Gülçin K. İNCEİPLİK

Gülçin K. İNCEİPLİK

KORONA(CORONA) İLE YÜZLEŞME SIRASI TÜRKİYE’DE!

Türkiye’de resmi olarak ilk korona (corona) vakası görüldü.

Vakanın İstanbul’da olduğuna dair görüşler çoğunlukta. Virüsün ülkenin en kalabalık, hem yurt içi hem de yurt dışı en yoğun hareketliliğine sahip bir şehrinden başka bir yerde görülmesi de beklenemezdi.  

Bir önceki yazıda, tıbbi malzemelerin karaborsaya düşmesiyle birlikte denetimlerin ve yerli üretim kapasitesinin artırılması gerektiğini vurgulamıştım.

Dün gece Sağlık Bakanı Koca’nın gece yarısı açıklamasından sonra online (çevrimiçi) market alışverişlerinde bir anda yoğunlaşma başladı.

Sabah itibarıyla kiminle konuşsam, markete alışverişe gidiyorum diyor.

Herkeste bir panik havası.

Üretici kesim etil alkol stoklarının ülkede bitmek üzere olduğunu söylüyor.

Haliyle özellikle hijyen ürünlerinde haksız fiyat artışları da başlamış durumda.

Ticaret Bakanlığı denetimleri artırmak adına tüketicilerin şikayet bildirimini mobil platformlardan daha kolay iletebilmelerini sağlayan ve ilgili şikayete dair yapılan incelemenin hangi aşamada olduğunu kullanıcılara bildiren HFA uygulmasını geliştiştirmiş(1). Çevrenizde benzer durumlar yaşarsanız, uygulamayı kulllanmanızı hepimizin iyiliği için tavsiye ederim.

Merkezi yönetim ülkedeki panik havasını yönetebilmek için gerekli tedbirleri aldıklarını sürekli vurguluyor; fakat vatandaş kendini güvende hissetmiyor.

Peki, yerel yönetimler ve iş dünyası ne durumda?..

İstanbul açısından Büyükşehir Belediyesi daha vaka resmileşmeden haftalar önce metro ve metrobüsleri devamlı olarak dezenfekte etmeye başlamıştı.

16 milyonluk İstanbul metro ve metrobüslerle bitmiyor tabii. Dolmuşlar, taksiler, AVM’ler ve belki de önemlisi eğitim kurumları. Birçok yere dezenfektan yerleştirildi; ama iş bununla bitmiyor. Anneler ve babalar bugün çocuklarını okula göndermekte endişe yaşadılar. İstanbul’daki birkaç üniversite bugün itibarıyla eğitimine ara verdi.

İş dünyası ise bir yandan üretimin aksamaması bir yandan da iş ortamlarında salgının oluşmaması için şirket içi vakalar yaşanmadan gerekli tedbirleri almalı. Özellikle belirli bir süre kalabalık toplantılar ertelenmeli. Günümüzde teknoloji sayesinde herkes her yerden çalışma imkanına sahip.

Örneğin; yarınki Avrupa Merkez Bankası Para Politikası Kurulu kararına bile yöneticiler telekonferans yoluyla katılacak.

Neticede virüs öncelikle hepimizin sağlığını etkiliyor. Tabii ki bir tek ölüm vakası bile yaşanmadan sağlık alanında gereken tüm önlemler alınmalı.

Ancak yaşanan panik havası ekonomiyi de tehdit ediyor. Üstelik panik salgından çok daha hızlı yayılıyor.

İstanbul’un gün içindeki hareketliliği 10 milyonlarca ve ekonominin kalbi burada atıyor. Bu şehrin ekonomik geliri, onlarca ülkeden daha fazla.

Belki vaka sayısı artmadan virüsten kurtulacağız; ancak yaşadığımız panik günlük yaşantımızı anında değiştirdi ve uzunca bir süre de değiştirmeye devam edecek. Özellikle de ekonomik davranışlarımızı.

Daha az sokağa çıkacağız, daha az seyahat edeceğiz, daha verimsiz çalışacağız. Kısacası, daha az tüketip daha az üreteceğiz.

Bunu bırakın tüm ülkeyi, tüm İstanbul aynı anda yaptığında ekonomi ciddi hasarlar alıyor.

Tarihte birçok örnekte gördüğümüz gibi, bireylerin iktisadi davranışlarını etkileyen panik ortamları ekonomiye ciddi hasarlar bırakan bir krize dönüşebilir. Salgın küresel ekonomide bunu yaşatmadı mı zaten?

Düne kadar ülkede Korona(corona) vakası yaşanmadığı için petrol fiyatlarındaki ve küresel faiz oranlarındaki düşüş bizim için olumluydu. Nitekim benzin ve akaryakıt fiyatlarında bugün itibarıyla büyük indirim yapıldı.

Ancak salgının yaşandığı ülkelerde en çok yıkım turizm ve ihracat tarafında. İhracat oranımız düşük seviyelerde olsa da, turizm sektörü ülkenin en önemli gelir kaynağı.

Düne kadar yerli ve yabancı turistlerin “güvenli” bölge olarak tercih ettikleri Türkiye, bugünden itibaren kırmızı alarma geçmiş durumda. Seyahat ve turizm şirketleri şimdiden birçok rezervasyon iptalleri olduğunu açıkladı.

Sonuç olarak, bir önceki yazıda üzerinde durduğum acil durum yol haritasını yinelemekle birlikte, ülkede merkezi yönetimden tutun da yerel yönetimlere kadar her bir kurum ve kuruluşun panik ortamını çok iyi yönetmesi gerekiyor.

Bunun yolu da riskleri çok önceden öngörerek şeffaf, etkin ve hızlı bir yönetim planını uygulamaktan ve vatandaşa güven vermekten geçiyor.

  1. https://apps.apple.com/tr/app/hfa-bildirim/id1439162081?l=tr

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.