Hüseyin Ergül

Hüseyin Ergül

BİLGİ AKLIN BESİN KAYNAĞIDIR

Bir fonksiyon düşünün , bilinmeyen için verilen bir değer için bir sonuç çıkar. Çıkmıştır . O da şimdiki bilgisayardır . Peki bilinmeyene verilecek olan ,daha milyonlarca değer vardır. Sonuçların ne olacağını hiç düşündünüz mü? Akıl verilerin öncesi değişim çeşitliliği ,kendi ve sonrası için değerli oluşu ,insan aklının çeşitli şekillerde çalıştığı gerçeği ile ilintilidir. Öyle olması da gerekiyor. Sonsuz çeşitliliği algılamak için, akılların çeşitli şekilde çalışması gerekiyor. Bu yaratılışa uygunluktur. Yani imsülatiftir. Herhangi bir inançla oluşan bilgiyi reddetmesi bilimsel bilgiye dayanmayan bilgilerle ilgilidir. Doğaya uygun bilimsel alanları reddetse bile anlamsız olur. Mantık değişimi arayan ,mutlu sonu arayan akıl ile ,mantık değişmesi arayan akıl farklı çalışır. Farklı işlem görür. Akıl da yaratılmış bedensiz bir varlıktır. Gerçek bir nimettir. Hem de sonsuzluk nimetidir. Yaratılmış varlıkların yaratıcının kendi olma imkanı yoktur. İmkansızdır. Kaçınılmazlık yasalarından birisidir bu. Her varlık tanrısal sonsuzluğa değil, kendi sonsuzluğuna açılır. Bu nedenle tanrı ile birleşme fikri geçerli olmaz. Sekuraltı Felsefe ,aklın kendisiyle ilgili ,ne olup ne olmadığı ile ilgili araştırma çabası içindedir. Her buluş matematiği ile desteklenmektedir. Sekuraltı Felsefe ,tüm bilgi ve inançların akla dayalı olduğu inancındadır. İnsan bir inanç yumağıdır. İnancı oluşturan bilgilerin analizi ,ayıklanması söz konusu olmalıdır. Akıl da yaratılmış bir varlık olduğuna göre kendi işleyiş yasalarına uyar. Bilgi aklı besleyen olur. Akıl dışı denilen bilgiler, doğru bilgi fonksiyonlarının dolaylarında olur. Başka başka değerlerin sonuçları olarak karşımıza çıkar. Akıl bilgisinin dışına taşmaz. Bu söylemler ,Sekuraltı Felsefe 'nin öteki felsefi görüşlerinden farklılığını yansıtır. Bilgileri ,akla dayalı ve akla dayalı olmayan diye ayırmak, bunu yapan düşüncenin aklın fonksiyonelliğini yeteri kadar bilmemek anlamına gelir. Aklın bedenle(maddeyle)ilgisi yanında maddeleşmemiş evrenle(alemler)çalışma prensipleri vardır. Bağımlı çalışır, bağımsız çalışır. Bağımlılığı kendi sonsuzluğunda kendi olma sonucuna ulaşır. Bu da varlık olma kaçınılmazlığı kanununa uyar. Burada Tanrısallık söz konusu değildir. Önemli bir sonuç :Tanrı aklı ile insan aklının aynılığını düşünmek eksikliktir. Bilgisizliktir akıl verileri değişimi ile evren varlıkları oluşur. Akıl, bu değişimlerin neler olup olmadığını araştırır ve bulur. Var olmanın nedenlerinden biridir bu. Yaşamı boş ve anlamsız değerlendirmek bu tür bilgilerden yoksun olmaktan kaynaklanır. Dünya yaşamının sırlarını çözmek için insanın Dünyasal ömrünün yetmeyeceği açıktır. Evrensel yaşam ,Dünya yaşamından ibaret değildir. Bu iki kavramdan şu çıkarım yapılabilir. Varlık yaşamın sırlarını öğrenmek için ,başka alemlerin varlıkları olarak çeşitliliği yaşamak gerekir. İçinde bulunduğumuz Dünya alemi, biz insanlar için ilköğretim okulları gibidir. İkinci öğretim İNLUS DÜNYALARINDA YAŞANIR.3,4,5... gibi alemler varlık olma süreçleriyle ilgilidir. Her alemde öğrenme, bilme, çalışma, çoğalma gerçekleşir. Yani insanın kainat okulları çokçadır. Farklı dünyaların, farklı alemlerin bilgileri de farklıdır. İnanç yumağındaki bilgilerin ayrıntılarına girilip açıklamalar yapıldığında insanın bir inanç yumağı olduğu gerçeği daha iyi anlaşılmış olur.Bilimsel olmayıp, bilimselleşmiş gibi görünen inançlar yüzünden insanlar uzun yıllar yanlış bilginin inanç kurbanı olmuşlar. Hayvanların aklı yoktur. İçgüdüleriyle hareket ederler. İşte bu yanlış inançtır. Dünya düzdür. Ay nurdur. Bunlar yanlış inançlardır. Herhangi bir bilginin herhangi bir bireyde inanç haline gelmesi ve inanç düğümü olarak inanç yumağına eklenmesi bireyin bilgi donanımına ve gücüne bağlıdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar