ORTA VADELİ PROGRAM


Yurt içi veya yurt dışında piyasalar, Orta Vadeli Program’ın (OVP) açıklanmasına kilitlenmiş durumdalar. 

Bu seferki OVP, geçmiş yıllardakinden çok daha farklı bir önem taşıyor. Öncelikle Başkanlık sistemine geçilmesinden sonraki ilk OVP olacak. Eminim hem Türk kamuoyu hem de yabancı yatırımcılar, yeni OVP’nin eskilerine göre nasıl bir değişiklik getirdiğine bu açıdan bakacaklar.

En son geçen sene açıklanan OVP’ye bakarsak, köprünün altından çok suların aktığını görüyoruz. 12 aylık bir süreçte neler olmadı ki… 

Ülke seçime girdi, yeni bir hükümet sistemine geçildi, devalüasyon dalgası başladı, ABD ile ilişkiler yüksek tansiyon seviyesine çıktı, tweetler atıldı ve derecelendirme kuruluşları peş peşe not indirimleri açıkladılar. 

En son OVP’de bahsedilen hedefler içinde,  şu anki makro-ekonomik görünümde tutmayacak olanlar var. Öncelikle enflasyon hedefi 2018 için %7 öngörülmüş, Temmuz ayı itibariyle yıllık bazda %15.85 olmuştur.

USD bazında GSYH 2018 için 923milyar dolar tahmin edilmiş,  ancak son döviz kurundaki artışla, 700milyar doların da altına ineceğini tahmin etmek absürd olmaz.

Cari açığımız içinde önemli yer tutan petrolün fiyatı, 2018 için varil başına 54.5 USD tahmin edilmiş olsa da bugünlerdeki fiyat 77.6 USD.’dir.

Özetle söylemek gerekirse, en son OVP tahminlerinin gerçekleşme başarısı, yeni OVP için soru işaretlerini de beraberinde getirmektedir. 

Peki bu durumda ne yapılmalı? 

Öncelikle üç konuda güven verici “aşağıdan yukarıya” hesaplanmış gerçekçi hedefler konulması gerekiyor. 

Piyasalar, risklerin açık yüreklilikle ortaya konularak, olası etkilerin nasıl hafifletileceğine dair yaklaşımı da görmek isteyecektir.

Cari açık bunlardan birincisi. Son açıklanan dış ticaret rakamları, döviz kurlarındaki yükseliş trendinin bir yansıması olarak, ithalat ile ihracat arasındaki makasın daraldığını gösteriyor. Bu noktada gerçekçi bir dış ticaret dengesi hedefi, ihracatta rekor kırdıracak somut, madde madde açıklanacak bir eylem planıyla desteklenmesi gerekir. 

Bununla bağlantılı olarak,  büyüme hedefinin çok ince hesaplanmış olması şart. Özellikle artan döviz, ihracat yapan üretim sektörünün büyümesine ithal ara mallar/enerji ihtiyacı nedeniyle engel oluşturuyor. Burada ithal ara malların yerel ikameleri konusunda atılacak adımların neler olduğu ve beraberinde büyümeye nasıl bir katkı sağlayacağı anlatılmalıdır. 

Turizm özellikle ele alınması gereken önemli bir büyüme fırsatıdır. Diğer bir alan, alternatif/yenilenebilir enerji kaynaklarının bizim ithal enerjiye olan bağımlılığımızı ne düzeyde düşüreceğidir.

Ve tabi ki üçüncüsü enflasyon.  Bir ekonomiyi sarsan, döviz kurunun artması değil, bunun yol açacağı enflasyon ve büyümeyi de etkileyerek resesyona sokma riskidir. Bu ihtimalin ne şekilde bertaraf edileceği piyasa güveni açısından önem taşıyor.

“Öğrenilmiş çaresizlik” noktasına gelmeden, küresel ekonomik dinamiklerin nasıl değiştiğini iyi okuyarak kendi hikayemizi yazmamız gerekecek.

Bunlar tabi temel ekonomik göstergelerle ilgili olan kısmıydı. Daha da uzatmaya gerek yok. Planlama ve ekonomi bürokratları çok daha detaylı üzerinde düşünüyorlardır eminim.

Bence asıl eylem planında neler olduğu önemlidir. Edindiğim izlenime göre, insanlar özellikle “eğitim” konusunda ciddi atılımlar olması beklentisi içindeler. 

Geçmiş OVP’lerde değinildiğinden,  çok daha kapsamlı bir şekilde eğitim konusundaki adımlara değinilmesinden söz ediyorum. Yeni Milli Eğitim Bakanımız için yakın çevremdeki eğitimcilerden gayet olumlu yorumlar alıyorum ve sanırım kamuoyu da bu istikamette düşünüyor. Umarım en çok değişim talebi olan eğitim alanında, ülkemiz çağın gereklerine uygun dönüşümü gerçekleştirebilir.

Cari açık, döviz kuru, enflasyon falan sorun değil,  sonuç aslında...Ekonominin temeli insandır. En iyi yatırım da, insana yatırımdır. Asıl sorun burada yatıyor. 

TÜİK Mart 2018 rakamlarına bakalım. Genç erkeklerde ne eğitimde ne de istihdamda olanların oranı %13.1. Peki genç kadınlarda bu oran kaç? %31. 

Yani genç kadınlarımızın üçte biri ne eğitim alıyor,  ne de herhangi bir ekonomik faaliyette bulunuyor.

Bir ülkeyi bir insan gibi düşünelim. İnsan iki bacak üstünde yürür ve koşar. Biri erkek , biri kadın. Bir bacağın 3’te biri işlevsel olmazsa bırakın koşmayı, insan doğru düzgün yürüyemez bile. 

Ne orta vadeli ne de uzun vadeli, Yüce Atatürk bu millete binlerce yıllık vadede bir program hediye etmişti. “Eşit haklara sahip, eğitimli, çalışan, üreten, katılımcı Türk kadını vizyonudur”.  

Ülke olarak rekabet avantajımızı ancak toplumun kadın veya erkek her bireyini donanımlı ve üretken yaparak arttırabiliriz. Prof.Aziz Sancar’ın dediği gibi “Atatürk rehberdir.”

O yüzden olan bitenle telaşlanmayı bırakıp, şu “sorunların en büyüğüne” el atalım. ‘Genç kadınlarımızın eğitimine veya istihdamına katkı sağlayacak ne yapabiliriz?’ diye herkesin düşünmesi lazım. 

OVP sonrası da yorumlarımı buradan paylaşacağım. OVP açıklanırken, malum hesaptan bir tweet gelmesi veya dış finans oyuncularının TL pozisyon kapatmaları gibi, piyasa algısı yaratma hareketlerine karşı tedbirli olmakta fayda var. 

Hadi hayırlısı.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.