Onur Akbaş Yazdı: Edebiyat’ın Yol Kenarındaki İşporta ve Bir Yazarın İsyanı

Onur Akbaş Yazdı: Edebiyat’ın Yol Kenarındaki İşporta ve Bir Yazarın İsyanı

Divan edebiyatımızın en parlak dönemlerinden bugüne bakıldığında Gothe’nin tabiriyle evrensel orkestrada bir Türk enstrümanının olmaması biraz da ironik bağlamda meseleyi mikrofon figürü etrafında ele aldığınızda, eline mikrofon geçenin mikrofonu bırakmam

Divan edebiyatımızın en parlak dönemlerinden bugüne bakıldığında Gothe’nin tabiriyle evrensel orkestrada bir Türk enstrümanının olmaması biraz da ironik bağlamda meseleyi mikrofon figürü etrafında ele aldığınızda, eline mikrofon geçenin mikrofonu bırakmama yönlü genetik özelliğimiz önemli sebepler arasında yer alıyor. Bir meseleden dolayı edebiyatçı algımı, “Türkiye’de Edebiyatçı”, “Dünya’da Edebiyatçı”, “Türkiye’de Kendilerine Edebiyatçı (Sanatçı) Diyenler/Denilenler/Para Verip Dedirtenler” şeklinde üç ayrı kategoriye ayırmış ve üçüncüleri şöyle resmetmeye çalışmıştım:  Avrupa’da moda olan bir sorunu Türkiye’de dile getirirler. Öyle bir sorun yoksa varmış gibi yaparlar. Olmazsa (bu satırları yazanın pek çok yazısında dile getirdiği cinsel suçların rahat tartışılabilecek her teşebbüsü destekleyen tutumunun hakkı saklıdır.) cinsel kimlik üzerinden marjinal iki laf söyleyip veya bir veya birkaç kesimin kutsalına hakaretle görünmeye çalışıp çabuk kaybolanlar,(Bunlardan bir ihtiyar kurbana baya bir takmıştı. Bir ara bir dizide de ehli beyt vatandaşlarımızı incitecek ehli beyt isimlerinden birisi bir hayvana verilmişti.) Konjonktür gereği “Allah de ötesini bırak..” deyip kısa yoldan işin Din merkezli ticaretini yaparken, başka vaziyette gündeme gelenler, tipi az düzgünse beyni görüntüsünün ardınca sürünüp yürüyen nazendelerimizin ruhlarına hitap eden içi boş romantizmle dolu Novellallar yazıp aleme edebiyatçı pozu kesen, öğretim üyeliği olmasa da beleşten “görevlilik” namıyla işi kapan, (Bunlardan bir ara evlenen iki “tipi düzgün” ayrılırken “Biz birbirini seven iki edebiyatçı idik” tarzı bir laf edince kahkahalarımız bizim edebiyat fakültesinin camlarını inletmişti.) Bunlara örnek vermeyeceğim zira eğitim anlayışında kötü örnek vermek gibi bir huyum yoktur. Zaten her yerde görünür bunlar.”

Yine bu konuda sakin ve naifliği ile tanıdığım edebiyatçı bir dostumun isyanını köşeme taşımıştım. Benzer bir isyan bakın bir başka yazardan nasıl geldi? (Kamuoyuna başlığı ile verildiği için alıntılamakta bir beis görmüyorum. Sevgili Şafak Yolcu şöyle isyan etmiş:

 “Kamuoyuna duyurulur

son birkaç güne kadar az da olsa içimde yaşattığım ümidimin tükenmesi üzerine aldığım bir kararı sizinle paylaşmak istedim..

yıllardır edebiyat alanında eserler vermeye çalıştım.. bu süreç içerisinde benden çok önce bu işe soyunmuş ve yol kat etmiş üstadlara eserlerimi gösterip bana yardımcı olmalarını dâhi rica ettim..

şunu söyleyebilirim ki sanatın hiçbir alanında insanlar birbirine yardımcı olma taraftarı değil.. sanatçı geçinen çoğu insan sanata insan katmak değil, cebini doldurma derdinde.. garip bir dünya, anlayabilmiş değilim, anlamak da istemiyorum..

geçtiğimiz hafta sosyal medya fenomeni olan bir zatın 5 haftada toplam 5 saat söyleşi sonucunda 5 editör desteği ile yayınladığı kitabın 40.000 adet satması benim de gözlerimi açtı.. gerçi kitap yerden yere vuruluyor ama reklamın iyisi kötüsü olmaz derler.. amacına ulaştı mı? evet ulaştı..

günümüz Türkiyesinde eserinizin kalitesi, edebi boyutu değil, sosyal medyada nasıl reklam yaptığınız önemli.. itiraf etmek gerekirse ben kendimi hayatım boyunca hiç pazarlayamadım.. benim şiirlerim tanınmış şairlerin adıyla paylaşılıp beğeni rekoru alırken ben sessiz sedasız paylaşım yaptığımda "bu şiir sizin değil" yönünde uyarılar bile aldım..

sevdiğim bir söz var; kimseyi sizi sevmeye zorlayamazsınız.. ancak kendinizi sevilecek biri yaparsınız ve gerisini karşınızdaki insana bırakırsınız..

evet, ben kendimi pazarlayamadım ancak kitaplarımı okuyan (gerek satın alan gerekse hediye ettiğim) dost ve arkadaşlardan gelen olumlu dönüşler üzerine kitabımı en azından tavsiye etmelerini ve satın aldıkları web sitelerine kitap hakkında objektif yorumlarını paylaşmalarını naçizane rica ettim.. bilirim ki hakiki edebiyatseverler tavsiye üzerine kitap alırlar.. ne yazık ki bu ricam da sonuca ulaşamadı..

yazımı 1,5 yıl süren, kendimi adeta damıttığım, basacak bir yayınevi bulmak için 1,5 yıl daha beklediğim Vebal adlı kitabım beş yılda bin adet bile satılmadı, depoda çürümeye terk edildi.. bunu yazmak bile benim için üzücü ve utanç verici..

ne acıdır ki eğer herhangi bir vesileyle tanınmış bir kişi değilseniz küçük yayınevleri kitap basmak için yazardan para istiyor.. büyükler ise zaten dosyanızı okumaya tenezzül etmiyor..

sanırım gerçekçi olmanın zamanı geldi.. bu pes etmek değil.. beş bin takipçi ve beş bin sayfa arkadaşım olmasına rağmen bin kitabın satışında hiçbir dahlim olamıyorsa bu benim kişisel başarısızlığımdır.. sadece bunu biraz geç gördüm.. daha başarılı ve verimli olduğum mecralara yürümenin zamanı gelmiş demektir..

arz - talep piyasası için uygun olmadığımı artık anladım.. tüm bu sebeplerden ötürü gelecekte edebiyat ile olan ilişkimi sadece bir okur olarak sürdüreceğimi sizlerle paylaşır, mutlu günler dilerim..

sağlıcakla kalın..” (metnin orijinalliğini bozmamak adına ve yazara saygım nedeniyle yazım ve noktalamaya müdahale etmedim)

Şafak Yolcu

Bu satırları okurken, birkaç yıl önce edebiyat, bilinç ve kurgu üzerine yurt dışında yapılan bir tartışmayı kitap ekleri vasıtasıyla ülkeme taşımak istediğim halde önce editörlerin popüler yazar takıntısıyla karşılaştım. Sonra da bu popüler aydınsılların tepeden bakan, cevap geri çevirme, usullerine maruz kalmış bir insan olarak ve aslında bu memlekette bu soruya cevap verebilecek tefekkür ve fikir fukarası bu güruhun gerçek hallerini görmenin dehşetiyle “sükut suikastına maruz kalmama mı yanayım, gazeteciliğin ülkemdeki düzeyine mi yanayım?” bilemedim. Meşhur bir sözü saptırarak arz edeyim: “Malımı çalan kadı; kimi kime şikâyet edeyim. Lakin hakkında edebiyatı bir hizmet kolu olarak gören bir düşünceye sahip olduğu zannına sahip olduğum kalemlerin bile ayda yılda bir de olsa edebiyatı köşelerinde misafir ederek köşelerini onurlandırmaları, umutlarımın bütünüyle körelmemesine vesile oluyor diyelim…

onurakbastde@gmail.com  

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Önceki ve Sonraki Haberler