İklim Jeomühendisliği Teknolojileri Patentleniyor mu? Bizi İlgilendiren Yönü Nedir?
Bu yazımız bilimsel literatürde yer alan RAMOS & SANTOS (2025) “İklim Jeomühendisliği Teknolojileri Patentleniyor mu? Genel Bakış” isimli ve Climate dergisinde yayımlanan makaleden alınan bilgilerle hazırlanmıştır (1).
Prof. Dr. Mustafa TÖZÜN
**
Bu yazımız bilimsel literatürde yer alan RAMOS & SANTOS (2025) “İklim Jeomühendisliği Teknolojileri Patentleniyor mu? Genel Bakış” isimli ve Climate dergisinde yayımlanan makaleden alınan bilgilerle hazırlanmıştır (1).
“GÖKYÜZÜNE BAK”tığınızda ne görüyorsunuz? Uçakların bıraktığı izler henüz ilgisini çekmedi mi? Bizler ne olduğunu anlamaya çalışırken İklim Jeomühendisliği alanında teknolojiler geliştirilmiş ve patentleri alınır olmuş durumdadır.
Bu konuda Türkiye’de halkımızı bilgilendirmeyi amaçlayan Chemtrails Araştırma Platformu adında bir platform olduğunu ve https://www.gokyuzunebak.com/ isimli sitenin kurulduğundan haberiniz var mı? (2).
Aşağıda sunulan bilgiler ülkemizin bu teknolojiler konusunda ne durumda olduğu ve neler yapılması gerektiği konusunda merak uyandırabilir mi?
**
İklim değişikliği, sanayi devriminden bu yana artan sera gazı emisyonları nedeniyle küresel sıcaklıkların yükselmesiyle ortaya çıkan ciddi çevresel ve sosyal sorunları ifade eder. Jeomühendislik, bu sorunlara karşı atmosfere sera gazı eklemeden iklim sistemine müdahale ederek zararlı etkileri azaltmayı amaçlayan teknolojik müdahaleler bütünüdür.
İklim Değişikliğinin Sebepleri ve Etkileri:
Sanayi devriminden bu yana, başta karbondioksit (CO2), metan (CH4) ve azot oksit (N2O) olmak üzere sera gazlarının atmosferdeki miktarı hızla çoğalmıştır. Bu birikim, dünya genelinde ortalama sıcaklıkların artmasına ve iklim sistemlerinde önemli değişimlere yol açmıştır. 2014 ile 2023 yılları arasında, küresel ortalama yüzey sıcaklığı sanayi öncesi döneme kıyasla yaklaşık 1,2°C yükseldiği bildirilmektedir. Bu sıcaklık artışı; aşırı hava olaylarının daha sık yaşanması, deniz seviyesinde yükselme, ekosistemlerin zarar görmesi ve insan sağlığının olumsuz etkilenmesi gibi birçok sorunu beraberinde getirmektedir. Paris İklim Anlaşması ile sıcaklık artışının 1,5°C’nin altında tutulması amaçlansa da mevcut sera gazı emisyonlarındaki yükseliş bu hedefe ulaşmayı güçleştirmektedir.
**
Yorum: Yukarıdaki açıklamalar küresel iklim değişikliğinin sanayileşmenin etkisiyle gerçekleştiği üzerine kuruludur. Buna karşılık Paris İklim Anlaşmasıyla Sıfır Karbon hedeflenmektedir. Türkiye’de Paris İklim Anlaşmasına geçilmesini destekleyenler ve tehdidi görenler oldu.
Örneğin https://350turkiye.org/parisionayla/ (Erişim: 3.12.2025) sitesinde 10 SORUDA PARİS İKLİM ANLAŞMASI isimli yazıda Türkiye’nin Paris Anlaşması’nı onaylaması neyi değiştirecek? Sorusuna şu cevap verilmiştir: “Avrupa Birliği 2030 yılına kadar emisyonlarını %55 azaltmayı ve 2050 yılına kadar da karbon nötr olmayı hedefliyor. Çin, 2060 için karbon nötr olma hedefini; Japonya, Güney Kore, Güney Afrika ve Kanada ise sıfır emisyon planlarını açıkladı. 2020 sonu itibariyle 30 ülke karbon nötr olma hedefini ulusal hukuk çerçevesine yerleştirmiş durumdadır. Öte yandan, 19 Şubat 2021’de resmi olarak Paris Anlaşması’na geri dönen ABD’de yeni yönetim 2050 yılında karbon nötr olmaya, 2035 yılında ise elektrik üretimi sektörünü karbonsuzlaştırmaya yönelik hedeflerini açıkladı. Türkiye ise 2030’a kadar emisyonlarını iki katına çıkarmayı planlıyor, 2050 için ise bir karbonsuzlaşma hedefi yok. Karbonsuz yeni bir düzen kuruluyor ve Türkiye bu düzenin dışında kalıyor.” (3).
**
Paris İklim Anlaşmasına hedefleri doğrultusunda ülkemizde İklim Kanunu’nun çıkarılmasına karşı çıkan görüşlere örnek olarak Ege Çevre ve Kültür Derneği (EGEÇEP) kendi sayfasında yayımladığı yazıda şu görüşlere yer vermiştir: “Paris İklim Anlaşmasının onaylanması sonrası toplu kuş, tavuk, inek, arı ölümleri, buğday ve orman yangınları artış gösterdi. Sera gazı miktarı açısından insan faaliyetlerinin çevreye verdiği zararın ölçüsü olarak karşımıza çıkarılmak istenen Karbon Ayak İzinin hedefi, tüm insanların ve canlıların hareketini kontrol altına almak. Oysaki karbon olmadan yaşam olmaz. Karbon Ayak İzi, birçok canlı ölümlerini de beraberinde getirecek küresel bir tuzak olarak önümüzde duruyor…
İklim Kanunu için, küresel sermaye ve oyun kurucularının gücüyle dikte ettirilen nice sorunların yaşatılacağı bir pranga benzetmesi yapılıyor. Küresel ısınmanın sonucunda meydana gelen sorunları kılıf olarak kullanarak, bunun üzerine sermaye ve “insan” eliyle, planlarıyla doğa üzerinde uyguladıkları ve uygulayacakları oyuna verdikleri “iklim değişikliği” adı ile yine bir korku ortamı oluşturulmaya çalışılıyor. Yaşatılacak sorunlara da sözde” çözüm önerileri’ ile yine karşımızdalar. İklim Kanunu teklifi TBMM’den geçmemeli. Millet vekilleri iklim değiştirme suçuna ortak olmamalı. İklim Kanunu teklifine karşı; Meclis genel kuruluna siyasi parti milletvekillerinin eksiksiz katılarak oy kullanmaları, seçmenlerini örgütlemeleri, itirazları toplumsallaştırmaları esas olmalı.
İklim Kanunu ile hayvancılık ve tarım da olumsuz bir süreç başlayacak. Daha şimdiden Konya Karaman’da 4 merkezde büyükbaş hayvancılığın yasaklandığı, Burdur Kızılkaya Belediyesince çiftçi, köylü ve halkın sebze, meyve dikmesi ve su kullanmasının yasaklandığı haberlerini alıyoruz.” (4).
İklim Kanunu:
Yukarıdaki yazı yazıldığında İklim Kanunu henüz çıkmamıştı. Ancak Türkiye’de İklim Kanunu (Tarih: 2/7/2025 ve No: 7552) çıkarıldı. Kanun’un İklim değişikliğine uyum faaliyetleri başlığı altında Madde 6 (2) net sıfır emisyon hedefinden söz ederken, Madde 6 (6) tarım sektörünün sürdürülebilirliği ile ilgilidir:
Madde 6(6): İlgili kamu kurum ve kuruluşları tarafından; tarım sektörünün sürdürülebilirliğini teminen iklim değişikliğine dirençli ürün deseni ile gıda güvenliğinin sağlanması hedefleri doğrultusunda; doğal kaynakların, ekosistemlerin ve biyolojik çeşitliliğin koruma kullanma dengesinin gözetilmesi ile ihtiyaç duyulan tekniklerin ve teknolojilerin yaygınlaştırılması suretiyle, tarım sektöründe ekosistem temelli uyum yaklaşımını, doğa temelli çözümleri ve su bütçesini dikkate alan planlama araçları geliştirilir ve buna uygun iklim değişikliğine dirençli uygulamalar yaygınlaştırılır.”(5).
**
Jeomühendislik konusuna geri dönelim ve dünyada patentleme için neler yapıldığı hakkında bilgi sahibi olalım:
Jeomühendislik Kavramı ve Temel Amaçları:
Jeomühendislik, iklim değişikliğinin olumsuz etkilerini azaltmak amacıyla atmosfer ve yeryüzü üzerinde bilinçli ve planlı müdahaleler yapılmasını içermektedir. Bu teknolojik yaklaşımın iki temel yöntemi bulunmaktadır: Karbon Dioksit Giderme (CDR) ve Güneş Radyasyonu Yönetimi (SRM). Bunlar dışında “diğer” kategorisinde bazı yöntemler olduğunu söyleyebiliriz.
Karbon Dioksit Giderme CDR yöntemi, atmosferde biriken karbondioksitin çeşitli teknikler kullanılarak doğrudan veya dolaylı şekilde uzaklaştırılması ve uzun süreli olarak depolanmasını hedefler. Bu sayede sera gazı konsantrasyonunun düşürülmesi amaçlanır.
Atmosferdeki karbondioksitin doğrudan veya dolaylı yollarla ortamdan uzaklaştırılıp uzun vadeli olarak depolanması, iklim değişikliğiyle mücadelede önemli bir adımdır. Bu amaçla uygulanan yöntemler arasında, ormanlaştırma çalışmaları, toprağın karbon tutma kapasitesinin artırılması, biyokömür (biochar) üretimi ve doğrudan havadan karbondioksit yakalama sistemleri (DACCS) öne çıkar. Ayrıca, okyanus tabanlı çözümler de ikiye ayrılır: Biyotik yöntemler deniz yosunu yetiştiriciliği ve deniz ekosistemlerinin onarımı gibi doğal süreçleri içerirken; abiyotik yaklaşımlar okyanusların alkalinitesini artırarak daha fazla CO2 emilimini hedefler. Karbon yakalama ve depolama (CCS) teknolojileri ise, özellikle sanayi tesislerinden çıkan karbondioksitin toplanıp yeraltı rezervuarlarında güvenli şekilde depolanmasını sağlar.
Karbon Dioksit Giderme Teknolojileri (CDR):
- Yerde CO2 Giderme Yöntemleri:
Ağaçlandırma, yeniden ormanlaştırma ve ormanların etkin yönetimi sayesinde, orman ekosistemleri doğal birer karbon yutağı gibi işlev görür ve atmosferdeki karbondioksiti bünyelerinde depolayarak iklim değişikliğiyle mücadeleye katkı sağlar. Tarımsal alanlarda toprak karbonunu artırmaya yönelik uygulamalar ise, toprağın organik madde miktarını yükselterek daha fazla karbonun tutulmasına imkân tanır. Biyokömür (biochar) üretimi, biyolojik materyalin oksijensiz ortamda yakılmasıyla elde edilen karbonca zengin bir madde olup hem toprağın verimliliğini artırır hem de uzun süreli karbon depolama işlevi görür. Doğrudan hava yakalama (DAC) teknolojileri ise, atmosferdeki CO2’yi kimyasal filtrelerle ayrıştırıp toplayarak, elde edilen karbondioksiti yer altı depolarına veya farklı endüstriyel süreçlere aktarır ve böylece sera gazı miktarının azaltılmasını hedefler.
- Okyanus Bazlı CO2 Giderme:
Okyanus ve kıyı bölgelerinin onarımı, deniz bitkileri ile mercanların katkısıyla daha fazla karbonun tutulmasına olanak tanır. Deniz yosunu tarımı ise, geniş alanlarda biyolojik karbon depoları oluşturarak atmosferdeki karbondioksitin azaltılmasına yardımcı olur. Okyanuslara demir eklenmesi, fitoplanktonun çoğalmasını sağlayarak biyolojik karbon döngüsünü güçlendirir. Ayrıca, yapay olarak derin sulardan yüzeye besin taşınması, okyanusların CO2 emme kapasitesini artırır.
- Kimyasal ve Teknolojik Yöntemler:
Gelişmiş hava yakalama ve depolama (DACCS), atmosferdeki karbondioksitin özel kimyasal filtreler aracılığıyla doğrudan havadan ayrıştırılması ve ardından yer altı rezervuarlarında uzun süreli olarak güvenli şekilde depolanmasını kapsar.
Bioenerji ile karbon yakalama ve depolama (BECCS) yöntemi ise, biyokütleden enerji elde edilirken ortaya çıkan karbondioksitin toplanıp kalıcı olarak depolanmasını hedefler; böylece hem enerji üretimi sağlanır hem de sera gazı emisyonu azaltılmış olur.
Hızlandırılmış mineralizasyon ve hava alkalileştirme tekniklerinde ise, CO2 doğal ya da yapay minerallerle kimyasal tepkimeye sokularak katı halde bağlanır ve çevreye salımı engellenir.
Karbon yakalama teknolojileri genel olarak sanayi tesislerinden çıkan karbondioksitin ayrıştırılması ve atmosfere verilmeden önce tutulması amacıyla kullanılır; bu sayede iklim değişikliğiyle mücadelede önemli bir rol üstlenir.
- Methan Giderme ve Diğer Negatif Emisyon Teknolojileri:
Metan azaltımına yönelik teknolojiler, atmosferdeki metan gazını termal, fotokatalitik ve biyolojik yöntemlerle düşürmeyi amaçlamaktadır. Metan oksidasyonunda, aerosol partikülleri kullanılarak atmosferdeki sera gazlarının etkisi azaltılabilir. Ayrıca, toprağın ve doğal ekosistemlerin karbon depolama kapasitesini yükseltmeye yönelik yenilikçi tarım teknikleri geliştirilmektedir. Bu negatif emisyon teknolojileri, karbon döngüsünün dengelenmesine yardımcı olarak iklim hedeflerine ulaşılmasına önemli ölçüde katkı sağlar.
**
Güneş Radyasyonu Yönetimi (SRM):
SRM ise, Dünya’ya ulaşan güneş ışınlarının bir kısmının geri yansıtılması veya engellenmesi yoluyla yüzeydeki sıcaklık artışının önüne geçmeye çalışır. Bu yöntem, küresel sıcaklık yükselişini sınırlamaya yönelik bir strateji olarak öne çıkar.
Küresel ısınmayı sınırlamak için, Dünya'ya ulaşan güneş ışınlarının bir kısmının yansıtılması veya azaltılması yoluyla iklim sistemine müdahale edilebilir.
Güneş Radyasyonu Yönetimi (SRM) Teknolojileri:
- Stratosferik Aerosol Enjeksiyonu (SAI):
Stratosfere sülfat aerosollerinin salınmasıyla, güneşten gelen ışınların bir kısmının uzaya geri yansıtılması hedeflenmektedir. Bu sayede, Dünya'nın yansıtıcılığı yani albedosu artırılarak, küresel yüzey sıcaklığında düşüş sağlanması amaçlanır. Aerosollerin dağıtımı; yüksek irtifada uçabilen uçaklar, roketler ya da benzeri teknolojik araçlarla gerçekleştirilebilir. Ancak bu yöntemin uygulanması, ozon tabakasında incelme ve iklim sisteminde öngörülemeyen değişiklikler gibi ciddi riskleri de beraberinde getirmektedir.
- Deniz Bulutu Parlaklaştırma (MCB):
Deniz üzerindeki stratokümülüs bulutlarının yansıtıcılığını artırmak için deniz tuzu partikülleri püskürtülür. Bulutların ömrü ve yoğunluğu artırılarak daha fazla güneş ışını uzaya yansıtılır. İlk saha deneyleri ve pilot projeler yapılmış, teknolojinin etkisi ve yan etkileri araştırılmaktadır. Finansmanı genellikle özel sektör, vakıflar ve iklim fonları tarafından sağlanmaktadır. Şu ana kadar bu teknolojinin uygulanabilirliğini ve potansiyel yan etkilerini anlamak amacıyla bazı saha testleri ve pilot uygulamalar gerçekleştirilmiştir.
- Yer ve Okyanus Bazlı Albedo Değişiklikleri:
Geniş kara alanlarının (örneğin çöller veya buzullar) ya da çeşitli yapıların yansıtıcı özellikteki malzemelerle kaplanması, yüzeyin güneş ışığını daha fazla geri yansıtmasını sağlar. Dağların zirvelerinin ya da binaların çatı yüzeylerinin beyaz renge boyanması da yerel düzeyde albedo değerini yükseltir ve ortamın daha serin kalmasına yardımcı olur. Benzer şekilde, okyanus yüzeyinde mikro kabarcıklar ya da yansıtıcı köpükler kullanılarak denizlerin yansıtıcılığı artırılabilir. Ancak, bu tür uygulamaların geniş ölçekli olarak hayata geçirilmesi ve çevre üzerindeki kısa ve uzun vadeli etkileri konusunda bilimsel araştırmalar halen sürmektedir.
- Uzay Bazlı Güneş Geo-Mühendisliği:
Dünya ile Güneş arasında uzaya yerleştirilecek aynalar, gölgeleyici yapılar ya da yansıtıcı partiküller sayesinde, gezegenimize ulaşan güneş ışığının belirli bir kısmı engellenebilir. Bu teknik, güneşten gelen toplam enerji miktarını yani güneş sabitini kontrollü biçimde azaltmayı amaçlamaktadır. Ancak, bu tür uzay tabanlı mühendislik çözümlerinin hayata geçirilmesi hem teknolojik olarak oldukça karmaşık hem de maliyet açısından son derece yüksektir. Ayrıca, bu müdahalelerin uzun vadede iklim ve ekosistemler üzerindeki etkileri hala tam olarak bilinmemektedir. Dolayısıyla, uzay tabanlı yöntemler jeomühendislik alanında yeni ve araştırma gerektiren bir başlık olarak öne çıkmaktadır.
**
Diğer Jeomühendislik Yaklaşımları şöyle sıralanabilir:
Kızılötesi Radyasyon Yönetimi (IRM): Yerkürenin yayılan kızılötesi radyasyonunu artırarak ısının uzaya daha fazla kaçışını sağlar.
Buzul Jeomühendisliği: Antarktika ve Grönland buzullarının erimesini yavaşlatmak için okyanus ısı taşınımı ve buz tabanı müdahaleleri.
Uzay Tabanlı Güneş Geo-mühendisliği: Güneş ışığını azaltmak için uzaya aynalar veya yansıtıcı parçacıklar yerleştirme.
Bu yöntemler henüz deneysel aşamada olup, etik, çevresel riskler ve küresel yönetişim konularında ciddi tartışmalar içindedir.
**
Jeomühendislik uygulamaları, hızla değişen iklim koşulları karşısında ek çözüm yolları sunarken; etik değerler, çevresel riskler ve yönetim biçimleri gibi önemli tartışma ve zorlukları da beraberinde getirir. Toplumun ve doğal dengenin korunması için bu teknolojilerin dikkatle ele alınması gerekmektedir.
**
Karbon Dioksit Giderme Patentleri Analizi (2004-2023):
2004 yılında yıllık patent başvurusu sayısı 200’ün altındayken, 2022 yılına gelindiğinde bu rakam yaklaşık 1500’e ulaşmıştır. En fazla başvuru yapılan bölgeler arasında ABD, Japonya, Çin ve Avrupa’daki patent ofisleri öne çıkmaktadır. Özellikle ABD ve Çin, karbon dioksit giderme teknolojileri alanındaki toplam patentlerin %60’ından fazlasını elinde bulundurmaktadır.
Başlıca patent sahibi kuruluşlar arasında Air Liquide, Mitsubishi Heavy Industries, Shell, ExxonMobil ve Çinli üniversiteler yer almaktadır. Patentlerin büyük bir kısmı, CO2’nin ayrıştırılması, gazların saflaştırılması ve kimyasal yöntemler gibi CPC sınıflarında yoğunlaşmıştır. Okyanus temelli karbon giderme teknolojileriyle ilgili yapılan ek incelemelerde ise, son 20 yılda yaklaşık 300 patentin alındığı görülmektedir.
Büyük Petrol ve Gaz Şirketlerinin Patent Faaliyetleri:
Son 20 yılda büyük petrol ve gaz şirketleri iklim değişikliğiyle mücadele alanında önemli patent başvuruları yapmıştır. Bu patentler özellikle karbon yakalama, katalizör kullanımı, biyoyakıt üretimi ve enerji depolama gibi teknolojilere odaklanmıştır. Şirketlerin patent stratejileri, iklim değişikliği ile mücadelede teknolojik liderliklerini ve pazar paylarını artırmayı hedeflemektedir.
Patent Sayıları ve Yüzdeleri:
ExxonMobil, Chevron ve ConocoPhillips gibi ABD merkezli şirketler 20 yılda yaklaşık 9.388 adet Y02 sınıfı patent başvurusu yaparak %24,1 oranıyla öncüdür.
Shell ve TotalEnergies, sırasıyla 8.995 ve 8.836 patentle %21,4 ve %23,6 paya sahiptir.
BP, 6.218 patent ile %37,3 oranında en yüksek Y02 sınıfı patent payını göstermektedir.
Çinli şirketler PetroChina ve China Petroleum & Chemical, sırasıyla %8,3 ve %12,6 oranında patent payına sahiptir.
Norveçli Equinor ise %15,2 oranıyla daha küçük ancak odaklı bir patent portföyüne sahiptir.
Jeomühendislik Patentlerinin Artan Önemi ve Şeffaflık:
Patent başvuruları, 18 ay sonra kamuya açılır ve teknik detaylar, pazar hedefleri ile ilgili bilgiler sunar.
Bu şeffaflık, jeomühendislik teknolojilerinin gizlilik içinde ilerlemesini engeller ve sektörün genel görünürlüğünü artırır.
Yatırımcılar patentlerden teknolojinin ticari potansiyelini ve gelişim yönünü takip eder, böylece finansal risklerini daha iyi yönetir.
Kamuoyu, patentler sayesinde hangi teknolojilerin geliştirildiğini ve kimlerin bu alanda aktif olduğunu öğrenir, bu da toplumsal farkındalık yaratır.
Patent veritabanları, gizemli veya kapalı alanlar olarak görülen jeomühendislik çalışmalarına ışık tutar ve tartışmaların temelini oluşturur.
Şeffaflık, etik, adalet ve sorumluluk tartışmalarında daha bilinçli kararlar alınmasını sağlar ve yönetişim süreçlerine katkıda bulunur.
**
Patentler ve Jeomühendislikte Geleceğe Yönelik Perspektifler:
Patent sınıflandırma sistemleri, teknolojik yeniliklerle uyumlu olarak zamanla güncellenmelidir.
Jeomühendislik alanındaki disiplinler arası teknolojiler mevcut sınıflandırmalarda tam yer bulamamaktadır.
Jeomühendislik için özel bir patent sınıfı oluşturulması, aramaları ve takibi kolaylaştıracaktır.
Küresel patent verilerinin paylaşımı, iklim teknolojilerinin yaygınlaşmasını destekler.
Patent sistemleri inovasyon finansmanı ve bilgi paylaşımında dengeli olmalıdır.
Uluslararası iş birliği, teknolojik ilerlemenin adil ve etkili yönetimini sağlar (1).
**
Bütün bu gelişmeler ne ifade ediyor? Ülkemiz bu işin neresindedir? Ülkemize tehdit olacak uygulamalar bu teknolojik gelişmelerle ilişkili midir?
**
Sağlıcakla kalın.
**
Kaynaklar:
- RAMOS, Yvette; SANTOS, Filipe Duarte. Are Climate Geoengineering Technologies Being Patented? An Overview. Climate, 2025, 13.4: 77.
- Chemtrails Araştırma Platformu. https://www.gokyuzunebak.com/
- 10 Soruda Paris İklim Anlaşması. https://350turkiye.org/parisionayla/#soru10 (Erişim: 3.12.2025).
- EGEÇEP: İklim Kanununa Hayır! Tehlikenin farkında mısınız! Doğanın ayarları ile oynamayın! (14.4.2025). https://egecep.org.tr/index.php/2025/04/14/iklim-kanununa-hayir-tehlikenin-farkinda-misiniz-doganin-ayarlari-ile-oynamayin/ (Erişim: 3.12.2025).
- İklim Kanunu (Tarih: 2/7/2025 ve No: 7552). https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2025/07/20250709-1.htm (Erişim: 3.12.2025).
**
Prof. Dr. Mustafa TÖZÜN KISA ÖZGEÇMİŞ:
İzmir’de 08.05.1976’da doğdu. Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden (2001) mezun oldu. Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden Halk Sağlığı Uzmanı unvanını aldı (2007). Toplum Sağlığı Merkezi Sorumlu Tabibi, İlçe Sağlık Müdürü, Halk Sağlığı Müdürü görevlerinde bulundu. Halen İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalında öğreti üyesi olarak görevini sürdürmektedir. Akademik alanı dışındaki ilgi alanlarında da kitapları bulunmaktadır. Evlidir ve iki kız çocuğu babasıdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.