KORONA GERÇEKLERİ: YENİ BİR ORTADOĞU’YU TÜRKİYE Mİ KURACAK?

NURAY BAŞARAN

Her ne kadar gündemimizi koronavirüsden sonra Süleyman Soylu’nun istifası ve istifanın kabul edilmemesi alsa da, dünya gündemi çok farklı.  

Koronanın arkasındaki gerçekler ve gelişmeler, korona kadar emin olun bizi de etkileyecek. 

Ama bu Soylu’nun istifası gibi basit bir durum elbette değil.

Biliyorum şimdi  Soylu için , ‘yeni lider adayı ‘ diyebiliriz. ‘Halkın tepkisi istifayı durdurdu’ diyebiliriz. Ak Parti içinde Soylu’nun yeni bir kutup olduğundan tutun da,  kulislere göre MHP’nin başına geçecek kişi olarak da Soylu’yu görebiliriz. 

Türkiye’nin son yıllardaki kısır siyasetinin en önemli hareketi olarak da değerlendirsek,  yanlış yapmış olmayız. Hatta son zamanlarda siyaset arenasında unuttuğumuz ve hata yapıldığında devreye giren ‘istifa mekanizması’nı tekrar hatırlatmasından dolayı Süleyman Soylu’ya teşekkür de edebiliriz.  Ya da  istifanın kabul edilmemesinden elde edilen sonucu, ‘çadır tiyatrosu’ olarak da görebiliriz…. 

Günlerce de bunları tartışabiliriz. Ama bu dünya siyasetini ve bizim ülke olarak bundan nasıl etkileneceğimizi emin olun değiştirmiyor. 

Siyasetçilere ve bizi yönetenlere tavsiyem ; bunlarla vakit kaybetmek yerine, ileriye dönük milli duruş ve tedbirler noktasındaki senaryolara çalışmaktır.

Bir önceki yazımda bugünlerin nasıl oluşturulduğunu anlatmak üzere Tarihçi Yuval Harari’nin kitaplarından bahsetmiştim. (Homo Deus ve Hayvanlardan Tanrılara Sapiens)

Bugün de daha önceki makalelerimde de bahsettiği David Passig’in 2050 isimli kitabı çerçevesinde aslında nelerin olduğuna ve olacağına dair bir ufuk turu yapmakta fayda görüyorum.

Passig 2050 isimli kitabında,  dünyanın geleceği üzerine yaptığı tahminlerde Türkiye’yi başrole koyuyor. Ve de yeni bir Ortadoğu’yu Türkiye’nin kuracağına vurgu yapıyor. Passig’e göre Ortadoğu’da yeni bir medeniyet Türkiye üzerinden olacak.

Passig bu tahminleri yaparken, dünya siyasi tarihinden örnekler veriyor. Daha önceki eserlerinde kaleme aldığı birçok olay, birçok savaş, birçok değişim gerçekleşti. Zaten o da bu tahminleri yaparken "torunlarım bu yazdıklarımı yaşayacak" tadında bir not bırakıyor.

Passig’e göre , ‘Rusya Doğu Avrupa'daki birçok ülkeyi, örneğin Polonya ve Baltık ülkelerini ve Türkiye’nin kuzeyindeki ülkeleri yeniden ele geçirecek. Amerika ile Rusya arasındaki mücadele 2020 yılında doruk noktasına çıkacak.’ Ki bu gelişmeler şu an sıcak bir şekilde yaşanıyor. AB dağılırken AB ülkelerinde ‘korona’ üzerinden ABD ve Rus askerleri gövde gösterisi yapıyor.

Yine Passg’e göre ; 

-‘Dünya "demografik kış" adı verilen bir döneme girecek. Dünya nüfusu 21. yüzyıl ortasında 9-10 milyar civarında olacak ve bu sayı yüzyılın sonunda 5-6 milyara düşecek.’

-‘Amerika, Ortadoğu'da dengeleyici rol oynaması için Türkiye’ye büyük yatırımlar yapacak. Türkiye yeniden süper güç haline gelecek.’

-İsrail, Arap ülkelerinin çoğuyla Türkiye’nin arabuluculuğu ve güvencesi sayesinde barış antlaşması imzalayacak.
Peki kim bu Passig?

David Passig İsrailli bir fütürist. Teknolojik geleceklerin yanı sıra sosyal ve eğitimsel gelecekler konusunda uzmanlaşmış. İsrail'deki Bar-Ilan Üniversitesi'nde Bilgi ve İletişim Teknolojileri Yüksek Lisans Programı ile Eğitim Okulunda Sanal Gerçeklik Laboratuvarı'na başkanlık etmektedir.

Ne kadar ilginç değil mi?

Bütün laboratuvar uzmanları geleceği yazıyor. Laboratuvar virüsü olduğu iddiaları yüksek korona yeni silahı ile de ülkeler ve insanlar eve kapatılırken onların yazdığı yeni dünya düzeni kurulup şekilleniyor.

AB dağılıyor. Passig’in yazdığı gibi Rusya nüfuzunu arttırıyor. AB dağılırken Rus ve ABD orduları ‘kurtarıcı’ ve ‘yardım’ gerekçesiyle Avrupa’da cirit atıyor. 

Bizi de değiştirip, dönüştürüp bizim üzerimizden yapılanmaya gitmek istiyorlar. Böyle bir noktada da gerçek şu ki; iki arada kalıyoruz. Bu noktada imdada Osmanlılık yetişiyor. Yeni Osmanlıcılık ile bizi proje aktörü yapmak isteyenler ,

İngiltere’de Osmanlı’nın uzantısı bir başbakanı karşımıza çıkartabiliyorlar. (Hoş korona Osmanlı’nın uzantısı başbakanı da hastanelik etmeye yetti) Yani, hem büyük yapının merkezi oluyoruz. Hem de dünya konjonktürü bugünümüz ile dünümüzü birleştirme gayretine girince iç çatışmalarımız artıyor. İslam kimliğimizi,  Hıristiyanların önünü kesmek için kullandıklarında da Yahudi-Hristiyan kavgasının ortasında kalıyoruz. 

Yula Harari, Büyük İsrail’in merkezi olarak Anadolu’yu gösteriyor. Ve Anadolu’yu bu vesile ile İsrail’in merkezi yapıyor. İsrail üzerinden Ortadoğu’nun geleceğini şekillendiriyor. İngilizlerin planında ise din üzerinden Yahudi- Hristiyan kavgası sebebiyle İslam ülkeleri üzerinde bugüne kadar kurdukları güçlü yapılar var. Ancak orada da karşımız Sevr Haritası çıkıyor!

Beyler durum gerçekten tehlikeli!

Elbette değişimde yerimizi alacağız. Ama dönüşmeden. Bunu yapmanın yolu da neler olduğunu ne kadar anladığımızdan geçiyor. 

Kavga büyük. İngiltere ve ABD arasında kavga var. Yahudilerle Hristiyanlar arasında da. Çin ile ABD arasında da.

İsrail ile ABD arasında da. İsrail ile İngiltere arasında da….

En büyük kavga da kuşkusuz U.K (United Kingdom) ile U.S (United States) arasında!

U. K, Biritanya merkezli ABD isterken,  U.S ise, ABD merkezli İngiltere istiyor. 

Bugünkü dünya haritası ise İngiliz- Fransız ortaklığı tarafından çizilmiş durumda. 

Tarihi süreçte İngilizler devletler ile ilişki kuruyor. Devletler kuruyor. İslamı iyi kullanıyor. (Ki Londra Belediye Başkanı bile bugün Pakistanlı ve Müslüman. Sadiq Khan, Pakistan göçmeni yoksul bir ailenin sosyal konutlarda büyüyen oğlu.)Hatta daha önce bahsettiğim gibi Osmanlı uzantılı başbakanları ile bizi Yeni Osmanlıcılık Projelerine ortak etmek isterken ,Sevr’i yaşatma hayallerini de görmekte fayda var.

ABD ise halen değişik bölgelerde kurduğu ‘ÜS’ler ile askeri boyutta ülkeleri ele geçirirken; bütün dini cemaatlerin merkezini ABD’ye taşıyıp, halkları cemaatler üzerinden yönetme geleneğini sürdürüyor.  Amaç UWF( United World Federation)

Batı, ise Atlantik merkezli çözümleri istemediği için, yeni dönemde Almanya Rusya yakınlaşması ve doğu-batı birlikteliğine doğru bir alternatifi gündemlerine taşımış durumda. 

Durum bu kadar vahim mi?

Durum ciddi evet. Ama vahim değil. Biz de kendi planımızla hem İngiliz –İsrail, hem de ABD-Rus planları hatta İran-

Çin planlarını doğru okuyup, kendi planımızı yapmalıyız. Ancak kendi planlarımızla ayakta kalabiliriz. 

Tam da bu noktada devlet ve millet arasında hükümet köprü olabilmelidir. 

Zira savaş büyük!

İngiltere Dışişleri Bakanı’nın,’ Yeni bir dünya hükümetine ihtiyaç var’ dediği, ABD’nin yeni bir Birleşik Dünya Federasyonu’nu seslendirdiği bir dönemde, bize de yeni siyasi figürler yaratmak üzere çalışmalar yapıldığı günleri yaşıyoruz. Bu siyasi figürleri ve olması gerekenleri bir sonraki yazımda açıklayacağım. 

Son sözüm:

Bir ülkenin jeopolitik konumu kadar başındaki lideri de önemlidir. Ülkenin coğrafi kaderi ve lideri arasındaki bağ asla birbirinden ayrılmaz bir parçadır. Ülkelerin kaderlerini belirleyen bu iki unsur toplumları da dönem dönem etkiler.  

Cumhuriyetin 100. Yılına girdiğimiz bugünlerde;  Kemalist Avrasyacılık mı ? Turancılık mı? Ya da BOP’un eş başkanlığından sahipliğine geçmek mi? Yorum ve seçimi size bırakıyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum