Prof. Dr. Mehmet Şişman: Küresel finansal kriz kaçınılmaz

Prof. Dr. Mehmet Şişman: Küresel finansal kriz kaçınılmaz

Prof. Dr. Mehmet Şişman: 2020 unutulmak istenen bir yıl olacaktır. 2021 için resesyon olasılığı da yüksek.

Marmara Üniversitesi İktisat Fakültesi'nden Prof. Dr. Mehmet Şişman, para benzeri varlıkların eridiği ve yeni değer yaratmanın zorlaştığı bu dönemin 1929 Büyük Bunalımı sonrası ekonomisine benzediğini söyledi.

Küresel finans krizi yaşanacağı uyarısında bulunan Şişman, “2020 unutulmak istenen bir yıl olacaktır. 2021 için resesyon olasılığı da yüksek” diye konuştu.

Siyasetçilerin dünyadaki sivil toplumun sesine kulak vermedikçe problemlerin artacağına işaret eden Prof. Şişman, Covid-19'un neoliberal iktisat politikasına son bir darbe olacağını vurguladı. Aşı bulunsa dahi ekonomide kurtuluşun zor olacağını ve krizin devam edeceğine dikkat çeken Prof. Mehmet Şişman ile koronavirüsün küresel ekonomiye ve Türkiye'ye etkilerini konuştuk.

NEOLİBERAL İKTİSAT POLİTİKASINA SON DARBE

* Neoliberal iktisat politikasına son bir darbe olacak Covid-19 salgını. 2008 Küresel krizinin devamı olarak görülebilecek ve ondan daha fazla etkileri olduğu gözlenen bu kırılmada sarscovid2 virüsü bir tetikleyici unsur aynı zamanda.

* Dünya ekonomisinde dengeler zaten bozuktu. Toplam kayıtlı dünya geliri 85 trilyon olduğu biliniyor, bu tutarın yaklaşık 3 katı civarı borçlanma vardı.

* Ağırlıklı olarak sermayenin kredi ilişkisiyle döndüğü salgının “ani duruş” etkisiyle borçluluğun ödeme sistemine darbe vuracağı ve bankaların bu yükü kaldıramayacağı malum. Bu nedenle gerek ABD Merkez Bankası (Fed) gerekse Avrupa Merkez Bankası adeta para saçtılar, rekabet etkisiyle diğer ülkelerin de değişik yollarla para arzını artırmasıyla tüm dünyada 10 trilyona yakın para zerkedildi. Dünya sistemi için bu para ancak kısa süreli etkiler açısından küçük bir etki yaratarak kredi sistemini ve finansın çökmesini önledi ya da geciktirdi.

* Sonbaharda aşının gelemeyeceği belli oldu. Aralık sonu bile kesin olmayan aşı tarihi Dünya Ekonomisinde üretim kesimindeki önce talepdeki keskin düşüş kaynaklı sorunların finansal kriz için uygun ortam yaratacağını kestirmek kehanet olmasa gerek.

FİNANSAL KRİZ KAÇINILMAZ

* Aniden bir ilaç tedavisi çıkmazsa ki zor gözüküyor, bankacılık sistemi sosyal ya da fiziksel mesafenin nüfuz ettiği dünya ekonomisindeki bankacılık takipteki kredi oranlarını daha da yükseltecektir. Bu da devletlerin bankacılık sistemini ayakta tutmak için verdiği çabalara rağmen finansal krizin kaçınılmaz hale gelmesine yol açabilir.

50 MİLYON YENİ İŞSİZ

* Küresel olarak covid-19 salgını; başta ABD’de 33 milyon olmak üzere 50 milyona yakın yeni işsizlik yarattı. ILO tahminlerine göre isşizliğin haftalık 48 saat çalışan tam zamanlı işlerde 305 milyonu geçmesi bekleniyor.

Hakkaten çok ciddi bir işsizlik dalgası bütün ülkelerde devletin ekonominin merkezine oturmasını Neoliberal uygulamalar nedeniyle gerçekleşen özelleştirmelerin kamulaştırmaya, oradan da yeni birikim rejimini oluşturmaya uygun ortam yaratacağını öngörmek mümkün.

* Krizden iktisadi büyüme anlamında düşük pozitif büyümeyle çıkacak olan Çin, Hindistan ve diğer uzak Asya ülkeleri arasındaki mevcut parça bileşen ilişkilerinin katlanarak artacağı görülebiliyor. Tayland, Endonezya ve diğer Uzak Asya ülkelerinde Çin’in iktisadi ağına yakınlaşma ve ticareti oradan yönlendirme eğilimleri artacaktır.

TEKELCİ KONUM SÜRECEK

* Temel mallardaki üretimin önemini salgınla birlikte daha iyi idrak eden ABD, AB ve Japonya küresel hegemonya yarışında rekabetin keskinleştiği ve üretim ağlarının parçalanmasından çok, birleştiği yeni tekelci konumlarını koruyarak artı değer yaratacaklardır.

* Uluslararası yatırımların, turizmin gerilediği, dolayısıyla havayollarının öneminin azaldığı yeni bir döneme giriyoruz.

ŞİRKETLERİN KARİZMASI ÇİZİLECEK

* Borsalarda yeni aşı ve ilaç haberleriyle tavan yapan şirketlerin karizması çizileceğe benziyor.

* Özellikle yeşil teknolojiye yatırımın artması umudumuzu yeşerttiği kadar işsizliğin artması da bizi mutsuz edecek şüphesiz.

* Tekellerin kendi evinin önünü süpürdüğü ve bu nedenle gelişmekte olan ülkelere yeni sermaye girişinin olmadığı gibi, sermaye çıkışlarının arttığı bir dönemdeyiz.

BÜYÜK BUHRAN DÖNEMİ GİBİ

* Basılan ya da saçılan dolar veya para benzeri varlıkların eridiği ve yeni değer yaratmanın zorlaştığı bu dönem, 1929 büyük bunalımı sonrası ekonomisine benzetilebilir. Orada 1933 sonrası olan Merkez bankası genişlemesi, covid 19 da hemen geliştirildi.

* Fed başkanı Powel yüzde 25 işsizliğe kadar dayanırız diyor, tersinden okursak sonrası daha büyük çıkmaz. Şimdilik ABD işsizliği, Fed'in bilançosunu 4.7 trilyondan 6.75 trilyona çıkarmasına rağmen, yüzde 14.7. Bu da krizin süresini zamana yayıyor. Küresel iklim krizinin sonuçları ve 2016 Paris anlaşmasının güncellenmesi, ABD başkanlık seçiminde ya erteleme ya da Cumhuriyetçi partinin ağır yenilgisi beklenebilir.

KRİZİN SÜRESİ UZAYACAK

* 2008 krizi sonrası sermaye genişlemesiyle büyüyen ve 2018 den itibaren sermaye çıkışıyla da daralan gelişmekte olan çevre ve yarı çevre ülkelerindeki daralma kapitalizmin en derin sorunlarının buralarda yaşanacağının habercidir. Sermaye birikim rejimi toparlanmak üzereyken gelen talep düşüşü ve emtia fiyatlarındaki gerileme sözkonusu ülkelerde krizin süresini daha da uzatacaktır.

SİVİL TOPLUMA KULAK VERİLMELİ

* Siyasetçiler dünyadaki sivil toplumun sesine kulak vermedikçe problemler artacaktır. Otorite değil, tolumun gereksinimi krize yön verdikçe umudumuz artar, aksi takdirde politik alan hukuksuzluğun dar koridorlarında daralmaya mahkum olur.

2020 UNUTULMAK İSTENEN BİR YIL OLACAKTIR

* Önce İngiltere ve sonra da Japonya teknik olarak resesyona girdiler. ABD, Fransa, Almanya, İtalya (ve İspanya) gibi G7 ülkelerini diğer G20 ülkeleri izleyecek ve 2020 unutulmak istenen bir yıl olacaktır.

* 2021 için resesyon olasılığı da yüksektir bu koşullarda. Zira maske, solunum cihazı ve ilaç gibi temel mallarda bile kapitalist dağıtım mekanizmalarının atalet içinde olduğu ortaya çıktı. 100 parçaya bölünen solunum cihazı montajlandığı ülkeye yabancılaştı. İki ilaç firması bütün tedarik zincirini belirlemeye kalkışınca sağlık sektör oldu ve yabancılaştı.

* Bu kriz sağlıkla ekonominin uzun vadeli olarak ne kadar da içiçe olduğu ve sağlık ekonomisinin ancak serbest ve kamusal mal ve hizmet olarak anlamlı olduğunu anlattı. Dünyadaki ülkeler sağlık yatırımlarında bu bilince göre hareket edecekler. * Tarıma ve tarımsal teknolojilere yatırımı artıracak, bu da diğer sektörlerin yatırımlardan aldığı payı düşürecektir.

* Tüketim harcamaları hemen yükselmeyeceği için üretim ya da yeni yatırımların ihtiyaca dönük olarak planlanması, sektörel orantısızlıkları artıracaktır.

YENİ PLANLAMA ANLAYIŞI ŞART

* Artık piyasanın kadir-i mutlak olduğuna dönük Neoliberal iktisat politikaları kapitalizme yön vermek için inandırıcılığını ve bilimselliğini kesin olarak yitirmiştir. Tarımdan başlayarak, yeni planlama anlayışı tüm dünyada yayılmadan sürdürülebilir büyüme sağlamak güçleşmiştir

EŞİTLİK VE YAŞAMIN DEĞERİ ÖNEMSENMELİ

* Sorun ne olursa olsun büyüme ve pastayı genişletme değil, hak ve özgürlükleri gözeten, bilimsel pasta yapma yöntemlerini kullanarak üretmek, eşitliği ve yaşamın değerini kardeşçe özümsemektir.

* Bu salgının insan bilincinde oluşturduğu ve iktisada katkısı olacağını düşündüğüm en büyük artı değer; küresel işbirliğinin ve dayanışmanın özellikle eğitim ve sağlıktan başlayarak kamusallaştırılması ve hukukun üstünlüğünü öne çıkarması, başkalarının yaşam biçiminin, yoksulluğunun ve zenginliğinin herkesin ortak sorunu olduğunu bilinç dışından bilince çağırması oldu. Böylece “küresel iktisadi yabancılaşmanın” önüne geçebiliriz.

TÜRKİYE'DE SİSTEM AKSIYOR

* Türkiye Ekonomisi neoliberal küreselleşmenin finansal tarafını 2000'lerde oldukça sahiplenerek büyüdü.

* 2018'den sonra çeşitli nedenlerle daralan inşaat sektörü ekonomideki kredilerin de yavaşlamasına ve büyümenin aksamasına neden oldu. Üretimin diğer alanlarından gelen sermayenin inşaattaki kâr arayışı sürdürülemez boyutta artık.

* AVM, köprü, hastane yapımı kâr odaklı ve kredi-borç mekanizmasıyla döndüğünden ve talep olmadan yeni değer yaratamadığından, sistem aksıyor. Covid-19 salgını olmadan ekonomideki kırılganlıklar biliniyordu.

* Üretimde devlet bankaları arcılığıyla gelen canlandırma girişiminin ardından gelen salgın, yurt içinde 3 trilyonu TL'yi geçen kredi hacmi ve dışarıya karşı yıl sonuna kadar ödenmesi ve çevrilmesi gerek dış borcu (168 milyar dolar) sorgulatmaktadır.

* Merkez Bankası rezervleri son veriye göre, altın hariç 20 milyar dolar ekside, altın dahil 6 milyar dolardır. Döviz kurundaki artışı durdurmak için Merkez Bankası yaklaşık 16 milyar dolar rezerv harcamış. Bu nedenle swap line hattından yararlanmak isteyen hükümete Fed olumlu yanıt vermedi. Başka ülkelerle görüşmeler var.

IMF İLE STAND-BY

* Çok yüksek dolar faizlerinin konuşulduğu bir ortamda IMF'nin ucuz ve uzun vadeli kredisinin Türkiye’nin ihtiyacına göre düşük olduğu (yaklaşık 9 milyar dolar) bu nedenle ancak stand-by (destekleme) anlaşmasıyla yeni kaynak yaratılabileceği biliniyor. Bu tür anlaşmaların saydamlık gibi belli koşullar taşıdığı Ankara’daki IMF bürosu tarafından da açıklanabilir.

* Salgın sonrası, son dört ayda 72 milyar bütçe açığıyla, sonrasında aylık yaklaşık 40 milyar bütçe açığı vererek mali genişleme gözlendi. Parasal genişlemede 525 milyar TL'ye varan vergi indirimleri ve borç ertelemeleri gerçekleşti. Bu miktar içinde yaklaşık 10.4 milyon ailenin üç ayda bir alacağı aylık 1000 lira nakdi yardım da var. Bu da aslında parasal genişlemenin özellikle kredi kanalından sağlanmak istendiğini göstermekte.

YURTTAŞA MARKET KARTI VERİLMELİ

* Aslında marketlere bildirerek Suriyeli göçmenlere yapıldığı gibi kart yüklemesi veya çekle yapılacak hibeler, kriz yönetiminde mağduriyeti oldukça azaltabilir.

YABANCI SERMAYE KAÇIYOR

* Yabancı sermaye salgından önce de çıkış eğilimindeydi, bu eğilim artarak sürüyor. 1 trilyon liraya yaklaşan tahvil piyasasının ancak yüzde 5.4 ü yabancı sermayede, borsada ise yabancı payı yüzde 50'lerin altına gerilemek üzere. Sermaye piyasaları ihracatın düşüş hızının ithalattan fazla olması ve turizm gelirlerinin çok düşmesiyle zorlanıyor.

* İşsizlik boyutu çok daha önemli. 133 milyara ulaşan işsizlik fonunun hazine tahvilinde olması, buradan işsizlik ödemesi ve kısa çalışma ödeneğinin karşılanacak olması, fonun dayanma süresini sorgulatıyor. İşsiz sayısı tahmini olarak 9 milyona yaklaştı. Bütün bunlar 2020'nin IMF'nin yüzde 3'lük küçülme tahminini teyit etmektedir.

İLAÇ BULUNSA DA KRİZ ERKEN BİTMEYECEK

* Bu aynı zamanda dünyanın bir krizi olduğundan, oradan veya içeriden gelecek bir ilaç veya aşıyla tersine çevrilmesi kısa sürede mümkün gözükmemektedir.

TÜRKİYE İÇİN KURTULUŞ REÇETESİ

* Türkiye Ekonomisi temel mallardaki üretimini ve kendi niteliklerini yeniden değerlendirerek dünya ekonomisine uyum sağlayabilir. Sermaye girişine dayalı büyüme modeli sorunludur.

* Ulusal sanayi planı yaparak, bu planları yapacak kurumsal mekanizmayı (DPT gibi) yeniden organiz ederek, işsizliğe çare üretilebilir. Bilişim, tarım (kooperatifleşmeyi güçlendirerek), e-ticaret gibi sektörel teşviklerle devletin öncülüğünde yeniden ekonomi ayağa kaldırılabilir. Bu yeniden yapılanmanın ön koşulu siyasetten geçmektedir.

HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ KABUL EDİLMELİ

* Meclisin yeniden eski işlevine dönmesi, yarı başkanlığa dönük bir revizyon, adalet ve hukukun üstünlüğünün kabul edilmesi çok ama çok önemli. Yasama, yürütme ve yargı bağımsızlığı yeniden kurularak, ekonominin ivme kazanması sağlanabilir.

* Neoliberalizmin tersine servet ve gelir eşitsiliğine çare üretecek, ekolojik sorunlara uygun sanayi ve tarımsal planlama yaparak, tekelleşmeyi KOBİ'ler lehine dizginleyerek, kamu müdahalesini kâr ve verimlilik anlayışının üstünde hak ve barışın temelini oluşturma için kullanmak ve artık emekten yana politikaları devreye sokmak kurtuluş reçetesinin ön hazırlığıdır.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Önceki ve Sonraki Haberler