Hayata Bakışımız, Deneyim Paylaşmak ve Hayat Felsefesi Üzerine Kısa Bir Deneme
Yaş ilerledikçe unutkanlık elbet hoş görülebilir ancak, kendi görüş ve deneyimlerini paylaşmak yerine birilerinin sözlerinin ardına sığınmak ve bunu unutarak bazen bir ay hatta bazen bir hafta içerisinde aynı portalden paylaşmak “bence” hoş olmuyor.
Değil yaşıtlarımı, gençleri dahi hoşgöremediğim ve garipsediğim bir konu varsa kendi yaşanmışlıkları ve bilgi birikimleri yerine onun bunun sözleri ve felsefeleri ile sosyal medya paylaşımları yaparak ve üstelik benim yaşımdakilerin (yaşım 76 ) bu tür paylaşımları defalarca ve aynen yaparak vakit geçirmeleridir.
Yaş ilerledikçe unutkanlık elbet hoş görülebilir ancak, kendi görüş ve deneyimlerini paylaşmak yerine birilerinin sözlerinin ardına sığınmak ve bunu unutarak bazen bir ay hatta bazen bir hafta içerisinde aynı portalden paylaşmak “bence” hoş olmuyor. Acıklı bile olabiliyor…
Daha ortaokuldayken başlayan önü alınmaz bir okuma düşkünlüğüm vardı. Lisedeyken bana “filozof Levent” diyen çok arkadaşım ve dostum olmuştur. Bunun sebebi belki de hayatı deşelemeye çok genç yaşta başlamamın sonucu, kendime özgü bir felsefem olduğu kadar, yaşıtlarıma göre biraz farklı bir yaşam tarzımın da olmasıydı.
Gerek bu genç yaşlarımda, gerek ilerleyen senelerde asla ezbercilik yapmadım ve yapamadım, okuduğum kitaplarda hoşuma giden ve beni etkileyen cümleleri elbet dikkate aldım ve altlarını çizdim, altları çizilen cümlelerin pek çoğuna birer ok çıkartarak farklı veya benzer görüşlerim ile yaşanmışlarımı not etmek adetimdi. Halen de bunu sürdürmekteyim. Bu nedenle benden ariyet kitap alan arkadaşlarım, “Senin okuduğun ve notlar aldığın kitapları okumak bana on kat fazla zevk veriyor.” Derler.
35 yaşımdan sonra profesyonel olarak başladığım eğitmenlik ve danışmanlık hayatımda da “Şu düşünür bunu demiş, bu yazar şöyle demiş” tarzı ifade ve yaklaşımlarım son derecede azdır. Nedeni de binlerce kitap içinden süzülen ve hayattaki deneyimlerimle de birleşerek adeta bir hamur olan fikir ve bilgileri Ahmet Levent ÖNER olarak sunmanın daha yararlı ve ilgi çekici olduğu gerçeğiydi.
Bunun bir sebebi de çok fazla sayıda kitap okuduğunuzda çok sayıda insanın hayatlarına deyiyorsunuz, onların doğru veya yanlışlarını okuyor, sanki bire bir siz de yaşamış gibi oluyorsunuz. O yazarların hayat karşısındaki duruşlarını, iletişim tarzlarını, hedeflerini, hatalarını, pişmanlıklarını, güçlü ve zayıf yönlerini objektif olarak değerlendirebiliyorsunuz. Çok fazla sayıda okuduğunuzda, yazılanları ve yazarları tek tek hatırlamak gereksiz, anlamsız ve hatta olanaksız oluyor. Fakat bunlar bir özüt halinde sizde birikerek yerini alıyor.
Gene bu anlamda sizlerle paylaşabileceğim bir konu da tarih gibi daha objektif olunması gereken konularda dahi farklı ve hatta karşıt görüşlü yazarlardan okumanız, tarihi de daha doğru ve tarafsız değerlendirmenize yardım ederek, daha doğru bir tarih bilgisine sahip olmanızı sağlıyor. (Sadece br örnek olması için, benim tarihçi olmadığım halde, 1969 yılından beri Lozan anlaşmamız konusunda on adetten fazla “değişik görüşlerdeki yazarı” okuduğumu belirtmek isterim.)
Anlatmak istediğim şeyin özeti odur ki, çok okursanız gerek benzer, gerek farklı görüş ve felsefeleri olan kişilerden alacağınız etkiler, sizin öz yaşanmışlığınız içerisinde eriyerek adeta başkalaşarak tamamen size ait olmaya dönüşür. O zaman da “A” bu konuda şunu demiş, “B” Şu konuda şu kelamı sıçmışın çok ötesine geçerek bire bir kendiniz olursunuz.
Dostlarım hangi çağ ve yaşta olursanız olun, çok okuyun, kitap en güzel arkadaş olduğu kadar, sizi siz yapacak gerçek dosttur. Yeter ki yılmadan farklı kaynak ve kişilerden gerçekten çok okuyunuz.
Ahmet Levent ÖNER
Altıntepe
14 Eylül 2025
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.