Alp Kırıkkanat

Alp Kırıkkanat

RAND Raporu

                ABD’deki RAND Corporation isimli bir düşünce kuruluşunun ‘‘Türkiye’nin Milliyetçi Rotası: ABD-Türkiye Stratejik İlişkileri ve ABD Ordusu Açısından Sonuçları’’ başlıklı raporu, kamuoyunda epeyce bir yankı buldu. Rapor, stratejik bir bilgi üretimi yaklaşımında hazırlanmış olmakla birlikte, ülkemizle ilgili farklı ancak tartışmalı bir kısım senaryo ve çözümleri sunmaya çalışıyor. Genel olarak bir hipotez, eldeki bilgilerle çelişmiyorsa; bunu gerçekmiş gibi algılattırmak kolay olabilir. Hâlbuki kesin bilgi kanıt gerektirir. Tutarlılık ise, tek başına yeterli değildir. Delillere dayalı olayların oluş biçimiyle ilgili ihtimaller arasındaki denge, bize olabilirliği gösterir. Dolayısıyla bahse konu bu rapor, Amerikalıların kendileri açısından tutarlı bir dille yazılmış olabilir. ABD’nin bilinen stratejik hedeflerine uygun ifadeler mevcut. Ancak, bir kısım değerlendirmeler kehanet düzeyinde kalmış. Örneğin, sözde yeni bir darbe girişimi gibi. Diğer bazı bilgiler ise tarihi ve kültürel bilgi eksikliklerini açıkça ortaya koyuyor. Örneğin, FETÖ elebaşının sufi İslami hareketin lideri ve bir sufi imam olarak tanımlanması gibi. Özellikle bu tanım üzerinde biraz çalışmaları lazım. Diğer yandan ele aldıkları meselede, sadece kendi görmek istedikleri şekle uygun sonuçları ortaya koyacak bazı tek taraflı bilgileri kullandıkları görülüyor. Hal böyle olunca, siyasi şekillendirmeye katkı sunacak bir kısım neticeleri hedeflediklerini düşündüren bir rapor ortaya çıkıyor. Ülkemizde, dışarıda hazırlanmış bu ve benzeri raporların ya da Batılı birinin verdiği sıradan bir demecin çok dikkate alındığı bir gerçek. Arkamızı dönelim demiyorum ancak çok ciddiye almak da doğru değil. Kimi zaman, bu konuda maalesef ölçüyü kaçırabiliyoruz da…

            Ben bu raporu, Amerikalıların kendileri açısından bir hasar tespit raporu olarak görüyorum.  Kurgulanan kumpas davalar, iftiralar ve kamu sistemine verdikleri zarar ile darbe girişiminin başarısızlığı sonrasında; yeniden bir durum tespiti ve bundan sonrası için neler olabileceğinin tahmini yönünde bir girişim diye düşünülebilir.

            Raporu kaleme alan on kişilik ekibin başındaki Stephen J. Flanagan’ın gazeteci Sayın Cansu Çamlıbel’e verdiği bir röportaj, geçtiğimiz günlerde medyada yer aldı. Flanagan, raporun en çok tepki alan sözde darbe girişimi iddiasıyla ilgili olarak; Amerikalı yetkililerin yanı sıra TSK’yı yakından izleyen bazı gözlemciler ile görüştüklerini, başkalarının izlenimlerine bağlı olarak konuyu yazdıklarını ve görüştükleri hiçbir yetkilinin ‘‘yeni bir darbe girişimi olabilir’’ demediğini ifade ediyor. Ancak gözlemcilerin bazılarının ordu içinde süregelen huzursuzluğa dikkat çekmesi nedeniyle, kendilerinin de bu ihtimalin dışlanmaması gerektiğini düşündüklerini belirtmektedir. Başta da söylediğim gibi kanıt gerektiren iddialarınızı, sıkıştığınızda, o onu dedi bu bunu dedi şekline getirirseniz; söyledikleriniz ancak kehanet boyutunda kalır. Dedikoduyla iş yapılmayacağını bilecek kadar tecrübeli olmaları gerekirdi.

            Bahse konu röportajda Flanagan; hiçbir kuruma bağlı olmadıklarını ve entelektüel sermayelerinin editoryal bağımsızlıktan geçtiğini ifade etmektedir.

Entelektüel sermaye kavramının birçok tanımı mevcut. Örneğin bu kavram, işletmeye pazarda rekabet avantajı sağlayan, çalışanların bildiği her şey olarak açıklanabiliyor. O takdirde, raporu hazırlayan on kişinin konuya dair bildiği her şey bu raporda olduğu gibiyse; bilmedikleri ve/veya bilmek istemedikleri daha çok şeyin olduğunu söyleyebiliriz. Bunu da editoryal bir bağımsızlıkla yaptıklarına göre ‘‘atış serbest’’ kuralına ya da müşterisinin ‘‘paşa gönlü’’ne göre bu raporun hazırlandığı düşünülebilir. Bunu bir karalama ya da saygısızlık anlamında söylemiyorum. Meseleleri kasta varabilecek ölçüde, sadece siyah ve beyaz olarak ele alırsanız; geleceğiniz nokta gerçeklikten uzak olur.

            Bir kısım bilimsel yayınlarda, entelektüel sermayenin; insan, yapısal ve müşteri sermayesi faktörlerinden meydana geldiği açıklanmaktadır. Her birini dengede götürmek epeyce zor bir iş. Siz, müttefik olduğunuz bir ülkenin altını oymakla görevlendirdiğiniz bir yıkıcı faaliyet örgütünün başı olan kişiyi, sufi hareketin lideri olarak tanımladığınızda; insan sermayenizin kalitesiyle birlikte, müşteri portföyünüzü de çok açık etmiş olursunuz.

            RAND’ın bu durumu, entelektüel uğraşın RANT amaçlı bir profesyonelliğe dönüştüğünde; çalışmanın bağımsızlığını yitirdiği ve zor soruları sorma ve cevaplama gücünü kaybettiği tezinin tipik bir örneğini teşkil etmektedir. Bu nedenle, istenilen cevapların alınabileceği kaynakları seçmek ya da doğruları veren bir kısım kaynaklar olsa bile bunu eğip bükerek, şekillendirmeye müsait hale getirmek; müşteri memnuniyeti için zorunlu görülmüş olabilir.

            Bu tip raporlarda tarafgirlik, önüne geçilemeyen bir hastalık gibidir. Yanlılık, kimi kaynaklarda; ilginin kontrol edilemeyen bir biçimi olarak tanımlanmaktadır. Bu sorunu çözebilmenin tek yolu; dürüst olmaktır.

            Elbette, ülkemizi ilgilendiren ve hepimizi endişelendiren birçok iç ve dış olaylara muhatap oluyoruz. Başta ekonomi, terör, hukuk, adalet gibi birçok sorunumuz olduğu bir gerçek. Doğal olarak, demokratik teamül ve kurallar içerisinde bu sıkıntılarımızı aşmanın yollarını arıyoruz. Ancak dışarıdan birilerinin de darbe öcüsünü yeniden hortlatıp, ülke yönetimine nasıl müdahil olunabileceğiyle ilgili alternatif senaryolar üreterek, Türk siyasetini tasarlama hevesi içinde oldukları anlaşılıyor. Bu maksatla, şimdiye kadar darbe girişimi dahil, siyasi ve ekonomik bütün yolları denediler. Tek endişem, Libya, Doğu Akdeniz, Suriye ve Irak’a kadar askeri faaliyetlerimizin olduğu coğrafya içinde beklenmedik olumsuz bir sürprizle karşılaşmaktır. İdlib’de meydana gelen olaylar, bu tip ihtimallerin habercisi olabilir. Bu nedenle kendi politikalarımızda, doğru, gerçekçi, gücümüzle orantılı ve önceliği diplomasiye vermek suretiyle hareket etmemizde fayda olduğunu düşünüyorum.

            Netice itibarıyla, kutuplaşmayı sağlayan söylem ve hareketlerden uzak durup, gerçekçi politikalarla kendimizi sağlam tuttuğumuzda; kerameti kendinden menkul RAND raporundaki senaryoların hiçbir önemi ve etkisinin olamayacağını düşünüyorum.

Onlara biraz ev ödevi (homework) verelim mi? ABD’nin kendi içindeki sorunlara ait RAND’ın inceleyeceği birçok konu var. Biraz uğraşsınlar. Mesela, ABD’de bir askeri darbe olasılığı var mı? Bu sorumu epeyce fantastik bulabilirsiniz. Ancak, hemen ‘‘olmaz’’ demeyin bence. Hatta, bu konuda sufi olarak gördükleri, ancak gerçekte bu konunun uzmanı olan kişilerden görüş de alabilirler. 1964 yapımı ‘‘Seven Days in May’’ ve 1996 yapımı ‘‘The Rock’’ filmleri, güncelle birlikte böyle bir ihtimali akıllara getiren yapıtlardır. Savunma harcamalarındaki kesintilere ait tartışmalar, vazgeçilen savunma projeleri, erkenden hizmet dışına çıkarılan harp araçları, Orta Doğu’dan çekilme tartışmaları, sonu gelmeyen savaşlar, Basra Körfezi’nde görevli bir kısım deniz subaylarının teknik yetersizliklerle ilgili açıklamaları, Pasifik’teki gemi kazaları sonrası açıklanan resmi raporlardaki hususlar, tersanelerde bekleyen uçak gemileri, siyasi yönetimle resmi kurumlar arasındaki çelişkiler, kamuoyundaki genel hoşnutsuzluk, Başkan seçimlerine Rusların müdahale iddiaları, Başkan Trump’ın azil süreci ve Başkan’ın İran’a karşı savaş açma yetkilerinin kısıtlanması ile üst düzey komutanların bazı bölgelerdeki yetersizlikler nedeniyle bir kısım uyarıları…

Bu soruyu, piyasa gücü olmayan bir müşteri profilinde sorduğum için; sorumu, Flanagan ve arkadaşlarının çok ciddiye almayacaklarının elbette farkındayım. Sadece, bir gözlemci olarak süregelen huzursuzluklara dikkat çekmek istedim. Selametle…

Kaynaklar:

‘‘Turkey's Nationalist Course, Implications for the U.S.-Turkish Strategic Partnership and the U.S. Army’’, RAND Corporation, https://www.rand.org/pubs/research_reports/RR2589.html

(19 Şubat 2020)

Barzun, Jacques, Graff, Henry, ‘‘Modern Araştırmacı’’, sayfa 152, 171, TUBİTAK Popüler Bilim Kitapları, 16.Basım, Ankara, 1996.

Çamlıbel, Cansu, ‘‘Eğer İncirlik’te nükleer silah varsa!..’’, Gazete Duvar, 28 Ocak 2020, https://www.gazeteduvar.com.tr/yazarlar/2020/01/28/eger-incirlikte-nukleer-silah-varsa/

(19 Şubat 2020)

Görmüş, Alparslan Şahin, Yrd. Doç. Dr., ‘‘Entelektüel Sermaye ve İnsan Kaynakları Yönetiminin Artan Önemi’’, Afyon Kocatepe Üniversitesi, İ.İ.B.F. Dergisi (C.XI,SI,2009), sayfa 57-75, https://iibfdergi.aku.edu.tr/pdf/11_1/3.pdf (19 Şubat 2020)

Furedi, Frank, ‘‘Nereye Gitti Bu Entelektüeller?’’, sayfa 61, Atıf Yayınları, 3.Baskı, Ankara, 2014.

Anwaar Hussain, ‘‘On the Possibility of a Military Coup in the United States of America’’, Eqbal Ahmed Center for Public Education, 08 Ocak 2018, https://eacpe.org/on-the-possibility-of-a-military-coup-in-the-united-states-of-america/ (19 Şubat 2020)

Posobiec, Jack, ‘‘ Yes, There Was An Attempted Coup Against Trump’’, Human Events, 01 Mayıs 2019, https://humanevents.com/2019/05/01/yes-there-was-an-attempted-coup-against-trump/

(19 Şubat 2020)

Kırıkkanat, Alp, ‘‘ABD’nin Pusulası’’, 28 Ekim 2019, http://www.alpkirikkanat.com/makale-detay/55/abd-nin-pusulasi (19 Şubat 2020)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.