Onur Akbaş Yazdı: Aba Altından Sopa Göstermenin Mecaz Anlamaz Cehaleti

Onur Akbaş Yazdı: Aba Altından Sopa Göstermenin Mecaz Anlamaz Cehaleti

Yazımızı tekrar okumamızı bize salık veren gelince, bizim yazımızda istediğimiz hususiyetler, olayların ve bize sunulan metnin ya da düşüncenin derinliğine inmenin öneminin bir neticesi olup

Kendilerinden istirhamımız bize salık verdikleri şeyi, yazımızda sıkça vurgulanan metafor, kelimesinin sözlükteki anlamına bakarak ve ilgili benzetmeleri belli bir şahıstan ve kurumdan bu bağlamda bağımsız olarak kullandığımız aydınlığına ulaşmalarıdır.

Ya da şöhret olmak için daha çok vakti olan birine musallat olmalarıdır.

Başka sebeplerden dolayı başka bağlamda da oldu. Bu ilk değil. Ehli tasavvuf mu dersiniz, tasavvuf dininden mi dersiniz, mutasavvıf mı dersiniz, uzun süredir sayfamda bulunan biri çocuk istismarı ile ilgili yaptığım bir röportajdan istifade ederek kullandığım bir yorumdan dolayı, bana, bunun içini doldurmazsan hakkında farklı zanlar oluşur” demişti.

(Öyle ki bu zavallı sosyal medyada pek çok yazı ve paylaşımıma beğeni işareti koymuş.) Klasik sakal yalayıcı, portakal kabuğu ve mendil yiyici üslubudur bu. 

Efendim şimdi de bir önceki yazımızdan dolayı dostlardan tebrik ve memnuniyet bildiren yorumlar geldiği gibi sitemler de geldi.

Buraya kadar olanına saygımız sonsuzdur. Ancak çarpıtmaya ve başka mecraya çekmeye yönelik ifadelerle birlikte “yasal mecrayı” tehdit unsuru olarak gösteren yorum ve hakaretler de geldi.

Bu sebeple birinci türden tepkilere cevabım saygıdan ibarettir. İkincilere gelince eğer bunlar arasında samimi olarak anlamak isteyen varsa en basit düzeyde ifadelerle bu yazı onlara yöneliktir.

Hakarete ve tehdide bundan sonra devam ederlerse de kendileri bizden acı bir tebessümden başka bir şey beklemesinler zira tahriklere gelecek zamanım yok.

Hele yorum yapan bir çocukcağız var ki onu hala okuyorsa lisedeki veya üniversitedeki, torpille gelmemiş liyakat sahibi hocalarına havale ediyorum.

Çarpıtma, benim bir önceki yazımda genel olarak ana akım medyada tarihten bugüne yazanların çoğu (Buradaki çoktaki “çok” günümüze dönük yatay bir “çokluk” değil tarihsel bir dikeyliğin ifadesidir.

Yani kahir ekseriyeti, hepsi ya da gazetecilik mesleğini icra edenler ya da herhangi bir meslek gurubuna dâhil olanları içeren bir ifade yok.

Zaten bir gazetede yazanların hepsinin gazeteci olmadığını bilmek için Oxford mezunu olmaya da gerek yok.) kişinin yazdıklarının kendi düşünceleri olmadığı kısmından alınmış.

Ne demektir bu? Paragrafın ilerleyen kısımlarında da görülebileceği gibi belli bir düşünce ekolünün veya tüzel kişiliğinin kalıplaşmış düşünceleri olup, özgün ifadeler olmadığı.

İlgili kişilerin de bu derinlikten ve liyakatten yoksunluğu anlamına gelir. Yazı bir dönemi, bir kurumu, bir şahsı açıktan hedef almadığı gibi meselenin tarihselliği “tarihten bugüne” ifadesinde gizlidir.

Yazıya konu olan şahıs üzerinden yapılan yine genel ve tarihsellik içeren ve her düşünce ekolünü içine alan değerlendirmede, o şahsın şahsiyetini ve hakkındaki iddiaları kesin bir yargıya vardırmamak adına meseleden ayrı tutmak için, “şahsından bağımsız olarak” ifadesinin kullanılması da zaten niyetimizi açıkça ortaya koymaktadır.

Bilakis bu tarz kişilerin gazetecilik gibi onurlu bir mesleğin hususiyetlerinden yoksun olduğunu vurgulamamız da zaten gazeteciye verilen değerin iktizasıdır.

Yazımızı tekrar okumamızı bize salık veren gelince, bizim yazımızda istediğimiz hususiyetler, olayların ve bize sunulan metnin ya da düşüncenin derinliğine inmenin öneminin bir neticesi olup kendilerinden istirhamımız bize salık verdikleri şeyi, yazımızda sıkça vurgulanan metafor, kelimesinin sözlükteki anlamına bakarak ve ilgili benzetmeleri belli bir şahıstan ve kurumdan bu bağlamda bağımsız olarak kullandığımız aydınlığına ulaşmalarıdır.

Herhalde edebiyat eksenli yazılar olan yazımızda, soyut felsefi, sosyolojik teoriler üzerinden analizler yapma hakkımızın olduğu kanaatindeyim.

Edebiyata ve teorik düşünsel nitelikli yazılara alakası olmayanların yazılarımızı okumak gibi sosyal ya da kanuni bir zorunluluğu olduğunu bilmemekle beraber, her yazımda, mecazi anlamda, kulampara, medrese kaçkını, resim gibi (köşedeki köşe yazarı fotoğrafı değil) metaforlar için yapılacak her açıklama her şeyden önce yazının bütünlüğünü bozar.

Özet olarak yazı bir makale değil bir deneme hususiyetini haiz olduğundan somut bir olay üzerinden gitmek zorunda olmadığı gibi bilakis somut iddiaların soyut muhakemelere evirilmesinden ibaret bir muhakeme denemesidir.

Konuyu burada bitirmeyeceğim. Çünkü bu köşede amacım sadece gazetecilikten ve habercilikten bağımsız olarak, edebiyat okumanın felsefi bakış açısının hadiseleri değerlendirmedeki önemine ve değerine dikkat çekmektir.

Bu köşede varlığım sürdüğü sürece bunu ne pahasına olursa olsun anlatmaya devam edeceğim.

onurakbastde@gmail.com

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Önceki ve Sonraki Haberler