KİRLETİLEN MASALLAR

 

Sizce masal nedir?” sorusuna çoğu kişinin aklına, “halkın yarattığı, ağızdan ağıza, kuşaktan kuşağa sürüp gelen, çoğunlukla olağanüstü durum ve olayları yine olağanüstü kahramanlara bağlayarak anlatan, çoğunlukla anonim olan ve içinde öğretiler barındıran halk hikâyeleri” şeklindeki gibi benzeri tanımlar gelecektir.

Yavrularımız kainata gözlerini açtıkları andan itibaren, dünyalarını önce sevgi dolu ninniler, sonrasında ise masallar süsler.
Neden mi?
Çünkü hiçbir masal korkutucu öğeler barındırmaz.
Çünkü hiçbir masal kötü sonla bitmez ve her masal adeta bir ders niteliğinde, bir ana fikir barındırır(dı).
Dede Korkut’tan tutun da Andersen ve Grimm Kardeşlere kadar pek çok klasikleşmiş masalı çoğu küçüğümüz heyecanla, büyük bir keyif ve merak ile dinler, uykuya dalardı.
Bu ülkede bir nesil de Adile Naşit’in “kuzucuklarına seslenerek TRT’de anlattığı masalları ile büyüdü.
Di”li geçmiş zaman kullanıyor olmama dikkatinizi çekmek istiyorum!
Neden mi?
Çünkü masallarımız kirlendi!

Hadi bir örnek hatırlayalım:
2016 yılında, Oscar Brenifier ve İsabelle Millon imzalı “Nasreddin Hoca ile Düşünmeyi Öğrenmek” adlı bir kitap öğretmenler tarafından tavsiye edilmişti.  
İlk etapta kitabın adı kulağa ne kadar hoş geliyor değil mi?
Kitabın arka kapağında “çocuklara Nasreddin Hoca fıkraları üzerine biraz daha düşünerek alt metinlerini okuma becerisi kazandırmanın ve derinlerde yatan felsefi kavramlarla tanıştırmayı amaçlandığı” yazıyordu.
Gerçek ise çok farklıydı!
İçeriğinde “çok eşliliği” çağdaş Türkiye'nin aile yapısına ve toplumsal değerlerine de aykırı bir biçimde sempatik gösterilmeye çalışılmıştı.
Kitaptaki öyküye göre Nasreddin Hoca, Leyla ve onun teyzesinin kızı Ceren isimli iki eşi olan biri olarak yansıtılıyor, Leyla ve Ceren de, kimi daha çok sevdiğini öğrenmeye çalışmak için Nasrettin Hoca'yı sıkıştıran ve bu sebeple sürekli birbirleriyle tartışan kadınlar olarak anlatılıyordu.
Kitaptaki öyküye ilişkin sorularda ise “Nasreddin Hoca iyi bir koca mıdır?”, “Nasreddin Hoca'nın verdiği cevap iki kadını da mutlu eder mi?”, “Nasreddin Hoca neyi ölçüt alarak iki eşi arasında seçim yapmaktadır?” gibi çocuklara asla sorulamayacak sualler yer alıyordu.
Yayıncısı tarafından “her yaş” grubuna hitap ettiği iddia edilen bu kitap, çeşitli okullarda 2. sınıftan 8. sınıfa dek tavsiye edilen okuma listeleri içerisinde yer almıştı.
Sormak istiyorum: “Hangimiz böyle bir Nasreddin Hoca ile büyüdük?

Bu gibi yayınlar unutturulmaya çalışılırken, çocuk kitabında “skandal tecavüz” başlığı ile karşılaştık ve “Arı Sanat Yayınevi” tarafından basılan bu kitabın yazanı “Musa Dinç” kendince “erdemli” bir davranış sergileyerek(!) özür dilemiş ve “beni tanıyan ve bilenler nasıl bir insan olduğumu herkes biliyor” diyor!

Ben o bilenlerden değildim ama şimdi bildim nasıl bir çocuk masalları yazarı(!) olduğunu.
Kitabın içeriği ise haddinden fazla mide bulandırıcı ve tecavüzü meşrulaştıran ifadeleri haberi atlamış olanlar için özellikle paylaşıyorum:
Kurnaz Tilki’nin aklından neler geçmiş acaba? Aklını tomografik süzgeçten geçirsek fena mı?
Boz Ayı’dan çok çektim, öyle bir şey başına getireyim ki ömrü boyunca unutmasın. En iyisi tecavüz! Namusunu beş paralık edeyim!
Japon yapıştırıcı ile yere yapıştırılmış gibi sıkışıp kalan Boz Ayı’nın son çırpınışları da yarar getirmemiş.
Boz Ayı’nın bakireliği son bulmuş.
Gerdekten çıkmış damat misali gibi, gerine gerine göğsünü kabartarak böğürtlenler çıkmış…
Bekâretim gitti, namusum beş paralık oldu! Hangi yüzle ayı âlemine çıkacağım(?) Damgayı yedim bir kere! Boz Ayı yerine Fahişe Boz Ayı derlerse, işte o zaman…

Musa Dinç, özrü geçtim de bunu yazdıran hangi sapık psikoloji, siz kendi çocuklarınıza bu kitabı hangi ahlak ve hangi olmayan vicdanla okuyorsunuz?
Okur musunuz?” diye sormuyorum bile!
Bu ifadeleri hicap duymadan kullanan biri okumak ve anlatmaktan da hicap duymaz!
Ya bu kitapları okutan öğretmenler?
Onların da mı yüzleri kızarmaz o küçücük öğrencilerine okurken, okuturken, okuttukları bu rezillikler hakkında sorular sorarken?

Bu hastalıklı zihniyet ile böyle sapkın kitapları kaleme alanlar bir yana yukarıda sadece iki örneğini verdiğim cinsiyetçi öğeleri destekleyen bu ve benzeri kitaplar nasıl bir denetimden geçiyor?

Konu gerçekten çok vahim!
Kimlerin niçin bu masal ve öyküleri öğrencilerin taze dimağlarına ısrarla yerleştirmeye çalıştığını anlamak mümkün değil!

Millî Eğitim Bakanlığı yalnızca bünyesindeki ders kitaplarının onayını vermediğini ve medyaya yansıyan söz konusu içeriğin, “hikaye kitabı” kategorisinde olduğunu açıklamış.
Bu açıklama siz okurları tatmin etti mi?
Bu açıklama miniklerini okula gönderecek olan velilerin yüreğine su serpebildi mi?
Milli Eğitim Bakanlığının denetiminde değil ise, her fikrin sansüre uğradığı bu ülkede bu türdeki kitapların basımına ve okutulmasına –kimsenin sesi çıkmadığı sürece- hangi merci izin vermektedir?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.