Dursun Yıldız Yazdı: Denizlerin Ekolojik Dengesini Bozarsak Büyük Bedel Öderiz

Dursun Yıldız Yazdı: Denizlerin Ekolojik Dengesini Bozarsak Büyük Bedel Öderiz

8 Haziran Dünya Okyanus Günü BM tarafından 2009 yılında resmi olarak ilk kez kutlandı Aslında bu gün önemli bir gün Çünkü bu gün bizlere denizlerin ve okyanusların toplumlara sağladığı katkıların üzerinde durulması açısından çok önemli bir fırsat sağlıyor

Okyanuslar dünya yüzeyinin %70’ini kaplıyor. Şimdi bu yazıyı okuyanlar uçsuz bucaksız okyanusların toplumsal yaşamımız için sunduğu çok somut ve önemli katkıların bazılarıyla belki de ilk kez karşılaşacaklar. İşte bu nedenle 8 Haziran Dünya Okyanuslar Günü önemli.

Okyanusların önemine tatlı su kaynaklarına koyduğu çok önemli katkı ile başlayabiliriz. Su kaynaklarının oluşumu ve yenilenmesi “su çevrimi “denilen doğal bir faaliyetin sonucudur.

Tabiattaki bazı süreçlerin çevrimler halinde düzenlenmiş olması doğal kaynakların yenilenmesini sağlar. Su çevrimi de böyle bir çevrimdir ve OKYANUSLAR’dan başlar

Okyanuslar su çevriminin ana kaynağını oluştururlar. Su çevrimi içerisinde yer alan su buharının yaklaşık % 90'ının okyanuslarca sağlandığı tahmin edilmektedir.

Havaya salınan insan kaynaklı CO2 nin %30 unu alarak atmosferdeki dengeyi sağlarlar

Okyanusların sağladığı faydalar sadece bu kadar değil;

Sera etkisine bağlı oluşan ilave ısınmanın da neredeyse tamamı okyanus sularınca çekilmektedir.

Örneğin son 40 yıl içinde bu sıcaklığın %93’ü bu şekilde depolanmıştır. Havanın ısınması, bu ilave enerjinin sadece %3’lük kısmından kaynaklanmıştır.

Okyanuslar Küresel iklimin düzenlenmesinde de çok önemli bir rol oynarlar, Yerküreye hakim olan iklim, esas itibariyle atmosfer ile okyanus arasındaki etkileşim tarafından belirlenmektedir. Okyanuslar olmasaydı iklim değişimi çok daha hızlı bir şekilde ilerlerdi

Okyanuslar ve Okyanus akımları, dünyanın iklimini düzenleyen küresel termostat görevi görmektedir.

Denizlerdeki planktonlar, dünyanın çok hassas olan ekolojik dengesi içinde çok önemli bir yere sahiptir.

Okyanuslarda çok çeşitli bir canlı yaşamı hüküm sürer. O kadar ki bu canlı türlerinin %86’sı daha keşfedilmemiştir.

Okyanustaki planktonlar albedo etkisinin oluşmasına katkıda bulunarak güneş ışınlarının tümünün dünyaya ulaşmasını engellerler.

Bu mikroskobik canlılar, planktonlar bulutların oluşumuna katkıda bulunurlar. Planktonların çoğu dimetil sülfür denen kimyasal maddeyi üretir.

Bu madde oksijenle birleşerek sülfat haline geçer. Sülfatlar okyanus üzerindeki su buharı için yoğunlaşma çekirdekleri oluşturarak bulutları meydana getirirler.

Bu çekirdekler çok büyük olduklarından yağmura neden olmazlar fakat bulutların güneş ışınlarını emmesini etkilerler.

Böylece bulutlar gelen güneş ışınlarını yansıtır, buna bağlı olarak toprağa erişen güneş ışınları da azalır.

Özetle; Okyanuslardaki bu minik canlıların kükürdü yemesinin sonucunda yeryüzünün sıcaktan kavrulması engellenir ve yaşanılır bir ortam oluşur.

Okyanuslar, ekosistemin ve sürdürülebilir geçim kaynaklarının korunmasında, biyolojik çeşitliliğin sürdürülmesinde çok önemli bir rol oynarlar. Örneğin halen 2,9 milyar insan, protein gereksinimlerinin %20’sini balıkla karşılıyor.

Bu nedenle okyanuslar, insanoğlunun bu gezegende yaşamını sürdürebilmesi için korunması ve sürdürülebilir olarak yönetilmesi zorunlu olan bir ekosistemdir.

dursun-yildiz-yazdi-denizlerin-ekolojik-dengesini-bozarsak-buyuk-bedel-oderiz,.jpg

Okyanusların Karşı Karşıya kaldığı Tehditler Artıyor!

1- Aşırı ve bilinciz avlanma yapılması ve türlerin çeşitliliğinin azalması önemli bir tehdit,

2- Plastik kirliliği başta olmak üzere deniz kirliliği, yılda 8 milyon ton plastik okyanuslara ve denizlere taşınıyor.

Bu plastik atıkların sadece %20 ’si gerçekten denizde üretiliyor; kalan %80’lik kısmıysa karada oluşup nehirler vasıtasıyla denizlere ulaşıyor.

3- Okyanusların ısınması da bu tehditlerden biridir. Bu ısınma denizlerdeki ekolojik dengeyi bozabilir.

Okyanuslardaki mikrop, hayvan ve bitkilerin çoğalmasına ve yaşam alanlarını etkileyip, akıntıların yön değiştirmesine yol açabilir

Dünyanın en az korunan alanları: Uluslararası Sular!

Dünyanın neredeyse yarısı, devletlerin karasularının dışında kalan denizlerle kaplıdır. Bu alanlar günümüzde dünyanın küresel düzeyde en az korunan ve sorumsuzca yönetilen kesimleri arasında yer almaktadır.

dursun-yildiz-yazdi-denizlerin-ekolojik-dengesini-bozarsak-buyuk-bedel-oderiz,,.jpg

Bu Muhteşem Ekosistem Dengesi Bozulursa Ne olur?

Bu sorunun yanıtını hiçbirimiz duymak istemeyiz Çünkü bu ekosistem dengesinin bozulması ile Sarmal Felaket Çevriminin tetiklenmesi riski ortaya çıkmaktadır.

Karbondioksitin önemli kısmını depolamanın yanısıra, insan kaynaklı sera etkisine bağlı oluşan ilave sıcaklığın da neredeyse tamamı okyanus sularınca çekilmektedir.

Okyanuslarda depolanmış bu sıcaklık yavaş yavaş daha derin katmanlara doğru ilerler. Okyanusların bu olağanüstü tutma kapasitesi nedeniyle yüzeydeki sıcaklık artışı ancak çok düşük hızda gerçekleşiyor.

Ancak bu karbondioksit alımı denizlerin giderek daha asidik olmasına sebep olurken ısınma, deniz seviyesinin yükselmesine ve deniz ekosistemi içinde büyük değişikliklere yol açmaktadır.

Okyanusların ısınmasının beraberinde getirdiği bir başka risk de pozitif geri besleme olarak tanımlanıyor.

Deniz yüzeyinde buharlaşma artıyor. İşte bu su buharı, atmosferin daha da ısınmasına yol açıyor ve hatta bu konuda su buharı karbondioksitten daha etkili bir sera gazına dönüşüyor.

Bu sürecin olumlu bir yanı da var, zira milyonlarca yıldır dünyayı yaşanabilir hale getiren doğal sera gazı etkisinin yaklaşık üçte ikisini su buharına, sadece dörtte birlik kısmını CO2 ’e borçluyuz.

Yazık ki şimdi atmosfere ilave CO2 salmak suretiyle bu gazın kendi kendini besleyen bir sarmal oluşturmasına yardımcı oluyoruz.

Bunun akabinde su buharı CO2 ’nin ısıtma etkisini iki katına çıkarmakta, sıcaklık daha da artmakta ve daha büyük bir su kütlesi su buharına dönüşmektedir.

Bu yolla karbondioksitin asıl etkisi birkaç katına çıkabilir. Deniz buzullarının sıcaklık artışına bağlı erimesi, bir diğer pozitif geri besleme unsurudur.

Kuzey ve Güney Kutbu denizlerindeki buzullar, koruma kalkanı görevi görerek, güneş ışımasının %90’ını geri yansıtır.

Isınmanın ilerlemesiyle beraber denizdeki buzların miktarı giderek daha da azalır. Bu erime güneş ışımasındaki yansımanın azalmasına ve sıcaklığın artmasına neden olur.

dursun-yildiz-yazdi-denizlerin-ekolojik-dengesini-bozarsak-buyuk-bedel-oderiz,,,.jpg

Ne Yapılmalı?

Denizlerin korunmasında bütünsel bir yaklaşım sergilenmesi amacıyla 2015 yılında Birleşmiş Milletler (BM) tarafından karara bağlanan 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri Gündeminin 14. Maddesi Denizler ve Okyanuslar için Bir umut ışığı olmuştur.

SDG 14’ün yedi alt hedefi bulunmakta olup bunlar; deniz kirliliğinin önlenmesi, deniz ekosistemlerinin korunması, aşırı avlanmanın sonlandırılması, deniz koruma bölgelerinin belirlenmesi, okyanuslardaki asidifikasyonla mücadele, kayıt dışı ve düzenlenmemiş (İUU) balıkçılığın durdurulması şeklinde sıralanmaktadır.

SDG 14’te belirtilen hedeflere ulaşılması için öneriler ve somut adımlar şimdilik yeterli değildir. Bunun için devletlerin  SDG 14 hedeflerine ulaşmak için verdikleri onay ve aldıkları önlemlere dair merkezi bir sicil kaydı için rapor tutmaları ileri bir adım olacaktır.

Böylelikle şeffaflık ve uzun süreli denetlenebilirlik imkânı da sağlanmış olacaktır. Hedeflerin düzenli şekilde konu başlıklarına göre denetlenmesi, bu tutarlılığı güçlendirecektir.

Bunun dışında deniz ve kaynakların korunması için sektörler üstü bir bölgesel işbirliğinin de güçlendirilmesi gerekir.

Dünyada kent nüfusunun önemli bir bölümü deniz ve okyanus kıyılarında yaşamaktadır. Bu nüfusun 2050 yılında kadar 1 milyar civarına ulaşması beklenmektedir.

Bu da küresel riskle birlikte deniz ve okyanuslar’dan kaynaklanacak yerel bölgesel risklerin de artacağı anlamına gelmektedir.

İnsanoğlu bu yüzyılın başında önüne 2020 yılına kadar denizlerin %10’unu doğal koruma bölgelerine dönüştürme hedefini koymuştu. Halen bu hedefi gerçekleştirmekten çok uzaktayız.

Bu nedenle Dünya okyanuslar gününde daha yaygın etkinlikler yapılarak toplumsal bilinç ve farkındalığın arttırılmasında büyük fayda bulunmaktadır.

Unutmamamız gereken diğer bir husus da dünyadaki yaşamın %94’ünün sucul yaşam olduğudur. Biz kara canlıları olarak gezegenin tüm sakinlerine kıyasla küçük bir azınlığız.

Denizler ve okyanuslar dahil, dünyanın bütüncül ekosistemine zarar verecek her uygulama insanoğlunun doğal yaşam alanını daraltacak belki de ortadan kaldıracaktır.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Önceki ve Sonraki Haberler