yorumlanan soru şu:
Mustafa Kemal'i Samsun'a kim'ler yolladı?!
Bir devlet'in, imparatorluk'un veya adına her ne diyorsanız o yapı'nın başkent'i işgal altında ise gayr-ı nizami harp kuralları geçerlidir.
Osmanlı, İngiliz işgali'nden önce Almanlar tarafından işgal edildi.
Yani?!
Dönemin devlet iradesi, Alman/Türk karması!
Sykes-Picot ile Osmanlı'nın "şark coğrafyası" pasta dilimi gibi dönemin Avrupa'sı arasında pay edildi ise Anadolu üzerinden yaşanan çekişme "alan hakimiyet mücadelesi" idi.
Mustafa Kemal, bir teorisyen değil, eylem adamı!
1776, 1789'un ruhu'na uygun laik, çağdaş bir devlet kuruyor.
Gazi, dönem'in zor şartları içinde ne hokkabazlık'a kafa yordu, ne de olmayacak dua'ya amin dedi.
Çağ'ın ruhu'na hitap etti.
Kaldı ki, genç Cumhuriyet'in yapacağı reform ve atması beklenen ne kadar adım var ise hepsi İttihat Terakki'nin program'ında yazılı.
Laf'ı uzatmadan söyleyeyim:
Mustafa Kemal'i Samsun için tavsiye eden, hocası ve de Padişah'ın yaveri, Alman arka planlı Naci Eldeniz.

 
 
Her güç merkez'inin kafasında bir plan var, Mustafa Kemal'in kafasında ise "tam bağımsız" Türkiye var!
Dönem'in Osmanlı'sı o kadar çok kucak'tan kucak'a dolaştırıldı ki...
'Tam bağımsız'dan anlaşılması gereken, kendi ayakları üzerinde duran Türkiye!
Uzun zamandır yazıyorum ama yazıları "tam manası ile anladık" diyenler dahi "zihnindeki kirli su" ya da "ezber"inden kaynaklı, mesaj'ın yüzde 70'ine dahi yaklaşamadı!
'Turko Alman' devrimcisi, "tam bağımsız" diye havaya yumruk sallarken "Büyük Almanya" için ter akıtmış ise büyük resim ortada:
Alman ne devrimci ne hümanist?!
Süreç ne akademik ne de ideolojik diye çok yazdık.
Demem şu ki:
Mustafa Kemal'in "tam bağımsızlık"tan anladığı "irade raks'ı"!
Enver ya da Damad Ferit gibi "efendileri" ne derse yapan değil!
Bugünkü siyaset, ticaret dahi el, etek öpmeye dayalı değil mi?!
Gazi'nin "benim karakterimdir" dediği "tam bağımsızlık" ilkesi budur.
Enver gibi olmayan, Ferit gibi yaltaklanmayan, Vahdettin gibi "Tanrı'nın yeryüzündeki gölgesi" denilip kapılarda paspas edilmeyen...
Türk Milleti'nin çıkar'ını, bu topraklarının gerçeklikleri üzerinden savunmak.
Mustafa Kemal'in 19 Mayıs'ta hangi tekne, hangi belge üzerinden Samsun'a çıkması değil mesele!
Bu nokta'da doğru soru şu olmalı:
Mustafa Kemal değil de bir başkası Samsun'a çıkmış olsaydı, netice nasıl olurdu?!
"Netice"de, Mustafa Kemal, ordu içindeki yetenekli tek subay değil!
Milli Direniş'e dahil olan kim varsa, cengaver!
Çağ'ın ruhu'na hitap etmeyen tüm zafer'ler, bir süre sonra kardan adam misali eriyecek.
Mustafa Kemal bunu biliyor, Karabekir bunu göremiyor?!
Mustafa Kemal dese ki; "Direniş zafer'le taçlandı, buyurun Padişah'ım!", ne olması bekleniyor?!
Korkak bir adam, bir anda Fatih, Kanuni mi olacak?!
Kazanılan zafer'i yine "Höt" deyince, İngiliz'e, Alman'a, İtalyan'a peşkeş çekmeyecek mi?!
İmparatorluk içten çürümüş, Anadolu ise Samsun üzerinden kurtarılmış, bizde kalmış.
1920'lerin yükselen değeri Ulus Devlet ise Vahdettin "Padişah" olmak yerine "Cumhurbaşkanı" seçilseydi ne değişecekti?!
İngiliz'in peşinden giden Şerif Hüseyin, Vahdettin'in eteğini mi öpecekti ya da Halife'lik nüfuz alanı yeniden canlanır mıydı?!
 
 
Sorulan soru'yu doğru anlamak, cevap'ın yüzde 99'udur.  
Doğru soruları sormadan, yapılan tüm tarih'sel aktarımlar "masal"dan öteye geçmiyor.
 
 
Mustafa Kemal, II. Mahmut'un, Namık Kemal'in iklimi içinden yükseliyor.
 
 
Çöküş süreç'inde devlet'in nasıl savrulduğunu görmüş.
Kocaman paşaların düştükleri rezil hallere şahit olmuş.
Padişah'ın Almanya gezisine katılmış, ezikliğini gözlemlemiş.
Bu sebep'ten, şeref'ini kaybetmektense ölmeyi göze alan bir cengaver.
Velev ki, Samsun'a çıkış'la ilgili sır'lar var!
Almanlar o günlere dair tuttukları kayıt'ları açıklasın.
Bu defa İngilizler üzerinden değil, direkt Alman istihbaratı üzerinden ne varsa afişe etsinler.
Cumhurbaşkanı olunca "sattı" vb diyen kafa, Enver kafası.
Enver'cilerin kafası "tango"ya basmıyor!
TSK'da bazı subay'lar İngiliz network'ü üzerinden yükseldi ise bazı subaylar da Enver, Alman vb.
Her iki yükselme şekli de hormonlu!
Mustafa Kemal de, Bab-ı Ali darbesi üzerinden yükseliyor ama Çanakkale'deki zafer onun eseri.
Milli Mücadele'den çıkış'ta ortaya koyduğu çağdaş çözümleme de...
Mustafa Kemal, real politik üzerinden süreç'in içine konuşlanıyor.
Neticede Mustafa Kemal, Samsun'a çıkarken İstanbul, "İngiliz işgali altında" ise madalyon'un diğer yüzü:
Öncesi zaten Alman işgali.
Bunca okumuş adam var, tarihçi, analist, stratejist vb.
Biri de çıkıp demiyor ki, "Alman işgali" aç parantez!
İngiliz silahlı adamları ile işgal ediyor.
İngiliz işgal'i öncesi, Almanlar, İngilizler ile anlaşarak, Enver gibi "açıktan" kullandıkları adamları alıp gidiyorlar.
Fakat, Kızıl Sultan döneminde, Enver döneminde, devlet'in içine köklüce yerleşiyorlar.
Kaldı ki, II Dünya Savaşı öncesinde de, Hitler'in yükseliş süreç'inde, Gazi, yakın çevresi'nin yanlış yönlendirmesi ile Londra'dan yana saf tutuyor ve tasfiye ediliyor.
Ezcümle:
Koca koca tarihçiler, Samsun'a çıkış'ı, hikaye'yi anlatıyor, at gözlüğü içinde ne görmüşler ise...
"Arşiv" diye önlerine ne konulmuş ise...
Diyecek bir şey yok!
Din tarihi üzerinden bugün'e dair yalan/yanlış fetva veren'lerden nasıl gına geldi ise Kurtuluş Savaşı'nı anlatan tarihçiler'den de gına geldi.
Belge her şey değildir, analitik bakış açısı, analiz vb de elzem.
Bir yönü ile o günkü hikaye başka, bugünkü hikaye başka!
Bir yönü ile o günkü hikaye aynı, bugünkü hikaye aynı!
Almanlar, Avrupa'daki ayak'tı, Lozan'da katkı veren ayak!
O gün de Sevr vardı, bugün de Neo Sevr var!
O gün de su'yu bulandıranlar, kandıranlar vardı, bugün de var.
Nüans?!
Mustafa Kemal, o zor şartlar içinde çözüm'ü üreten "adam".
Çanakkale'de olduğu gibi "bir deliye ihtiyaç var" diyorlar, ölümüne mücadele edip çözüm'ü üretecek.
Ölüm'den korkmayacak bir yürek'e ihtiyaç var!
Samsun'a çıkan "cesur yürek", neyi neden yaptığını bilen bir isim Gazi.
Dünya'daki dengeleri çok iyi takip eden, Avrupa'daki menfaat çatışmalarını yakından takip eden bir "kurmay" aklına sahip!
Hal böyleyken...
"Bozkurt" kitabını İngiliz istihbaratı yazdı ise "Atatürk" kitabını yazan da aynı İngiliz istihbaratı değil mi?!
Almanlar, hakim oldukları "istihbari network" üzerinden zeka'mızla uzun zamandır alay ediyor(lar).
28 Şubat'ta Atatürk Türkiye'si kaybetmiş ise, ters ayak'a alınmış ise BOP'ta final sahnesi ortada:
Hilmi Özkök, Enver Paşa'nın hatalarını tekrarlamak yerine biraz "tango" çalışsa hikaye bu nokta'ya gelir miydi?!
İngilizler ne kadar kibirli pislik ise Turko'Alman'lar "bilinmediklerini sandıkları için" bir o kadar vandal/zalim olmadılar mı?!
Bir hikaye, bağlamından kopmuş ise olur böyle şeyler.
Yani?!
Yine bir 19 Mayıs, yine aynı mavra:
Mustafa Kemal'i Samsun'a kim gönderdi!?
Tam yeri geldi, söylemesek olmaz:
Seni/sizi yollasalardı ne yapacaktın ya da şimdiye kadar yaptığın(ız) nedir?!
Mustafa Kemal'i, Samsun'a çıkartan irade'nin içinde Almanlar var.
Çanakkale'de, Alman kumandan'ın kendisi var!
Bunu söylemekle ilgili bir sıkıntı yok!
Asıl sıkıntı, dönemin payitaht'ındaki Alman işgal'ini anlatmakta!
İşgal, işgal'dir.
Kaldı ki, Vahdettin gönderdi ise Samsun'a, Payitaht hangi güç merkezi'nin himayesindeydi?!
Büyük Resim'de o süreç'te ne yaşanmış, dönemin Avrupa'sı hangi tehditleri yaşamış'a da bakmak gerekmez mi, 19 Mayıs güncesi kapsamında!
Kaldı ki, Vahdettin, Şerif Hüseyin'in yanında son nefes'ini vermiş ise Padişahlık makamı ile Padişah olan kişinin hikayesi arasındaki kıldan ince kılıç'tan keskince hakikat de ortada.
"Denge politikası" yaptığını söylediği dönemin Batı'sı, her türlü masraf'ı Vahdettin'den tahsil etmiş, real politik çerçevesinde himaye edemeyeceklerini anladıkları an da, Osmanlı'yı parçalatan Şerif Hüseyin'in yanına sürmüşler.
"Hayal politik" değil, her şey "real politik".
Sözün özü:
Ben devlet'im, ben millet'im.
Toprak'lar ise Allah'ın, bizler vekil'iz, seferi.
Tango esas.
Ayak'ıma basan'nın ayak'ına basar'ım, yetmez ise ümüğüne.
Ülkemi bölmeye kalkan'ın, o boru hatlarını tek tek mabad'ına çakarım.
Anadolu bataklık olur, Avrupa cephe!

Samsun'a çıkmak demek, güvenlik çerçevesi'nde, derin'de anlaşma sağlanmıştır, saha'da büyük temizlik başlıyor demek'le eş'mana.
1776, 1789, 1923...
Mustafa Kemal, ne Tanrı ne de teorisyen.
Düğümü "ortak akıl" üzerinden çözen, önder, geçmişi olmayan tarihte yaşayan Atatürk'lerden bir başka fani.
İstanbul, Sultan Mehmet tarafından fetih'edilirken "meleklerin cinsiyeti"ni tartışanlardan ne farkı var, 19 Mayıs'ta Mustafa Kemal hangi gemi ile Samsun'a çıktı, kim gönderdi'yi tartışmanın!?
Devlet'in içine Vahdettin hakim olmuş olsaydı, Samsun sonrası Mustafa Kemal, Meclis üzerinden öne çıkabilir miydi?!
Vahdettin hem devletin içinde hem de Payitaht'ta, hem de dış'ta kaybetmiş.
Mursi gibi.
Ordu dönüşürken, Almanlar yapmış ise düzenlemeleri bir başka "şeytan'ın gör dediği" kare'yi yazmaya gerek var mı?!
Alman'ın Mustafa Kemal'e kızdığı, Enver gibi olmayı kabul etmemesi.
Netice:
 
 
Allah insanı köle olarak yaratmamış, ne var ki, hangi mektep'i bitirir ise bitirsin, ruhu köle olanlar tek tek ortada.
Kimi yiyemeyeceği para'nın kölesi.
Kimi üretilmiş şöhret'in, servet'in kölesi.
 
 
19 Mayıs 1919, basit bir tarih değildir.
 
 
Sadece "Türk Milleti" için değil, "İnsanlık" için atılmış büyük bir adımdır.
 
 
O adım'ın ardından, 23 Nisan 1920 tarih'i geldi.
"Laik" Dünya'nın çivi'si 29 Ekim 1923'te Anadolu'da çakıldı.
 
 
Bugün'ün hikayesi geçmişte yazıldı ise bugün'ün hikayesi "sürpriz" değil!
 
 
 
100 yılda bir gelir denilen geldi ve gitti...
 
 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Önceki ve Sonraki Haberler