Alp Kırıkkanat

Alp Kırıkkanat

Türkiye ve Libya Arasında İmzalanan Mutabakat Muhtırası

Türkiye ile Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti arasında, geçen hafta itibarıyla, Doğu Akdeniz’de deniz yetki alanlarının sınırlandırılması ve güvenlik ve askeri iş birliğinin genişletilmesine yönelik mutabakat muhtıraları imzalanmıştır. Söz konusu gelişmeye dair ayrıntılar henüz ortaya çıkmamış olsa da konuyla ilgili olarak, iki ülkenin:

- Deniz yetki alanlarının sınırlandırılmasını içeren ve uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarının muhafazasını hedefleyen, 
- Eğitim faaliyetleri ve her iki ülkenin Silahlı Kuvvetleri arasındaki bağların güçlendirilmesine yönelik güvenlik ve askeri iş birliği kapsamında mutabakat muhtıralarının imzalandığı açık kaynaklara yansımıştır.

Bahse konu muhtıralara, Yunanistan, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY), Mısır ve Libya Ulusal Ordusu tarafından hemen tepki gösterilmiştir.

Mutabakat Muhtırası imzaladığımız Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti, ülkenin batısını kontrol eden ve aynı zamanda Libya’nın BM nezdinde uluslararası alanda tanınan hükümeti. İtalya, Katar ve Türkiye tarafından açıktan destekleniyor. 

Diğer yandan ülkenin doğusunu kontrolünde bulunduran Kaddafi’nin eski subaylarından General Hafter’e bağlı Libya Ulusal Ordusu ise haziran ayında yaptığı açıklamada, Türkiye’yle tüm bağlarını kestiklerini ve Libya’ya girmeye çalışan tüm Türk uçak ve gemilerine “düşman” muamelesi yapacağını bildirmişti. Libya Ulusal Ordusu isimli oluşumu ise Rusya, Fransa, Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) gibi ülkeler destekliyor.
Her iki grup arasındaki çatışmalar da hız kesmeden devam etmektedir.

Ülkemizin özellikle Libya’yla birlikte karşılıklı kıyıları esas alarak, deniz yetki alanlarının sınırlandırılmasına yönelik bu ani politik hamlesi, Doğu Akdeniz’deki çıkarlarımız açısından oldukça önemli ve sonuca yönelik bir adım olarak görülmektedir. Bu mutabakat muhtırası her iki ülkenin, deniz alanlarının teyidi konusunda aynı fikirde olduklarını göstermektedir. Deniz yetki alanlarıyla ilgili olarak, iki ülke arasında bir mutabakat muhtırasının imzalanması; önümüzdeki dönemde bu konuda taraflarca bir antlaşmanın yapılabileceği ve Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) ilanının gündeme gelebileceği yönünde güçlü bir izlenim vermektedir. Diğer yandan söz konusu mutabakat, Türkiye’nin başta Kıbrıs adasının çevresi olmak üzere, Doğu Akdeniz’deki enerji odaklı faaliyetlerinin boş bir çaba olmadığının anlaşılması açısından; hiç kuşku yok ki ciddi ve önemli bir aşamadır. Ancak sonuç açısından, her iki ülkenin meclislerince onaylanmış bir antlaşmaya ihtiyacımız olduğunu ve bunun da bir miktar daha zaman alabileceğini söyleyebiliriz. Libya’daki iç istikrar, henüz tam olarak sağlanabilmiş değildir. Buna rağmen, mutabakatla gelinen nokta bize birçok opsiyon sağlayabilecek bir kısım önemli avantajları da beraberinde getirmektedir. 
Bütün bu olan bitenin anlaşılmasına katkı sağlamak maksadıyla; şu üç hususun da dikkate alınarak sabırlı ve temkinli olunmasının faydalı olacağını düşünüyorum. Birincisi, Hafter güçlerinin durumu ve etkinliği. İkincisi, Rusya’nın Hafter’e olan desteği. Üçüncüsü ise Libya’yla yapılan mutabakatın benzerlerinin Doğu Akdeniz’de diğer ülkelerle yapılması olasılığı.

Öncelikle, açık kaynaklara yansıyan ve Libya’daki kontrolün hangi güçlerde olduğuna dair, elbette teyide muhtaç, haritaya bir göz atalım. Aşağıda sunduğum haritada ve açık kaynaklarda yer alan benzerlerinde, Hafter’e bağlı güçlerin ülkenin doğusunu ve genelinde de yer yer olmak üzere, kırsalı kontrol altında tuttuğu görülmektedir. Diğer yandan Hafter, doğuda yer alan petrol sahaları ve tesislerinin çoğunu kontrol ediyor görünse de petrol gelirlerinin Trablus’taki merkez bankası tarafından idare edildiği iddialarını da unutmayalım. Hafter’in asıl hedefi Trablus olup, buranın ele geçirilmesi dengeleri değiştirebilecek bir duruma neden olabilecektir. Ancak, Hafter’in kumanda ettiği Libya Ulusal Ordusuna ait bilgilerin birçoğu yabancı kaynaklı olup, gerçeğinden daha farklı gösterilme ihtimali olabilecek bir nitelik de taşıyabilir. 

Ekim ayında, İtalya’nın BM’in tanıdığı ve bizim de desteklediğimiz Libya Ulusal Mutabakat Hükümetiyle göçmenler konusundaki anlaşmayı yenileyeceğini açıklaması ve Hafter’in son saldırılarının ulusal mutabakat tarafından püskürtülmesi; diğer aktörlerce, Hafter’le sonuç alınamayacağı yönünde bir ihtimali de ileriki dönemde gündeme getirebilir. Üstelik ülkemizin bu son diplomatik hamlesi, Ulusal Mutabakat Hükümetinin uluslararası ortamda daha geniş kapsamlı kabul görmesine de yardımcı olabilecek niteliktedir. 

Bu son mutabakat sonrasında, bir kısım aktörlerin Hafter’e yoğun bir destek sağlamaya yönelik faaliyetleriyle de karşılaşabiliriz. Bu aktörlerin başında, Rusya gelmektedir. 
 

ekran-alintisi-001.JPG

Kaynak: https://www.polgeonow.com/2019/11/libya-who-controls-what-current-situation.html 
(30 Kasım 2019)

Rusya’nın, özellikle bir Rus özel güvenlik şirketi üzerinden, Hafter güçlerine olan desteği dikkat çekmektedir. Rusya, bölge ülkelerine silah satışını artırmak ve petrol alanlarına sahiplenmek maksadının yanı sıra, NATO’ya bağlı bir kısım deniz unsurlarının uzun ve orta menzilli balistik füzelerle Akdeniz’den Rusya içlerine tehdit oluşturma ihtimaline karşı Suriye’den sonra Libya’da da konuşlanmayı hayati bir mesele olarak görüyor olabilir. Bir kısım açık kaynaklarda, söz konusu güvenlik şirketi mensubu Rus paralı askerlerin sayısının 1400 civarında olduğu ve 25 Rus pilotun da bölgeye getirilerek Hafter unsurlarına eğitim vermeye başlandığı ifade edilmektedir. Bazı ciddi açık kaynaklarda ise, Rus Sukhoi-22 tipi savaş uçaklarının Libya semalarında görev aldığı da iddia edilmektedir.
Başlangıçta Rusya’nın Çin’le birlikte bu bölgedeki ortak tavrı, çatışan her iki taraf arasında bir denge sağlanmasına yönelik olarak görülüyordu. Ancak, Hafter güçlerine artan Rus desteğinin tam olarak ne anlama geleceğinin önümüzdeki günlerde daha anlaşılabilir bir şekil alacağını düşünüyorum. Bu kapsamda; ABD’nin Libya’da çatışan her iki tarafla duruma göre değişen ilişkisi, bölgedeki Rus varlığının artma istidadına karşı, farklı bir boyuta dönüşebilir. Nitekim bu durum karşısında ABD’li yetkililer, çatışan her iki grubun yetkilileri ile temaslarını sıklaştırmaya başlamışlardır. Üstelik bölgede çatışan iki ana grubun haricinde, DAEŞ gibi çok sayıda terör örgütünün olduğu da bilinmektedir. Diğer yandan Çin’in, çatışan her iki ana unsurla da ticari anlamda faaliyetlerini sıklaştırdığı da dikkatlerden kaçmamaktadır. Ancak ABD, öncelikli olarak, Suriye’de olduğu gibi bu bölgede de özellikle Rus etkisinin artmasından endişe duymaktadır. Bu endişe sadece Libya’yı değil, Mısır’ı da kapsamaktadır. ABD’nin, Libya’nın doğu komşusu olan ve Hafter’i açıktan destekleyen Mısır’ı, kasım ayında, Rusya’dan silah alımı konusunda uyarması ve yaptırımlara tabi tutmakla tehdit etmesi; Doğu Akdeniz’de yeni ve farklı bir durumla karşı karşıya olabileceğimizin bir emaresi olarak da görülebilir. Yunan kamuoyunun, Türk-Libya yakınlaşmasına yönelik kızgınlığının yanı sıra, Mısır ve İsrail ile birlikte sahne aldıkları ‘‘Medusa’’ tiyatrosunun çok erken bitebileceği endişesi karşısında da hırçınlıklarını gizleyemedikleri görülmektedir.

Tam bu noktada, ülkemiz ile Libya arasında deniz yetki alanlarının sınırlandırılmasını içeren bu mutabakat; geleceğe matuf olası gelişmelerde, lehimize oluşabilecek fırsatların uluslararası hukuki alt yapısını tesis etmeye fayda sağlayacak nitelikte görülebilir.

Bu girişimin bir benzerinin, Suriye’yle de yapılması olasılığı kamuoyunda sıkça dillendirilmeye başlanmıştır. Umarım, deniz yetki alanlarının sınırlandırılmasına ilişkin olarak, Suriye’yle ve hatta Mısır’la benzeri bir mutabakata ve sonrasında bir antlaşmaya gidebiliriz. Ancak, şu an için Suriye’yle anlaşmak demek Rusya ile anlaşmak anlamına gelmektedir. Rusya’nın, Libya’yı Suriye denkleminde belirleyici faktörlerden biri olarak görmesi durumunda ve/veya Barış Pınarı Harekatının, kendi aleyhine tezahür edebilecek olası gelişmeleri karşısında; benzeri bir mutabakatın Suriye’yle yapılması, şimdilik, zor gözükmektedir. Nitekim Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Libya ile yapılan mutabakat sonrasında:

‘‘Şu anda bazı ülkelerle bilinen sebeplerden dolayı şimdi yapılması mümkün gözükmese de ileride bunlar da mümkün olabilir… Bundan sonra diğer ülkelerle zemin uygun oldukça bu tür görüşmeler yapmaya devam edeceğiz.’’ şeklinde bir açıklama yapmıştır. Bu açıklama, Suriye için olduğu gibi Mısır için de geçerlidir.
Diğer yandan, NATO’nun beyin ölümünün gerçekleştiği iddiasında bulunan Fransa, şimdiye kadar Hafter yanlısı bir tavır sergilemiştir. Ancak, Rusya’nın bu bölgede Hafter güçleri lehinde askeri faaliyetlerini artırması, Fransız Le Monde gazetesinde; Libya'daki savaşın, Akdeniz'in merkezindeki stratejik durumda bir değişime yol açabileceği yönünde yorumlar yapılmasına neden olmuştur. Fransa’nın tek başına, bu oyunu götürebilmesinin mümkün olamayacağını görmeye başladığını düşünüyorum.

Sonuç olarak ülkemizin, BM tarafından tanınan Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti ile özellikle deniz yetki alanlarının sınırlandırılmasına yönelik bir mutabakat muhtırasını imzalaması, yerinde ve zamanında olmuştur. Ancak bunun her iki tarafın meclislerinde onaylanmış bir antlaşmaya dönüşmesi biraz zaman alacaktır. Bu süre, Libya’nın iç istikrarına ve bu yöndeki gelişmelere bağlı kalabilir. İleriki bir zamanda aksi bir durum da olsa elde yazılı bir hukuki metnin olması elbette bir kazançtır. Bu gelişme bile, Yunanistan ve GKRY’nin paniklemesine yetmiştir. Bu yeni durum, East-Med projesine ve Doğu Akdeniz Gaz Forumuna uğraşılması gereken zor ve yeni bir gündem maddesi olarak yansıyacak ve farklı bir maliyet ortaya çıkaracaktır. ‘‘Medusa’’ dayanışmasının ve inandırıcılığının büyük bir yara aldığı kanaatindeyim. 

Kaynaklar:

‘‘Türkiye ve Libya Akdeniz’de Yetki Alanı Anlaşması İmzaladı’’ başlıklı haber, Amerika’nın Sesi, 28 Kasım 2019,
https://www.amerikaninsesi.com/a/t%C3%BCrkiye-ve-libya-akdeniz-de-yetki-alan%C4%B1-anla%C5%9Fmas%C4%B1-i%CC%87mzalad%C4%B1-/5185053.html (30 Kasım 2019)
Yaşar, Nebahat Tanrıverdi, ‘‘Libya Savaşında Son Durum ve Değişen Dengeler’’ başlıklı haber, Anadolu Ajansı, 07 Ekim 2019,
https://www.aa.com.tr/tr/analiz/libya-savasinda-son-durum-ve-degisen-dengeler/1604646  
(30 Ekim 2019)
‘‘Akdeniz’de Türk-Libya Kalkanı’’ başlıklı haber, Milliyet Gazetesi, 29 Kasım 2019,
https://www.milliyet.com.tr/siyaset/akdenizde-turk-libya-kalkani-6089734 
‘‘Rum medyasından Türkiye ile Libya mutabakat muhtırası manşeti: Ok yaydan çıktı’’ başlıklı haber, Hürriyet Gazetesi, 29 Kasım 2019, 
https://www.hurriyet.com.tr/dunya/rum-medyasindan-turkiye-ile-libya-mutabakat-muhtirasi-manseti-ok-yaydan-cikti-41385749 (30 Kasım 2019)
Tondo, Lorenzo, ‘‘Italy to renew anti-migration deal with Libya’’, The Guardian, 31 Ekim 2019,
https://www.theguardian.com/world/2019/oct/31/italy-to-renew-anti-migration-deal-with-libya 
Hearst, David, ‘‘Libya: Putin’in gizli ordusunun yeni cephesi’’, Mepanews, 18 Kasım 2019,
https://www.mepanews.com/libya-putinin-gizli-ordusunun-yeni-cephesi-13553yy.htm (30 Kasım 2019)
Enes, Mustapha Dalaa, ‘‘Libya'daki çatışma soğuk savaşı anımsatıyor’’, Anadolu Ajansı, 29 Kasım 2019, https://www.aa.com.tr/tr/dunya/libya-abd-rusya-cekismesinin-yeni-sahasi-oldu-/1658912 
(30 Kasım 2019)
Ramani, Samuel, ‘‘Outsiders’ Battle to Rebuild Libya Is Fueling the Civil War There’’, Foreign Policy, 22 Ağustos 2019, https://foreignpolicy.com/2019/08/22/outsiders-battle-to-rebuild-libya-is-fueling-the-civil-war-there/ (30 Kasım 2019)
‘‘US: Egypt Could Face Sanctions Over Russia Warplanes’’, NY Times, 18 Kasım 2019,
https://www.nytimes.com/aponline/2019/11/18/world/middleeast/ap-ml-egypt-sanctions.html 
(30 Kasım 2019)
Mcleary, Paul, ‘‘US Threatens Egypt With Sanctions For Russian Arms Deals’’, Breaking Defence, 19 Kasım 2019, https://breakingdefense.com/2019/11/us-threatens-egypt-with-sanctions-for-russian-arms-deals/ (30 Kasım 2019)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.