Kerime Yıldız

Kerime Yıldız

Ebubekir Sifil ve Mehmet Boynukalın'a Arzederim: Musalladan Evvel Sedyeye Uzanmak da Var

Yalova’yı çok severim. Emeklilikte yerleşmek istediğim şehirdi. Olmadı. Komşu şehir İzmit’e yerleştim.

On gün evvel gece yarısı, bizim kediyi korkutan kara bir kediyi kovmak için bahçe duvarına çıktım. Geriye atlayınca korkunç bir ağrıyla yere yığıldım. Hatırı sayılır derecede akan kanı hissettiğimde bayılmamak için direnerek kendimi mutfağa atabildim. “Yetişin!” dediğimi hatırlıyorum.

İlk önce en yakın özel hastane.. İlk müdahaleden sonra, “Doğru Umuttepe’ye!” dediler. Bahçe kenarındaki tele takılmışım meğer. Koltuk altımı yırtarak kesmiş. Hissettiğim acı buymuş.

Kısa bir süre sonra Kocaeli Üniversitesi Umuttepe Kampüsü Âcil Servisi’ndeydik. Bir yandan beni sakinleştirdiler bir yandan muâyene ettiler. İlk sonuç: Hayâtî tehlike yok. Saatler süren tetkiklerden sonra, “Damarlarda sıkıntı yok, dikelim” dediler.  İki intörnün eline kaldım. Lokal anestezi yapılınca rahatladım. Hem sohbet ettik hem dikiş attılar. Daha doğrusu, biri attı; diğeri, yardım etti.

Dikiş atanın adı, Devrim. Tokatlı. Adını âilesi koymuş. “Sizinkiler solaçık galiba?” dedim. “Öyle.” dedi.

“Ben de sağaçık! Hadi bakalım, göreceğim o dikişleri!”

Gülüştük. Laf lafı açtı. Yalova Fen Lisesi mezunuymuş. Halil Serkan Öz’ü sordum. “Matematik öğretmenimdi.” dedi.

Halil S. Öz, 2015 yılında Yalova Vâlisinin derse girip, anarşik bulduğu için öğrencileri önünde hakâret ettiği matematik öğretmeni. Çok üzülmüş, daha sonra bir eylem esnâsında kalp krizi geçirip vefat etmişti. Vâliye çok kızmıştım. “Pek Sayın Vâlim!” diye bir yazı kaleme almış; Halil Öz’ün öğrencilerine tavsiye ettiği yazarları görünce öğrencilerinin ne kadar şanslı olduğunu ifâde etmiştim. Allah muhâfaza, vâliye methiyeler düzüp; öğretmene, “Senin yetiştirdiğin öğrenciden ne hayır gelir?” diyebilirdim.

Dünya ne küçük! Ankara’da yaşarken Yalova’da vefat eden bir öğretmen hakkında yazı yazıp savun. Yıllar sonra İzmit’e git ve âcil serviste, doktor olmuş öğrencisinin eline düş!

Devrim’in sorgusu bitince diğer arkadaşın ifâdesini aldım. Adı Mâhir’miş. Mâhir, Mardinli ve Kürt. Kulağında da küpe var.

Gülesim geldi. Ülkücü yazar, Devrim ve Mâhir isminde solcu doktorların elinde.

Dikiş dedim ama neredeyse küçük bir ameliyat oldum. Devrim ve Mâhir, işleri bittiğinde kan ter içinde kalmışlardı. Nasıl bir dikkat ve özenle işlerini yaptılar anlatamam. Nitekim daha sonra pansuman için gittiğim hemşire, “Kim dikiş attı? Çok iyi olmuş.” dedi.

Yalova Üniversitesi İslâmî İlimler Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Ebubekir Sifil’in, bir hafta evvel DİB’na ne teklif ettiğini, bilmeyenler için hatırlatayım:

“Başta Yılmaz Özdil ve Cüneyt Akman olmak üzere dinî sembol ve değerlerle, duâyla, namazla... alay edenler, kim olurlarsa olsunlar, öldüklerinde cesetleri câmilerimize sokulmasın, cenâze namazları kılınmasın!”

Daha sonra Ayasofya İmamı Mehmet Boynukalın, Sifil’e destek verdi.

Dilerim, Ebubekir Sifil ve Mehmet Boynukalın, musalladan evvel sedyeye uzanmazlar! Kimin kimin eline düşeceğini, Allah bilir. Kendi mantıklarında doktorların eline düşerlerse Allah yardımcıları olsun!

Ben de Yılmaz Özdil’in fikir ve söylemlerine karşıyım. Eleştirdiğim de oluyor. Nâmuslu gazetecilik efelenmelerine inandığım falan da yok. Fakat akademisyen de imam da devlet memurudur. Bir devlet memurunun, bir devlet kurumuna böyle bir çağrı yapması, hukuka aykırıdır.

Ayrıca Ebubekir Sifil ve Mehmet Boynukalın’ın, Müslümanların inanç ve değerlerini hafife alanları taşlama konusunda samimi olmalarını beklerim. Eğer “bakara makara” veya “Hırsızlık, yolsuzluk değildir” diyenlere sustularsa bir zahmet, ebediyyen sussunlar!

 

DÜZ PROFESÖR KRİZİ

Zaman zaman bâzı profesörler, “Şimdi bu da nereden çıktı?” dedirten çıkışlar yapıyorlar. Hoca olduklarını unutup, akıl mantık tutulması yaşıyorlar.

Meselâ, geçen sene Sakarya Üniversitesi’nden olan Prof. Dr. Bünyamin Bezci, İBB Meclisi’nde, “Uyuşturucuyla Mücâdele Komisyonu” kurulması hakkında verilen teklifin AK Parti ve MHP’li üyelerin oylarıyla reddedilmesini, Ahaber ekranında şöyle savunmuştu:

“Bu mesele, bence basit bir ihtiyaç değil. Çok ciddi bir zihniyet farkı var. Şunu fark etmiyor CHP zihniyeti. Çıplak gerçeklik, politik kolektivizm tamam doğru ama uyuşturucu dediğiniz zaman teşvik ediyorsunuz, mücâdele etmiyorsunuz.”

CHP’li İBB’nin uyuşturcuyla mücâdele etmediğini, karpuz kabuğunu akla getirdiğini iddiâ eden Bezci, TBMM’nde Uyuşturucuyla Mücâdele Komisyonu olduğunu unutmuş; “Ne çekti de böyle konuşuyor?” dedirtmişti.

Bezci ile aynı üniversiteden Ebubekir Sofuoğlu’nun, geçtiğimiz hafta sarf ettiği fuhuşla ilgili sözlerini bir akademisyene sordum. “Beni rektör yapın demek istiyor.” dedi. Bilemem. Ben, dekanlık düşünmüştüm.

Bu çeşit profesörler, belli ki “düz profesör krizi”ne yakalanmışlar. Bir akademisyen anlatmıştı. Kendisi gibi profesör arkadaşıyla karşılaşınca hatırını sormuş. Arkadaşı, boynunu bükerek, “Hiiiç, böyle düz profesör kaldım.” demiş.

Düz profesör krizine girenler, iktidarın hoşuna giden açıklamalar yaparak kurtuluşa ermek istiyorlar. Eh, arada iş kazâları oluyor.

………….

Not: Bu vesileyle başta Devrim ve Mâhir olmak üzere hemşire Erkan Bey’e, “Nasıl oldu?” diye sorulunca, “Kedimize yardım ederken..” dediğimde gülümseyerek, “Benim de iki köpeğim var.” diyen doktor hanıma, ızdırabdan, “Elime sıkacak bir şey verin!” deyince “Elimi sıkın” deyip bütün gücüyle elimi sıkarak beni güldüren intörne, adlarını bilemediğim uzman doktorlara ve şüpheli görüntümle mecbûren alâkadâr olan polis memurlarına teşekkürden âciz olduğumu ifâde etmek istiyorum.

musalla.png

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.