Prof. Dr. Anıl Çeçen

Prof. Dr. Anıl Çeçen

Türkiye'nin Bölgesel Güvenliği -1-

Türkiye Cumhuriyeti  , dünyanın  orta bölgelerinde yer alan bir merkezi devlettir . Jeopolitik kitaplarındaki açıklamalara göre , yeryüzü karalarının tam  ortalarında  bulunan  merkezi bölgenin  tam ortasında yer alan bir  konuma sahip olan Türk devleti ,bu hali ile merkeze yakın olan ve merkezin içerisinde yer alan çeşitli bölgeler ile  hem komşuluk hem de  bağlantı ilişkilerine doğal olarak sahip bulunmaktadır . Türkiye’nin harita üzerindeki konumu  siyasal coğrafya bilgileri çerçevesinde  ele alınırsa ,bu devletin çevresinde yer alan bölgeler ile ilgili olarak çeşitli sorunlara sahip bulunduğu görülmektedir . Bu nedenle , Türk devletinin genel olarak güvenlik sorunu  ele alınırken , önceliğin  merkezi bölgeler ile olan bağlantılara  yer  verilmesi gerekli görünmektedir . Türkiye kendisini çevreleyen bölgelere açılırken ya da bu bölgelerden gelen gelişmelere sahne olurken ,yerel tehditlerden kaynaklanan  genel anlamda bir bölgesel  güvenlik sorunu ile karşı karşıya bulunmaktadır . Bölgeler harita üzerinde sahip oldukları konumları doğrultusunda  farklı yaklaşımların  öne çıkmasına aracı olurlarken , bunların bir bütünsellik içerisinde  daha ağırlıklı bir  güvenlik  sorunu  paketinin gündeme gelmesine de  öncülük yapabilmektedirler .

                Türkiye gibi bir  merkezi  ülkenin  karşı karşıya kaldığı bölgesel sorunlar üzerinde dururken  ,bölge kavramının açıklığa kavuşturulması önem taşımaktadır . Bölgelerin harita üzerindeki konumlarının değerlendirmesi yapılırken  bölgelerin açıklamasını yapmak, ya da  durumlarını belirlemek için belirli bir sistematik çizgisinde konunun ele alınması gerekmektedir . Bölge kavramı ile neyin kast edildiği , bölgelerin küçük,orta ve de büyük gibi nitelemeler çerçevesinde ele alınmasıyla ortaya çıkan tabloda  , Türkiye tam  olarak  merkezde yer almaktadır. Ne gibi güvenlik sorunları ile karşı karşıya kalınacağının açıklığa kavuşması ile birlikte  , Türk devletinin de kendisini korumak üzere harekete geçerek gerekli olan önlemleri alacağı düşünülebilir . Bu doğrultuda Türkiye’yi çevreleyen büyük  komşu bölgelerin konumları ile , Türkiye’nin sınırları içerisinde yer alan küçük bölgelerin  ayrı ayrı ele alınarak değerlendirmeleri daha gerçekçi ya da real politik bir yaklaşım  olmaktadır . Dünyanın jeopolitik merkezini çevreleyen bölgeler tek tek ele alındıkları zaman kendi konumları açısından  belirli yaklaşımlara konu olabilecekleri gibi  , çevreledikleri merkezi bölgede yer alan  Türk devletinin  harita üzerindeki gerçek konumunun belirlenmesi açısından da , farklı boyutlar kazanarak  yapılan  tanım denemelerinin  açıklık kazanmasına da  katkı sağlamaktadırlar . Konu jeopolitik biliminin sınırları ötesinde ele alındığı zaman  tarihsel gelişmelerden alınacak örnekler de  , ülkeler ve devletlerin güvenlik sorunlarının belirlenmesinde  yardımcı  olabilmektedirler .

                 Genel olarak her devlet kendisini çevreleyen  dış  bölgeler ile  ve  kendi sınırları içerisinde yer alan  iç bölgeler arasında kalan kendine özgü bir siyasal konuma sahip bulunmaktadır . Devletlerin merkezleri açısından konu ele alındığı zaman , her devletin ülkesel   bütünlüğünü  ortaya çıkaran  milli birliği ile, çevresinde  yer alan komşu bölgeler ile olan  yakınlığı , hem tehdit analizlerinde hem de  güvenlik sorunlarına karşı geliştirilen  önlem paketlerinin oluşturulmasında  etkili kriterler olarak  öne çıkmaktadır . Türkiye  total bir güvenlik analizine konu olduğu aşamada , hem kendisini çevreleyen  büyük bölgelerin konumu ile, hem de kendi sınırları içerisinde yer alan ülkenin bir parçası durumunda olan  küçük bölgelerin  durumları ile yüz yüze gelmektedir . Büyüklük ve küçüklük ilişkileri  açısından önem kazanan bölgeler ülke ve devletlerin gelecekleri açısından  yönlendirici  etki sağlamaktadırlar.

                Dünya kıtaları üzerinde  belirli bir yere ülke olarak sahip olan devletler  hem kendilerini sınırların ötesinde çevreleyen büyük ve küçük bölgeler ile çevrili oldukları kadar  , kendilerini çevreleyen  sınırların içinde bulunan  çeşitli büyüklükteki  bölgelerin doğrudan ya da dolaylı etkilerinin baskısı altında  da  kalabilmektedirler. Her bölge doğal yapı olarak sahip olduğu özelliklerden ileri gelen farklı yansımaların  yönlendirmesi  altında olduğu gibi aynı zamanda diğer bölgelerden gelen  farklı koşulların gündeme getirdiği oluşumlar ve sorunlar ile de uğraşmak zorunda kalmaktadır . Yeryüzü kıtalarının bir parçası üzerinde yer alan çeşitli ülkeler  dünya haritalarının ortaya koyduğu jeopolitik konumların  yansıdığı yapılanmalar içerisinde  yönlenmek zorunda kalmaktadırlar . Bilim hayatının getirdiği veriler doğrultusunda  bölgeler ve ülkeler arasındaki ilişkiler ele alındığında  etki-tepki ilişkilerinin bu noktada fazlasıyla ortaya çıktığı ve gelişmeleri bu doğrultuda etkilediği açıkça görülmektedir . Coğrafya , jeopolitik , uluslararası ilişkiler ve siyaset bilimi gibi bilim dalları bölgeler ve ülkeler arasındaki ilişkileri her yönü ile ele alarak incelemekte ve bu gibi konularda devletlerin gerekli önlemleri almasına yardımcı olmaktadırlar .Bütün devletler iyi bir yönetim için  nasıl bir coğrafya içinde yer aldıklarını ve kendilerini içeriden ya da dışarıdan  kuşatan  çeşitli bölgelerin  ülke için ne gibi yansımalar yarattıklarını iyi bilmek durumundadırlar  .

                 Devletlerin güvenliği açısından ülkeleri  çevreleyen  iç ve dış bölgelerin  yarattığı sorunlar ve bunlar üzerinden gündeme getirdiği  tehditler devletlerin geleceği ve ülke yapılarının devamlılığı  açılarından son derece önem taşıyan konulardır . Bu açıdan  her devlet  kendi siyasal yapısını destekleyecek  önlemleri alırken , bölgelerin sahip olduğu koşulları dikkate alarak  hareket etmek  ve bu doğrultuda  siyasetler geliştirerek  , ülkenin ve toplumun  geleceğini  sağlam temeller üzerinde oluşturacak  ileri düzeyde bir kamu yönetimi düzeni  kurmak zorundadır . Her devlet , devletler arasındaki rekabet yarışında geri kalmamak için  kendi siyasal gerçekliği doğrultusunda  bir  yapılanmayı  böylesine bir önlem alıcı yaklaşım çerçevesinde  geliştirirken , benzeri tutumların diğer devletler üzerinden de  hazırlanarak uygulama alanına getirildiğini  iyi bilmek durumundadır . Her toplumsal  yapının güvenliği ancak  güçlü ve etkin bir kamu yönetimi ile  sağlanabilir . Devletler kamusal varlıklar olduğu için , sahip oldukları kamu düzenlerinin öncelikli olarak korunması ve zaman içerisinde de yeni ortaya çıkan koşullar dikkate alınarak  yenilenmesi ile  güvenlik sorunları  gerçekçi  çözümlere kavuşturulabilmektedir . Güvenlik alanı her geçen gün daha da genişleyerek  etkin bir konuma gelirken , ülkeler ve bölgeler  arası ilişkiler meselesi yeni boyutlar kazanmaktadır .

Önceki ve Sonraki Yazılar