CHP KADROLARI : DENİZ YAVUZYILMAZ

CHP KADROLARI : DENİZ YAVUZYILMAZ

Dizi yazımızın bugünkü konuğu Deniz Yavuzyılmaz. CHP’nin genç üyelerinden ve Parti Okulu mezunlarından…

Kamuoyu O’nu , siyasetin ‘temiz eller’ savcısı olarak algılıyor. Zira başta Sayıştay Raporları olmak üzere , devletin kayıtlarındaki izleri sürerek, kendi deyimiyle bugüne kadar 100 milyar liralık hortumlanan para tespit etti. Ve bu tespitleri halka anlattı. Kurumsal , kendi adını taşıyan YOUTUBE kanalı aracılığıyla da bunları belgelerle yayınlıyor.

Öğretmen anne ve babanın çocuğu olan Deniz Yavuzyılmaz’a göre, siyasette başarılı olmanın yolu adanmışlıktan geçiyor. Bu çerçevede de siyaset yolculuğunda , özellikle projelerini Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’na ulaştırabilmek için verdiği çaba , filmlere konu olacak türden...Röportajın her bölümü gibi bu kısmını da ilgiyle okuyacağınızı umuyorum.

Doğrusu TBMM’de röportajı yaparken , dosyalardan zar zor yer bularak oturabildiğimiz Deniz Yavuzyılmaz’ın odası , daha incelenecek yüzlerce dosyayı misafir ediyor. Yani? Yani Deniz Yavuzyılmaz’dan gelecek günlerde de daha bir çok yolsuzluk açıklamalarını dinleyeceğiz ..Röportajımızda bunlar da var…

Hem parti okulu, hem de genç olması nedeniyle , siyasetten gençlerin neler beklediğine de farklı bir yaklaşım da gösteren Deniz Yavuzyılmaz ile işte o sohbetimizin ana başlıkları ve virgülüne dokunmadan o röportaj bugün sayfalarımızda.

İlgiyle okumanız dileğiyle

NURAY BAŞARAN

İŞTE O BAŞLIKLAR:

4a0f48c6-a49f-4988-b0c5-b986aa7a61e8.jpg- ŞU ANDA HORTUMLANAN 100 MİLYAR LİRA TESPİT ETTİM

- HORTUMLANAN PARALARI GERİ ALACAĞIZ

- AK PARTİLİ BÜROKRATLARININ HUZUR HAKKI , VATANDAŞA DOĞRUDAN HUZURSUZLUK OLARAK DÖNÜYOR VE ONLARI DOĞRUDAN FAKİRLEŞTİRİYOR

- KORKMUYORUZ, KORKMAYACAĞIZ

- ARAŞTIRMACI GAZETECİ UĞUR MUMCU’NUN TEKNİĞİNİ KULLANIYORUM

- YOLSUZLUKLARI TESPİT ETMEK KİŞİYİ MUTLU ETMİYOR

- ÜZERİNDE HALA ÇALIŞTIĞIMIZ ÇOK FAZLA DOSYA VAR

-ÜZERİNDE ÇALIŞTIĞIM DOSYALARDAN 100 MİLYAR LİRAYI BEN HEMEN HAZİNEYE AKTARABİLİRİM

- AK PARTİ BELLİ BİR AZINLIK ZÜMRESİNİ ZENGİNLEŞTİRİYOR

- İKİTADARA GELMENİN EŞİĞİNDEYİZ

- SİYASET ADANMIŞ BİR RUHLA HAREKET ETMENİZ GEREKEN BİR ALAN

-- GELECEĞİN KODLARI GENÇLERDE SAKLI

-GENÇLERİN SİZİ DEĞİŞTİRMESİNE İZN VERMELİSİNİZ

- TÜRKİYE İNTERNET HIZINDA DÜNYADA 101. SIRADA, BU UTANÇ VERİCİ

- GENEL BAŞKANIMIZIN KALECİYİ TERS KÖŞEYE YATIRARAK O GOLÜ ATACAĞINA OLAN GÜVENİM TAMDIR

- MİLLETVEKİLLİĞİ SINIRDA NÖBET TUTAN ASKER GİBİDİR

- CHP DÖNEMSEL DEĞİL, GELECEĞİ DE TEMSİL EDEN VE KUCAKLAYAN BİR PARTİ

- ŞU AN EKONOMİ , KAZA YAPMIŞ HAYATİ TEHLiKESİ OLAN ACİLDE YATAN BİRİSİ GİBİ

-AK PARTİ’NİN GÖZ BOYAMA DÖNEMİ BİTMİŞTİR

- BEN SÜREKLİ TASARRUF YAPAN BİR AİLENİN ÇOCUĞUYUM

- CHP PARTİ OKULU’NDA SİYASETE BAŞLADIM

-38 YIL SONRA CHP ZONGULDAK’TA BİRİNCİ PARTİ OLDU

- KAZANMAYI BİLMEK KAYBETMEYİ HAZMETMEK LAZIM

48bb00b0-efc8-43e5-9f4f-e876d53cc29a.jpg

İŞTE O RÖPORTAJ:

NURAY BAŞARAN- Malum yazı dizimiz; CHP kadroları. Bizim yazı dizimizin klasik sorusu ile başlamak istiyorum. Deniz Yavuzyılmaz kimdir? Ssiz kimsiniz, kendinizi nasıl tanımlıyorsunuz?

DENİZ YAVUZYILMAZ- Ben Deniz Yavuzyılmaz. 1979 yılında Zonguldak'ta doğdum. Annem babam emekli öğretmen. Ailenin ikinci çocuğuyum, küçük çocuğuyum. Ben Zonguldak İlköğretimokulu’nda okudum. Daha sonra Zonguldak Atatürk Anadolu Lisesi’nden mezun oldum. Üniversitede İstanbul’da Yıldız Teknik Üniversitesi Elektrik Mühendisliği bölümünden mezun oldum. Mezun olduktan sonra yurt dışına çıktım, yurtdışı deyince böyle akıllara Londra, Paris, Amerika gelmesin, ben Kuzey Afrika’ya gittim.

NURAY BAŞARAN- İlginç.

DENİZ YAVUZYILMAZ- Kuzey Afrika’da Cezayir’de uzun yıllar çalıştım, aynı zamanda da mesleğimi pratik etme şansım oldu. Bir şirket aracılığıyla, bir çalışan olarak, yani bir elektrik mühendisi olarak gittim. Ama tabi bizim üniversitede ne kadar teorik eğitimleri alsak da , hayatın gerçeği üniversite sıralarında gördüğümüz dersten daha farklı. Yani çalışmaların bilimselliği yanında, aynı zamanda insan yönetimi, bütçe yönetimi, bilgi yönetimi, stres yönetimi ve tüm bunların bir iş planı dahilinde yapılması gibi bir süreç var. Bu süreçleri de mesleğinizi yaparken öğreniyorsunuz. Yani bir genç öğrenme sürecinin içine giriyor aslında, mesleğe ilk atıldığında. Ben bu süreçleri Cezayir‘de açıkçası yaşadım ve Cezayir’den döndükten sonra yine elektrik sektöründe yer aldım ve yine yurtdışı çalışma hayatım devam etti. Gürcistan’da çalıştım. Orada kendi şirketimizde yer aldık. O dönem Cezayir’den döndükten sonra şirket kurduk. Ve böyle böyle adımlar atmaya başladık. Yine yurt dışında Gürcistan’da o dönemin en yüksek binasıydı, onu yaptık. Sonra Libya’da yine çalıştım. Türkiye'nin çok farklı bölgelerinde yine çalışma fırsatım oldu. Bu doğrultuda da Türkiye’yi, yörelerini, yöre insanını hem bulundukları şehirlerde , hem çalışma hayatının içinde, o insanların özellikleri ile birlikte tanıma fırsatım oldu.

Genel itibariyle mühendislik yaptığım için aslında bir işin hangi kurallar çerçevesinde insan doğasına da uygun olarak yapılabileceğini öğrendim. Yani bunu şöyle diyebiliriz; mutfakta yemek yapmayı öğrenmek gibi. Tabii ve bu şekilde yemek daha sonra da bu ürettiğiniz, yaptığınız icraatlarla birlikte de kendinizi tanımlamaya başlıyorsunuz. Bu sürecin içinde yani yurt dışında ve yurt içindeki çalışma hayatının içinde de, 2010 yılında genel başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’nun bu göreve gelmesinden sonra ben de aktif olarak Cumhuriyet Halk Partisi’nde görevler almaya başladım.

NURAY BAŞARAN- Kemal Bey’ le tanışıyor muydunuz? Siyasetle nasıl

tanıştınız?

BEN SÜREKLİ TASARRUF YAPAN BİR AİLENİN ÇOCUĞUYUM

DENİZ YAVUZYILMAZ- Şöyle aslında küçük yaştan itibaren Türkiye’yi değiştirmek, dünyayı değiştirmek gibi -olumlu yönde değiştirmek gibi- bir motivasyonum vardı. Ancak tabii hem üniversite yani okul hayatı , aynı zamanda geçinme kaygısı da var. Ben sürekli tasarruf yapan bir ailenin çocuğuyum. Yani annem, babam, emekli öğretmen. O nedenle o geçinme kaygısı beni çalışma hayatına daha fazla konsantre olmaya itti. Ancak bunun içine girdikçe de insanların gelecekle ilgili kaygıları , ailesinin nasıl geçineceği ile ilgili kaygılarını da daha fazla görme ve yaşama fırsatı yaşamak gibi bir sürecin içine de girmiş oldum. Bu noktada da tabi daha fazla insana daha fazla iyilik yapabilmenin en kısa yolunun siyaset olduğunu gördüm ve Cumhuriyet Halk Partisinde ilk olarak Parti Okulu'nda görev aldım. Parti Okulu’nda önce..

NURAY BAŞARAN- O nerede?

DENİZ YAVUZYILMAZ- Ankara'da. Önce bir normal parti okulunda eğitim alan bir katılımcı olarak katıldım.

1cf6e2cf-b3ac-45bd-8495-371a8bfdd9f6.jpg

CHP PARTİ OKULU’NDA SİYASETE BAŞLADIM

NURAY BAŞARAN- Kimseyi tanımıyordunuz yani?

DENİZ YAVUZYILMAZ- Parti üyesi olarak katıldım. Evet daha sonra orada o derse katılımdan sonra , bana orada görev alıp alamayacağımı sordular. Ben de almak istediğimi ifade ettim. Parti okulu , Cumhuriyet Halk Partisi’nin en kurumsal ve siyasi kaygılardan uzak yanlarından birisidir ve orada o görevi aldım.

NURAY BAŞARAN- İlginç. Bu bilinen bir şey değil. Bu parti okulu benim de çok bildiğim bir konu değil. Nasıl bir yer orası?

DENİZ YAVUZYILMAZ- Parti okulu sosyal demokrasi eğitiminin alındığı, parti programının parti tüzüğünün, parti tarihinin, Atatürk’ün devrim ve ilkelerinin yine belirli netlikte ve belirli bir program dahilinde partinin üyelerine aktarıldığı, çok çağdaş bir sistematikle aktarıldığı bir okul.

NURAY BAŞARAN-Okul dönemi var mı? Herkes gidebiliyor mu?

DENİZ YAVUZYILMAZ-Periyodik bir dönemi yok ama özellikle parti okulunun, belki mutfaktaki çalışmasının önemini anlatması bakımından, şu örneği verebilirim; Türkiye’deki tüm sandıklardaki sandık güvenliğinin sağlayan , bu doğrultuda bütün seçimlerden önce eğitimler veren ve bunu maksimum sandık güvenliği noktasına taşıyan en önemli, en fazla katkı yapan unsurlardan biridir.

Parti okulu seçim dönemlerinde sandık güvenliğine yönelir. Onun dışında kalan sürelerde de hem yeni üye katılımı, genç üye katılımını sağlamaya dönük olarak çok çağdaş ve güncel bir siyaset eğitimi verir. Aynı zamanda da yine gençlere yönelik ve çeşitli dönemlerde parti örgütlerine yönelik olarak kamplar düzenler. Ortak bir yoldaşlık kültürünü geliştirir. Bu bakımdan ben siyasette Parti Okulu’nda yer alıp oradan doğru, özellikle proje yapma sosyal proje üretme konusunu parti okulunda öğrendim. Derslerin konuların pratikte de gerçek hayatta da çok uygulanabilir olduğunu gördüm.

NURAY BAŞARAN- Parti okulunu bitirdiniz, görev aldınız , sonra?

DENİZ YAVUZYILMAZ- Evet sonra, yani o dönem içinde yine ben bir eğitim sistemi ile ilgili arkadaşlarımla bir proje hazırlamıştık. O proje doğrultusunda Genel Başkana projeyi sunmak istedik, beni de temsilci seçti arkadaşlarımız. Ben de genel başkanımıza projeyi sunmak üzere genel merkeze gittim. Yani bir şekilde o zaman görüşemedim. Sonra ısrarla devam ettim. Bu benim hayatımda rutine dönüştü.

Yani elimde proje, elektrik mühendisiyim. Hem iş hayatının içindeyim, hem de bu insan ömrünün büyük kısmını kaplayan eğitim hayatı ile ilgili bir projeyi genel başkanımıza sunmak istiyorum. Neyse görüşemedik, yapamadık. O dönem genel merkezde yine bir Genel Başkan yardımcımızın danışmanı olan bir arkadaşımız var. O da dedi ki , ‘ben yardımcı olacağım size’ dedi. ‘Görüştüreceğiz ve projenizi sunmanız da katkı sağlayacağız.’ O da elinden geleni yapıyor ama yok olmuyor. Bir gün bir telefon geldi ve dediler ki, ‘Cumhuriyet Gazetesinin kuruluş yıldönümü var. İşte genel başkan şurada olacak. Orada sizi bir yan yana getireceğiz. ‘Neyse yani , ‘yan yana getireceğiz’ dediler. Böyle bir heyecan oldu gittim. Nitekim Genel Başkan önümde oturuyor. Orada konuşmacılar kürsüde konuşuyor, önüne kadar gittim işte bana bir şey verdiler, basın kartı gibi bir şey taktılar. Sanki bir basın mensubu gibi beni öne attılar. Tam genel başkanın önüne geldiğimde, o basın kartını çıkardılar. Ben elimde proje ile genel başkanın önünde dedim ki. ‘’Sayın genel başkanım, biz böyle böyle bir proje yaptık, bunu size sunmak istiyoruz.’’ O da dedi ki, ‘ benim bundan haberim var.’ , yani önüne gitmiş o randevu talebi. ‘Randevu vereceğim’ dedi. Ben de zıplaya zıplaya, böyle mutlulukla oradan ayrıldım.

Şimdi bekliyorum tabi. Ya 1 gün geçti arayan yok . 2 gün geçti arayan yok. 1 hafta, ‘ yok dedim bu böyle olmayacak’ , yok genel başkanımız unutmaz ama şöyle o kadar tempolu bir süreci var ki genel başkanın ,

onun için de belki daha sonra bir tarih olacak ama bizde de gençliğin verdiği sabırsızlık var . Ve ben dedim ki , ‘yok dedim ben gideceğim’. Tekrar Genel Merkeze kendimi hatırlatayım diye gittim. Genel Merkezle görüşemedim ve o sırada beklerken televizyona baktım. Televizyonda alt yazıda ; Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, saat 19’da Abbas Güçlü ile Genç Bakış Programına katılacak Mersin’de.

NURAY BAŞARAN- Mersin’e mi gittiniz yoksa?

DENİZ YAVUZYILMAZ- Aynı gün, yani evet akşam 7’de Mersin olacak. Şimdi saate baktım, saat öğlen saatleri. Dedim ki , ‘ Mersin’de dedim, havalimanı var mı? Yok. Peki genel başkan bu saatte Mersin’deki o programa yetişmek için ne yapması lazım? Uçağa binmesi lazım. Peki en yakın havaalanı, nerede uçak var, Adana’da var, girdim baktım; Adana’ya 1 tane uçak var. Dedim ki , ‘Genel Başkanı o zaman bu uçağa binebilir’, hemen internetten aldım uçak biletini, ondan sonra ve genel merkezden çıktım. Doğrudan arabaya bindim ve havaalanına gittim. Yani hiçbir bilgim yok. Yani gelmezse de Adana’ya gidip dönmüş olacağım. Öyle bir durum ve havaalanına gittim. Uçağa bindim böyle arka tarafta bir koltukta öyle oturuyorum. Genel başkan yok. Anons yapıldı, uçak kalkacak, diyor ki kemerlerinizi bağlayın. Dedim ki, ‘ Deniz sen Adana’ya gidiyorsun ama yani hani plan tutar mı? Tutmaz’ Tam uçak böyle hareket edecekken , bir şey oldu falan kapı açıldı ve Genel Başkan uçağa bindi. En önde Anadolu Jet’te ekonomi sınıfının en önünde Genel Başkan oturuyor ve uçaktan böyle hareket ederken,- ben de üniversite yıllarında bir kere çalışmıştım. Stewart diyorlar. Uçakta böyle 3 ay kadar bir çalışmam olmuştu. - Ben de kemer ikaz ışıkları yanınca tekrar herkes oturunca mürettebat, ben açtım en arkadan öne doğru genel başkanın yanına gittim. Yanı boştu , yanına döndüm oturdum. Dedim ki, ‘ Sayın Genel Başkanım merhabalar’ dedim. ‘Ben Deniz Yavuzyılmaz ‘dedim . O da baktı, ‘ biliyorum ‘ dedi ve projeyi orada konuştuk ettik falan derken, dedim ki, ‘ efendim nasıl çalışabiliriz ‘ dedim. ‘Bu çalışmanın içinde olmak istiyorum.’ Dedi ki, ‘biz seni arayacağız ‘. Ben de tabi sütten dili yanan yoğurdu üfleyerek yermiş dedim ki, ‘ daha önce de dedim, hani ben beklemiştim ben dedim. Size nasıl ulaşabilirim dedim. Ondan sonra o da projenin üzerine ev telefonunu yazdı.

NURAY BAŞARAN- Cep telefonu yok muydu o zaman?

DENİZ YAVUZYILMAZ- O doğrudan ulaşabilmek için anladığım kadarıyla daha samimi, daha doğrudan onunla bağlantı kurabileceğim bir kanal açtı ve daha sonrasında biz genel başkanın ev telefonundan konuşmaya başladık.

Yani şöyle diyaloglar oldu. Ben babalar gününde arıyorum. ‘Genel başkanım babalar gününüz kutlu olsun’ diyorum o da, ‘ Teşekkür ederim işte sizin de babanızın babalar günü kutlu olsun’ falan bu diyalog genel başkanın ev telefonunun dinlendiğinin ortaya çıkarılmasına kadar sürdü. Haberleşme süreci anladığım kadarıyla bitti, çünkü telefonlarının dinlendiği ortaya çıktı.

NURAY BAŞARAN- Yani o zaman kaç yılı?

38 YIL SONRA CHP ZONGULDAK’TA BİRİNCİ PARTİ OLDU

DENİZ YAVUZYILMAZ- İşte ne zaman? Kaç oluyor? 2010’larda öyle bir süreç düşünüyorum şimdi. 2011 falandı galiba. Sanırım öyle bir süreç olması lazım ve Genel Başkanlığı o zaman genel başkanın bir çalışma ekibi vardı. O ekibin içinde çalışmaya başladım sonrası. Daha çok Parti Okulu’nda yine devam etti ve işte orada danışmanlık , sınıf sorumluluğu, okul sorumluluğu gibi böyle görevler aldım.

Hala parti okulunda yine görevler almaya devam ediyorum ve çok çok önemli bir kurum Cumhuriyet Halk Partisi için de , çok köklü ve çok önemli bir kurum. Daha sonrasında bu tüm bu periyotların devamında bir genel seçim kararı alındı. 2015 yılında 7/6/2015’te genel seçim kararı alındı ve Zonguldak’ta da bir ön seçim. Tüm üyelerin katıldığı bir eğilim yoklaması adı verilen ancak hakim huzurunda olmasa da ön seçim diye tanımlanan bir karar alındı. Ben de ona girdim, ön seçime katıldım. Tüm Zonguldak genelinde ikinci oldum, ön seçimde üçüncü sıradan aday gösterildim. 7/6 seçimlerinde ve 38 yıl aradan sonra Cumhuriyet Halk Partisi bu seçimde Türkiye Zonguldak’ta birinci parti oldu. İlk kez ama ben kıl payı seçilemedim. 2 milletvekili seçiliyordu, üçüncü zorluyordu. Ben üçüncü sırada kıl payı seçilememiş oldum.

KAZANMAYI BİLMEK KAYBETMEYİ HAZMETMEK LAZIM

Siyasette bu gibi tecrübelerin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Yani kazanmak, kaybetmek, kazanmayı da bilmek, kaybetmeyi de hazmetmek gerekli ve o duyguyu, o stres yükünü taşımayı öğrenmek gerekli. Çünkü hayat sizi her zaman öğrendikleriniz ile birlikte geleceğe doğru taşıyor ve hazırlıyor aynı zamanda.

2018 yılında da ikinci sıradan aday gösterildim. Zonguldak’ta ve milletvekili seçildim. O arada geçen 3 yıllık sürecin içinde iyi bir milletvekili nasıl olmalı, zamanını nasıl yönetmeli, önceliklerini neye göre belirlemeli? Toplumsal fayda, bireysel fayda, bunları yan yana koyduğunda neyin daha önemli olduğunu, neye göre seçmesi gerektiğini gözlemleme fırsatım oldu.

Bu bakımdan aslında milletvekilliği öncesinde bir hazırlık dönemi gibiydi. Çok kıymetli olduğunu düşünüyorum. Bugün de şunu söyleyebilirim, milletvekili seçildiğim 2018 yılından bugüne kadar da devleti çalışıyorum. Bir takım olarak devleti nasıl yöneteceğimizi çalışıyoruz.

70c1216c-7101-41ba-b6a1-7df02beb5a31.jpg

NURAY BAŞARAN- Nasıl?

MİLLETVEKİLLİĞİ SINIRDA NÖBET TUTAN ASKER GİBİ

DENİZ YAVUZYILMAZ- Devlet yapısını çok iyi analiz etmek gerekiyor. Açıkçası bu bakımdan bu gece gündüz çalışılması gereken bir konu. Şöyle anlatayım ; aslında önce milletvekillerinin bu çalışmanın neresinde olduğunu anlatmam gerekir. Milletvekilliği sınırda nöbet tutan asker gibi. Görevi böyle. Çok sıcakta da soğukta da gözünü kırpmadan elinde silahıyla nöbet görevini yerine getirir. Bu bizim nöbet, nöbet tutmak dediğimiz şey, milletvekilinin çalışmasıdır. Sizin görev süreniz 2 seçim arasındadır ve bu 2 seçim arasında her gün 24 saattir, bu 24 saati en verimli şekilde kullanmanız gerekir. Çünkü ülkede ve dünyada olan biten her şeyden siz sorumlusunuz. Payınıza düşen kadar sorumlusunuzdur ama iyisi ile ama kötüsüyle. Her şeyin sorumluluğu ve vebali milletvekillerinin de üzerinde.

NURAY BAŞARAN- Milletvekili çalışma alanı ve sorumluluğu sizce nedir? Mesela meclis genel kurula yoklamalara katılmak mıdır? Çoğu zaman bu sorun oluyor, bazıları katılmıyor ve biz haber yapmak zorunda kalıyoruz. Tam görevi nedir?

DENİZ YAVUZYILMAZ-Ya aslında şöyle, bir futbol takımı düşünün, futbol takımı düşünelim; bu futbol takımının bir kulübü var. Kulübün başkanı var, kulübün yöneticileri var, kulübün taraftarı var. Bir de sahada sahaya çıkan futbolcuları var, oyuncuları var işte milletvekilleri bu sahadaki oyuncular. Kimi milletvekilleri kulüp yönetiminde de görev alırlar. Bir de sahada oyuncular vardır, bunlar da milletvekilleri, bunların da sahada bir dizilişi ve görevleri vardır. Kimi milletvekili vardır o kalecidir, kalede durur. Kimi milletvekili vardır o en ileri uçta durur şut çeker, gol atar, gol pası verir.

NURAY BAŞARAN-Sizin durumunuz ne , siz nerede duruyorsunuz?

DENİZ YAVUZYILMAZ-Kimi oyuncu vardır, orta sahada yer alır, alır verir eder bunun gibi. Benim sahada bulunduğum yer şu an itibariyle yolsuzluklar, usulsüzlükler, kamu zararları konularında çalışmalar yapmak, aynı zamanda da devlete ait kurum, kuruluş ve şirketleri denetlemek. Bunun yöneticilerini aynı şekilde denetlemek. Bu nasıl bir motivasyon onu anlatayım.

NURAY BAŞARAN- Ona gelmeden önce size şunu sormak istiyorum. CHP okulundan geldiniz. Çok gençtiniz. Bu okula gençlerin şu anda ilgisi ne kadar? CHP’nin gençlerden uzaklaştığı ya da gençlerle CHP’nin arasında bir mesafe oluştuğuna dönük bir algı var. Buna ne diyorsunuz? Tekrar gençleri nasıl kazanacaksınız? Görünen o ki bu seçimde de Z-Y artık adına ne kuşağı dersek diyelim genç kuşak belirleyici olacak. Ne diyeceksiniz gençlere?

GELECEĞİN KODLARI GENÇLERDE SAKLI

GENÇLERİN SİZİ DEĞİŞTİRMESİNE İZİN VERMELİSİNİZ

DENİZ YAVUZYILMAZ- Gençlere yakınlaşmak diye bir süreç var aslında. Çünkü eskiden 20 yılda 1 değişen jenerasyonları, artık 3 yılda 1 değişiyor. Yani jenerasyon özellikleri birbirinden çok farklı. Geleceğin kodları gençlerde saklı. O nedenle tüm siyasi partiler geleceğin kodlarını çözebilmek için genç nesli anlamaya çalışmak ve onlara yaklaşmak durumunda.

Ama bu şöyle yaklaştıkça , nasıl dünya ve ay birbirine belirli bir mesafede duruyor ve ayın en yakın olduğu zaman dünyada gelgitler oluyor. Farklı jenerasyonlar da birbirine yaklaştıklarında bunların bir etkileşimi oluyor ve etkileşim itibari ile de bu gençler bu siyasi partileri değiştirmeye ve dönüştürmeye başlıyorlar. Çünkü çözüm nerede? Gençlerde. Geleceğin kodları nerede? Bu gençlerin zihninde , hayallerinde . O zaman bu gençlerin sizi değiştirmesine, sizin izin vermeniz, kendinizi gençlerin güvenli kollarına bırakmanız gerekiyor. Ancak bizde genelde güvenlikçi bir anlayış olduğu için yani üst jenerasyonlar için söylüyorum. Bunu kendi kollarının gençler için daha güvenli olduğu iddiasıyla, gençleri hem davet eder hem de onları kendilerine benzetmeye çalışır.

NURAY BAŞARAN- CHP’de bu var mı?

DENİZ YAVUZYILMAZ- Cumhuriyet Halk Partisi bu zincirleri son dönemde kırmış bir partidir. Yani kapılarını gençlere açmış, gençlerin Cumhuriyet Halk Partisi’nin içinde yapacak koşulları, imkân sağlayan bir anlayışı ortaya koymuştur ki ben bunlardan biriyim.

NURAY BAŞARAN- Yani özellikle sizin de baya zor olmuş ama. Her genç sizin gibi Adana’ya bilet alıp Genel Başkanı uçakta yakalayamayabilir.

SİYASET ADANMIŞ BİR RUHLA HAREKET ETMENİZ GEREKEN BİR ALAN

DENİZ YAVUZYILMAZ- Şöyle ifade etmek gerekir; siyaset de biraz gerçekten adanmış bir ruhla hareket etmeniz gereken bir alan . Yani gerçekten bir gencin siyasetin içinde olmayı, siyasetin içinde kalma iradesini gösterecek kadar isteği ve arzusu olmalı. O istek ve arzu o kişiden taşmalı yani.

Dolayısıyla benim bahsettiğim yani size verdiğim kendi siyasi hikâyem diyeyim, hikâyenin içindeki yaşanmışlık, bunun nasıl bu istek ve arzunun benden nasıl taştığını gösteriyor. Birçok genç bu aynı duyguları farklı yollarla ifade ediyorlar. Kimi bir şiir yazıyor, kimi bir mitinge gidiyor, kimi bulunduğu arkadaş ortamının içinde hayatı sorguluyor, felsefeyi konuşuyor, müzik yapıyor, spor yapıyor, tartışıyor, âşık oluyor. Tüm bunları yaşarken hissettiği duygular onu da dünyayı, yani Türkiye’yi, Türkiye siyasetini değiştirme arzusunu ortaya çıkarıyor. İşte bu arzu o çocuklar da kolay kolay pes etmeme durumunu ortaya çıkarıyor ve o nedenle de kendi hikayesini aslında kendi yazıyor. Öyle diyelim.

NURAY BAŞARAN- Gençler sizi anlıyor mu ya da gençleri CHP ne kadar anlıyor?

DENİZ YAVUZYILMAZ- Şöyle, yani gençlerin aslında genel davranış biçimi, özellikle gezi olaylarından sonra onların tanımlanması daha farklılaştı. Yani gençler dediğimiz şey tek başına bir yığın değil, hani Freud’un bir kitle psikolojisi diye bir tanımı var. Logon onu ikisini de aynı şekilde ciddi bu tip toplulukları bir yığın olarak değerlendiriyorlar. Oysa gezi sürecinden biz gördük ki bireyler, toplumsal hareketlerin içinde bile kendilerine ait özellikleri var edebiliyorlar, yaşatabiliyorlar ve ortak bir ruh ortaya çıkarabiliyorlar.

CHP DÖNEMSEL DEĞİL, GELECEĞİ DE TEMSİL EDEN VE KUCAKLAYAN BİR PARTİ

O nedenle gençler dediğimiz jenerasyonlar tek bir cümle ile gençler şöyledir, böyledir, bu özellikleri vardır diye tarif edilemez. Her birinin apayrı özellikleri var ve Cumhuriyet Halk Partisi de onların bu özelliklerine açık olan kültürel zenginliği temsil eden ve herkese, her görüşten insanı ve gence kapısını açan Türkiye’deki tek parti konumunda. Ana muhalefet derken, muhalefet kısmını bir tarafa bırakalım. O çünkü artık tarihin geriye kalan kısmında kalacak, ana özelliği ile öne çıkan bir parti Cumhuriyet Halk Partisi. Yani bir evin annesini düşünün. Şefkatli, her zaman çocuğunun yanında ona kol kanat geren , onun kararlarına saygı duyan, onun kararlarını desteklemeye çalışan ve çocuğunun kendisini değiştirmesine izin veren, onunla birlikte çocuk olan, onun yeri geldiğinde kendisine ablalık, ağabeylik etmesine müsaade eden bir anlayışa sahi parti Cumhuriyet Halk Partisi. Çünkü sadece bugünün yöneticilerine ait bir parti değil. Tarihin derinliğinde Türkiye Cumhuriyeti’nin tüm vatandaşlarına ait olmuş, mal olmuş bir parti . Ulu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu ve düşünün ki şu sözü de öğütlediği bir anlayışa sahip olan parti, ‘’Eğer bir gün benim düşüncelerim ve bilim arasında kalırsanız bilimi tercih ediniz.’’ diyen anlayışa sahip olan bir parti. O nedenle dönemsel değil, geleceği de temsil eden ve kucaklayan bir parti.

NURAY BAŞARAN- Kamuoyu siyasette son zamanlarda sizi adeta bir ‘temiz eller savcısı’ gibi tanıyor. Kamudaki bir çok yolsuzluk ve uygunsuzluğu sizden duyuyoruz. Deniz Yavuzyılmaz olarak kurumsal bir Youtube kanalınız da var. Oraya bir baktım gelmeden önce, neler var diye? Son 2 haftadaki başlıkları veriyorum şimdi: Servet Garantili İş Sözleşmesi, Yolcular değil, havaalanı uçtu, Böyle soygun görülmedi, Makam Aracı Bankası Vakıfbank Yönetim Kurulunun tümü AKP’li yöneticilerle dolu. Dev satıştan kimler, nasıl komisyon aldı? Atatürk Havalimanı’nın pistinin kıran firmanın ödülü 12 milyar 374.000 gibi…. Son 2 haftadaki başlıklar böyle. Böyle bir çok yolsuzluğu ortaya çıkaran videolara rastladım. Bu son 2 haftalık yayınlar, değişik tabi. Değişik televizyonlarda da dile getirmişsiniz ama orada da toplu halde bulmak mümkün. Uzun bir süredir de iktidarda olan bir partinin elbette yanlışları eksikleri hatta bana göre çürümüşlükleri olabilir. Ki bu iktidarın lideri de bu konuda ‘metal yorgunluğu’ ndan bahsetti yıllar önce. Partisinin yeniden yenilenmesi gerektiğini kendisi de kabul etti.

Siz bu kadar yolsuzluk ve usulsüzlüğü bir araya getiriyorsunuz. Uzuzn bir dönem bir çok kişi bunu dillendirmek içinde korktular. Hem medya noktasında hem de sivil toplum kuruluşları ya da siyasi aktörler olarak. 1. Siz korkmuyor musunuz? 2. Bunları yaparken kendinizi nasıl tanımlıyorsunuz? 3. Türkiye’de gerçekten 2 haftada bu kadar video çektirecek yolsuzluk çok mu var?

KORKMUYORUZ, KORKMAYACAĞIZ

DENİZ YAVUZYILMAZ- Korkmuyoruz, korkmayacağız. Bu konuyla ilgili benim örnek aldığım bu yolsuzluk araştırmaları konusunda örnek aldığım kişi ; Araştırmacı Gazeteci Uğur Mumcu. Ona soruyorlar, diyorlar ki bir röportajda , ‘bu kadar bilgiye, belgeye nasıl ulaşıyorsunuz’ diyorlar. O da diyor ki, ‘ ben diyor yolsuzluk dosyasını dava dosyasını alırım’ diyor. Böyle yüzlerce binlerce sayfa, Onu diyor, ‘ bir kere okurum ‘ diyor. ‘Sonra yine aynı dosyayı bir daha okurum’ diyor, ‘ikinci kez bir daha okurum, bir daha okudum bir daha onuncu kez okurum’ diyor ve onuncu kez diyor.’ Bütün o dosyayı okuduktan sonra bazı detaylar kendini göstermeye başlar ve o detayların peşinden giderim. Bu nedenle de gözlüklerim kalındır’ diyor. Öyle ben henüz gözlük kullanmıyorum.

NURAY BAŞARAN- İnşallah çok geç kullanırsınız.

ARAŞTIRMACI GAZETECİ UĞUR MUMCU’NUN TEKNİĞİNİ KULLANIYORUM

DENİZ YAVUZYILMAZ-Araştırmacı Gazeteci Merhum Uğur Mumcu’nun bize bıraktığı en önemli miraslardan biri de bu çalışma tekniğidir. Ben de aynı çalışma tekniğini 24 saat boyunca en verimli şekilde süreyi kullanarak elimden geldiğince yapmaya gayret ediyorum. O nedenle korkmuyoruz , neden? Çünkü insandan geriye zaten sonuçta düşünceleri kalacak. Yani başına ne gelirse gelsin bu hayatta hem yüzü gülecek, hemen ağlayacak, her şeyi yaşayacak. Hayatta bizim payımıza düşen ne varsa zaten yaşayacağız. Bunu korkarak çekinerek , kıyılarda köşelerde yaşamaktansa mert bir şekilde görev aldığım sürenin içinde sesimi yükselterek duyurmaya çalışarak yapmak en huzur vereni diye düşünüyorum.

YOLSUZLUKLARI TESPİT ETMEK KİŞİYİ MUTLU ETMİYOR

Diğer taraftan tabi şöyle yolsuzlukları tespit ediyor olmak kişiyi mutlu etmiyor aslında . Yani bir yanda bakıyorsunuz çocuğuna okulda okul kıyafeti alamadığı için intihar eden baba, diğer tarafta yüzlerce milyon dolarlık yolsuzluk yapılmış yozlaşmış bir AK Parti hükümeti.

Bunu gördüğünüz zaman bu kişiyi, yolsuzluğu araştıran kişiyi de mutlu etmiyor. Beni de mutlu etmiyor ve motivasyonumu sağlayabilmek adına da tüm bu olumsuzlukların içinde şu şöyle bir çalışmam, çalışırken beni motive eden duygu şu oluyor. Yolsuzluklar, devlete ait kurum, kuruluş ve şirketlere bağlanan hortumları tespit ediyoruz. Bunları belgeliyoruz, suç duyurusunda bulunuyoruz.

NURAY BAŞARAN- Evet siz bir de suç duyurusunda bulunuyorsunuz.

DENİZ YAVUZYILMAZ- Yasal süreci hayata geçiriyoruz ve bu hortumları kestiğinizdeki, bir kısmını şu anda da kesiyoruz. Yapılan böyle servet transferi içerikli sözleşmeleri iptal ettiriyoruz. Birçok yolsuzluğun önüne geçiyoruz ve şu anda dahi Cumhuriyet Halk Partisi olarak ülkede yapılan yolsuzlukların bir kısmını engelliyoruz bu şekilde. Süreci devam edenlerin bir kısmını durduruyoruz ama tabi bir bölümü büyük bir bölümü de devam ediyor.

NURAY BAŞARAN- Niye? Onlara yetişemiyor musunuz?

DENİZ YAVUZYILMAZ- Devam ediyor, suç duyurusunda bulunuyoruz ama yasal süreçle ilgili kimine takipsizlik kararı veriliyor, kimi ile ilgili o usulsüzlüğün önüne geçecek yeni yasal bir düzenleme yapıp ona bir kılıf uyduruyorlar. Yani bu tip süreçler de devam ediyor ama takip edildiklerini ve sürece hâkim olan Cumhuriyet Halk Partisi kadrolarında onların üzerindeki baskısını hissettiriyor ve bazı dosyalar var ki, üzerinde çalıştığımız ve şu anda hazır. Onlar Türkiye’nin gündemine geldiğinde, zaten bir kez daha tüm vatandaşlarımız bu AK Parti hükümetleri döneminde hazinenin nasıl boşaltıldığını, nasıl hortumlar bağlandığını , çok daha net yeni örneklerle birlikte görecekler. Şimdi buradaki motivasyonumuz şu bizim; biz burada hortumlanan tutarı kaynağı tespit ediyoruz. Bu kaynağı iktidara geldiğimiz anda vatandaşlarımızın yaşam kalitesini yükseltmekte kullanacağız.

NURAY BAŞARAN- Bunu nerelerden tespit ediyorsunuz? Hangi kayıtlarda? Hangi belgelerde?

DENİZ YAVUZYILMAZ- Şimdi bu çalışmaların bir açık kaynak kısmı var. Yani aslında tüm vatandaşlarımızın açık kaynaktan ulaşabileceği belgeler var. Ancak bu bir puzzle gibi. Her bir belge puzzledaki bir parçayı temsil ediyor. Büyük fotoğrafı görmek isterseniz, bu puzzle’ı tamamlamanız gerekiyor. İşte tamamlarken de bir milletvekilinin ulaşabileceği bazı bilgiler var. İşte bu yazılı soru önergelerine gelen yanıtlarla olabilir. Cimer belgeleriyle olabilir. Tıpkı KİT komisyonunda bizim yaptığımız, yani devlete ait şirketlerin denetlendiği komisyonlarda bize ulaşan bilgiler, belgeler, Sayıştay raporları eskiden Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu’nun raporları var , onlardan yine edinilen bir kısmı da .

NURAY BAŞARAN- Yani şöyle diyebilir miyiz? KİT komisyonunda olmanız sizi doğal olarak bunları araştırmaya yönlendirdi ve doğal görevleriniz arasında.

DENİZ YAVUZYILMAZ- Evet buna çok katkı sağladı diyebilirim. Aynı zamanda da ihbar, gelen ihbarlar var. Bu ihbarları tabii filtreliyoruz. Yani süzüyoruz. Doğru ihbar, yanlış ihbar, güvenilir kaynaklardan gelen bilgi teyit edilememiş bir bilgi olabilir. Bazı konular çok kritik önemli olabilir ama eğer teyit edilemiyorsa ki biz en az 2 kaynaktan teyit etmemiz gerekiyor, doğrulamanız gerekiyor. Edemediğimiz anda ne kadar önemli bir dosya da olsa, onu teyit edilene kadar bekletiyorsunuz, bekliyoruz, üzerinde çalışmaya devam ediyoruz.

NURAY BAŞARAN- Şu ana kadar kaç dosya teyit ettiniz? Yani ben son 2 haftaya baktım, bir sürü konu karşıma çıktı.

-ÜZERİNDE HALA ÇALIŞTIĞIMIZ ÇOK FAZLA DOSYA VAR

-ÜZERİNDE ÇALIŞTIĞIM DOSYALARDAN 100 MİLYAR LİRAYI BEN HEMEN HAZİNEYE AKTARABİLİRİM

DENİZ YAVUZYILMAZ- Açıkçası sayı olarak bilemiyorum. Yani bir sayı vermem çok doğru olmayabilir. Üzerinde hala çalıştığımız da çok fazla dosya var ama şunu söyleyebilirim; yaklaşık şu anda yani iktidara geldiğimiz anda doğrudan bir kaynağa ihtiyacımız var ve bu kaynağı acil ihtiyaç. Yani hızla bir kaynak yaratmamız gerekiyor denilirse, şu anda üzerinde çalıştığımız dosyalarla 100 milyar liralık bir kaynağı net olarak şu anda ben çalıştığım dosyalardan hazine yönetiminde aktarabilecek durumdayım diyebilirim.

NURAY BAŞARAN- Ya bu kadar fazla diyorsunuz?

ŞU ANDA HORTUMLANAN 100 MİLYAR TESPİT ETTİM

DENİZ YAVUZYILMAZ- Hortumlanan tutarlar bunlar, öyle ifade edebilirim.

NURAY BAŞARAN- İktidar 29 yıldır görevde. Sizden önce niye CHP böyle bir çalışmaya gitmemiş? O eksiklik mi? Yoksa CHP yeni bir döneme mi girdi ? Motivasyonlar mı farklı? Daha önce neden böyle bir motivasyon yoktu ? Bunu nasıl tanımlayabiliriz? Yani öncesinden araştırılmamış olmasını.

DENİZ YAVUZYILMAZ- Aslında şöyle, partimizin içinde bir örnek var bu konuyla ilgili. Daha önce çalışan , çok kıymetli vekillerimiz de var. Hala çalışmakta olan vekillerimiz de var. En göze çarpan örnek, Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu. Gökçek’ le televizyon programlarını hatırlarsınız. Dengir Mir Mehmet Fırat’la yine televizyon programlarını. Her birinde genel başkanımız dosyayla evrakla ve belge ile çıkıp birebir muhataplarıyla birlikte bu konuları tartışan ve kamuoyuna da bu doğrultuda yapılan yanlışları belgeleriyle anlatan kişilerdi.

Ancak tabi zaman değişti artık AK Parti’nin yetkililerini yani üst düzey yetkililerini veya milletvekillerini herhangi bir programda karşımızda göremiyoruz, çıkmıyorlar. Çıkmadıkları için de, bu konuları gerçek verilerle doğru bilgi ile tartışma imkânı da maalesef kalmıyor. Kalmadığı için bu geçtiğimiz yakın dönemde de bu tartışmalar sağlıklı bir zeminde yapılamadığı için, dolayısıyla belgeli siyaset bir ölçüde Türkiye’nin gündeminin uzağında kaldı.

Ancak bu konuyla ilgili biz vatandaşımızı konunun doğrudan muhatabı kabul ettiğimiz için onlara aktarabileceğiniz sadelikte ve netlikte konuları aktarabileceğiniz birçok platform yakaladık.

Bunun başında sosyal medya platformları geliyor. Buradan doğrudan tüm vatandaşlarımızı konunun bir tarafı kabul edip, muhatabı kabul edip , onlara bu belgeleri onların da ulaşabileceği bağlantıları, onlara vermek şeklinde kaynağı da açıklamak şeklinde ifade ederek, yayınlamaya başladık.

Onların da bu sürece, bu araştırmalara katkı vermesine imkân sağladık. Yani o nedenle şöyle diyebiliriz ; ‘Temiz eller ‘ çalışmasında Cumhuriyet Halk Partisi’nde yapan bir milletvekili olarak siz beni tanımlarken , ben de şöyle diyebilirim ; aslında biz milyonlarca vatandaşımızla bir takım kurduk. O takım olarak biz bu çalışmaları yapıyoruz. Onlar bilgi sağlıyor, bir bilgi alışverişi oluyor, fikir veriyorlar. Bir konuyu gündeme getiriş biçimimizin nasıl olması gerektiğinin işaretlerini veriyorlar. Etki-tepki yapıyoruz ve bu doğrultuda da çalışmalarımızı geliştiriyoruz. işin bu tarafında çok siyasi kutuplaştırıcı bir söylem geliştirmeye de gerek kalmıyor . Çünkü siyasi ve kutuplaştırıcı söylemler, ağırlıklı olarak AK Parti’nin nasıl bir anlayışa sahip olduğunu anlatmak için kullanılan bir yol. Söylenebilecek en ağır sözlerden daha öte onların döneminde yapılan yolsuzlukları ortaya koymak aslında en ağırı.

NURAY BAŞARAN- Genel Başkan Kılıçdaroğlu son dönemde , ‘temiz ve düzgün bürokratlara da sesleniyorum’ gibi ifadeler kullanıyor. Bürokratların bu araştırmalarınızda ya da yaptığınız açıklamalardan kaynaklı rahatsızlıklarını mı hissediyorsunuz? Kaynak sağladığını mı? Size isminin saklı kalması kaydıyla gelen bürokratlar var mı? Orada durum nasıl?

DENİZ YAVUZYILMAZ- Yani şöyle, gelen çok bilgi var ama ben de izlenen, takip edilen birisi olduğum için, bu konuların kozmik de yanı olduğu için bu konuda buna çok açık yanıt vermem. Kaynakların da tabii güvenliği açısından çok doğru olmaz.

NURAY BAŞARAN- İsim bazında sormuyorum.

KAMUDA 122 BİN BÜROKRAT VAR

DENİZ YAVUZYILMAZ- Yani her yerden bilgi akışı var ama gelen bu bilgilerin ne kadarının doğru olduğunu da iyi incelemek gerekiyor. Bu kısım oldukça önemli. Şöyle Türkiye’de şu anda Sayıştay’ın denetim alanına giren 3486 Kamu idaresi var. Şimdi bu 3486 kamu idaresinin bir kısmı Bakanlıklar, Belediyeler, Üniversiteler, Özel bütçeli kuruluşlar, Karayolları Genel Müdürlüğü, Düzenleyici Denetleyici Kurumlar, EPDK’nın bu şekilde 3486 kamu idaresi var. Sayıştay'ın denetim alanına giren yani bu kurumların bir kısmının Yönetim Kurulu Başkanı var, yönetim kurulu üyeleri var, genel müdürleri var, genel müdür yardımcıları, var daire başkanları var, şube müdürleri var. Bu seviyeye kadar olan toplam Türkiye’deki bürokrat sayısı yaklaşık 100.000. Buna ve şefleri de eklerseniz, 122.000 sayısına ulaşıyorsunuz. Bunun da sağlamasını nasıl yapıyoruz? Türkiye'de yaklaşık 115.000-125.000 arası makam aracı var. Bu da bunun sağlaması öyle anlatayım. Dolayısıyla bu kadar üst düzey bürokratın olduğu bir devlet yönetimini Millet ittifakı gibi bir ittifakın , yani pek çok anlamda görüş zenginliğine, kültürel zenginliğe, siyasi zenginliğe sahip olan bir ittifakın yönetmesi en sağlıklısı. Böyle bir durum ve bu kadar üst düzey bürokratın yer aldığı bir yapıdan, mutlaka birçok bilgi de bize ulaşıyor. Yani bütün bu bürokratların hepsini AK Partili demek doğru değil, gerçek değil. Ama köşe başlarına yerleştirilen sır ortaklığı, menfaat ortaklığı, yol ortaklığı diyelim. Yapılanlar AK Partili fanatik bürokratlar ve onların da birçoğu birçok suça bulaşmış durumda.

NURAY BAŞARAN- En çok nerelerde usulsüzlük var? Mesela atıyorum ihalelerde mi? Alımlarda mı? Ne bileyim yoksa 3-5 maaşlı bürokratlar mı ön planda? Nerelerde görülüyor?

DENİZ YAVUZYILMAZ- Aslında burada bizim vizyonumuzu da ortaya koyarak bu soruya cevap vermekte fayda var. O da şöyle; biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak şunu söylüyoruz. Biz diyoruz ki , ‘ Türkiye’de toplanan bütün para 85.000.000 vatandaşa dağıtılsın. Her birinin yaşam kalitesi yükselsin. Zaten bu dağıtılan para artırılan maaşlar, ücretler artırılan yaşam kalitesi ile vatandaşımız, esnafımız, iş insanımız, işçimiz, memurumuz, emeklimiz hepsi gençlere verilen burslar hepsini alan vatandaş ne yapacak? Aldığı parayı harcayacak, nerede harcayacak? Türkiye'de piyasada harcayacak ve para dönmeye başlayacak. Bizim vaadimiz bu. Bu şekilde de yaşam kalitesini yükseltmek ve aradaki gelir farkının ve uçurumunu bu şekilde ortadan kaldırmak.

Peki AK Parti ne yapıyor? AK Parti şunu yapıyor AK Parti yaptığı ihale sistemleri ile AK Parti tarzı yap- işlet- devret modeliyle buna benzer işleri yaparken uyguladığı ihale usulü ile Türkiye'de toplanan paranın büyük bölümünü kendine yakın yandaş azınlık şirketlere veriyor.

AK PARTİ BELLİ BİR AZINLIK ZÜMRESİNİ ZENGİNLEŞTİRİYOR

Neden veriyor, neden bunu tercih ediyor? Neden 85 milyona dağıtmıyor da az sayıdaki şirkete bu parayı veriyor? Çünkü o şirketlerden bu parayı geri alması daha kolay. Parayı nereye koyduğunu biliyor. O şirketlere aktarıyor aktardığına bir kısmını geri alıyor. Hem kendi siyasetini finanse ediyor, aynı zamanda da kendi bürokratları ve kendi AK Parti’nin belirli bir azınlık zümresinin zenginleştiriyor. Nerede bu zenginleşen zümre? Sokaklarda herkesin içinde biraz dikkatli baktığında herkes görebilir. Bu aşırı zenginleşen zümreyi bir anda bir bakıyorsunuz. 20 yıl önce aslında normal sadece işine gidip gelen standart bir hayatını sürdüren bir kişi, bir bakıyorsunuz birdenbire lüks arabalar lüks yatlara sahip, duyuyorsunuz. Birdenbire biri diyor ki, buradaki bina var ya şu gökdelen onu diyor, şu yaptı, şu kişi yaptı diyor. İşte böyle böyle aşırı zenginleşen bir zümre yarattılar. Belirli sürelerde de sorun çıkaran, sıkıntı çıkarması muhtemel olan veya onların sırlarını tutan kişilere de yine bu pastadan bir pay verdiler, bu yöntemleri ile ilerlediler Türkiye’de.

NURAY BAŞARAN- Bunları isimlendirebiliyor musunuz?

DEVLETİN İŞLEYİŞ MEKANİZMASINI ALT-ÜST ETTİLER

DENİZ YAVUZYILMAZ- Tabi bunları da çalışıyoruz. Yani hangi şirketlerin, kimlerin bu sürenin içinde nasıl zenginleştiğini ortaya çıkarıyoruz. Belgeleriyle birlikte bunun şirketlerle ilgili yansıması, yapılan ihalelerle ilgili bizim yaptığımız araştırmalarla ortaya çıkıyor.

Yani şu anda burada gördüğünüz dosyaların bir bölümü onlarla ilgili. Şahıslarla ilgili kısmı ise bu çoklu maaşlar dediğimiz yani birden çok yerden dolar üzerinden, Euro üzerinden veya TL üzerinden maaş, prim, ikramiye, kâr payı, huzur hakkı alarak zenginleşen bürokratlarla ilgili bu ikisi bunu tanımlıyor. Aynı zamanda devletin işleyiş mekanizmasını da altüst ediyorlar. Nasıl yapıyorlar? Örnek olarak. Bir Bakan Yardımcısı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakan Yardımcılarından biri aynı zamanda Kardemir’in yani borsaya açık bir şirketin yani Karabük Demir Çelik Fabrikaları Yönetim Kurulu Başkanı, aynı zamanda Kardemir’in bir alt şirketi olan KARDÖKMAK’ın da Yönetim Kurulu Başkanı. Aynı zamanda Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığının Yönetim Kurulu Üyesi, aynı zamanda EPİYAŞ’ın da yönetim kurulu üyesi. Yani şimdi bir kişinin aynı anda bu üst düzey 5 görevi aynı anda , layığı ile liyakatli bir şekilde yapabilmesi mümkün mü? Yani kişi Süpermen olsa Batman olsa yapması mümkün değil. Öyle bir durum. Neden peki tek bir AK Partili bürokrata bu kadar üst düzey görevi aynı anda veriyorlar? Bu görevleri yapsın diye mi? Hayır. Birilerinin menfaatinin bekçiliğini yapsın diye o görevler veriliyor. Yoksa bir milli güreşçinin - ki bizim gurur duyduğumuz sportif başarılarıyla gurur duyduğumuz bir milli güreşçinin- Vakıfbank gibi bir kamu bankasının yönetim kurulunda ne işi vardı?

HORTUMLANAN PARALARI GERİ ALACAĞIZ

Ya bu açıklanabilir bir tercih değil. Bu tercih sistemli bilinçli olarak Ak Parti’nin üst düzey kadrolarının , sarayın bilinçli olarak yaptığı bir tercihtir. Kurumların işleyişini alt üst edip, tamamen saraydaki tek adamın devlet kurumlarında oluşturduğu ‘Tek Adamcılıklar’ sistemidir. Bunu değiştirmek mümkün mü? Evet, mümkün. Biz Cumhuriyet Halk Partisi

olarak neyi vaat ediyoruz? İşte bu aşırı zenginleşen zümreden Türkiye’yi kurtarmayı vaat ediyoruz ve bugüne kadar orada hortumlanan paraların geri alınmasını ve bunların gençlerimize burs olarak , yurt olarak ,

işsizimize de iş olarak, esnafımıza destek olarak hibe olarak dönmesini, emeklimizin insani koşullarda yaşamasını sağlayacak bir gelire sahip olmalarını vadediyoruz.

Emeklinin, memur emeklisinin veya işçi emeklisinin yüksek bir maaş gelirine sahip olmasının kime ne zararı var? Aldığı parayı çocuğu için çoluk çocuğu, torunu için yine Türkiye ekonomisinin içinde harcayan insanlar bunlar. Mahallenin esnafından, bakkalından, dükkanından gidip de ihtiyacını karşılayan insanlar. Biz devlet olarak ona maaşını daha yüksek bir maaş vereceğiz ki, o da gitsin esnafından alışveriş yapsın, esnafı aldığı parayla gitsin, tarladaki üreticisine parayı versin, o da tarlasını üretsin. Biz de devlet olarak üreticinin neye ihtiyacı varsa, hangi alanda cesaretlendirilmesi gerekiyorsa o alanın sübvanse edilmesi gerekiyorsa biz onu yapalım. O üreticiye gerekiyorsa kamu bankalarından Ziraat Bankası’ndan, Halkbank’tan Vakıfbank’tan ona destekler sağlayalım. Ama siz dönüp de kamu bankalarından bir medya grubunu satın alınması ile ilgili toplam 950.000.000 $ kredi veriyorsanız, o para verdiğiniz paranın da vatandaşın cebinden çıkan ve o bankada toplanan mevduattan ödendiğini, yani aslında vatandaşa ait olan bir para olduğunu da görmek zorundasınız.

NURAY BAŞARAN- Aslında eskiden insanlar anlamadıkları konularla ilgili verilen görevleri kabul etmezlerdi. Acaba insan kalitesinde de mi bir yozlaşma ortaya çıktı?. Bununla ilgili tedbirleriniz var mı?

DENİZ YAVUZYILMAZ- Bir kamu bankasının yönetim kurulu üyelerinden herhangi birinin, bir yönetim kurulu üyesinin bir güreş müsabakasına çıkması ve orada Türkiye’yi temsil etmesi ne kadar saçmaysa, bir milli güreşçinin de bir kamu bankasının yönetim kuruluna girmesi o kadar saçma.

NURAY BAŞARAN-Açıp sordunuz mu kendisine? O sizi aradı mı? Bu söz konusu güreşçi.

DENİZ YAVUZYILMAZ- Yani 1 tane değil ki? Onun gibi yüzlerce örnek var. Hangi biri arayacak, ne diyecek zaten? Yani ortada hem bir görevi yapamamaları ve yapmamaları nedeniyle doğan büyük bir kusur var. Görevi kötüye kullanma var. Diğer taraftan da baktığınızda, bir de haksız kazanç tarafı var.

Yani vatandaşımız çalışabilecek bir tane iş bulamazken, gençlerimizden bu AK Parti döneminde bir ‘geleceksizler ordusu ‘ oluşmuş iken, diğer tarafta siz sırf size yandaş diye liyakatine bakmadan hak edip, hak ettiğine bakmadan alın teri döküp dökmediğine bakmadan devlette üst düzey birçok göreve yerleşip oradan birçok maaş, prim ikramiye, kâr payı, huzur hakkı adı altında paralar veriyorsunuz.

AK PARTİLİ BÜROKRATLARIN HUZUR HAKKI , VATANDAŞA DOĞRUDAN HUZURSUZLUK OLARAK DÖNÜYOR VE ONLARI DOĞRUDAN FAKİRLEŞTİRİYOR

Adı da manidar; Huzur Hakkı! AK Partili bürokratların huzur hakkı , vatandaşa doğrudan huzursuzluk olarak dönüyor ve onları doğrudan fakirleştiriyor. Çünkü o paralar vatandaşın ödediği vergilerle ödeniyor.

NURAY BAŞARAN- Ekonomi malum hepimizin canını yakıyor. Bütün mutfaklar, yangın yeri gördüğüm kadarıyla ama siz diyorsunuz ki, ‘ sadece benim araştırmalarımda hazineye aktaracağım 100 milyar lira hazır. Biz bütün hazırlıklarımızı yapıyoruz. ‘ Nasıl değerlendiriyorsunuz Türkiye'nin şu andaki ekonomik durumunu? AK Parti politikalarını yanlışlığından kaynaklandığını söylüyorsunuz. CHP vatandaşa bu noktada ne diyecek? Projeleriniz hazır mı?

-ŞU AN EKONOMİ , KAZA YAPMIŞ HAYATİ TEHLiKESİ OLAN ACİLDE YATAN BİRİSİ GİBİ

-AK PARTİ’NİN GÖZ BOYAMA DÖNEMİ BİTMİŞTİR

DENİZ YAVUZYILMAZ- Evet şöyle teşhisi şöyle, koyalım, Türkiye’nin şu anda ekonomisi bir hastanenin aciline gelen kaza yapmış ve hayati tehlikesi bulunan birisi gibi . Bir vatandaş acilde yatıyor. AK Parti şunu yapıyor. Kazayı kendisi sebebiyet vermiş daha sonra da önüne acil olarak bir vatandaş bu şekilde geldiğinde diyor ki, ‘kan kaybı var , yoğun bir kan kaybı var ‘diyor. Ki, ‘ağrı kesici verelim’ diyor. Ağrı kesici verdiğinde de diyor ki , ‘ağrıyı kestim bak, çözdüm’ diyor. Büyük ölçüde, eğer diyor , ‘bana yeniden yetki verirseniz daha fazla ağrı kesici vereceğim’ diyor. Yani oradaki kan kaybını durduracağım diyemiyor. Zaten onun sebebi de kendisi. Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz diyoruz ki, ‘ millet ittifakı olarak biz bu ameliyatı yapabilecek en iyi kadroya sahibiz diyoruz. En iyi ameliyathane bizde. En güçlü ve alanında uzman tecrübeli doktorlar bizde ve bu ameliyatı biz yaparız. Hem o acil durumu, kan kaybını engelleriz. Hem vatandaşı kurtarırız. Aynı zamanda da bir daha buna benzer kazaların olmasına biz engel oluruz.’ Bizim söylediğimiz şey işte budur yani yara bandıyla iz kan kaybeden ve hayati tehlike yaşayan bir kişiyi kurtaramazsınız. Ancak ne olur ? Çok kısa süre göz boyarsınız. Ak Partinin de göz boyama dönemi bitmiştir.

TÜRKİYE İNTERNET HIZINDA DÜNYADA 101. SIRADA, BU UTANÇ VERİCİ

Özellikle yeni jenerasyonlar biliyorlar ki, hani eskiden şu söylenirdi işte, yıllar önce işte musluk açıldı, musluktan su akmıyor efendim, işte bak şu anda musluktan su akıyor. Eskiden ki musluğun bugünkü karşılığı. İnternetin hızıdır Türkiye’de genç jenerasyon için. Genç jenerasyon şunu söylüyor, dünyanın her yerinde neresine giderse gitsin veya neresinde, hangi ülkenin genç vatandaşı gençleri yaşıyorsa yaşasın belirli bir hızda internet kullanıyor. Türkiye internet hızında dünyada 101. sırada . 101. Bu utanılacak bir durumdur. AK Parti’nin Türkiye’yi dünya sıralamasına koyduğu yer işte budur. Gençlere vaat ettiği Türkiye’nin dünyadaki sırası işte bu sıradadır.

AK PARTİ’NİN 2015 YILINDA GİTMİŞ OLMASI GEREKİYORDU

TÜRKİYE SİYASETİNİN ORGANİK İLERLEYİŞİ ORTADAN KALKTI.

Yani bugün AK Parti’nin elini kolunu tutan mı var? 101. sıradan daha öne getirmesini engelleyen biri mi var? Buyurun ülkede şu anda tek başına iktidarsınız. İktidara gelmeniz gerekmiyor bir şeyleri düzeltmek için. Hemen şimdi bugün düzeltin , düzeltebiliyor musunuz? Hayır, düzeltemiyorlar. O zaman değişim vakti gelmiş demektir. Zaten siyasetin doğası gereği AK Parti’nin 2015 yılında iktidardan gitmiş olması gerekiyordu. Yani cumhurbaşkanını, hükümeti kuramayan Ak Parti’den bu yetkiyi alıp ikinci parti durumundaki olan Cumhuriyet Halk Partisi’ne bu yetkiyi verip kurabiliyorsa Cumhuriyet Halk Partisi’nin bu iktidarı inşa etmesini beklemesi gerekirdi. Ancak bunu yapmadı ve bunu elinin tersiyle iterek tekrar ülkeyi seçime götürdü. Türkiye siyasetinin organik ilerleyişi ortadan kalktı.

NURAY BAŞARAN- Yapabilir miydi CHP o zaman? Ben bir yazı yazdım; ‘Mevcut parti gidemiyor, gelmesi gereken parti de gelemiyor ‘ diye.

DENİZ YAVUZYILMAZ- Altılı ittifak masasının kurulacağı da daha önce o yıllarda ifade edilmiş olsa belki, ‘ bu mümkün değil’ denirdi ama bakın şu anda bir altılı ittifak var ve farklı siyasi görüşlerden , partilerin bir araya gelip uzlaştığı ve Türkiye’nin hayali olan ortak bir paydanın oluşabileceği gerçeğini ortaya çıkardıkları bir durum var. Aynı süreç o zaman da yaşanabilirdi ama kutuplaşmadan beslenen bir iktidar var. Kutuplaşmadan beslenen bir saray var, Türkiye’de onlar da , o yüzden bunu devam ettiriyorlar. Türkiye'nin aleyhine olsa da…

NURAY BAŞARAN- Malum Sayıştay CHP belediyelerini de denetliyor. Onların raporları da size geliyor elbette. CHP’li belediyelerdeki bu usulsüzlük, yolsuzluk noktasındaki durum nedir sizce? Onlara da bakıyor musunuz?

DENİZ YAVUZYILMAZ- Mümkün olduğunca. Bir kere bütün belediyeler denetlenmiyor Sayıştay tarafından. Şöyle söyleyelim, biraz önce ifade ettiğim Türkiye’de sayısının denetim alanı 3486 kamu idaresi giriyor diye. Bunların her yıl Sayıştay sadece 508 inin denetliyor, yani %14,57 sini..

NURAY BAŞARAN- Şöyle diyelim, herhangi bir belediyede CHP’nin yönettiği belediyede size bir belge bilgi gelse , onun karşısındaki tutumunuz ne oluyor? Ne olur?

DENİZ YAVUZYILMAZ- Onu da araştırıyoruz, onu da derinleştiriyoruz, bu konuyla ilgili . Çünkü bir belediyenin uygulaması doğrudan sadece belediye seçimleri.

NURAY BAŞARAN- CHP şu an belediyeleri yönettiği için belediye bazında soruyorum.

DENİZ YAVUZYILMAZ- Bir belediye yönetimi, belediye dediğimiz yapının doğrudan belediye yerel seçimleri kazanan siyasi partinin Belediye Başkanı, yani siyasi partiden aday gösterilip de kazanan Belediye Başkanı ve onun belediye yönetiminde yer alan yine siyasi partili kişilerden oluşmuyor. Belediye dediğimiz yapı çok büyük bir yapı. İçinde kadrolu siyasi parti ayrımı yapmaksızın farklı dönemlerde orada görev alan kişilerden oluşuyor. Dolayısıyla da bu kişilerin hem geçmiş dönemlere yönelik , hem mevcut dönemle ilgili olarak aldığı kararların usule uygun olmayanları, kanuna uygun olmayanları da olabileceği için , Sayıştay tüm bunların denetimini yapıyor.

Biz de Sayıştay raporlarına giren veya bize ulaşan birçok bilgiyi yine araştırıyoruz. Bu doğrultuda siyasi parti ayrımı yapmaksızın gerekli uyarıları da gerekli değerlendirmeleri de yapıyoruz.

YOLSUZLUKLARI SİYASİ PARTİ AYRIMI YAPMAKSIZIN TAKİP EDİYORUZ

Yani yolsuzluk dediğimiz alan öyle geniş bir alan ki , sürekli kendine yeni yol ve yöntemler bulan bir süreç aynı zamanda. Dolayısıyla da , biz sürekli olarak bu yolsuzluk yapılabilecek delikleri önden görüp kapatmak için de yeni tedbirleri alıyoruz. Yeni delikler açılmaya çalışıldığında bunu fark edip engellemeye çalışıyoruz. Bunu siyasi parti ayrımı yapmaksızın yürütüyoruz.

NURAY BAŞARAN- CHP iktidara geldiğinde kendi misyonunuzu nasıl görüyorsunuz? Kişisel olarak soruyorum.

İKİTADARA GELMENİN EŞİĞİNDEYİZ

DENİZ YAVUZYILMAZ- Evet şöyle; bize düşen belki daha önceki dönemlerden daha farklı olan bir görev var. O görev de şu; İktidara gelmenin hemen eşiğindeyiz. Hissediyoruz. Yani iktidar kapısının arkasında duran AK Parti şu an ensesinde Cumhuriyet Halk Partisi’nin nefesini hissediyor. Kapı her geçen gün her geçen hafta daha da fazla iktidar kapısı Cumhuriyet Halk Partisi’ne açılıyor. Bu nedenle bizim partimizde görev alan herkesin, partimize gönül veren herkesin ve liyakatli olan herkesin şu anda yapması gereken, kendisini iktidara hazırlamaktır. Hazırladığı kısmının üzerine daha kendi yeteneklerini güçlendirecek özellikler katmaktır.

Cumhuriyet Halk Partisi’nin iktidar kadroları sadece bugün için siyasetin, aktif siyasetin içinde yer alanlardan oluşmaz. Aynı zamanda her vatandaşımız kendi ailesine, kendi çocuklarına şöyle bir baksın, kendi oğluna, kızına, üniversite okumuş özel sektörde çalışan devlette görev alan, işte onların güzel ve çağdaş ve refah seviyesi yüksek bir Türkiye hayali olan herkes ve bu liyakate sahip olan herkes Cumhuriyet Halk Partisi’nin lokomotifi olduğu Millet ittifakı iktidarının potansiyel kadrolarına oluşturur.

Biz onların adil bir şekilde bu kadrolarda yer almasını sağlayacak olan köprü vazifesi gören bir siyasi partiyiz ve bu görevi yapabilmek için de gece gündüz çalışıyoruz.

Evet yolsuzlukları, usulsüzlükleri kamu zararlarını ortaya çıkarıyoruz. Evet, bunlar tespit. Bunlarla ilgili suç duyurusunda bulunuyoruz. Evet, ancak bunlar çalışmanın % 50si. Diğer yüzde 50 , şu anda kamuoyuyla paylaşmadığımız çünkü daha kozmik bir şekilde yürüttüğümüz iktidar stratejimiz var ki, yani iktidara geldiğimiz anda ilk 1 haftada, 1 ayda, 6 ayda , 1 yılda neleri yapacağımızın planları var. Tabi bunların bir bölümünü genel başkanımız açıklıyor. Ancak bunların detayları var ki , çok belirleyici olan kısımlar bunlar, işte kalan yüzde ellisi de çalışmalarımızın bu ve onlar da yoğun bir şekilde devam ediyor.

Yani biz iktidara geldiğimizde arabanın motoru 0 km. hız dan başlayıp da hızlanmayacak, biz iktidara geldiğimizde zaten AK Parti benzini de tüketti, kendi ömrünü de tüketti. O 0’a doğru düşerken, biz zaten 300 km hızla iktidara giriş yapıp, hızını hiç kesmeden artırarak ama güvenli bir şekilde vatandaşlarımızın da yol aldığı bir geleceğe doğru açılan koridoru hep birlikte inşa edeceğiz.

NURAY BAŞARAN- Malum en çok merak edileni soracağım. Aday kim olmalı?

GENEL BAŞKANIMIZIN KALECİYİ TERS KÖŞEYE YATIRARAK O GOLÜ ATACAĞINA OLAN GÜVENİM TAMDIR

DENİZ YAVUZYILMAZ- Evet aslında Türkiye’de şöyle. Genelde liderlerin öne çıktığı ve bütün kadrolarını o liderin arkasında kilitlediği, liderin kendi kaderi ile siyasi partinin kaderini birbirine bağladığı ve mecbur ettiği siyasi parti yapıları gördük hep. Ancak nasıl Türkiye’de yeni bir jenerasyon varsa, Y jenerasyonu, Z jenerasyonu. Kristal çocuklar ve onların her biri birbirinden farklıysa, acaba bu gençleri temsil edecek bir parti Türkiye’de var mı, nasıl olabilir ki? Soruları sorulurken , benim de tek adres olarak Cumhuriyet Halk Partisi’nin gösterme nedenlerimden biri işte tam da sorduğunuz , bu sorunun yanıtında saklı. O da şu ; biz uzlaşı kültürüne inanıyoruz. Biz hepimiz takımın oyuncularıyız, dolayısıyla da biz altılı ittifak masasından çıkacak adayın Türkiye'nin yeni Cumhurbaşkanı olacağına inanan , önce ilkelerinin belirlendiği, daha sonra bu ilkeleri en hızlı, en güzel şekilde taşıyabileceğini inandığımız adayı ortaya koyacağına inanıyoruz. Bu bakımdan bunun adını şimdiden koymak elimizdeki kartları şu anda açıp da karşı tarafa göstermek demek. O yüzden bunu da yapmanın , zamanlama açısından en doğru zamanlarda yine o altılı masanın karar vereceğine inanıyoruz. Ve bu noktada da şunu da söylemek gerekir ki, tabii ki biz Cumhuriyet Halk Partisi’nin genel başkanlığını yapan bizim kalben, aklen, manen güvendiğimiz inandığımız tercihlerini çok kıymetli bulduğumuz ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na Ekrem İmamoğlu tercihi ile Ankara’da Sayın Mansur Yavaş, tercihi, Antalya, Mersin, Adana saymakla bitmez. Bütün bu tercihleri en isabetli şekilde yapmış olan genel başkanımızın olmasını çok isteriz.

NURAY BAŞARAN- Peki parti içinde isimlerini saydığınız için bazı belediye başkanlarının adaylıkları gündeme getiriliyor, değişik spekülasyonlar var. Bu konuda CHP’de tam bir birlik bütünlük var mı? Gerçekten o belediye başkanlarının hayalleri doğrultusunda, CHP’nin merkezdeki çizgisinden farklı çalışmalar da zaman zaman kamuoyuna yansıdığı gibi gündemde mi?.

DENİZ YAVUZYILMAZ- Yine futbolla örnek verelim. Şimdi bizim aslında konuştuğumuz konu şu; AK Parti gidecek ve yerine millet ittifakı gelecek ve bir geçiş dönemi olacak. Güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçerken bu büyük yetkilerle donatılacak ama geçiş sürecini yönetecek ve bu yetkileri de o geçiş döneminin sonunda teslim ederek Türkiye’yi aydınlık bir geleceğe kavuşturacak bir Cumhurbaşkanı adayı kim olmalı? Sorumuz bu.

Yani şampiyonluk maçının son dakikasında , son saniyesinde biz millet ittifakı olarak penaltı atışı kullanacağız. Bu penaltıyı kim kullanacak?

Golü atarsak şampiyon olacağız , atamazsak da rakip şampiyon olacak. Böyle bir duruma penaltıyı biz atacağız, avantajlı bir durum. Penaltıyı kim kullanacak? Konu bu. Bizim takımımızda bu penaltıyı kullanacak yetenekte çok kıymetli futbolcular var.

Biz Ak Parti’den şanslıyız, neden? Bizde bir tane yok. Bizde belki 5’in üzerinde bu konuda sayabileceğimiz çok önemli Türkiye’de bu geçiş döneminde Cumhurbaşkanlığı yapabilecek isimleri kamuoyu zaten konuşuyor. Buradaki konu şu; şimdi kim penaltıyı kullanacak? Futbolcumuz vardır. En üst düzey yetenekte ama yağmurlu havada çok iyi bir performansı kimin vardır ? Karlı havada kim, güneşli havada kim? Penaltının atılacağı gün hava güneşli mi olacak, yağmurlu mu olacak, kar mı yağacak? İşte bunlar da bu süreçte kimin Cumhurbaşkanı adayı olarak altılı masada belirleneceği ile ilgili etkili olacak.

NURAY BAŞARAN-Yani her şartta penaltı atacak oyuncu yok mu?

DENİZ YAVUZYILMAZ- Altılı masanın hedefi şu ; penaltıyı gol yapma olasılığı en yüksek adayı o süreç içinde ve durumlar değerlendirilerek belirleyecek. Biz ortalamayı istemiyoruz, en iyisini istiyoruz. Gol olma ihtimalinin en yüksek olduğu kişiyi istiyoruz. Buna da dediğim gibi karar verecek olan altılı masa ama o noktada bizim önerimiz Cumhuriyet Halk Partisi olarak ne derseniz biz genel başkanımızın aday olmasını istiyoruz.

NURAY BAŞARAN- Bunu dediğiniz için bir önceki sorumla birleştirip sormak istiyorum. Kemal bey her hava şartında golü atar mı?

DENİZ YAVUZYILMAZ- Benim inancıma göre , genel başkanımızın kaleciyi ters köşeye yatırarak o golü atacağına olan güvenim tamdır.

NURAY BAŞARAN-Peki, teşekkür ederim.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Önceki ve Sonraki Haberler