İran Türkiye Olur mu?

İran Dini Lideri Hamaney'in kanser hastalığına yakalanması, Trump’la diyaloğu reddetmesi ve İran Uzmanlar Meclisi Üyesi Ayetullah Muhsin Eraki'nin Hamaney sonrası ülke lideri olacak kişinin isminin yer aldığı listenin hazır olduğunu söylemesi sıradan gelişmeler değil.

Kuşkusuz gelişmeler bölgede içine girilen kaos sürecinin giderek tırmanacağını gösteriyor. Ancak büyük sürprizlere de hazır olmalı.

Ortadoğu'da savaş tamtamları yükselirken, tam da İran'a yönelik yaptırımlar kamuoyuna açıklanırken, İran her yönden sıkıştırılarak muhtemel bir Ortadoğu savaşının hedef ülkesi halindiyken bu gelişmelerin olması da, olası senaryolara daha dikkatli bakmamızı mecbur kılıyor.

Çünkü bir ülkenin savaşa sürüklenirken,  devlet başkanından başlayarak tüm devlet yönetiminin güvenliğini sağlanması esastır ve  olmazsa olmazdır.

Bugün İran'da güvenlik sorunun en önemli olduğu aşamada ya da  tam savaşa sürüklendiği bir dönemde;  ülkede devlet başkanının olası ölümü, hastalığı ya da yerine gelecek kişinin kim olacağının konuşulması ilk kez rastlanan bir olay.

Savaş sürecinde İran'ın  toparlanıp devlet -halk bütünleşmesine gitmesi ve halk dayanışma düzeni kurması gerekirken;  Devlet Başkanını kaybetmesi ya da değişimi sinyali  vermesi, ülkenin geleceği açısından sadece olumsuz bir durum ortaya koyar.

Üstelik İran öyle herhangi bir Asya ülkesi de değildir. Aksine tıpkı Türkiye gibi Ortadoğu'da bin yıllık devlet geleneğine sahip bir ülkedir.

Bu durumdaki gelişmelere bakınca;  bir ülke kendisine yönelik savaş sürecinde devlet başkanını koruyamaz bir duruma düştüyse,  o zaman olay vahim bir tablo olarak karşımızdadır. Gelin bu perspektifte olaylara göz atalım.

Yaklaşık 2 senedir Trump'ın başkan seçilmesiyle başlayan yeni dönemde , Ortadoğu hakimiyeti için bir 3. Dünya Savaşı düşünen İsrail lobileri Amerika'yı merkezi coğrafyada savaşa zorlayarak hep gerginliği tırmandıran bir yaklaşım içinde olmuştur.

Ve bu doğrultuda da,  Ortadoğu'da savaşılacak bir ülke olarak Suriye'den sonra İran'ın    parçalanması gündeme gelmektedir.

Bugünkü İran'ın kuruluşunda İngiltere'nin rolü olduğunu dikkate alarak bir değerlendirme yapılırsa,  İran'daki rejim değişiklikleri hep küresel konjonktürün yansımalarıdır.

SSCB varken sosyalist sistemi yıkmak için 'yeşil kuşak' teorisi geliştirilmiş ve bu noktada Şahlık rejimi yıkılıp Humeyni'nin gelişi batı tarafından desteklenmiştir.

SSCB'nin dağılımından sonra, İran'ın Ortadoğu'ya girmesini önlemek için Saddam Hüseyin devreye girerek İran-Irak Savaşı gündeme gelmiştir.

İran tüm bu gelişmeler ile kendi içinde batının hegamonyası ile oluşmuş yapı değişikliklerine sürüklenmiştir. Humeyni'nin gelişiyle Ortadoğu'da Türkiye gibi laik bir ülke olmaya çalışan İran'a siyasal İslam gelmişti.

Daha sonra İran'ın Şiii devleti olması dikkate alınarak,  Sunni Irak ile mezhep savaşına sürüklenmiş, sonraki aşamada İsrail'in Saddam Hüseyin'i yok etmesi üzerine boşluğu, Şii İran devleti Ortadoğu'ya yayılarak doldurmuştur.

Bugün Suriye, İran, Irak, Yemen ve Arabistan'da ciddi bir İran yapılanması söz konusudur. İşte bu durum, batı ülkelerini rahatsız etmektedir. Özellikle İsrail Ortadoğu'da artan şii hakimiyetini ve  BOP'un savaş senaryolarını da güncellemektedir.

İsrail bu aşamada,  Amerikan politikalarının çeliştiği , savaş isteyen İsrail'in mezhep çatışmasını körüklemektedir.  Ancak şu aşamada  savaş isteyen, İran'a yönelik  ambargo uygulayan Amerikan savaş senaryosundan uzaklaştığını görüyoruz.

Zira Amerikan servisleri , son zamanlarda ABD'de yaşayan Şah’ın oğlu genç Rıza Pehlevi ile görüşmeler yapmaktadır. 

Ve bu da Ortadoğu geleceğine ilişkin konularda İran'a yönelik savaş senaryolarının barış senaryosuna dönüştüğünü göstermektedir.

Zira Trump 2 yıl sonra yapılacak seçimlere aday olacaktır. Bu durum da silah lobisiyle savaşa gitmeyeceği ve İsrail kaynaklı İran savaşını devre dışı bırakacak önemli bir sebep olarak ortadadır. Bu şartlarda Türkiye- İran ilişkileri de yeni boyut kazanacaktır.

Zira Humeyni öncesi İran'da Şah Rıza Pehlevi rejimi , Türkiye'deki Atatürk rejimini kendisine örnek alan batıya dönük,  çağdaşlığı arayan bir yolda ilerliyordu.

Ama İran Şah'ının petrol gelirleriyle dördüncü ülke olması batıyı ürkütünce,  batı Humeyni'yi destekleyerek İran'ı batıdan uzaklaştırıp bölgesel bir doğu gücü haline yöneltti.

Bugün artık İran'ın bu yapısının yarattığı sorunlar giderek tırmanırken artık İran'ın geleceğini Humeyni öncesi gibi batıyla uzlaşma arayan bir çizgiye girdiğini görüyoruz.

İran böyle bir sürece yönelirse,  hem petrol ihracı sorunları hem de ambargo sorunları sona erecektir. İran toplumu Türkiye gibi çağdaş dünyaya açılan bir ülke olarak uluslararası ortamda barışa hizmet eden bir ülke olabilecektir.

Siyasal İslam yönetimindeki İran gerekçe gösterilerek,  Türkiye'de de siyasal islamın iktidara gelmesi olayı yıllarca, 'Türkiye İran mı olacak?' korkusunu gündeme getiriyordu.

O nedenle Türkiye'nin batı dünyasından uzaklaşarak yeni bir İran olacakmış gibi bir durum da yaratılıyordu.

Ama şimdi gelinen noktada siyasal İslamın iflas etmesi ve İslamcı ya da mezhepci politikaların 3. Dünya Savaşı seneryolarına yatkın olması, Türkiye’nin İran olmasını geride bırakırken;  ‘İran’ın Türkiye olması’ alternatif bir gelişme olarak gündeme gelmiştir.

Şah’ın oğlunun İran’a dönmesi ve İran’ın yeniden batı tipi devlet modeli çatısı aştında çağdaşlığa açık bir yol izlemesi,  İran’a yönelik ambargoları ortadan kaldıracaktır.

Şu an Şah’ın oğlunun ABD’de yaşaması ve Amerikan devletinin koruması altında olması da yavaş yavaş İran’ın Türkiye gibi bir ülke olması için bu kapıya giden yolu açmaktadır.

Gelinen aşamada Hamaney’in ölümü ya da yerine yeni birinin gelmesinin konuşuluyor olması ; Humeyni sonrası İran’ı teslim almış olan siyasal islamın devre dışı kalması ve yeniden Şah rejimi ile parlementer demokrasiye yönelmesi, bölgedeki savaş gerginliklerini azaltacak ve ambargoları ortadan kaldıracaktır.

O zaman artık Türkiye’nin İran olma korkuları ortadan kalkacak,  İran halkının Türkiye gibi olma beklentisi Şah’ın oğlu ile geçerlilik kazanacaktır. Gidiş,  İran’ın Türkiye olma yolunda olduğudur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.