Erdoğan ve Merkel İstanbul'da Bir Araya Geldi

Erdoğan ve Merkel İstanbul'da Bir Araya Geldi

Merkel veda ziyareti kapsamında İstanbul'a geldi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Almanya Şansölyesi Angela Merkel ile görüşme gerçekleştirdi.

Almanya Şansölyesi Angela Merkel, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la görüşmek üzere Huber Köşkü'ne geldi.
Burada Erdoğan ile golf aracına binen Merkel, köşkün sahil kısmındaki alana geldi. Türkiye ve Almanya bayrağının yanında duran iki lider, burada bekleyen yerli ve yabancı çok sayıda gazeteciyi selamladı. Daha sonra iki lider, görüşme için buradan ayrıldı.

GÖRÜŞMEDE NELER KONUŞULACAK?

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı'ndan yapılan açıklamaya göre, İstanbul'daki görüşmelerde, Türkiye ve Almanya arasındaki ikili ilişkiler tüm boyutlarıyla gözden geçirilecek, iş birliğinin geliştirilmesi için atılabilecek adımlar ele alınacak.


Görüşmelerin gündeminde, ikili münasebetlerin yanı sıra Türkiye-Avrupa Birliği ilişkileri, Libya, Suriye ve Afganistan başta olmak üzere, bölgesel ve uluslararası meseleler de yer alacak.
Görüşmelerin gündeminde, ikili münasebetlerin yanı sıra Türkiye-Avrupa Birliği ilişkileri, Libya, Suriye ve Afganistan başta olmak üzere, bölgesel ve uluslararası meseleler de yer alacak.
ALMANYA'DA 12 SAYFALIK ORTAK METİN

Berlin'deki yeni hükümeti kurma hedefiyle yapılan üçüncü ön görüşmelerin ardından partilerin yetkilileri, koalisyon müzakerelerine zemin oluşturacak 12 sayfalık ortak metin üzerinde anlaştı.

SPD'nin başbakan adayı Olaf Scholz, son 2 haftadır devam eden yoğun görüşmelerden sonra hükümeti kurmak için ön anlaşmaya vardıklarını belirtti. Scholz, kurulacak yeni hükümetin hedeflerinin ilerleme ve son 100 yılın en büyük modernizasyon hamlesi olacağını vurguladı. Partiler yayımladıkları ortak metinde, ön görüşmelerin "güven ve saygı" içinde geçtiğini belirterek, "Bunu sürdürmek istiyoruz, iddialı ve uygulanabilir bir koalisyon anlaşmasına varabileceğimize inanıyoruz." değerlendirmesinde bulundu.

BİRÇOK KONUDA ANLAŞILDI

Ortak metinde partilerin, Almanya'da kamu hizmetlerinin modernleşmesi, dijitalleşme, asgari saat ücretinin 12 avroya çıkarılması ve emeklilik yaşının yükseltilmemesi, ailelerin güçlendirilmesi, çocukların eğitim kalitesinin artırılması, iklimin korunması, 2030'a kadar kömür kullanımının bitirilmesi, bürokrasinin azaltılması, Ar-Ge harcamalarının artırılması ve uygun fiyatlı konutların sağlanması gibi farklı konularda anlaştıkları belirtildi.

Ayrıca partilerin, modern demokraside eşitlik ve çeşitliliğin sağlanması, sürdürebilir kamu finansmanı ve Avrupa'da dijital altyapı, ortak demir yolu ağı, yenilenebilir enerji yatırımları konusunda da anlaşma sağladıkları ifade edildi.


"KÜÇÜK KURULTAY"

Partilerin söz konusu kararı, Almanya'da genellikle aylar süren koalisyon hükümetine giden yolda önemli adım olarak değerlendirildi. Öte yandan, ortak metin SPD ve FDP'nin karar organlarında görüşülecek. Yeşiller Partisi de metin için pazar günü "küçük kurultay" düzenleyecek.

Partilerin onay vermesinin ardından hükümeti kurmak için müzakerelerin başlaması bekleniyor. Başbakan Angela Merkel, Almanya'da koalisyon hükümeti kurulana kadar görevde kalacak.
16 YILLIK MERKEL İKTİDARI ALMANYA VE AVRUPA SİYASETİNİ DÖNÜŞTÜRDÜ

Şansölye seçildiği 2005 yılından beri iktidarda olan, uzun başbakanlık döneminin ardından 26 Eylül 2021’de yapılacak Federal Parlamento seçimlerine katılmama kararı alan Angela Merkel aktif siyasi hayatını sonlandırmaya hazırlanıyor.

Avrupa Birliği’nin (AB) en güçlü lideri konumundaki Merkel 16 yıllık iktidarında finans krizi, avro krizi, mülteci krizi, AB’nin dağılmasına yol açmasından endişe edilen Brexit krizi ve Kovid-19 gibi birçok siyasi sınamalardan geçti. Merkel, bir taraftan merkez sağ siyaseti sola yaklaştırdığı, diğer taraftan olaylar karşısında tepkisiz kalarak zayıflık gösterdiği gerekçesiyle eleştirildi. Tüm eleştirilere rağmen döneminin Avrupalı liderleri arasında en uzun süre iktidarda kalan Merkel, Almanya’yı güçlendirmekle birlikte Avrupa siyasetini de dönüştürdü.


Tarih kitaplarında “tembel” olarak anılmaktan korkan Merkel
Merkel’in yakın çalışma arkadaşları, siyasetçi olarak en güçlü yönünün kriz yönetimi olduğunu ifade ediyor. “Stratejik sabrın” temsilcisi olarak görülen Merkel’in pragmatik ve soğukkanlı tarzı bir taraftan övgü ile karşılanırken, diğer taraftan vizyonsuzluk şeklinde eleştiriliyor. Halbuki doğu Almanyalı olan Merkel’in bu tepkisizliği, çocukluğunun geçtiği siyasi ve toplumsal iklimle doğrudan ilgili.

Demokratik Alman Cumhuriyeti’nde (DDR) yetişen Merkel, bir röportajında Berlin duvarının yıkılmasını tarihi bir dönüm noktası olarak değerlendirirken, sosyalist sistemin yıkılmasına atfen “Hiçbir siyasi sistemin ebedi olmadığını gördük,” ifadelerini kullanmıştı. Merkel için Doğu Blokunun çöküşü liberal demokrasinin zaferiydi ancak inşa edilen siyasal sistemlerin sona erebileceğinin de kanıtıydı. Merkel, hiçbir siyasi kazanımın ebediyete kadar sürmeyeceğini, değerlerin ve hakların müdafaa edilmesi gerektiğini çok erken yaşta tecrübe etmişti.


Merkel, kendisine yöneltilen “İleride sizin hakkınızda söylenmesini hiç istemediğiniz şey nedir?” sorusuna hiç düşünmeden, “Tembel olduğumu söylemesinler,” cevabını vermiştir. Merkel’in yetiştiği Protestan kültürü ve iş ahlakında tembellik, bir insana yapılabilecek en ağır suçlama olduğundan, bu cevabına çok şaşırmamak gerek. Temkinli kişiliğinin ve rasyonel düşünceye atfettiği değerin siyasi hayatında karar alma süreçlerini doğrudan etkilediği söylenebilir.

Merkel iktidara geldiği dönemde Batı siyasetini belirleyen liderlerin George W. Bush, Tony Blair ve Jacques Chirac olduğunu ve iktidarı bırakana kadar Fransa’da dört cumhurbaşkanı, İngiltere’de dört, İtalya’da ise sekiz başbakanın değiştiğini unutmamak gerekir. Merkel, Avrupa’da ayrılıkçı seslerin yükseldiği, ülkelerin içine kapandığı ve en istikrarsız olduğu dönemde de AB’ye uluslararası saygınlık kazandırdı.

ALMANYA DIŞ POLİTİKASI MERKEL DÖNEMİNDE DEĞİŞTİ

1982 ile 1998 yılları arasında başbakanlık yapan Helmut Kohl döneminden sonra Almanya’nın dış politikasında kademeli olarak değişim yaşandı. Batı dünyası odaklı dış politika yürüten Almanya için 1990’lı yıllarda ulusal çıkarları önceleme ve AB bölgesinde ve uluslararası politikada daha fazla söz sahibi olma iradesi belirginleşti. Kohl döneminde Avrupa ülkelerinin iki Almanya’nın birleşerek gücünü pekiştirmesinden duydukları rahatsızlık giderilirken, Gerhard Schröder döneminde yurt dışına asker göndermeme ve askeri operasyonlara katılmama geleneği, Alman askerlerinin NATO misyonu kapsamında Kosova’ya (1998-1999) ve Afganistan’a (2001) gönderilmesiyle terk edilmiş oldu.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Önceki ve Sonraki Haberler