Cüneyt Şaşmaz

Cüneyt Şaşmaz

ŞEFFAF İHANET!

İletişimde temel kuraldır:
Karşındakinin anladığı kadar varsın ve/veya karşındakinin algısı, duygu derinliği kadar'sın!
Ya da "Kişi ne anlamak ister ise onu duyarmış"!
Soru’yu soran okur, saf’daşın da olsa, hikaye’nin tarihçe’sine hakim değil ise yanlış kapı’nın önüne yük’ü indirir.
Başka?!
Deniz seviyesi'nde hayat'ın matematik'i farklı!
Ne var ki, derin daldıysan, indiğin hızda suyun yüzeyine kademe yaparak çıkarsın, aksi halde "vurgun" yer ex olursun.
Hayat'ın kendisi matematik.
Uzun yol'dan geliyoruz, ar'sızın her rengini, cins'ini gördük, tanıdık!
Bir toplum, bir topluluk, kendine olan "saygı"sını kaybeder ise ne olur, neler yaşanır!?
"Kendine Müslümanlık"a dayalı ise sistem, tablo ortada.
Nitekim...
Devlet'i ele geçiren irade, 2007'de terörist'le masa'ya oturup, vatanı koruyanları terörist diye yaftaladı, izledi, dinledi.
Bu adalet anlayışı tüm denge'leri ters yüz etti.
Ayak'lar baş, baş'lar ayak...
Türkiye hasta ve rahatsızlık derin'leşerek devam ediyor.
"İnme" iner mi sorusu yersiz, "inmiş".
Sistem "Felç" ve/veya çıkan çivi'lerden mülhem sistem "kaos değirmeni"ne su taşımaya devam ediyor.
"Herkes", tırnak içinde "toksik 1 oy" üzerinden piyasada değer gören "Herkes", sırtını bir yerlere dayamış, iş'ini yapmak varken, savsaklıyor ise...
Balık baş'tan kokar!
"Ekmeğimizin peşindeyiz"; kolpacının replik'i olmuş ise görüldüğü üzere iş'ine saygısı olmayan'ın, ne ekmek'ine, ne de vatan'ına saygısı olur.
Her şey siyasallaşmış ise bu kadar kolpacı'yı, bu kadar besleme'yi "sistem" taşımaz.
"Biz o 'Herkes' tanımı içinde değiliz" diyenler çıkabilir.
Yazı'da kastedilen, "toksik oy hesabı" üzerinden sistem'in içine iliştirilenler.
Bulaş'tan mülhem ilişik'ler.
Küçük ama "genel" hakkında fikir veren o kadar çok "nüans" var ki, yazmakla bitmez.
Şubat takvim'i kapsamında çekilen fotoğraf ortada.
Erdoğan'ı övmek ya da Erdoğan'ı eleştirmek üzerine kurulu düzen'de, nüans'lar hayat memat mesele.
Alçak adamın yükselmesi, maymunun ağaca tırmanmasına benzer; yukarı çıktıkça, kıçı daha çok gözükür.
Sebep?!
Bir gün 24 saat.
Günde 5 vakit ezan okunuyor.
Şöyle ki:
Allahu Ekber, Allahu Ekber
Allahu Ekber, Allahu Ekber
Eşhedü en lâ ilâhe illallah
Eşhedü en lâ ilâhe illallah
Eşhedü enne Muhammeden Resûlüllah
Eşhedü enne Muhammeden Resûlüllah
Hayya alessalâh
Hayya alessalâh
Hayya alelfelâh
Hayya alelfelâh
Allahu Ekber, Allahu Ekber
Lâ ilâhe illallah
Mealen, Türkçesi ile söyleyecek olursak:
Allah en büyüktür (dört defa söylenir).
Allah'tan başka ilâh olmadığına şehadet ederim(iki defa söylenir).
Muhammed'in, Allah'ın elçisi olduğuna şehadet ederim (iki defa söylenir).
Haydin namaza (iki defa söylenir).
Haydin kurtuluşa (iki defa söylenir).
Allah en büyüktür (iki defa söylenir).
Allah'tan başka ilâh yoktur (bir defa söylenir).
Günde beş defa bu sözler tekrarlanmasına rağmen İslam dünyası'nın acıklı hali ortada!
Sebep?!
Ezber.
Başka?!
Namaz'da, Oruç'ta, Hac'da, Kurban'da okunan dualar var.
Ölüler için dua olmasa da, fani'nin ardından söylenenler var, benzer mana.
Gani Müslümanlar öteki taraf'a, kefen'in cep'i olmasa da, mal varlıklarıyla, nakit'le, altın'la gideceklerine inandıklarından zekat'ı geçtik.
Bunca yakarı'ya rağmen neden Müslüman dünyası açmaz'da!?
Ya da şöyle soralım:
Günde beş vakit okunan ezan az geldi ise 12 vakit okutturulsa bir şey değişir mi?!
Aynı şarkı'yı defalarca dinler gibi dinlemek!
Devrimciler, Atatürkçüler farklı mı?!
Değil!
Onlar da ezberci.
Geçmişte üretilen ne varsa, aynen papağan gibi tekrar edip bugünkü sorunlara çözüm üretmeye çalışıyorlar.
Kullandıkları cep telefonları'nın şarj aletleri bile aynı değilken, hangi ezber?!
Hem de Gazi, hiçbir dogma'yı emanet bırakmamasına rağmen!
Zannediliyor ki, bu heykel'ler Atatürk döneminden kalma!
27 Mayıs.
Mustafa Kemal'in eseri "aydınlanmacı dünya"ya Türkiye'yi eklemlemek.
Laik, çağdaş, medeni dünya'ya.
Medeni devletler seviyesi aşmak!
Vatikan'daki rahibeler gibi örtünen kadın'a toplum içinde hak ettiği yeri vermek!
"Nutuk" o günkü mücadele'nin eseri.
Mustafa Kemal'in gözünden milli mücadele'nin anlatımı.
Fevzi Çakmak, İsmet İnönü, Kazım Karabekir'in de Nutuk'ları var, ek olarak okumak isteyenler için ya da cihat islamcıların saha elemanı Rıza Nur'un yazdıkları var; İsmet Paşa'nın Cumhurbaşkanlığı'na hazırlandığı süreç'te.
Kafa ezber'e ayarlı ise ne anlatsan boş.
Dön dolaş aynı tekrar!
Beş vakit ezan'da söylenenler "netice" üretmiş olsaydı hiç Türkiye bugünkü durum'unda olur muydu?!
Demem şu ki:
Taraf olmak başka şey, taraflı olmak başka!
Nüans?!
Kar fırtınası'na yakalanan İstanbul'da mobese'ye takılan İmamoğlu misali!?
Devletin güvenliği için dinleyip izlemek başka bir şey, muhaliflerini, rakiplerini sindirmek, özel hayatlarını deşifre edip, kamuoyu önünde küçük düşürmek için dinlemek kaydetmek sonra da deşifre etmek başka bir şey!
Amaç korkutmak ise İstiklal Marşı "Korkma" diye başlıyor.
Cüret ettirmemek esas ise "Son Cüret" kapsamında, Atatürk Türkiye'sini ters ayak'a almaya çalışan baş'lar A'dan Z'ye ortada.
Beyan esas, itimat kontrol'e mani değil!
FETÖ?!
Vatikan Diyalog Takkeli Gülen'in müritleri.
Allah'a da şirk koşmuşlar, peygamber'i de yok saymışlar.
Bu nasıl müslümanlık?!
Bunu benim burada söylememe gerek var mı?!
Günde beş defa vaaz edilen "dua" ortadayken, herhangi bir müslüman çıkıp soramaz mıydı?!
Ya da Arapçası ile birlikte Türkçesi söylense fayda sağlar mı, burada Çince yazmadığımıza göre.
Allah'ın dil'i her daim "sade"yken, nedir bu gösteriş ve/veya ağdalı ya da anlaşılmaz dil?!
Arapça, Farsça bilmeyeni Alamut'tan içeri almıyorlar mı?!
Allah ile kul arasına bu dil'le girenler, İslam'a hizmet etmiyor ise şeytan'ın değirmenine su taşıyor ise...
Ticaret ayrı müslümanlık ayrı ve/veya siyaset ayrı müslümanlık ayrı diye diye bu nokta'ya gelinmedi mi?!
Kazanan kim, şeytan'ı sevindiren kim?!
Yaradan boş yere en büyük affeden benim dememiş!
Neticede insan "kusurlu" bir "canlı" türü.
Mükemmel değil.
Kibir ile mükemmellik'i karıştırmamak gerekir, biri ilahi diğeri şeytani!
İnsan çok kolay kandırılabiliyor ise "mülahazat hanesi" kanmamak için hep açık kalmalı!
Sebep?!
Nefsinden, hayallerinden, zayıf noktalarından, altın'a olan zaaf'tan vb.
Beşerdir şaşar ise "Dost kazık'" her daim olacak!
Ezcümle:
Türkiye'nin "Demokrasi" değil "İmamokrasi" ile yönetildiği bir dönemde, BOP'a muhalif olmak, AKP'ye muhalif olmak demek, aynı zamanda varlığı ispat edilemeyen, tamamıyla uyduruk bir terör örgütüne üye olmak manasına mı gelmektedir?!
Asıl cevabı aranması gerekli soru bu olmalı!
Bu kapsamda bir başka soru şu:
Eylem’e dönüşmeyen "fikir/beyan" suç mudur?!
Şiddet içeren söz’ler eylem’e girer ise politikacılar’ın beyan’larını nereye koyacağız?!
"Siyasal İslamcı" mahalle’ye de belki bir gün "mertlik" gelecek ama ne zaman!?
Sabah’ları kapı’yı çalan sütçü ise sorun yok, polis ise diye başlayan cümle’de anlatıldığı gibi 'alacakaranlık kuşağı'nın içinden geçiyoruz!
Demem o ki:
"Leb" demeden leblebi!
Arif'e tarif gerekmez!
Kamuoyunu yönlendirenleri yönlendiren arazide yazıp çiziyoruz!
Lafın tamamı ancak Gülen'cilere söylenir!
Demem şu ki:
Her şey o kadar açık ki.
Şeffaf ihanet?!
İhanet eden ne adına ihanet ettiğini biliyor.
Kimin eli kimin cebinde sorusu kapsamında "iyot" gibi açıkta kalınan zamanlar!
Kimse, benim nefsim falancadan daha üstün diyemez, anında ters yüz olabilir.
Bu noktada önemli olan hatadan ders alıp, doğru yol'da ilerlemek.
Peki yanlış'tan doğru'ya nasıl çıkılır?!
Misal, 2007 öncesinde yaşananlar.
2007 öncesinde ulusalcılar, laik'ler, Atatürkçüler neden Erdoğan'la sert polemik yaşadı, ortada!
Bir taraf; "cihad islam" üzerinden Türkiye'yi dönüştüreceğim diyordu, diğer taraf ise Gazi'nin emanet'i korumak için ayaklanıyordu.
Her iki taraf da, arka plan'larla ilgili değildi, enerji bazlı oyun'un dışında bir maraz var zannediliyordu.
Cihad Alaman İslam.
Sebep?!
Erdoğan'ın hırpalanmasını istiyorlardı ama oyun'dan düşmesini istemiyorlardı, çünkü alınması gereken mesafe vardı.
Kazan & Kazan üzerinden Türkiye'nin taşınmazları yağmalandı.
Şimdi bunu dert eden var mı?!
Yok.
2007'de Cumhuriyet Mitingleri sonrasında ne oldu?!
ABD, Avrupa, NATO'yu kontrol eden, yönlendiren irade, aldı Erdoğan'ı Soçi üzerinden Rusya'ya doğru sürükledi.
Silivri güncesi.
Bugün FETÖ operasyonu için söylenen ne varsa o gün Ergenekoncular için söylendi.
Psikolojik harekat.
"Sen Ergenekoncu musun, ne işin var o adamın yanında ya da bunu Ergenekoncular söylüyorlar, dikkat et seni de içeri almasınlar."
"Ağırlaştırılmış müebbet".
Vb.
Daha dün gibi taze yaşananlar.
Şimdi eski tanıdıklar, FETÖ kantar'ında!
Ergenekon'dan sıyrılanı Gülen'e yapıştırdılar.
Atatürkçüler o günkü, 2007'deki mayın'ı görebildiler mi?!
Hayır.
Güç zehirlenmesi!
Bilinç yarılması!
Her zincir en zayıf halkası kadar güçlü ise Eruygur, Bir, Doğan, Örnek vb.
Nasılsa Batı yanımızda diklenmesi!
Hangi Batı yanımızda?!
Allah'la aldattılar, Atatürk'le aldattılar, istihbarat savaşları kapsamında, NATO, CIA, AB, 2007 sonrasında Rusya, Çin vb üzerinden aldattılar, ne var ki, dön dolaş aynı hikaye.
Allah'ın verdiği akıl galip gelip, "ortak akıl"üzerinden çözüm/sulh mü üretilecek yoksa yeni kazan kazan'lar üzerinden Türkiye parçalatılacak mı?!
Doğru soru:
Hangi çıkar'la?!
Cüneyt Şaşmaz

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum