Alp Kırıkkanat

Alp Kırıkkanat

Kısmet

Sahte Balyoz davası nedeniyle Silivri’deki kapalı cezaevine girdiğimde, kendimi burada nasıl sağlıklı tutabilirim diye düşünmüştüm. İçerdeki ilk ilacım, ünlü denizcimiz rahmetli Sadun Boro’nun ‘‘Pupa Yelken’’ isimli kitabı olmuştu. Bu kitap bana sanki astral bir seyahati sağlıyor gibiydi. Saçmalık manzumesi olan dava dosyasını bir kenara bırakıp; geçmişte yapılan bir yolculuğun, o an ve gelecek için yaşanabilecek heyecanlarını hissetmeye başlamıştım. Sadun Boro’nun 22 Ağustos 1965 tarihinde 10,5 metre boyundaki Kısmet isimli yelkenli teknesiyle başladığı ilk seferinden yıllar sonra, bir kısım komutan ve silah arkadaşlarımla birlikte, yeni ve farklı bir rotada viyalamak zorunda kalmıştım. Üstelik, göz göre göre yapılan büyük bir haksızlıkla… Estirilen yalan rüzgarının gücü, o dönem itibarıyla hayatımda arzu ettiğim doğru rotaya dönmeme mâni oluyordu. Fırtına büyüktü ve belli ki kapalı ancak dıştan kilitli bir bölmede belirli bir süre kalmamız isteniyordu.

Merhum Boro kitabında,19 Ekim 1965 tarihinde Cebelitarık limanında Kısmet’in güvertesinde kahvesini içerken; gönderlerindeki ay yıldızlı bayraklardan farkına vardığı Türk harp gemilerinden bahsediyor. Bu gemilerden ilki, Amerika’dan yurda dönmekte iken limanda ikmal yapan TCG Sığacık (M-516) mayın tarama gemisi. Diğeri ise limana sonradan avdet eden TCG Demirhisar (P-112) karakol gemisi. Boro, günümüz itibarıyla hizmet dışına ayrılmış olan bu emektar gemilerin o dönemki personelinin; kendisine, eşine ve teknesine gösterdikleri ilgi, alaka ve yardımlardan kitabında övgüyle bahsediyor.

Yabancı limanlarda sivil ya da askeri bir Türk gemisi ya da teknesiyle karşılaşmak, her zaman insana farklı duygular yaşatır. Gurur, sevinç, hasret, memleket derken duygusallaşır ve kucaklaşır insanlar…

Kaderin garip bir cilvesi olsa gerek, Kısmet’in bu ilk seferinden 47 yıl sonra, Silivri zindanında okuduğum Sadun Boro’nun bu kitabı; bu defa bana nefes aldırıp, içerdeki yaşamıma yardımcı oluyor ve farklı bir duygu sarmalı içine girmeme neden oluyordu. Şartlar gereği bu defa yabancı bir limanda değildim. Fiziki olarak karşılaşmasak da eski bir denizcinin anlatımlarını bir zindan köşesinde yaşarcasına okuyordum. Yekpare, geniş bir anın parçalanmaz akışında, ancak zamanın ne içinde ne de büsbütün dışında olmak gibi bir şeydi bu. O dönem benim kısmetime de bu düşmüştü.

‘‘…Tehlike alın yazısı, onu kimse değiştiremez. Ecel, zamanı gelince, nerede olsak, ama rahat döşeğinde, ama açık denizde gelir bulur. Zaten, onun için de teknenin ismini ‘Kısmet’ koymadık mı!..’’

Bu ifade, belki de kitabın en ilginç cümlesi. 02 Kasım 1965 tarihinde Atlantik Okyanusu’nda karşılaştığı büyük bir fırtına sonrasındaki düşüncelerini bu cümleyle ifade ediyor.Diğer yandan bu cümle, sanki benim de içinde bulunduğum tehlikeyi dert etmemem gerektiğini hatırlatan tevekkül sahibi eski bir denizcinin öğüdü gibi duruyor. Bu, küçük hesaplarla bizi içeri attırmak için sahte belge düzenleyen hainlerin anlayabileceği bir felsefe değil elbette.

Denizde yaşananlar, o an için ya da yıllar sonra bile olsa farklı sebeplerle; bir şekilde, denizcileri birbirine yaklaştırabiliyor. Karada bile olsanız, bu böyle… Hatta bu durum bazen ırk, din, dil vs. farketmiyor. Kimi zaman duygular ve yaklaşımlar ortak olabiliyor. Acılar ve sevinçler bir arada paylaşılabiliyor.

Örneğin, İspanyol yardımcı sınıf harp gemisi SPS Patino (A14)’nun, Aksaz deniz üssünde bulunduğu bu yılın 10 Kasım gününde; Atatürk’ün vefatını anma törenine, gönderlerindeki sancaklarını mezestre ederek (yarıya indirerek) iştirak etmesi de böyle bir şey olsa gerek.

Diğer yandan denizde yardımlaşma, hürmet ve ahde vefanın, daha sonra size getireceği kısmet ve sürprizleri elbette tahmin edemezsiniz. Ne demişler? Yap bir iyilik at denize, balık bilmezse Halik bilir. Münfesih Sığacık ve Demirhisar personelinin Cebelitarık’ta merhum Sadun Boro’ya yaptıkları yardım ve iyiliğin, belki kendilerine değil ama, Boro’nun yazdığı bir kitapla; yıllar sonra meslektaşları olan bir denizciye farklı açılardan yaraması da Halik’in bir işi olabilir mi acaba?

Kısmet işte, bilinmez…

Sadun Boro ve Hak’kın rahmetine kavuşmuş tüm denizcilerimizi saygıyla anıyorum.

Selametle.

 

Kaynaklar:

Boro, Sadun, ‘‘Pupa Yelken’’, sayfa 20, 25, 26, 27, 28, Anonim, Aksaray Sahaflar Çarşısı, 2012, İstanbul.

Tanpınar, Ahmet Hamdi, ‘‘Ne içindeyim zamanın’’, https://www.siir.gen.tr/siir/a/ahmet_hamdi_tanpinar/ne_icindeyim_zamanin.htm(15 Kasım 2020)

Karakaş, Gökhan, ‘‘İspanyol Donanma Gemiside Atatürk’ü Andı’’, Deniz Kartalı, 12 Kasım 2020, https://denizkartali.com/ispanyol-donanma-gemisi-de-ataturku-andi.html  (15 Kasım 2020)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum