Sadullah Özcan

Sadullah Özcan

Algı savaşları

Öyle görülüyor ki hem dünyada hem de Türkiye’de müthiş algı savaşları yaşanıyor. Bir taraftan salgın saldırısı ve yeniden artan korona virüs vakaları, diğer taraftan kaldığı yerden devam eden bölgesel ve küresel çıkar savaşları dünyada daha farklı mücadele alanlarını doğuruyor. 

ABD başta olmak üzere birçok ülkede girilen seçim atmosferi ise iç siyasi mücadeleleri de zirve noktasına getirdi. Bu iç mücadelelerin etkilerinin zaman zaman başka ülkelere de sirayet ettiğini, benzeri kargaşa ve tartışmalara neden olduğunu da görüyoruz.

ABD’de Demokratların Başkan adayı Biden’in Türkiye iç siyasetine yönelik sözleri geçte olsa ortaya çıkışı ile bu tür mücadelelerin en son örneğini görmüş olduk. Biz bu müdahaleyi ABD veya bir başka ülkelerin veya küresel güç odaklarının hangi yollarla gerçekleştirdiğini biliyoruz.  

Bir taraftan küresel güç odakları bir taraftan ülkelerin çıkarları bir başka devleti istediği yönde etkilemek için çalışır. Farklı yöntemler kullanırlar. Ekonomik, siyasi, kültürel yöntemler de dahildir bunlara. En çokta kullanılan yöntem toplumsal algıya hakim olmaktır. 

Bunun için devletlerin, ülkelerin toplumsal yapılarını sürekli analiz etme, toplumsal psikolojiyi bilmek yeterli değildir. Bunlara nüfuz etmekte gerekir.

Bu nedenle devletler hem bireysel açıdan biyografik istihbarata hem de toplumların etnik, kültürel, sosyal yaşam hassasiyetlerine yönelik çalışmalar yaparlar. Hatta bu açıdan yönlendirmeler için birbirleri içinde etki ajanları kullanırlar. 

Dünyada yaşanan iç etkiler ve dış etkilerden kaynaklanan algılar Türkiye’de de son yıllarda çok fazla görüldüğünü söylemek gerekir. Biz bunlara algı savaşları diyoruz. Askeri alanda bunun bir bölümüne psikolojik savaş teknikleri denir. 

Algı savaşlarının en önemli özelliği aklın ve mantığın tatile çıkarılarak toplumların duygusal, hissi yönlerine hitap edilmesidir. Bu nedenle toplumun karşılıklı hassasiyetleri kaşınır. İnsanlar kültürel, sosyal ve etnik yönleri ile güncel yaşam gündemlerini yakından etkileyen yönlerine hitap edilir. 

Bu açıdan dini, siyasi ve ideolojik bloklaşmalar algı savaşlarında en önemli potansiyel kaynaklardır.

Türkiye’nin bugünlerde çok ciddi algı savaşlarının içinde bulunduğunu söyleyebiliriz. Bunun son örneklerini Karadeniz’de doğalgaz bulunduğunun açıklanması ile görüyoruz. Aslında ülkede herkesin ve herkesimin böyle bir buluş dolayısıyla sevinmesi gerekir. Fakatlar, amalar sonrası oluşan durum gösteriyor ki durum öyle olmuyor. 

İşte bu noktada hem siyasi gelecek kaygıları, hem iç dengeler hem de uluslararası yapıların devreye girerek ülke için faydalı gelişmeleri sulandırmaya çalıştıklarını görüyoruz. Bu aşamada mesela ABD Dışişleri eski bakanı Madeleine Albright’ın kurduğu ve Ankara’da da bir temsilcisinin olduğunu bildiğim fonlarla irtibatlı bazı siyasilerin Karadeniz Doğalgazı konusunda sarf ettiği sözleri herkes garipsedi ama nedenini anlayamadı.

Giresun’daki sel felaketi sonrası Diyanet İşleri Başkanı’nın kıyafeti üzerine başlatılan tartışmalar normal mi sanki? Sosyal medyada veya televizyonlarda kendisinin dahi inanmadığı tiyatro oynar gibi rol kesenleri anlamak için önce algı savaşlarını bilmek gerek. 

Diğer taraftan görev alanına girmediği halde siyasi hedefleri nedeniyle gelişmeleri kendisine mal etme gayretine girenlerde daha farklı algı savaşı verdiğini unutmamak gerekir. 

Türkiye bugünlerde her açıdan algı savaşlarının ortasında kalmıştır. Bu aşamada bloklaşmalar artacak, ülke için toplum için faydalı hiçbir konuyu gerçek manada tartışma imkânı bulamayacağız. Konular bundan böyle ya siyasileştirilecek, ya şahsileştirilecektir. 

Bu nedenle aklı-selim ile hareket etmeye ihtiyaç vardır. 

Cuma’nın hayrı üzerinize olsun

Önceki ve Sonraki Yazılar