Prof. Dr. Anıl Çeçen

Prof. Dr. Anıl Çeçen

Kürt-Yahudi İttifakı

Alev Alatlı 90’lı yıllarda yazmış olduğu dörtlemesinde, Türkiye'nin geçmişini ele alarak günümüz açı­sından bir muhasebe yapıyordu. 'Yaşasın ölüm' diyerek Türkiye Cum­huriyeti'nin bittiğini ilan eden küresel yazar, 'Türkiye'yi bombalayın' emri ile hareket ediyor, "Valla kurda yedirdin beni" diye sızlanıyor; en sonunda da "OK Musti Türkiye tamamdır" diyerek Türk devletinin bittiğini yeni dünyaya ilan ediyordu. Dört kitabı aracılığı ile Türkiye'yi her yönüyle tartışma alanına getiren yazar, soğuk savaş sonrasında Orta Doğu'daki devlet düzenlerinin sona erdiğini öne sürü­yor ve dünyanın merkez bölgesindeki yeni yapılanmayı Kürtlerle Yahudilerin beraberce yapacağını ileri sürüyordu, 10 yıl öncesinin koşullarında tartışma­ya açık olan bu fikirlerin günümüzde öne geçmesi ve gerçeklik kazan­ması karşısında Türklerin de söy­leyecekleri olması gerektiği açıktır.

Kuzey Irak'ta şimdilik bir otonom bölge ama yarın bir bağımsız devlet ve daha sonra da Irak, Iran, Suriye ve Türkiye dörtgeninde bütün bu devletleri parçalayacak derecede büyütülecek Büyük Kürdistan Proje­si'nin adım adım devreye sokulduğu görülmektedir. Irak'ın kuzeyindeki Kürt yapılanmasını Kürtlerin kendi başına yapmadıkları, İsrail’in orga­nizasyonu ve Amerika Birleşik Devletleri'nin büyük desteği ile bir yeni siyasal yapılanmanın ortaya çıktığı gözlenmektedir. Irak'ın kuzeyinde­ki etnik yapılanma zaman içinde bir ulus devlete doğru dönüşürken, son aşamada bu bölgede Türkiye Cumhuriyeti hem İsrail hem de Amerika ile karşı karşıya gelmiştir. Gelecekte Türkiye'yi bölecek ve Anadolu'nun güneydoğu bölgesini Türkiye Cumhuriyeti’nden koparacak böylesine bir siyasal organizasyonu, Türkiye'nin dost ve müttefik olduğunu söyleyen İsrail ve Amerika iş birliği içinde ger­çekleştiriyordu. Türkiye'yi stratejik müttefik olarak ilan eden bu iki em­peryalist ülke, bu şekilde hem bizim gözümüzü boyuyor, hem de durum­dan yararlanarak altımızı oyuyordu.

Dostları tarafından aldatılan ülke konumuna sürüklenen Türkiye'nin karşı karşıya geldiği durum son dere­ce kritiktir. Türkiye artık kendisini bö­lecek ve dolayısıyla parçalayacak ve zaman içinde ortadan kaldıracak böy­lesine bir süreçte artık eski dostları ile bir yere gidemeyeceğini anlamıştır. Sosyalist sistemin çöküşünden son­ra Türkiye'nin eski dostları ile yolları ayrılmıştır. Bu durum psikolojik savaş metotları ile medya üzerinden kamu­oyundan gizlenmiş sanki eski çıkar ortaklığı varmış gibi bir hava yaratıla­rak, Türkiye'nin aleyhine ama İsrail ve Amerika'nın bölgeye egemen olması doğrultusunda onların çıkarlarına uygun olan gelişmeler planlanmış ve uygulama alanına aktarılmıştır. Şimdi artık Büyük İsrail ve Büyük Kürdistan projelerinin gerçekleşmesine uygun yeni bir yapılanmanın Irak'ın kuzeyin­de gerçekleştirildiği görülmektedir ki, bu durum Amerika'nın Büyük Ortado­ğu projesine de uygun düşmektedir.

Osmanlı imparatorluğu’nun çökü­şünden sonra Orta Doğu bölgesinde projeler emperyal ve Siyonist ülkeler tarafından tezgahlanmaktadır. İmparatorluk sonrasında kurulan devletleri yetersiz görenler, bunları Kürdistan projesi ile parçalayarak bölgenin konfederasyona giden yolunu aç­maktadırlar. Kudüs merkezli bir kon­federasyona doğru gidilirken, bölge ülkeleri hedef alınmakta ve parçalı bir yapı ortaya çıkarılarak federasyona geçiş planlanmaktadır. Böylesine bir projede, Yahudiler ile Kürtler her bölgede ortak hareket etmektedirler. Bölgedeki Türk ve Arap nüfus çoğun­luğuna karşı, bir Yahudi ve Kürt ittifakı kendiliğinden gündeme gelmiştir. Bu ittifak bazı siyonist merkezlerce çok ileri götürerek, Kürtler ile Yahudilerin akraba oldukları hatta Kürt akraba oldukları hatta Kürt Yahudıle­ri'nin yeni Kürdistan devletinin kurulu­şunda öncü rol oynadıkları bazı yayın organları ile kamuoyuna açıklanmıştır.

Bölgedeki gelişmelerde kesinlik kazanan Kürt-Yahudi ittifakına bir bölge ülkesi olan Türkiye'de rastlanmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti’nin vatandaşı olan milyonlarca Kürt asıllı insan olduğu gibi, binlerce de Yahudi asıllı Türk vatandaşı bulunmaktadır. Bunların önemli bir kısmı kendilerini Türk olarak bir üst kimlik çerçevesinde yaşamayı kabul ederken, küçük bir azınlığın ise Türk kimliğine karşı çıktığı göze çarpmaktadır. Bunlar ara­sında eli kalem tutan bazı Yahudi asıllı yazarların Türk kimliğine karşı savaş açılmasında öne geçtikleri, yine bu doğrultuda bazı Yahudi asıllı bilim ve siyaset adamlarının da Kürdıstan projesi doğrultusunda ayrı bir Kürt kimliği oluşturulması girişimlerini destekle­dikleri görülmektedir. Türk basınında yer alan Türk kimliği'ne karşı çıkan yazıların çoğunluğu dolaylı olarak Kürt kimliği'ni savunmakta ve böylece bir ulusal devlet olan Türkiye Cumhuriyeti’ndeki bütün vatandaşların üst kimliklerini aşındırarak alt kimliklerin öne geçmesini sağlamaktadır.Bu süreçte Kürt-Yahudi ittifakının Türkiye’de de yürürlükte olduğu anlaşılmakta bu durum Türkiye'nin ulus devleti ile ulusal toplum yapısına büyük zarar vermektedir. Küçük bir Kürt azınlığın bölücülüğünü, Yahudi asıllı yazar ve bilim adamları destekledikçe, Türkiye'nin ulusal kimliği giderek zayıflamakta ve yıpranmaktadır. Tür­kiye, nüfusunun büyük çoğunluğu kendisini Türk olarak görmekten mut­lu olduğu için Kürt-Yahudi ittifakının gündeme getirdiği bölücülüğe karşı çıkmakta ve zaman içinde de hem Kürt hem de Yahudi asıllı insanlara karşı güvensizlik duymaktadır. Kürt ve Yahudi asıllı yurttaşlarımın Türk halkının giderek kendilerine, karşı artan güvensizliklerini dikkatle izlemelerinde büyük ulusal yarar olacaktır. Emperyalizmin bölgesel federasyon planlarına alet olmayacak Kurt ve Yahudi asıllı yurttaşlarımızla gene eskisi gibi barış içinde yaşamak istiyoruz.

Önceki ve Sonraki Yazılar