İnsanın Kökenine Dair Çoğu Hikaye, Fosillerle Uyumlu Değil

İnsanın Kökenine Dair Çoğu Hikaye, Fosillerle Uyumlu Değil

Charles Darwin’in insanların Afrika’da ortaya çıktığını ortaya atmasından bu yana geçen 150 yıl içinde, insan soy ağacındaki türlerin sayısı arttı, ancak erken insan evrimi ile ilgili tartışmaların düzeyi de arttı.

Şempanze ve insanın son ortak atası, insan ve şempanze evriminin başlangıç noktasını temsil eder. Atalarımızın doğasını yeniden yapılandırmak söz konusu olduğunda fosil maymunlar önemli rol oynar. C: Christopher M. Smith

Fosil maymunlar, çoğu zaman tartışmanın merkezinde yer alır. Bazı bilim insanları insan soyunun (Homininler) kökenine olan önemlerini kabul etmezken, diğerleri onlara evrimsel roller verirler.

Science dergisinde yayınlanan yeni bir inceleme, Darwin’in çalışmalarından bu yana hominin kökenindeki büyük keşiflere bakıyor ve fosil maymunların, son ortak atamızın doğası da dahil olmak üzere, maymun ve insan evriminin temel yönler hakkında bizi bilgilendirebileceğini savunuyor. 

İnsanlar, Miyosen Çağı’nın sonlarına doğru yaklaşık 9.3 milyon ila 6.5 milyon yıl önce maymunlardan (özellikle şempanzelerden) bir noktada ayrıldılar. Paleoantrapologlar hominin kökenlerini anlamak için, insanların ve şempanzelerin son ortak atasının fiziksel özelliklerini, davranışlarını ve ortamını yeniden inşa etmeyi amaçladılar. 

Amerikan Doğa Tarihi Müzesi Antropoloji Bölümü’nde kıdemli araştırma bilimcisi ve incelemenin baş yazarı Sergio Almécija, ‘’Hominin kökenlerine dair anlatılanlara baktığımızda, sadece büyük bir karmaşa görüyoruz. Herhangi bir fikir birliği yok. İnsanlar tamamen farklı paradigmalar altında çalışıyor ve bu diğer alanlarda olduğunu görmediğim bir şey.’’ 

İnsanın kökenleri sorununu çözmek için iki ana yaklaşım vardır: Yaşayan maymunların, özellikle şempanzelerin analizine dayanan ‘yukarıdan aşağı’ ve çoğunlukla soyu tükenmiş maymunlara büyük önem veren ‘aşağıdan yukarı’ yaklaşım. Örneğin bazı bilim insanları, homininlerin şempanze benzeri parmak eklem yeri üzerinde yürüyen bir atadan geldiğini varsayar. Diğerleri insan soyunun, bazı özellikleri gereği farklı Miyosen maymunlarına daha yakından benzeyen bir atadan geldiğini iddia ediyor. 

İnsan bipedalizminden (iki ayak üzerinde yürüme) önceki pozisyon repertuvarı bilinmiyor. Bu durum yaşayan bazı maymunlar için de geçerli. C: Sergio Almécija

Bu farklı yaklaşımları çevreleyen çalışmaları gözden geçirirken, Almécija ve paleontolojiden fonksiyonel morfolojiye ve filogenetiğe kadar uzanan uzmanlığa sahip meslektaşları, hominin kökenleri sorununa bu zıt yaklaşımlardan birine güvenmenin sınırlamalarını tartışıyorlar. ‘Yukarıdan aşağı’ yaklaşımı, araştırmalar bazen yaşayan maymunların (insanlar, şempanzeler, goriller, orangutanlar ve hylobatidler) çok daha büyük ve şimdiki çoğu nesli tükenmiş bir grubun hayatta kalanları olduğunu gerçeğini görmezden geliyor. Öte yandan ‘aşağıdan yukarı’ yaklaşımına dayanan çalışmalar, tek tek fosil maymunlara önceden var olan bir anlatıya uyan önemli bir evrimsel rol yükleme eğiliminde. 

Darwin, 1871’deki The Descent of Man’de (İnsanın Türeyişi), insanların Afrika’da yaşayan herhangi bir canlı türünden farklı bir atadan geldiğini iddia etti. Ancak Almécija, ‘’O zaman zarfındaki fosil kıtlığına göre temkinli açıklamalar yaptı.’’ diyor ve ekliyor, ‘’150 yıl sonra olası homininler (insan-şempanze ayrımına yakın zamanlarda) Doğu ve Orta Afrika’da bulundu ve hatta Avrupa da bile bulundukları iddia edildi. Bu bilgilere ek olarak, 50’den fazla maymun cinsi fosilleri Avrupa’da ve Afrika’da belgelendi. Bununla birlikte, bu fosillerin çoğu modern maymun ve insan soylarının eski temsilcilerinden farklı beklentiler ortaya koyarak, mozaik şekilde kombinasyonlar gösteriyor. Sonuç olarak, bu fosil maymunların oynadığı evrimsel rol konusunda bilimsel bir fikir birliği yok. ‘’

Sonuç olarak araştırmacılar, insan kökenlerine dair çoğu hikayenin, bugün sahip olduğumuz fosillerle uyumlu olmadığını keşfettiler.

Antropoloji Bölümü Müzesi küratör yardımcısı ve çalışmanın ortak yazarı olan Ashley Hammond, ‘’Yaşayan maymun türleri, soyu tükenmiş olan çok daha büyük bir maymun grubunun kalıntıları olan özel türlerdir. Tüm kanıtları, yani hem yaşayan hem de fosil maymunları ve homininleri dikkate aldığımızda, şu anda hayatta olan birkaç maymun türüne dayanan insanın evrimsel hikayesinin büyük resminin birçok parçasının eksik olduğu açıkça ortada.’’ diyor. 

Çalışmanın ortak yazarı Kelsey Pugh, ‘’Fosil maymunlar arasında gözlenen benzersiz ve bazen beklenmedik özellikler ve bu özelliklerin kombinasyonları çoğu zaman yaşayan maymunlardan farklı. Maymun atalarımızdan miras kalan ve soyumuza özgü olan, homininlerin özelliklerini çözmek için bunların anlaşılması gerekli.’’ 

Yazarlara göre tek başına yaşayan maymunlar yetersiz kanıtlar sunuyor. Almécija, ‘’Maymun ve insan evrimi ile ilgili mevcut farklı teoriler ile ilgili olarak, erken homininler ve yaşayan maymunlarla birlikte Miyosen maymunları da denkleme dahil edilirse çok daha fazla bilgi sahibi olunabilir. Başka bir deyişle fosil maymunlar, insanların ve şempanzelerin evrimleştiği başlangıç noktasını yeniden inşa etmek için gerekli.’’ 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Önceki ve Sonraki Haberler