FİLİSTİNLİLERE ZULÜM BİTECEK Mİ?

1948’de bir yıl boyunca süren ve İsrail’in kurulmasıyla sonuçlanan savaşta 700.000’in üzerinde Filistinlinin evlerinden, köylerinden ve şehirlerinden zorla çıkarılmasının ve yerinden edilmesinin 70. yılındayız. O tarihten beri, Filistinlilerin Arapça isimlendirdiği haliyle Nakba (felaket), Filistinlilerin kolektif bilincinde sonu gelmeyen bir mülksüzleşme hikayesi olarak durur. 

Mevcut durumda 5.2 milyonun üzerinde kayıtlı mülteciyle Filistinliler, dünyanın en büyük mülteci gruplarından birini oluşturuyor. Filistinli mültecilerin büyük bir kısmı Ürdün, Lübnan, Suriye ve İşgal Altındaki Filistin Topraklarında, çoğunlukla esas evlerinden ve kasabalarından 100km’den daha az uzaklıkta yaşıyor. Yalnızca bu ülkelerde ve topraklarda faaliyet gösteren BM Yakın Doğu'daki Filistinli Mülteciler için Yardım ve Bayındırlık Ajansı’nın (UNRWA) tahminine göre UNRWA’ya kayıtlı 5.1 milyonun üzerinde mültecinin 1.5 milyonundan fazlası tanınmış 58 mülteci kampında, kalan kısmı ise şehirlerde ve kasabalarda yaşıyor. Diğer yaklaşık 100.000 kişi BM Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin yetki sınırlarında kalıyor ve Mısır, Irak ve Libya gibi ülkelerde yaşıyor. Filistinli mültecilerin çoğu bu ülkelerde yoksullukla ve sistematik insan hakları ihlalleriyle karşı karşıya kalıyor. 

Filistin’deki durum üzerine BM Genel Kurulunun Aralık 1948’de 194 Sayılı Kararı var ama 

BEŞLİ ÇETE  engellediği için  Filistinlilerin sefaleti sürüyor. 

Karar da şöyle yazılı: 

“…evlerine geri dönmek ve komşularıyla birlikte huzur içinde yaşamak isteyen mültecilerin evlerine geri dönmesine uygulanabilir en kısa zamanda izin verilmeli… geri dönmeyi tercih etmeyenlere ise mülklerine ve mülklerinin kaybına veya gördüğü hasara karşılık tazminat ödenmelidir.” 

Boşuna bu örgüte “BİRLEŞMEMİŞ MİLLETLER” demiyorum. 

Şu an İsrail olarak bilinen topraklardaki evlerini terk etmek zorunda kalan veya evlerinden zorla çıkarılan Filistinliler ile onların bölgeyle asli bağlarını sürdüren torunlarının uluslararası hukuk gereğince geri dönüş hakkı var. 

Fakat Filistinlilerin yakın gelecekte (birçoğu zaten yıkılmış olan) evlerine veya asıl köylerine ve şehirlerine geri dönebilmeleri olası görünmüyor. İsrail, Filistinlilerin haklarını hiçbir zaman kabul etmedi. Filistinliler kayıpları için hiçbir şekilde tazminat almadı ve geri dönmelerine  ilişkin bir olasılık neredeyse yok. 

 Filistinlilerin büyük çoğunluğunun, özellikle durumlarının belirsiz olduğu Suriye ve Gazze Şeridi ile sistematik ayrımcılığa maruz kaldıkları Lübnan gibi yerlerde, çektikleri zorlukları kısmen hafifletebilecek olan yeniden yerleştirme olanağı da  bulunmuyor. 

Filistinli mülteciler on yıllar içinde defalarca toplu olarak yerlerinden edildi ve bazıları birden fazla kez evini kaybetti. 

1967’de İsrail’in Doğu Kudüs de dahil Batı Şeria’yı ve Gazze Şeridi’ni, yani Filistin topraklarını işgal etmesi sonrasında yaklaşık 300.000 Filistinli yerinden edildi. 

 O tarihten bu yana, İşgal Altındaki Filistin topraklarında yaşayan on binlerce kişi daha, İsrail’in topraklarına saldırganca el koyması, hukuka aykırı yerleşim kurma politikaları, ev yıkımları ve Filistinlileri zorla yerinden etmesi sonucunda evsiz bırakıldı. 

 Özellikle Gazze Şeridi’nde gerçekleştirilen askeri saldırılar, Filistinlilerin yerinden edilmesini ve mülksüzleştirilmesini daha da korkunç  hale getirdi. 

Ürdün, Lübnan ve yakın zamanda Suriye de dahil olmak üzere bölgedeki diğer ülkelerde yaşayan Filistinli mülteciler, silahlı çatışmalar ve şiddet nedeniyle evlerini terk etmeye zorlandı. 

İşgal Altındaki Filistin Topraklarında yaşayan 2 milyonun üzerinde Filistinli, BM Yakın Doğu'daki Filistinli Mülteciler için Yardım ve Bayındırlık Ajansı’na (UNRWA) kayıtlı. Filistinli topluluğun yaklaşık 775.000’i Batı Şeria’da, 1.26 milyonu ise Gazze Şeridi’nde yaşıyor. İsrail’in 11 yıldan beri Gazze üzerinde kurduğu ablukanın yanı sıra Mısır’ın Refah sınır kapısını kapaması ve sınır geçiş tünellerini yok etmesi, buradaki mültecilerin durumunu daha da zorlaştırdı. Ekonominin önemli ölçüde sekteye uğratıldığı Gazze’de işsizlik oranı neredeyse sürekli olarak yüzde 40’ın üzerinde seyrediyor ve bu nedenle dünyanın en yüksek işsizlik oranlarından biri Gazze’de kaydediliyor. İsrail ile Gazze’deki Filistinli silahlı gruplar arasında devamlı cereyan eden silahlı çatışmalarda, İsrail’in hava saldırıları ve bombardımanları nedeniyle çoğunluğu mülteci binlerce sivil öldürüldü ve yaralandı. Uluslararası Af Örgütü, bu saldırılardan bazılarının savaş suçu kapsamına girdiği kanaatindedir. İsrail güçleri Batı Şeria’daki protestolar veya az sayıda kişinin gerçekleştirdiği şiddet olayları nedeniyle mültecileri toplu olarak cezalandırmak için sık sık mülteci kamplarına ve mülteci topluluklara baskın düzenledi. Bu baskınlarda genellikle aşırı ve sebepsiz güç kullanıldı ve mülteciler sıklıkla yaralandı ve öldürüldü. 

Türkiye bu konuda neden sessiz ? 

Türkiye’nin sessizliği ABD’nin Ortadoğu’daki varlığını onaylar, Büyük İsrail’in kuruluşunu da destekler nitelik  taşımaktadır. 

Bu durum geleceğin Türkiye’sinde büyük sıkıntılar yaratacaktır. 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.