YURDA DÖNEN FATİH SULTAN MEHMET’İNTABLOSUNUN TÜRKİYE TANITIMINA KATKISI…

YURDA DÖNEN FATİH SULTAN MEHMET’İNTABLOSUNUN TÜRKİYE TANITIMINA KATKISI…

YURDA DÖNEN FATİH SULTAN MEHMET’İNTABLOSUNUN TÜRKİYE TANITIMINA KATKISI…

Fatih Sultan Mehmet’in İtalyan ressam Gentile Bellini tarafından yapılan ve 1479 yılında yapıldığı düşünülen üçüncü portresi, Londra’da Christie’s Müzayede Salonu tarafından gerçekleşen bir açık artırmada İstanbul Büyük Şehir Belediyesi (İBB) tarafından satın alındı.

İBB tarafından yapılan açıklamaya göre kısa bir süre içerisinde hızlıca gerçekleştirilen çabalarla satın alınması sağlanan tablonun çoğunlukla fiyatı üzerinden “iyi oldu”, “zamansız oldu” “ne gereği vardı” gibi olumlu ve olumsuz yorumlar yapılmaya devam edilirken, aslında konunun ülke tanıtımı açısından ele alınmasının oldukça gerekli olduğunu düşünüyorum…

Fatih Sultan Mehmet’in bir Osmanlı Padişahı olarak portresini yaptırması tarihi açıdan değerlendirildiğinde, ne kadar girişimci ve ileri görüşlü olduğunun bir yansımasıdır. Öte yandan Gentile Bellini’yi tablolarını resmetmesi için seçerken testlere tabi tutması da konuya ne derece önem verdiğinin bir göstergesidir. Bu iki gösterge bile, İstanbul’un Fatih Sultan Mehmet tarafından fethedilmesinin bir tesadüf olmadığını, çok özel bir şahsiyetin çok özel düşünce sistemleriyle tarihe yön verdiğini belirtmektedir. Fatih Sultan Mehmet’in 1479 yılında konuya verdiği önemin derecesi bu tabloların Türkiye’de ve İstanbul’da sergilenmesi gereğinin önemini de belirlemektedir. Bellini tarafından yapılan Fatih Sultan Mehmet’in diğer portrelerinden birisi Boston’da diğeri ise Londra’daki müzelerde sergilenmektedir. Sanat eserlerinin koleksiyonerler tarafından menşe ülkelerinin dışında sergilenerek dünya kültürüne katkıda bulunması alışılmış bir durudur ancak, dünya tarihinde bir çağın kapanıp yeni bir çağın açılmasını sağlayan bir olayın kahramanının tablosunun yüzyıllar sonra ülkesine dönmesinin sağlanması da ülkemiz kültürel mirasına sahip çıkması açısından son derece gurur verici bir çabadır.

Konuyu ülke tanıtımı açısından ele aldığımızda öncelikle ülkelerin tanıtımları konusunun “ülke/kent pazarlaması ya da destinasyon pazarlaması” kısıtlılığıyla değerlendirilemeyecek kadar geniş bir alana yayılmış iletişimleri gerektirdiğini söylemeliyiz. Ülkelerin tanıtımı, yalnızca bir turizm konusu olmayıp, ekonomik, siyasal, kültürel ve sosyal gelişmelerle komplike şekilde ilerleyen, tarih ve geleneklerin ikonlaşmasıyla sürdürülebilirliği sağlanan, çok yönlü ve pozitif iletişim çabalarını içerir. Bu çabalarda medyanın rolü çok önemli olmakla birlikte, aslında ülkenin her bir vatandaşı ülke tanıtımının unsurudur, ülkeyle ilgili her türlü olgu bir tanıtım mesajıdır.

Ülke tanıtımında uluslararası halkla ilişkiler çabalarının her türlü uygulama alanı devreye girer. Diplomasi başta olmak üzere yarışmalar, kültürel ve tarihi kutlamalar, uluslararası spor ya da sanat alanındaki başarılar, coğrafi güzellikler, kültürel özellikler, insan ve doğaya karşı geliştirilen sürdürülebilir her türlü korumacı davranışlar, pozitif aktivist çabalar gibi saymakla bitmeyecek pek çok uygulama, planlı ve doğru zamanlama ile bir tanıtım unsuruna dönüşebilmektedir. Herhangi bir ülkenin uluslararası arenadaki itibarı ile elde edilen herhangi bir uluslararası gündem yaratacak başarı karşılıklı olarak birbirleriyle etkileşim içerisinde olan olaylardır. Örneğin Cumhuriyetimizin ilk yıllarında Keriman Halis’in Dünya Güzeli seçilmesi de tesadüf değildir, Sertap Erener’in Eurovision Şarkı Yarışmasında birinci olması da…

Fatih Sultan Mehmet’in tablosunun açık artırmaya sunulduğu Christie’s Müzayedeleri dünyanın tüm medya kuruluşları tarafından takip edilen sanat eserleri alım-satım merkezlerinden birisidir.Tüm dünyanın gözü-kulağı bu müzayede salonunda olup bitenlerle bir şekilde ilgilidir. Bu ilginin Fatih Sultan Mehmet tablosunun Türkiye’ye kazandırılması şeklinde yönlendirilmesi oldukça önemli bir fırsatın değerlendirilmesi niteliğindedir.Bu açıdan baktığımızda, en basit açıklamasıyla Fatih Sultan Mehmet’in tablosunun Türkiye tarafından satın alınması oldukça önemli bir haber olarak dünya gündeminde olumlu bir imaj yaratmıştır.

Ülke tanıtımının çok kompleks ve birbirini etkileyen dinamiklere sahip olması gerçeği bilinmekle beraber, ne yazık ki ülkemiz uzun yıllar boyunca Türkiye tanıtımını turizm tanıtımı ile eş konumda değerlendiren çalışmalar yapmıştır. Turizm sezonundaki reklam kampanyalarının veya uluslararası turizm fuarlarına katılarak kampanya yürütmenin turizmin patlamasında yeterli olacağı görüşü hâkim olmuştur. Ancak ülke tanıtım ne yazık ki sadece dönemsel kampanya ya da reklam çalışmalarıyla kısıtlı kalamayacak denli kapsamlıdır. Ülke tanıtımı ve ülke imajı gerçekte ülkenin itibar yönetimi çalışmalarının bir parçasıdır. Çünkü ülke ne kadar itibarına sahip çıkıp, bu yönde sağlam bir duruş sergilerse o derece karakterli bir algı ile bir çekicilik kazanır. Bu temel itibar platformu turizme yönelik reklamlarla zenginleştirilip soslanarak, gizemli, neşeli, sağlıklı, güvenli, ekonomik vb. gibi eklentilerle turizm mesajları oluşturulmalıdır.  Daha basit bir ifadeyle, ülke itibarını oluşturan temel değerlerin üzerine kurulu turizm kampanyaları yapılmalıdır.  İşte bahsettiğim itibarlı ve kararlı duruş temelinde “kültürüne sahip çıkmak” da önemli bir pozitif algı oluşturma eksenidir. Fatih Sultan Mehmet’in tablosunun yurda dönmesi, kültürüne sahip çıkan bir Türkiye’nin itibarını sağlamlaştıran platformunun izdüşümüdür.

Ülkelerin turizm tanıtımı ve turizm halkla ilişkiler çalışmalarının oturtulacağı temel platform ya da itibar değeri de dikkatlice seçilmeli ve planlanmalıdır. Bu planlamaların yanı sıra zamanın yeniliklerine ayak uydurması gereken ancak temelde belli başlı mottolarla yürütülen çalışmalar olmalıdır. Çünkü değişken mesajlar ülke algısını da sürekli değiştireceği için kalıcı bir ülke imajı ve algısı oluşturmak mümkün olmayabilir. Örneğin daima söylediğim gibi, İngiltere on yıllar boyunca ülkesinin tanıtımını sarışın şipşirin bir kız çocuğuna eğilip onunla konuşan kafasında kocaman püsküllü şapkası bulunan bir kraliyet askerinin kartpostalı ile yapmıştır! ABD, neredeyse yüz yıldır-şu anda gerçek olup olmadığı tartışmalı da olsa- “adalete önem veren özgürlükler ülkesi” algısını Hollywood filmlerindeki uzun ve detaylı “jürili mahkeme salonu” sahneleriyle yaratmıştır! Bu örneklerde dikkat edilecek unsur farklı uygulamalarla sürekli olarak aynı mesajın verilmesidir.

Yukarıda da dediğim gibi Türkiye’nin turizm tanıtımı çabalarında uzun yıllar boyunca sezona dayalı, kısa dönemli ve değişken mesajlı stratejilerle yapılmıştır. Ancak yakın tarihlerde, Turizm Bakanlığının 2014 yılında gerçekleştirdiği konkur ile “home of” konseptinin sürdürüldüğü tanıtım çalışmaları ortak mesaj yaratmak açısından oldukça dikkat çeken bir çalışma olduğunu söylemem gerek. Bu kampanya hızlı ve etkili bir giriş yapmakla beraber zaman içerisinde eriyen frekansları ve “home of” temeline çok fazla unsurun eklenmesi nedeniyle ortak algı yaratmakta bence biraz yavaş kalmıştır.   Yine de turizmde de uzun soluklu mesaj stratejisi yaklaşımının olması gerektiğinin anlaşılması açısından çok önemli bir çalışmadır.

Bunlarla birlikte, turizm tanıtımı konusunda da yalnızca reklam kullanılmamaktadır, turizme yönelik halkla ilişkiler çalışmaları da yapılmaktadır. Örneğin Mısır’ın tanıtımına ilişkin yapılan sistemli çalışmalar unutulmaz bir turizme yönelik halkla ilişkiler kampanyasıdır. Ramses kitapların yayına çıkması ile nerdeyse eş zamanlı Mumya serisi sinema filmleri sayesinde bugün Mısır, birçok olumsuzluklarına rağmen turizm alanında sıçrama yapmış ve dünyanın önemli turizm ülkelerinden birisi olmuştur.

Türkiye, geçen uzun yıllar süresince uluslararası arenada tanıtım çalışmaları açısından çok fazla fırsatların kaçırıldığı, uluslararası ülke tanıtımı gündemlerinden habersiz şekilde yaşayan bir ülke olmuştur. Bu bakımdan, bu kez bir müzayedenin duyulmasıyla Fatih Sultan Mehmet’in tablosunun ülkemize geri getirilmesinin sağlanması sevindirici bir durumdur. Dolayısıyla müzayedeye verilen ücret veya zamanlaması konusunda tartışmak ülkemize bir katkı sağlamayacaktır. Asıl odaklanmamız gereken unsur, Türkiye imajına olumlu katkı sağlayacak, uluslararası medyada pozitif şekilde yer almamızı sağlayacak, ülke itibarını pekiştirecek konuların giderek artması yönünde olmalıdır.

Bu arada, söz konusu tablonun Türkiye’ye kazandırılması çok daha önemli olmasının yanı sıra, İBB tarafından satın alınması İBB’ye de oldukça itibar kazandırmıştır.

Sözün özü, ülke itibarının korunması ve desteklenmesi ile tanıtımının yapılması bu derece uzun soluklu ve stratejik bir çalışma iken, tüm kurum ve kuruluşlarımızca, Türkiye’nin itibar algısını güçlendirmek ve uluslararası tanıtımını yapmak için proaktif veya reaktif yaklaşımlarla her türlü olasılığı değerlendirmek hem bir görev hem bir ödev hem de bir sorumluluk olarak daima gündemimizde olmalıdır. Kimi zamana bir tablo, bir film, bir yarışma, bir uluslararası anlaşma olabileceği gibi, kimi zaman bir kahramanlık hikayesi, bir sosyal sorumluluk kampanyası ya da bir geleneğin veya yemeğin tanıtılması da bu çalışmalarda yer alabilir. Önemli olan hepimizin itibar algısı ve tanıtım yönlü düşünceler geliştirip, bu düşünce sistemimizi daima uyanık tutmamızdır…

Yurt dışında bulunan daha pek çok kültürel şaheserlerimizin yurda döneceği güzel günler dileklerimle…

Gündemden dikkatimi çekenler…

  • 27 Temmuz 2020 Cumartesi günü yapılan YKS Sınavında Mabel Matiz’in bir şarkı sözü sınav sorusu oldu. Mabel Matiz’in “Fırtınalar” şarkısında geçen bir cümle “gözümün gördüğü, göğsümün bildiği ile bir değil” cümlesinde anlatılmak istenen nedir?” şeklinde soru haline getirilmiş. Güncel, gençlerin popüler müzik olarak dinlediği bir şarkının sınav sorusu olması bence ilerici bir adım. Kelime anlamlarını artık gündelik hayatta hiç kullanmadığımız için anlayamadığımız birçok Arapça-Farsça söz ve deyimlerden oluşan soruların yanında ya da yerine bir de böyle popüler kültürden soru olması bence çok isabetli! Bu soru ile ilgili pek çok olumlu-olumsuz yorum yapıldı ve medyada da haber oldu. Ancak benim en çok dikkatimi çeken konu ise Mabel Matiz’in sosyal medya üzerinden yaptığı konu ile ilgili açıklama oldu. Mabel Matiz’in gençlere açıkladığı “iç sesinizi dinleyin ve bu hayat sizin” ana fikrindeki mesajı, şarkı sözlerinin soru olarak sorulmasının nedenini de güçlü bir şekilde bizlere gösteriyor.
  • Amerika’da George Floyd’un öldürülmesiyle başlayan ırk ayrımcılığına tepkiler bitmiyor ve çeşitli platformları etkileyerek devam ediyor. Son olarak büyük markaların, ayrımcı ve nefret söylemi kullanması nedeniyle Facebook’a reklam vermeyeceklerini açıklaması konuyu daha farklı boyutlara çekmiş görünüyor. Procter and Gamble, Unilever ve son olarak Coca-Cola da Facebook’u protesto ettiler. Markaların da eli tıpkı tüketiciler gibi güçlü aslında! Tüketiciler nasıl markaların uygun olmayan söylem ya da tavırlarını o markayı satın almayarak tepki gösterip bir şekilde protesto edip doğru yöne çekmeye çalışıyorlarsa, reklam veren firmalar ellerindeki reklam verme gücüyle aynı şekilde tepki gösteriyorlar! Sonuçta her şey daha adil, eşit ve güvenli bir dünya için doğruları göstermek ve uygulatmak için…veküresel markaların da bu yönde çabalamaya devam etmeleri güzel bir gelişme…
  • Yemeksepetinin “Banabi”uygulamasının#ŞımartBeniBanabi tagiyle yayınladığı kampanyasının Safiye Soyman- Faik Öztürk ikilisi ile gerçekleştirilen reklamına ilişkin çoğu iletişimci olan yakın çevremden çok farklı görüşler almaktayım. Bir kısmı reklamı çarpıcı ve dikkat çekici bulurken, bir kısmı da yapay ve zorlama bir içerikte olduğu görüşünü ileri sürüyorlar. Aslında reklam “absürt” reklam çeşidi olarak, biraz da insanları irite etmek, şaşırtmak ya da biraz sinir etmek üzerine kurulu bir stratejide. Uzun zamandır bu derece dikkat çeken absürt bir reklam olmamıştı! Tribal Worldwide İstanbul ekibi alkışı hak ediyor!..
  • Koton son günlerde Covid-19 Pandemisi ile ilgili güzel bir sosyal sorumluluk çalışmasını gerçekleştiriyor. Çocuk müşterilerine ve hedef kitlesine hijyen ile ilgili bilgi vermek ve farkındalık yaratmak için mağazalarına yerleştirdiği dezenfektan robot ‘Tonton Koton’ çocuklarla sohbet ederek bilgiler aktarıyor. İlgi çekici, eğlenceli ve içerisinde bilgi barındıran bir çalışma… Çocuklar daha ne ister? Bir de Tonton Koton figürlü bir bilgi formu ve obje ile destekleniyorsa çok daha mükemmel olacaktır…Tebrikler Koton…

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Önceki ve Sonraki Haberler