Cüneyt Şaşmaz

Cüneyt Şaşmaz

İnönü'den Erdoğan’a: Atatürk’süz Dönem!

Türk Milleti, 1923-1938 arasında, tarihinin hiçbir döneminde görmediği devrimci bir dönem yaşadı.
 
Yani?!
 
Bu dönemde değişim ve dönüşüm o denli hızlı ve köklüydü ki, böyle bir alt üst oluş dünya tarihinde de görülmemiş?!

Demem o ki:
Kurtuluş Savaşı'ndan hemen sonra girişilen ve Mustafa Kemal’in, "Milli Mücadele'nin ikinci aşamasına geçiyoruz, bu yeni bir savaştır" dediği toplumsal yenileşme, benzeri olmayan bir büyük devrimdi.
 
Demem şu ki:
Türk toplumu, onun söylemiyle çok kısa bir süre içinde, "bir çağdan yeni bir çağa" taşınmış, "Türk ulusunu geri bırakmış tüm kurumlar zorla yıkılarak, yerine milletin uygarlığa doğru ilerlemesini sağlayacak yeni kurumlar" kurulmuştu.
 
Nüans?!
 
Süreklilik üzerine oturttuğu devrim anlayışı için Mustafa Kemal; "devrimler yalnızca başlar, bitişi diye bir şey yoktur" der.
 
Başka?!
 
"Türk Devrimi" için, "uçurumun kenarında yıkık bir ülke, türlü düşmanlarla kanlı boğuşmalar, yıllarca süren savaş... Bunlardan sonra içerde ve dışarda saygı duyulan yeni bir vatan, yeni bir toplum, yeni devlet ve bunları başarmak için sürekli devrimler... İşte Türk Devrimi’nin kısa ifadesi" der.
 
Nitekim...
Türk Devrimi ve Atatürk için ünlü İngiliz tarihçi Arnold Toynbee şöyle der:
"Öyle bir dönem düşünün ki, Batı dünyamızdaki Rönesans, Reform ve Sanayi Devrimi'nin tümü bir insanın yaşamına sığmış olsun".
 
Öte yandan...
Bu yorumun değerini anlamak için Rönesans, Reform ve Sanayi Devrimi’nin tarihsel boyutunu bilmek gerekir.
 
Yani?!
 
Bu üç gelişme, Batı’yı Batı yapan çatışmalarla dolu 500 yıllık çok uzun bir süreçtir.
 
Başka?!
 
Bu süreç; feodalizmin ortadan kaldırılmasını, kapitalizmin gelişimini ve liberalizmden emperyalizme geçişi içeren büyük bir gelişmeyi ifade eder.
 
Sözün özü:
Türk Devrimi, 81 yıldır "karşı devrim" süreci yaşıyor.
 
Netice:
Bu yıkıcı süreç, devrimin uzun erimli hedeflerine ulaşmasını önledi ancak topluma yaptığı etkiyi ortadan kaldıramadı.
 
Yani?!
 
Son dönemdeki anti-Kemalist yönetim, 17 yıldır devlet gücünü yoğun olarak kullanmasına karşın, devrimin izlerini toplum yaşamından silemiyor?! 
 
Başka?!
 
Çok istemesine karşın şer-i bir düzen kuramıyor!?
 
Ezcümle:
Türk Devrimi’nde geri dönüş çok çabuk başladı, 81 yıldır kendi gelgitini yaşıyor.
Gelecekte başlangıç hedeflerine dönecek, Türkiye’yi öngördüğü düzeye ulaştıracaktır.
Yaşamın nesnelliğine dayanan ilkeleri ve sürekli devrime dayandırılan değişim gücü bunu zorunlu kılıyor.
 
Sözün özü:
Türkiye, ya Kemalizme dönecek ya da ulus olarak varlığını yitirecektir.
 
Demem o ki:
1938’den 2019’a dek, Türkiye’yi yönetmiş politikacıların tümü, karşı devrimden sorumludur!
Uygulamaları yapanlar, Türkiye’yi bugüne getirenler onlardır!
Onların sorumluluğu, tarihsel olarak Kemalist Devrim’e bağlı olarak ülkeye karşı işlenmiş suç durumundadır!
 
Yani?!
 
Atatürk’ten sonraki "yöneticilerin" yaptıkları tarihte kayıtlıdır:
 
İsmet İnönü, 1960’larda, Abdi İpekçi ile yaptığı bir söyleşide şunları söylüyordu:
"Demokratik rejime karar verdiğimiz zaman, büyük otorite ile büyük reformların hemen yapılabileceği dönemin değiştiğini, değişmesi gerektiğini kabul etmiş oluyorduk."
 
İki satırlık bu sözler gerçekte çok şey anlatıyor:
"Demokratik rejime karar verdiğimiz zaman" diyerek, önce Kemalist dönemin demokratik olmadığı söyleniyor.
Ardından, demokrasi çok particiliğe indirgeniyor.
 
Değerlendirmedeki devrimi ilgilendiren bir başka yan, "büyük otorite ile büyük reformların yapılması dönemi değişti" denilerek devrimin bittiğinin söylenmesi?!
 
"Sürekli devrim" yadırganıyor ve sürekli devrim anlayışının "değişmesi gerektiği" söyleniyor.
Oysa, Atatürk; "Devrimler yalnızca başlar, bitişi diye bir şey yoktur!" diyordu.
 
İnönü’nün bir başka açıklaması şöyle:
"Benim için en büyük tehlike, onun (Atatürk’ün) gölgesi altında erimek ve ezilmekti.
Devlet icraatının bütün sorumluluğu bana ait olmalıydı.
Bunun için de, kudretim neyse benim damgamı taşıyacak bir dönemin başladığının belli olması gerekiyordu."
 
İnönü, Atatürk’e ve devrime bağlılığı, "ezilmek ve erimek" olarak görüyor ve bunu "en büyük tehlike" sayıyor.
"Benim dönemim onun dönemi" biçimindeki yaklaşımla kendini devrimden ayırıyor.
 
Karşıtlık, kimi zaman Atatürk "övülerek" yapılır.
Bilgi ve bilinçten yoksun açıklamalar, son derece düzeysizdir!
 
Nehirler tersine akmaz.
Geçmiş geçmiş'te kaldı.
Ne var ki, Atatürk Devrimleri kapsamında bazı zihinler hala bulanık.
Bu hatırlatma not'u onlar için!
 
Arşiv unutmaz:
"Kurtuluş Savaşı diyorsunuz.
Bu savaş pekala üç ayda bitebilirdi.
Bunun yıllarca uzatılmasına Mustafa Kemal’in yerleşme ihtirasları neden olmuştur."
Adnan Menderes
 
"Her geçen gün yeni boyutlar kazanan dinamik bir olgu olan küreselleşme, hayatın her alanını dönüştürecek, ekonomik manada sınırlar haritada bir çizgiden başka bir anlam taşımayacaktır.
Ulus-devlete bakış değişecek, egemenlik kavramı yeni anlamlar kazanacaktır."
Süleyman Demirel
 
"Türkiye’nin önündeki en önemli sorun ekonomik rejim ile demokratik rejim arasındaki uyumsuzluktur.
Türkiye, hızlı bir biçimde karma ekonomiden, serbest piyasa ekonomisine geçmelidir.
Türkiye’de zihniyetler artık değişmelidir."
Süleyman Demirel
 
"Bizim korkumuz, biz üniter bir devletiz, acaba üniter devlete zarar gelir mi diye biz eyalet sistemini düşünemiyoruz.
Eyalet sistemini düşünemediğimiz için de merkeziyetçiliğe saplanmışız."
Süleyman Demirel  
 
"Tek parti devrinde Altıok halkın dışında halka yönelmişti.
Çok parti devrinde ise, Altıok’un çıkış noktası halk olmalıdır."
Bülent Ecevit
 
"Fethullah Gülen, Laiklik'le ters düşmemeye özen gösterdi.
Bana, çağdışı bir akımı temsil etmiş olabileceği izlenimi vermedi..."
Bülent Ecevit
 
"Fethullah Gülen okullarında, laiklik karşıtı, Türkiye’deki rejim karşıtı, Atatürk karşıtı bir eğitim verilmiyor.
Dünyanın dört yanına Türk dili ve Türk kültürü tanıtılıyor.
Fethullah Gülen’in kuşku uyandırıcı tavırlarına tanık olmadım."
Bülent Ecevit
 
"Turgut Özal döneminde, ekonomide atılan adımlar muhteşemdi…
Türkiye yabancı yatırımcılar için bulunmaz bir fırsattır.
Biz, dünyadaki yatırımcıları yalnızca Türkiye için değil, tüm bölgenin kalkınması için katkıda bulunmaya çağırıyoruz."
 
Turgut Özal, 1988 yılında verdiği AB başvuru dilekçesine eklediği kitapçıkta şu anlama gelen yorumlar yaptı:
"Bizi Türk sanarak dışlıyorsanız, bilin ki Türk denecek bir yanımız yoktur.
Uygarlık adına neyimiz varsa hepsini Yunanlılardan aldık.
Bizim kültürümüz Yunan kültürüdür...
Ben Türk değil Kürt kökenliyim."
 
"imam-Hatip okullarında iyi eğitim veriliyor.
O çocuklardan zarar gelmez.
Türkiye laikliği dinsizlik olarak anlamış, yanlış tatbikatlar yapmıştır.
1930’lardaki laiklik anlayışını yanlış olarak görüyorum."
Kenan Evren
 
"Türkiye’de herşey devletin egemenliği altında.
Kendi bölgesinde son sosyalist devleti yıkacağız.
Çocuklarınıza, biz onu yıktık diyeceksiniz."
Tansu Çiller
 
"Önemli nokta, Refah Partisi iktidara gelecek, adil düzen kurulacak.
Sorun ne?
Geçiş dönemi sert mi olacak, yumuşak mı olacak, kanlı mı olacak, kansız mı olacak?!"
Necmettin Erbakan
 
"Bugünkü aşırı merkeziyetçi devlet yapısıyla yolumuza devam edemeyiz.
Türkiye’yi Ankara’dan idare edemeyiz.
Bu elbise dikiş tutmaz."
Mesut Yılmaz
 
"Türkiye’nin işçisi, çiftçisi, esnafı, sanatkarı ve sanayicisi bundan böyle yalnızca 60 milyonluk Türkiye için değil, 400 milyonluk Avrupa için üretim yapacaktır.
GB’nin siyasal istismar konusu yapılmasına üzülerek şahit oluyorum.
Bu zafer şu ya da bu partinin değil milletin zaferidir.
Bu zaferin sahipleri önce Gazi Mustafa Kemal Atatürk, İsmet İnönü, Adnan Menderes ve Turgut Özal’dır."
Deniz Baykal
 
"CHP iktidarında yerel yönetim özerklik şartını mutlaka getireceğiz.
Yerel yönetim özerklik şartı olsa bunlar olmayacaktı.
Yerel yönetici yani belediye başkanı Maliye Bakanı’nın kapısında saatlerce beklememelidir."
Kemal Kılıçtaroğlu
 
"Ben ülkemi adeta pazarlamakla mükellefim."
"Bir anonim şirket nasıl yönetiliyorsa Türkiye de öyle yönetilmelidir."
"Ankara, bugüne kadar olduğu gibi Türkiye'nin artık düğümlendiği yer olmayacak."
"Sorunları, yerinden yönetimle, tüm illerde çözme kararlılığındayız."
Recep Tayyip Erdoğan
 
Netice:
1 şey değişir her şey değişir ya da değişkeni bol süreç'te, parmak diyorum parmak bir şeyleri işaret ederken, parmak'a bakan'lardan olmamak gerekir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.