Alp Kırıkkanat

Alp Kırıkkanat

Savarona

 

Büyük Atatürk’ün sadece 54 gün kalabildiği Savarona yatı, Türkiye’ye 01 Haziran 1938 tarihinde gelerek, Dolmabahçe önüne demirlemiştirSavarona, Ata’sının bir emaneti gibi görülmesinin yanı sıra, millet nazarında farklı ve özel bir yere sahip olmakla birlikte, aynı zamanda Türk denizciliğinin de bir simgesi olmuştur. O dönem hastalığı iyice ilerlemiş olan Atatürk, yata ilk avdet ettiğinde, çevresindekilere: 

 

“Ne olurdu bu gemi elimize birkaç sene evvel geçmiş olsaydı” demiştir. Ancak, bu yatta daha uzun süre kalabilmesine, maalesef ömrü vefa etmemiştir. 

 

Açık kaynaklarda 2019’un ortalarında Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na devredildiği belirtilen Savarona’nın; şu sıralarda, Pendik’te bulunan İstanbul Tersanesi Komutanlığı’nda bakım ve onarıma alındığı ifade edilmektedir. Ne yalan söyleyeyim; bu habere sevinmemek mümkün değil. Her ne kadar geçmişte çok büyük hatalar yapılmış olsa da teknenin en iyi korunabileceği ve muhafaza edilebileceği yere geldiğini düşünüyorum. Tersanedeki bakım onarım faaliyeti sonrası Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’nın bu yatı ne şekilde tasarrufunda bulunduracağı ya da yeniden başka bir kuruma devredilip edilmeyeceği de ayrı bir merak konusu. Tabi, bu kadar yıl içerisinde yatın geçirdiği talihsiz olaylar hepimizi derinden üzmüştür. Birçok defa kurumlar arasında el değiştirmiştir. Hatırlamak istemediğimiz ilgisizlik, sabotaj ve kriminal içerikli hadiseler ile gemi orijinaline uymayan bir kısım tadilat girişimlerinin bir daha yaşanmamak üzere geride kalmasını ümit ediyorum.    

 

Ancak açık kaynaklarda, yatın gövdesinde çatlaklar bulunduğu ve aylık bakım masrafının 50 bin TL olduğu yönünde bilgiler yer almaktadır.  

 

Çatlakların mahiyeti konusunda elimizde açık bir bilgi yok. Gövdedeki çatlakların, perçinli dış kaplamada mıpostalarda mı, su kesimi üstü ya da altında mı olduğu ve çatlakların yoğunluğu gibi teknik ayrıntılar; belki de yatın gelecekteki durumu ile ilgili olarak bir neticeye varılmasına esas teşkil edecektir. Ana makine ve diğer sistemlerinin durumuyla ilgili olarak da ayrıntılı açık bir bilgi yok. Bu konularda tersanede özel bir ekibin görevlendirildiği belirtilmektedir. 

 

Böyle bir tarihi yat için sadece bakım masrafının aylık 50 bin TL olması ilk bakışta yüksek bir meblağ olarak sayılabilir. Karşılığında halihazırda elde ettiği önemli bir geliri de yok. Üstelik aylık bu çaptaki bir bakım masrafı, medyaya yansıyan gövde çatlaklarının yanı sıra, geminin ciddi müzmin materyal sorunlarının da olabileceğini işaret edebilir. Ancak diğer yandan, su üzerinde mütemadiyen korozyona tabi olan teknenin, sürekli temiz ve güzel gözükmesi için yapılan harcamaların ayrıntılarını da görmek gerekir. Bu açıdan bakıldığında ise bahse konu bu masrafın normal olabileceği değerlendirilebilir. Bu konudan ayrı olarak, başka bir kısım alanlarda hangi kaynakların nerelere aktarıldığı yönünde iddialar içeren medya bilgileri dikkate alındığında ise, bu 50 bin TL’lik aylık bakım masrafının devede kulak kalabileceği de düşünülebilir. Ancak biz yine de gerçekçi olabilmek için meseleye doğru bir maliyet-müessiriyet açısından bakmak zorundayız. 

 

Bu tarz tarihi önemi olan gemilerin, başka ülkelerdeki işletme modelleri açısından bakım ve onarım örneklerinin incelenmesi gerektiği kanaatindeyim. Tarihi önemi olan böyle gemiler, diğer ülkelerde genellikle müze olarak kullanılıyorlar. Fiziki özellik ya da tarihsel önem açısından Savarona’yla bire bir aynısı ya da bir benzeri olmasa da bir fikir oluşturmak kapsamındaaçık kaynaklardan bulabildiğim iki ilginç örneği vermek istiyorum.  

 

Birincisi, İngilizlerin milli kahramanlarından biri olan Amiral Nelson’ın 1805’deki Trafalgar savaşında sancak gemisi olarak bizatihi içinde yer aldığı kalyon tipi HMS Victory gemisi. Bu gemi, 1920’de restore edilmek üzere kuru havuza alınmıştır. Gemi, 1928’de müze olarak halkın ziyaretine açılmıştır. Bu gemiyi halen Portsmouth Deniz Üssünde görmeniz mümkün. 2011 yılı sonunda İngiliz basınında çıkan bir haberde, 69 metre boyundaki bu geminin 5 yıllık bakımı için 16 milyon sterlinlik bir anlaşma yapıldığı açıklanmıştı. Yani 2012-2016 yılları arasında her bir yıl için 3,2 milyon sterlin harcanmış. Bugünkü kurla (1 sterlin 7,12 TL) hesap edildiğinde; yıllık 22 milyon 784 bin TL ediyor. Bu da ay bazında yaklaşık 1,9 milyon TL eder. Tabi bu gemi ahşap ve dönemi itibarıyla dizel makine ve elektrik kullanımı da bulunmamaktadırAydınlatma ve sunum maksatlarıyla belki bir jeneratörle desteklense de fazla bir yakıt harcaması yok, suyla teması yok. Bir kuru havuzda neşrediliyor. Bütün bunlara rağmen çelik gövdeli Savarona’ya göre aylık 38 kat fazla bir bakım maliyeti ortaya çıkıyor. Bunun böyle olması normal. Çünkü, ahşap materyalin kuru bir havuzda da olsa sıcaklık, nem, yağmur ve diğer doğal meteorolojik faktörlerden ötürü korunması daha farklı ve pahalı teknikler gerektirebilir. Diğer yandan, geminin içi tamamen orijinal olup, 18. ve 19. yüzyıla ait olan silah, malzeme, ekipman ve eşyaların korunması ve bunların periyodik restorasyonu harcamanın fazla olmasına katkı sağlayabilirBununla birlikteSavarona’nın yarısı kadar büyüklükteki Victory’nin masraflarının bir hayırsever vakıf tarafından karşılandığı belirtilmektedir. Bakım için anlaşma yapılan alt yüklenici firmanın ise tanınmış savunma şirketi BAE Systems olduğu ifade ediliyor. Ancak fiziki güvenliği İngiliz Deniz Kuvvetleri tarafından sağlanıyor. Bu geminin yıllık ziyaretçi sayısının 350 binin üzerinde olduğu ifade ediliyor. 

 

Diğer bir örnek ise, ABD'nin ilk Başkanı George Washington'ın talimatıyla Boston'da inşa edilen ve 1797'den günümüze kadar dünyanın yüzen en eski harp gemisi olarak bilinen USS Constitution62 metre boyundaki bu gemi de uzun yıllardır müze olarak kullanılıyor. Ancak kuru bir havuzda değil, limanda yüzer halde sergileniyor. ABD’nin milli sembollerinden biri olan bu ahşap yelkenli gemi, en son 2 yıllık restorasyon sonucu 2017’de yeniden ziyarete açıldı. Bu 2 yıllık bakım ve onarımı içeren restorasyonda 12 milyon dolar para harcandığı ifade ediliyor. Bugünkü kurla (1 dolar 5,78 TL) 69 milyon 360 bin TL. Sadece restorasyon süresince harcanan para aylık 2,9 milyon TL ediyor. Bu geminin yıllık ziyaretçi sayısı ise 300 binin üzerinde. 

 

Netice itibarıyla verdiğim bu iki örnekten anlaşılacağı üzere, bir kısım ülkelerin; tarihlerinde simge haline gelmiş olan gemileri için, eski de olsa orijinalliklerini korumak ve yeni nesillere o tarihi havayı kısmen canlı şekilde aktarmak adına, bakım ve onarım masraflarından çekinmediklerini görebiliyoruz. Bu tip gemilerin, devletlerin birer prestij abidesi olarak sergilendiğini de unutmamız gerekir. Masrafların sadece bunlarla kalmayacağını da tahmin edebilirsiniz. Yavuz, Nusret ve benzerlerini maalesef gerektiği gibi koruyamadık. Atatürk’ün İstanbul’a demirleyen işgal deniz gücüne yönelik olarak, ‘‘Geldikleri gibi giderler’’ sözünü söyleyerek üzerinde meydan okuduğu Kartal istim botunu ise son anda fark edebildikBu kapsamda; ona yaşattığımız her türlü vefasızlığa rağmen, kısmen de olsa orijinalliğini korumaya çalışan yüzer tarihi varlığımız Savarona’ya sahip çıkmak hepimizin görevi olmalıdır.  

 

136 metre boyundaki 1931 yılı yapımı Savaronason döneme kadar bir program dahilinde seyrüseferde bulunan bir gemiydi. Ana makinalara, jeneratörlere, seyir ve iletişim sistemlerine sahip. Limanda da olsanız birçok gideri olur. Sadece bakım masrafı aylık 50 bin TL olduğuna göre; yakıt, su, elektrik, seyir, limanpersonel, güvenlik ve Atatürk’e ait elde kalan özel eşyaların korunmasına dair masraflar gibi konuları da dikkate aldığımızda diğer masraflarla birlikte aylık toplam masrafın çok daha fazla olabileceği aşikardır. Yüzen ancak fazla seyir yapmayan bir gemi için bu masraflar, fazla bir gider olarak sayılabilir. Ancak, yabancı örnekleri mukayese ettiğimizde, bu harcama giderlerinin çok fazla olmadığını görebiliriz. Elbette her geminin işletme maliyeti farklıdır. Ancak Savarona örneğinde arzu edilen gelirin olmaması, gideri ön plana çıkarmaktadır.  

 

O takdirdeörneğin, biz Savarona’yı müze haline getirirsek aylık masraf bu kadar sorun olur mu? Büyük ihtimalle, şu andakinden fazla da olsabakım da dahil olmak üzere toplam aylık masrafın karşılanabileceği kanaatindeyim. Biliyorum, belki çok iyimser bir tahmin olarak düşünülebilir ancak, örneğin 25 TL’lik giriş ücretiyle ayda en az 2 bin kişinin ziyaretinin sağlanması durumunda bile aylık 50 bin TL’lik bakım giderinin çıkartılabileceği düşünülebilir. Geminin olduğu yerde katodik korunması ile güverte ve iç mahal bakımı sağlansa da elbette periyodik olarak havuz ve uzun süreli bakım onarıma ihtiyaç duyulacağı da dikkate alınmalıdır. Savarona’nın müze olması konusu, bir kısım meslek büyüklerimiz tarafından da birçok defa gündeme getirilmişti. Atatürk’ün yadigarı olan bu yatın, kapsamlı bir onarım sonrasında, özellikle İstanbul Boğazı’nda tahsis edilecek uygun bir rıhtımda yüzer halde sergilenmesinin anlamlı olacağını düşünüyorumSadece müze olması yeterli olur mu? Türkiye Cumhuriyeti devletinin prestiji açısından da meseleye bakacak olursak, Cumhurbaşkanlığı/Devlet Yatı kapsamında, gerektiğinde seyir yapabilecek imkân ve kabiliyete haiz yüzer bir milli müze olmasının en iyi çözüm olacağı kanaatindeyim. Bunun, hepimizin gönlünden geçen bir istek olduğuna inanıyorum.  

 

Diğer yandan, cumhuriyetin ilk yıllarındaki denizcilik gücümüzün yeniden toparlanması sürecinden günümüze kadar olan dönemde, bu güzel beyaz teknenin milli sembollerimizden biri haline geldiğini kimse inkâr edemez. Bu tip milli sembollerin yaşatılması konusunda, elbette ki konuya bakış açınız da önem arz eder. Kimi zaman bazı çevrelerin, bu yatın sanki Atatürk’ün şahsi zevki için alınmış olduğu yönünde kasıtlı tefrikaları ve nifakları olsa da teknenin alınma maksadının gerçekte bambaşka olduğunu düşünüyorum. Ata’nın denizci vizyonu, ona hakaret edenlerin anlayabilecekleri bir konu değildir. O, tekrar doğrusunu hatırlatalım, muasır, yani çağdaş medeniyet seviyesinin üstüne çıkabilmenin çarelerini aramıştır. O çarelerden biri de ki bugün de geçerlidir; Türk denizcilik gücünün gelişimidir. Onun vizyonu kapsamında o dönem için denizcilik gücümüzün gelişmesi açısından yapılanları anlayamayanlar, onun bu yatı neden istediğini de elbette kavrayamazlar.     

Atatürk’ün sözlerinin tekrar edilmesinden rahatsız olanlara inat; onun 01 Kasım 1937 tarihinde TBMM Üçüncü Yasama Yılı Açılış Konuşması esnasında ortaya koyduğu denizcilik vizyonunu en iyi anlatan sözünü yeniden hatırlatarak yazımı sonlandırmak istiyorum: 

 

‘‘…En güzel coğrafi vaziyette ve üç tarafı denizle çevrili olan Türkiye; endüstrisi, ticareti ve sporu ile, en ileri denizci millet yetiştirmek kabiliyetindedir. Bu kabiliyetten istifadeyi bilmeliyiz; denizciliği, Türkün büyük ülküsü olarak düşünmeli ve onu az zamanda başarmalıyız...’’  

 

Nokta.   

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Kaynaklar: 

(10 Eylül 2019) 

https://www.dzkk.tsk.tr/icerik.php?icerik_id=446&dil=1  (10 Eylül 2019) 

Gürdeniz, Cem, Emekli Amiral, ‘‘Savarona Müze Olmalı’’ haberi, Cumhuriyet Gazetesi, 25 Kasım 2018, http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/1150828/Savarona_muze_olmali.html  

(10 Eylül 2019) 

(10 Eylül 2019) 

(10 Eylül 2019) 

https://www.tbmm.gov.tr/tarihce/ataturk_konusma/5d3yy.htm (10 Eylül 2019)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum