Alp Kırıkkanat

Alp Kırıkkanat

Kanal İstanbul Projesi ve Montrö Boğazlar Sözleşmesi

 

            Eski bir İstanbullu olarak Ankara’dan İstanbul’a her gelişimde; şehri, hep farklı, değişmiş ve yaşanması zor bir hale gelmiş bulurum. Güzel İstanbul’un çok sorunu var. Nüfus, çarpık yapılaşma, göç, kirlilik, olası deprem tehlikesi vb. konularda ağır sorunları bulunan İstanbul için yeni bir tartışma konusu gündeme geldi. Aslında, son 10 yıldır gündemde olan bu konu, geçtiğimiz birkaç haftadır iyice alevlenmiş gözüküyor. Meselemiz, Kanal İstanbul Projesi. Proje her yönüyle tartışılmaya başlandı. Destek verenler ve karşısında olanlar, en ağır eleştirilerle birlikte, artık neredeyse birbirlerini dinlemez hale geldiler. Tartışma temposu çok yüksek. Öncelikle, şunu belirtmem gerekir ki İstanbul’u çok seven biri olarak; şehrin mevcut sorunlarını daha da fazla artıracağı ihtimali nedeniyle, bu projenin hayata geçmesine gönlüm hiç razı değil. Bu projeye karşı olanlar tarafından ortaya konulan birçok olumsuz iddia ve sorular; kanala destek verenler tarafından, hala ikna edici ve tatminkâr bir şekilde cevaplandırılmamıştır. Tabi bir de kanalla ilgili olarak, resmi ve teknik bilgi eksikliği had safhadadır. 25 metre derinlik, 150 metre genişlik ve 44 kilometre uzunluk haricinde kanalla ilgili merak edilen birçok teknik soru mevcuttur. 

Diğer yandan, konuyla ilgili olarak ortaya konulan ekosistem sorunu, çevre kirliliği, ekonomi, rant, vb. iddiaları içeren hususlarda uzman değilim. Ancak, İstanbul duygusallığımı bir kenara bırakıp, meselenin Montrö Boğazlar Sözleşmesi yönünden bir kısım fikirlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. 

            Kanal İstanbul Projesinin son birkaç haftada gündeme gelmesiyle birlikte, Montrö Boğazlar Sözleşmesi de haliyle tartışılmaya başlandı. Ancak, burada dikkat çeken husus; tartışmanın başladığı ilk anlarda, bahse konu kanalın sözleşmeyi ne anlamda etkileyeceğinden ziyade, bazı köşe yazılarında sözleşmenin bir öneminin kalmadığına dair bir kısım yorumların yapılmış olmasıdır. Meselenin farklı bir boyuta gideceği görülmüş olmalı ki resmi makamlar tarafından, başta çelişkili ifadeler kullanılsa da sonraki yapılan açıklamalarda; kanalın Montrö Boğazlar Sözleşmesiyle bir ilgisinin olmadığı ve Türkiye'nin bu kanalda kendine ait bir su yolu olarak faaliyet göstereceği yönünde beyanlarda bulunulmuştur. 

            Diğer yandan Rusya’nın Ankara Büyükelçisi Aleksei Erkhov’un, basına yansıyan bir mülakatında:

‘‘…Bu proje Türkiye için önemli bir konu. Şahsen bunu çok uzun vadeli bir proje olarak görüyorum; demek istediğim gerçekten geleceğe dair bir proje. Montrö Sözleşmesi ise Karadeniz için hukuki bir rejim kurmuştur. Bu hukuki rejim, sadece İstanbul ve Çanakkale boğazlarından geçişi değil, kıyıdaş olan ve olmayan devletlerin Karadeniz’de bulundurabileceği toplam gemi tonajını da belirler. Yeni bir geçişin varlığı, bu rejimi, sözleşmeyi değiştirmez. Montrö Sözleşmesi, Karadeniz’e giriş çıkışlarda uyulması gereken belli sınırlamalar getirir; yeni bir geçişin varlığı bu sınırlamaları değiştirmez…’’  şeklinde sözleri yer almıştır.

            Her iki tarafın, farklı seviyelerde de olsa son resmî açıklamaları dikkate alındığında, Montrö Boğazlar Sözleşmesinden, şimdilik, olası bir geri adım atılmasının mümkün olmadığı anlaşılmaktadır. Bununla birlikte büyükelçinin açıklamalarından, özellikle sözleşmede yer alan şekliyle; Karadeniz’de kıyısı olmayan ülkelerin bu denizde bulundurabilecekleri harp gemilerinin toplam tonajının en fazla 30 bin ton olması gerekliliğine dair tonaj rejiminin, Rusya açısından hala ne kadar önemli olduğunu da anlıyoruz. Çünkü son yıllarda ABD’nin, Montrö Boğazlar Sözleşmesini bu kapsamda zorlayan tavırlarının endişe yarattığı da bilinmektedir.

            Diğer yandan bir kısım değerli uluslararası hukuk uzmanlarının, Kanal İstanbul'dan geçen bir geminin Montrö Sözleşmesi dışında kalacağını iddia etmeleri de oldukça dikkat çekicidir. Ben, bu görüşe pek katılamıyorum. Çünkü bunun böyle olabilmesi için, Gelibolu Yarımadası’nda da bir kanal açılması gerekir diye düşünüyorum. Netice itibarıyla, giriş ve çıkışlarda Çanakkale Boğazı’na bağımlı kalınması; sözleşme hükümlerinin, sonradan oluşturulacak bir iç su yolu nedeniyle, tartışılmasına/ortadan kaldırılmasına neden olmayacaktır. Üstelik, bu iç su yolundan geçişin; nasıl olacağı çok merak edilmekle birlikte, isteğe bağlı ve ücretli olacağı belirtilmektedir. 

Bir diğer farklı bir görüş ise, kanal inşasının yabancı devlet ya da ortaklıklarca yüklenilmesi durumunda kanalın statüsünün, Türkiye tarafından düzenleneceğinin taraflara kabul ettirilmesi yönündedir. Eğer bu su yolu, bir iç su yolu olarak kabul edilecekse, ülke egemenliği altındaki böyle bir kanaldan geçişin ve burada bulunma esaslarının, imar/inşa şartlarına bağlı kalınmaksızın, bağımsız olabilmesi gerekir diye düşünüyorum. 

            Birbirinden farklı ve muhtelif hukuki mülahazalar olsa da Kanal İstanbul Projesi, ABD’nin Montrö rejiminin yenilenmesi talebi için bir bahane teşkil edebilir mi? 

ABD’nin bu bölgede, daha fazla harp gemisi bulundurma ve daha fazla kalış süresi istediği bilinmektedir. Bu kapsamda, sözleşmenin yenilenmesi için bölge ülkelerinin herhangi biri üzerinden bu talebin gündeme getirilmesini sağlayabilir. Ancak bunun için, ABD’nin bir kanal projesine ihtiyacı olacağını zannetmiyorum. Bu talebi, kanal olmadan da yapabilir. ABD açısından günümüz şartlarında böyle bir talep; Türk ve Rus resmi makamlarının son açıklamaları sonrasında, zaten gergin olan ilişkileri daha da germekten öteye bir sonuç vermeyecektir. 

Ancak ABD’nin kanal üzerinden sözleşmeyi gündeme getirme gibi bir niyeti varsa, şimdiden bunu dillendirmesi; kanalın yapılmasına engel teşkil edebilir. Hatta şimdiden kamuoyunun önemli bir kısmında, bu kanalın bir ABD projesi olduğuna dair yaygın bir kanaat oluşmaya başlamıştır. O takdirde, muhtemelen kanal inşaatının geri dönülemez bir safhaya gelmesini ya da bitmesini bekleyecektir. 

Diğer yandan biz, bu kanalı uluslararası hukuka uygun bir şekilde tanımlayıp anlamlandırsak dahi Montrö Boğazlar Sözleşmesinde yer alan Karadeniz’de kalış süresi ile geçiş ve tonaj rejimlerine dair; ABD’nin olası taleplerine ilişkin, farklı ve marjinal senaryolara da şimdiden hazırlıklı olmamız gerekmektedir. Çünkü, ABD yönetimi ve içindeki farklı dinamiklerin kimi zaman tutarsız davranış biçimleri, her konuda dikkat edilmesini bizlere dikte etmektedir. Ayrıca, Doğu Avrupa, Balkanlar, Doğu Akdeniz ve Orta Doğu’nun güvenliğini, Karadeniz’le bütünleştirmeye çalışan bir anlayışla karşı karşıyayız.

            Bu kapsamdaki olası talepler açısından ABD’nin ilk önceliğinin, tonajdan ziyade, Karadeniz’de kıyısı olmayan ülkelerin harp gemilerinin kalış sınırlaması olan 21 günlük sürenin uzatılması şeklinde olabileceğini değerlendiriyorum. Özellikle Romanya ve Bulgaristan’a ait limanlarda, ABD harp gemilerinin kalış maksatları ve Karadeniz’deki faaliyetleri dikkate alındığında; mevcut süre yetmemektedir. Bazen bu bir kısım gemilerin, aynı maksatlara binaen Ukrayna ve Gürcistan limanlarına da uğradıklarını biliyoruz.

            Ancak diğer yandan, kendileri açısından bu amacı gözeten geçici çözümleri de hazır gibi gözüküyor. Örneğin, ABD’nin Yunanistan’ın Dedeağaç limanını genişletme çabalarını dikkate aldığımızda; burada bulunacak harp gemileriyle, istenildiğinde, 21 günlük periyotlarla ancak, farklı gemilerle münavebeli olarak Karadeniz’de sürekli bulunma şansını elde edebileceğini düşünüyorum. Örneğin son iki yıldır, ABD’nin 6’ıncı Filo Komutanlığına bağlı USS Carney (DDG-64) ve USS Ross (DDG-71) isimli çok maksatlı fırkateynlerin İspanya’nın Rota limanından hareketle Karadeniz’e sık aralıklarla giriş-çıkış yaptıklarını unutmayalım. Dedeağaç, bu kapsamda mesafeden tasarrufla birlikte, gemilerin amortismanlarına da yardımcı olacak niteliktedir. Nitekim, ABD’nin son savunma bütçesinde donanma unsurlarına getirilen 9,4 milyar dolarlık kısıtlama, bakım-onarım faaliyetlerini sekteye uğratacak boyutlardadır. 

            Diğer yandan, her türlü iç siyasi mülahazalardan uzak durmak şartıyla, meseleye tersinden de bakmak gerekebilir. Örneğin, Montrö’nün yeniden gündeme getirilmesi talebi; Kanal İstanbul’un, iddia edilenlerin aksine, işlevsel olarak başarılı olması ihtimaline de bağlı kalabileceği düşünülebilir. O takdirde, Karadeniz’de konumlanmaya çalışan bölge dışı güçler tarafından; başta Montrö sözleşmesi hedef alınmak üzere, dengeleri bozabilecek birçok yaklaşım sergilenebilir. Ancak, bu kanalın faydalarını değerlendirmek için şimdilik çok erken. Çünkü fazla veri yok. Üstelik, kutuplaşmaya varan tartışmalarda yer alan siyah ve beyaz yaklaşımlardan dolayı, aradaki farklı gri renkleri yakalayıp, değerlendirme şansımız maalesef bulunmamaktadır. Ancak, çevre ve rant gibi kamuoyunu çok rahatsız eden birçok iddialara cevap verilmeden yapılacak analitik değerlendirmelerin de çok sağlıklı olmayacağı ortadadır.  

            Bu kapsamda; yorum için çok erken olduğunu bir kez daha hatırlatarak, özellikle yapımı devam eden Çandarlı Limanına dikkatinizi çekmek isterim. Bu limanı bir ana terminal noktası olarak kabul ettiğimizde, Karadeniz ülkeleri için başta konteyner taşımacılığı olmak üzere, diğer yük taşımacılıklarıyla birlikte, Karadeniz ve Akdeniz eksenindeki kuzey-güney rotalarını düğümleyebilecek çok farklı bir sistem yaratılabilir. Mesele, yeni bir Karadeniz Ekonomik İş Birliği ruhuna dönebilir. Bu, bir kısım Batı ülkelerini rahatsız edebileceği gibi, Montrö Boğazlar Sözleşmesinin ruhunu ve önemini daha da anlamlı kılabilir.

Peki, bunun için ilave suni bir kanal açılmasına ihtiyaç var mı? Bilimsel ancak resmi teknik detaylar ortaya çıktıkça, ihtiyaç olup olmadığını ancak o zaman daha iyi anlayabiliriz. Gerekçeleri hala çok net ifade edilebilmiş değildir. Diğer yandan, sadece boğazlardan geçiş yapan gemi adedinin yıllara göre azalması/artması da bir şey ifade etmeyebilir. Bu meselede, bir de boğazlardan geçiş yapan gemilerin sınıflarına göre olan tonajları ile Karadeniz’deki ticari gemi tipleri, tonajları ve kıyılardaki limanların gelişme istidadı, konsorsiyumlar ve hatta bölgenin birbirinden farklı lojistik performans endeksleri gibi verileri dikkate alarak analiz yapmanın daha faydalı olacağını düşünüyorum.

Sonuç olarak, ilk önceliğimiz olan husus; elbette ki güzel İstanbul’un ve insanlarımızın zarar görmemesidir. Bütün bu görüşler, parça parça kamuoyunun önüne gelmektedir. Konunun her yönüyle ele alınacağı ve sonucunda olumlu ya da olumsuz büyük oranda bir kamuoyu mutabakatının oluşumuna yardımcı olacak geniş çaplı bilimsel bir çalıştay ya da benzeri bir faaliyete ihtiyaç duyulduğu da ortadadır.

Montreux Boğazlar Sözleşmesinin önemini tekrar tekrar idrak edeceğimiz günlere gebe yeni bir döneme giriyoruz.

Kaynaklar:

‘‘Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan önemli Kanal İstanbul ve Montrö açıklaması’’, İnternet Haber, 26 Aralık 2019, https://www.internethaber.com/cumhurbaskani-erdogandan-onemli-kanal-istanbul-ve-montro-aciklamasi-2072426h.htm (28 Aralık 2019)

‘‘Rusya: Kanal İstanbul, Montrö’yü değiştirmediği sürece, Türkiye’nin meselesi’’, Yetkin Report, Murat Yetkin, 27 Aralık 2019, https://yetkinreport.com/2019/12/27/rusya-kanal-istanbul-montroyu-degistirmedigi-surece-turkiyenin-meselesi/  (28 Aralık 2019)

Türmen, Rıza, ‘‘Kanal İstanbul ve Montrö Sözleşmesi’’, T24 İnternet Gazetesi, 18 Aralık 2019,

https://t24.com.tr/yazarlar/riza-turmen/kanal-istanbul-ve-montro-sozlesmesi,24880 (28 Aralık 2019)

Tütüncü, Ayşe Nur, Prof.Dr., Montrö Sözleşmesi ve Kanal İstanbul, MHB Yıl 37, Sayı 1, sayfa113-123, 2017, https://cdn.istanbul.edu.tr/file/1CD58DF90A/EEEA023A5FF8450BB2BA2FEE1C3A8EB2?doi= 

(28 Aralık 2019)

‘‘Pentagon proposes big cuts to US Navy destroyer construction, retiring 13 cruisers’’, Defense News, 24 Aralık 2019, https://www.defensenews.com/naval/2019/12/24/pentagon-proposes-big-cuts-to-us-navy-destroyer-construction-retiring-13-cruisers (28 Aralık 2019)

‘‘Bakan Turhan: Kanal İstanbul'u yapmazsak bu bize baskı olur’’, Anadolu Ajansı, 27 Aralık 2019,

https://www.aa.com.tr/tr/turkiye/bakan-turhan-kanal-istanbulu-yapmazsak-bu-bize-baski-olur/1685781

(28 Aralık 2019)

‘‘Karadeniz Ekonomik İş Birliği Örgütü’’, T.C Dışişleri Bakanlığı, http://www.mfa.gov.tr/karadeniz-ekonomik-isbirligi-orgutu-_kei_.tr.mfa (28 Aralık 2019)

‘‘Türk Boğazları Gemi Geçiş İstatistikleri’’, T.C Ulaştırma ve Alt Yapı Bakanlığı, 28 Aralık 2019,

https://atlantis.udhb.gov.tr/istatistik/gemi_gecis.aspx (28 Aralık 2019)

Tarazanov, Alex, ‘‘Armatörler Karadeniz havzasında nereye gidiyor?’’, 7Deniz İnternet Haber Portalı, 18 Temmuz 2019, https://www.7deniz.net/yazar-armatorler-karadeniz-havzasinda-nereye-gidiyor-172.html (28 Aralık 2019)

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.