Brexit Sürecinin Öğrettikleri

Biraz kendi gündemimizden, dünya gündemini en fazla meşgul eden bir konuya bakış atalım. 

Tarihi referandumun yapıldığı Haziran 2016’dan bu yana, Brexit sürecinin neler öğrettikleri de Batı dünyasında sıkça tartışılmaya başlandı.

Öncelikle Brexit’in ilk öğrettiği konu, referandum ile herşeyi halka direk sormadan önce halkın seçim yaparken yeterli oranda bilgi sahibi olması  gerektiğidir. 

Referandum akşamı Birleşik Krallık’ta insanlar Google’de en çok aramayı “AB nedir” diye yapmıştı. Neye oy verdikleri konusunda çok da yaygın bilgi sahibi olmadan sandığa gitmişlerdi.

Demokrasi kültürünün ileri seviyede olduğu bir yerde bile, insanların referandum konusunda her iki görüş hakkında derinlemesine bilgi sahibi olmadan sandığa gittiği anlaşılıyor. 

Bilgi edinmenin özgür ve tarafsız medya ile  mümkün olduğu gerçeğinin yanısıra sosyal medyanın yanıltıcı ve yalan bilgilerle yanlış yönlendirici rolü de bir sorun olarak duruyor.

Batılı siyaset düşünürleri böylesi kritik referandumlarda salt çoğunluğun yanısıra, seçime katılımın da önemli olduğunu tartışmaya başladı. Mesela seçmenlerin en az üçte ikisinin sandığa gitmiş olmasını karar için asgari yeterlilik kriteri olarak belirlenmesi gibi seçenekler de tartışılıyor. 

Bizim ülkemizde gururla ifade etmek gerekir; sandığa gitme oranı Batı ülkelerinden çok daha fazla. Katılımcı seçmen profili olarak iyi bir ülkeyiz. (Brexit katılımı % 74 iken Türkiye son yerel seçimler % 84)

Brexit’in öğrettiği diğer bir konu ise artık 21.yüzyıl Avrupası’nda iplerin öyle kolay kolay atılamayacağıdır. AB içinde yıllarca bütün kurumlar entegre şekilde biribiriyle çalışmıştır. 

Sektörler bazında hangi ülkede hangi ara malın üretileceğine kadar optimize edilmiş bir sanayi modeli kurulmuştur.

Bunu yeniden modellemenin maliyetini bugün kimse doğru hesaplayamıyor.

Değişik sektör temsilcileri hem İngiltere hem de AB hükümetlerine Brexit’in kendilerine çıkaracağı faturayı ortaya koydular. Zaten sürecin bir türlü sonuca bağlanamıyor olmasında bu durumun etkisi çok fazladır.

Evlilikler yapılmış, aileler kurulmuş ve yeni bir nesil doğmuştur.

Biliyor muydunuz, İngiltere’de 2017 yılında dünyaya gelen bebeklerin %35’inin ebeveynlerinden en az birisi, İngiltere’den başka bir ülkenin vatandaşı olarak doğmuştur. Bu ülkelerin içinde AB üyeleri ve özellikle Polonya başı çekmektedir. 

Bu demografik trend nedeniyle Brexit’in yeni seçmenler eklendikçe çok rağbet görmeyeceği tahmin edilmektedir. O yüzden de yeniden referandum yapılması istekleri de alevlenmiş durumdadır. 

Dünya, teknolojinin de yardımıyla tabandan gelen bir entegre olma ve sınırları kaldırma isteği içindedir. Buna rağmen siyasi manipülasyonlarla ayrılıkçılığı pompalayanlar ilk tokadı bitmeyen Brexit süreciyle yediler. 

“Sınırların olmadığı bir dünya hayal et” diyen John Lennon’ın ülkesindeki siyasetçiler, 1970’li yıllardan gelen bu çağrının önemini yeni fark ediyor gibiler. Başka yerlerde ayrılık hayalleri kuranlara da ders olur diye umalım.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.