Cüneyt Şaşmaz

Cüneyt Şaşmaz

CHP Kurultayı Davası: Hukuki Gerçekler, Kılıçdaroğlu’nun Olası Geri Dönüşü ve CHP’nin Geleceği

Öncelikle...
CHP Kurultayı ve “kayyım” tartışmaları üzerine, belirtilen hukuki argümanları (Medeni Kanun 397/2 ve 403/3 maddeleri, Ankara 42. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin yetkisizliği) merkeze alarak güncel, analitik ve yayınlanabilir bir makale daha hazırladım.
Nitekim...
Makalem, Kemal Kılıçdaroğlu’nun olası geri dönüşü, Ekrem İmamoğlu’nun durumu ve Özgür Özel ile İmamoğlu’nun izlemesi gereken stratejiler üzerine değerlendirmeler içeriyor.
Hal böyleyken...
Yazıda; sağlanan web verileri, mevcut tartışmaları ve senaryoları desteklemek için kullanıldı, ancak yalnızca ilgili ve doğrulanabilir bilgiler dahil edildi.
Bu makale, hukuki ve siyasi boyutları birleştirerek, CHP’nin karşı karşıya olduğu krizi ve ilgili aktörlerin pozisyonlarını ele alıyor.
...
Cumhuriyet Halk Partisi’nin 4-5 Kasım 2023 tarihinde düzenlenen 38. Olağan Kurultayı, Özgür Özel’in genel başkan seçilmesiyle sonuçlanmış, ancak bu süreç, hukuki ve siyasi tartışmaların gölgesinde kalmıştır.
Ankara 42. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görülen kurultayın iptali davası, “mutlak butlan” iddiaları ve “kayyım” atanması söylentileriyle gündemi meşgul ederken, eski Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun partinin başına geri dönebileceği ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun siyasi durumunun nasıl etkileneceği tartışmaları alevlendirmiştir.
Bu makale, hukuki gerçekler ışığında davanın olası sonuçlarını, Kılıçdaroğlu’nun pozisyonunu, İmamoğlu’nun durumunu ve Özel ile İmamoğlu’nun izlemesi gereken stratejileri değerlendiriyor.
...
* Hukuki Zemin: Ankara 42. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin Yetkisizliği
Türk Medeni Kanunu’nun 397/2 ve 403/3 maddeleri açıkça ortaya koyuyor ki, “kayyım” görevlendirme yetkisi Sulh Hukuk Mahkemeleri’ne aittir.
Ancak, CHP’nin 38. Olağan Kurultayı’nın iptali ve kayyım atanması talebiyle Ankara 42. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne açılan dava, hukuken yetkisiz bir mahkemede görülmektedir.
Bu durum, davanın esasen yersiz olduğunu ve kayyım görevlendirme talebinin hukuki dayanağının bulunmadığını göstermektedir.
Hasılı:
Kurultayın iptali için ileri sürülen “para karşılığı oy kullandırıldığı” iddiaları, somut delillerle desteklenmediği için zayıf bir zemine dayanmaktadır.
Buna rağmen, dava süreci siyasi bir araç olarak kullanılmakta, CHP’yi iç tartışmalara sürükleyerek muhalefeti zayıflatma amacı gütmektedir.
CHP yönetimi, bu iddiaların “mesnetsiz” olduğunu savunurken, 6 Nisan 2025’te düzenlenen Olağanüstü Kurultay ile delegelerin iradesini tazeleyerek kayyım ihtimalini bertaraf etmeye çalışmıştır.
* Kılıçdaroğlu’nun Olası Geri Dönüşü: Gerçekçi mi, Riskli mi?!
30 Haziran 2025’te Ankara 42. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görülecek duruşmada “mutlak butlan” kararı çıkması halinde, 38. Olağan Kurultay yok sayılarak Kemal Kılıçdaroğlu’nun yeniden genel başkan olması gündeme gelebilir.
Ancak, bu senaryo hem hukuki hem de siyasi açıdan ciddi sorunlar barındırıyor.
Hülasa:
Kılıçdaroğlu, dava sürecinde “mağdur” sıfatıyla yer almasına rağmen, duruşmaya katılmayacağını ve usulsüzlük iddialarına tanık olmadığını belirtmişti.
Bununla birlikte, Kılıçdaroğlu’nun “mutlak butlan” kararı çıkarsa “partiyi kayyuma bırakmamak” için görevi kabul edebileceği yönündeki açıklamaları, parti içinde tartışmalara yol açtı.
Kılıçdaroğlu’nun geri dönüşü, CHP örgütleri ve kamuoyu nezdinde ciddi bir tepkiye neden olabilir.
Özgür Özel, 6 Nisan 2025 Olağanüstü Kurultayı’nda delegelerin %92’sinin oyuyla yeniden seçilmiş, bu da parti tabanının mevcut yönetime güçlü bir destek verdiğini göstermektedir.
Kılıçdaroğlu’nun yargı yoluyla genel başkanlığa dönmesi, bu iradeyi yok saymak anlamına gelebilir ve partide bir “deprem” etkisi yaratabilir.
Parti kurmayları, Kılıçdaroğlu’nun bu durumda partiyi yönetemeyeceği ve örgütün tepkisiyle karşılaşacağı görüşünde.
Nüans?!
Kılıçdaroğlu’nun 2010-2023 arasındaki liderliği, özellikle 2023 seçim yenilgisi sonrası “değişim” taleplerine yol açmışken, geri dönüşü parti içinde yeni bir bölünmeye sebep olabilir.
* Ekrem İmamoğlu’nun Durumu: Siyasi Yasak ve Tutukluluk
Ekrem İmamoğlu, 38. Olağan Kurultay’da Divan Başkanı olarak görev almış ve Özgür Özel’in genel başkan seçilmesinde önemli bir rol oynamıştır.
Ancak, İmamoğlu’nun yolsuzluk soruşturmaları kapsamında tutuklanması ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevinden uzaklaştırılması, siyasi geleceğini belirsizliğe sürükledi.
Başka?!
Kurultay davasında, İmamoğlu’nun da aralarında bulunduğu 12 kişi hakkında “oylamaya hile karıştırma” suçlamasıyla 1-3 yıl hapis cezası talep edilmekte.
Bu durum, İmamoğlu’nun siyasi yasayla karşılaşma riskini artırmakta ve CHP’nin cumhurbaşkanı adayı olarak görülen bir ismin yıpratılmasına yol açmakta.
İmamoğlu’nun cezaevinden gönderdiği mesajlar, CHP’nin mücadele azmini güçlendirdiğini ve “yeni Türkiye” vizyonunu koruduğunu göstermekte.
Ancak, hukuki süreçlerin siyasi bir operasyon olduğu algısı, parti tabanında İmamoğlu’na desteği artırmış, “Saraçhane ruhu” olarak adlandırılan toplumsal muhalefeti canlandırmıştır.
İmamoğlu’nun siyasi geleceği, dava süreçlerinin sonucuna ve CHP’nin bu krizi nasıl yöneteceğine bağlıdır.
* Özgür Özel ve Ekrem İmamoğlu Ne Yapmalı?!
Özgür Özel, 38. Olağan Kurultay ve 6 Nisan 2025 Olağanüstü Kurultayı’nda delegelerin ezici çoğunluğunun desteğini alarak liderliğini pekiştirdi.
Ancak, kurultay davası ve Kılıçdaroğlu’nun tutumu, Özel’in liderliğini sınamakta.
Özel’in izlemesi gereken stratejiler şunlar olabilir:
1. Hukuki Savunma ve Şeffaflık:
Özel, kurultay sürecinin şeffaf ve demokratik olduğunu vurgulayan bir iletişim kampanyası yürütmelidir.
CHP’nin hukukçu kurmayları, Ankara 42. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin yetkisizliğini ve iddiaların delilsizliğini kamuoyuna net bir şekilde anlatmalıdır.
Özel, Kılıçdaroğlu’na yakın isimleri dışlamadan, ancak parti yönetiminde kendi vizyonunu koruyarak birleştirici bir liderlik sergilemelidir.
6 Nisan Kurultayı’nda Kılıçdaroğlu’na yakın bazı isimlerin listeye alınması, bu yönde bir adımdır.
Özel, İmamoğlu’nun tutukluluğunu ve kurultay davasını, iktidarın muhalefeti sindirme çabası olarak çerçeveleyerek, toplumsal muhalefeti güçlendirmelidir.
“Dayanışma sandığı” gibi yaratıcı kampanyalar, bu süreçte etkili olmuştur.
Ekrem İmamoğlu ise cezaevinden dahi güçlü bir liderlik sergilemekte.
İzlemesi gereken stratejiler şunlar olabilir:
1. Hukuki Mücadele:
İmamoğlu’nun hukuki ekibi, yolsuzluk ve kurultay davalarına karşı güçlü bir savunma geliştirmelidir.
CHP’nin hukukçu kurmayları, bu davaların siyasi olduğunu kamuoyuna anlatmalıdır.
2. Toplumsal Destek:
İmamoğlu, cezaevinden gönderdiği mesajlarla parti tabanını ve toplumsal muhalefeti mobilize etmeye devam etmelidir.
“Saraçhane ruhu”nu canlı tutmak, İmamoğlu’nun siyasi gücünü koruyacaktır.
İmamoğlu, Özel ile yakın bir işbirliği içinde olmalı, ancak Kılıçdaroğlu ile de diyalog kanallarını açık tutmalıdır.
Parti içinde birleştirici bir figür olarak konumlanmak, İmamoğlu’nun 2028 cumhurbaşkanlığı adaylığı yolunu güçlendirebilir.
https://www.bbc.com/turkce/articles/cldpwd7yge7o
* CHP’nin Genel Stratejisi
CHP, bu krizi bir fırsata çevirebilir.
Parti, şu adımları atmalıdır:
1. Hukuki Karşı Duruş:
Ankara 42. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin yetkisizliğini vurgulayan bir hukuki mücadele yürütülmeli, kamuoyu bu konuda bilgilendirilmelidir.
6 Nisan Olağanüstü Kurultayı, bu stratejinin bir parçası olarak başarılı bir adım olmuştur.
Kılıçdaroğlu’nun olası geri dönüşü, parti içinde bölünmelere yol açabilir.
Özel, İmamoğlu ve Kılıçdaroğlu arasında diyalog sağlanarak, bu risk bertaraf edilmelidir.
Kılıçdaroğlu’nun “partiyi kayyuma bırakmam” söylemi, uzlaşı arayışını zorlaştırsa da, parti yönetimi bu söylemi etkisizleştirmek için çalışmalıdır.
https://www.bbc.com/turkce/articles/c20nlejqx4eo
3. Toplum Mühendisliğine Karşı Proaktif İletişim:
İktidarın CHP’yi iç tartışmalarla zayıflatma çabalarına karşı, parti, halkın temel sorunlarına odaklanan bir iletişim stratejisi benimsemelidir.
Ekonomik kriz, adalet sistemi ve demokrasi talepleri, CHP’nin gündeminde ön planda olmalıdır.
Netice:
CHP’nin 38. Olağan Kurultayı’nı hedef alan dava, hukuki zeminden yoksun bir siyasi manipülasyon çabasıdır.
Ankara 42. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin yetkisizliği, Medeni Kanun’un açık hükümleriyle sabittir.
Kılıçdaroğlu’nun olası geri dönüşü, parti içinde ve kamuoyunda ciddi bir tepkiye yol açabilir, bu da CHP’nin birliğini ve muhalefet gücünü zayıflatabilir.
İmamoğlu’nun tutukluluğu ve siyasi yasak riski, CHP’nin mücadele azmini artırsa da, hukuki süreçler dikkatle yönetilmelidir.
Demem o ki:
Özgür Özel ve Ekrem İmamoğlu, hukuki savunmayı güçlendirerek, parti içi birliği koruyarak ve toplumsal muhalefeti mobilize ederek bu krizi aşabilir.
Demem şu ki:
CHP, bu süreçten güçlenerek çıkmak için, hukuki gerçekleri, demokratik iradeyi ve halkın beklentilerini merkeze alan bir strateji izlemelidir.
Ezcümle:
Bu, yalnızca CHP’nin değil, Türkiye muhalefetinin geleceği için kritik bir dönemeçtir.
Cüneyt Şaşmaz

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.