Deyrizor’da çatışmalar büyüyor: PKK'ya karşı Arap isyanı...

Deyrizor’da çatışmalar büyüyor: PKK'ya karşı Arap isyanı...

Suriye'nin doğusundaki Deyrizor ilinde terör örgütü PKK/YPG'nin baskısı altındaki Arap aşiretleri ile örgüt arasında 27 Ağustos'ta başlayan çatışmalar, Haseke, Rakka ve Münbiç kırsallarında yoğun şekilde sürüyor.

Arap aşiretlerinin terör örgütünü 33 köyden püskürttüğü öğrenilirken, uzmanlar aşiretlerin eyleminin motivasyon ve hedeflerini tartışıyor. Türkiye’nin bu ayaklanmadaki muhtemel rolü de merak edilenler arasında.


Deyrizor'da terör örgütünün baskısı altındaki Arap aşiretlerinin PKK/YPG'ye karşı başlattığı operasyonlar, diğer Arap aşiretlerinin de katılımıyla genişledi. PKK/YPG'nin yerinden ettiği Arap aşiretlerinin desteğiyle büyüyen mücadelede, terör örgütü, işgal ettiği köylerden kayıplar vererek çekiliyor.

Deyrizor, Rakka ve Haseke illeri ile Halep'in Münbiç ilçesi kırsallarında 27 Ağustos'tan bu yana toplam 33 köy YPG/PKK işgalinden kurtarıldı.

Geri çekilen PKK/YPG'li teröristler, gece saatlerinde ani baskınlarla Arap aşiretlerine zaiyat verdirmeye çalışıyor.

Deyrizor’da ayaklanan Arap aşiretlerinin tek çatı altında birleştiği duyuruldu. Çatı yapılanmanın ismi ve niteliğine dair henüz bilgi yok.

PKK/YPG terör örgütünün ise kendisini sarsan bu ayaklanmaya yönelik karşı hamleler yapmak için toplantıya gittiği öğrenildi.

ARAPLARI TAHAKKÜM ALTINA ALMA GİRİŞİMİ AYAKLANMAYA NEDEN OLDU

Örgütün, ABD ordusunun desteğiyle "DEAŞ'la mücadele" adı altında işgal ettiği Deyrizor'daki halkın tamamı Araplardan oluşuyor.

YPG’nin kontrol ettiği bölgelerde 3 milyon insan yaşıyor. Bölgedeki Suriyeli Kürtlerin oranı yüzde 19,9, Arapların oranı ise yüzde 76,6. Deyr ez-Zor bölgesinde ise iki büyük aşiret bulunuyor: Akidat ve Bekkara. Akidat ve Bekkara aşiretlerinin yanında Abid, Kulayin, Şammar, Zubeyd, Duleym, Cabur, Tayy, Ebu Saraya ve El Rifai aşiretleri Deyr ez-Zor’da bulunuyor.

Nüfus çoğunluğu Arap olan bölgede YPG’nin kurduğu tahakkümün bu ayaklanmaya yol açtığı düşünüyor.

Terör örgütü YPG bu tahakkümünü işgalindeki bölgelerde çocuk yaştaki Arapları zorla silah altına almaya kadar ilerletmişti.

Örgüt, bölgedeki petrol kuyularına el koyarak elde ettiği petrolü ABD’yle birlikte satarak gelir elde ediyor. Terör örgütü elde ettiği gelirden bölge halkının yararlanmasına ise bugüne kadar izin vermedi.

AYAKLANMA NASIL BAŞLADI

Bölgedeki bazı Arap aşireti, terör örgütü PKK/YPG’nin kontrolündeki SDG ile ittifak halindeydi. Ancak geçtiğimiz hafta, SDG’ye bağlı yerel bir Arap silahlı grubu olan Deyrizor Askeri Konseyinin başkanının YPG tarafından tutuklanması üzerine Arap aşiret mensupları ayaklandı.

Ebu Havle olarak bilinen Konsey Başkanı Ahmed el-Habil terör örgütü PKK/YPG tarafından toplantıya çağırılarak göz altına alındı ve halen gözaltında tutuluyor. Terör örgütü PKK/PYG Ebu Havle’nin uyuşturucu kaçakçılığı ve Deyrizor vilayetinde baş gösteren IŞİD tehdidini ele almamakla suçluyor.

Ayaklanan Arap aşiretleri kısa bir süre içerisinde Deyr ez-Zor’daki birçok yerleşim yerini kontrol altına almayı başardı. YPG’nin ABD’den talep ettiği hava desteği de gelmeyince Arap aşiret savaşçıları YPG’yi birçok bölgeden çıkarmayı başardı.

AMERİKA KİMİ SEÇECEK KAVGASI MI

Deyrizor Askeri Konseyi, resmi olarak YPG’nin başını çektiği SDG’nin bir parçası. Ancak Deyr ez-Zor Askeri Meclisi diğer askeri meclislere kıyasen YPG’den görece en çok otonom alan elde eden ve askeri olarak da en güçlü yapıydı. Anadolu Ajansı tarafından yayınlanan Ömer Özkızılcık’ın makalesine göre son dönemlerde – özellikle ABD’deki Hudson Enstitü’de çıkan bir rapor ve akabindeki haberlerde ABD’nin YPG’den vazgeçip Arap aşiretleri ve Deyr ez-Zor Askeri Meclisiyle bölgeye özel bir yapıyla çalışacağı veya çalışması gerektiği argümanı işleniyordu. YPG bu siyasa önerisini ve bu yöndeki haberleri tehdit algılamış olacak ki, YPG komutanları medyaya bu konuda yalanlama demeçleri verdiler. Ancak bu risk YPG tarafından ciddiye alınmış olacak ki, YPG Deyr ez-Zor Askeri Meclis Başkanına karşı harekete geçti.

TÜRKİYE’NİN ROLÜ VAR MI

Arap aşiretlerin ayaklanması başladığı andan itibaren gerek medyada gerek sosyal medyada, Türkiye’nin bu ayaklanmanın arkasında olduğu değerlendirmeleri yapıldı. Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyindeki PKK/YPG terör yapılanmasını ortadan kaldırma hedefi bağlamında yapılan bu yorumu destekleyecek somut veriler henüz yok. Ayaklanmanın Deyrizor kuzeyindeki kısmında harekete geçen Arap aşiretleri Türkiye’nin etkili olduğu bölgelerden geliyor. Ancak olaylara TSK ve Türkiye destekli Suriye Milli Ordusu (SMO)’nun katıldığını gösteren herhangi bir gelişme olmadı.

YPG’den kaçan ve Türkiye’nin oluşturduğu güvenli bölgelere sığınan 250 bin civarında Deyr ez-Zor’lu bulunuyor. Savaş çadırı kuran aşiret üyeleri daha sonra Menbiç’in batısından ve kuzeyinden YPG’ye karşı saldırıya geçti. Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) ve Suriye Milli Ordusu’nun (SMO) destek vermediği saldırının ilk 3 saatinde 4 köy ve 2 tepe, YPG ve Esad yönetiminin ortak kontrolünden ele geçirildi. Ancak Rus uçaklarının müdahalesiyle aşiret kuvvetleri ele geçirdikleri yerlerden geri çekilmek zorunda kaldı.

Bütün bunlarla birlikte burada ayaklanan Arapların, PKK/YPG terör örgütüyle birlikte Esad liderliğindeki Suriye güçlerini hedef aldığı da bilinyor. Hatta Rusya’nın müdahalesiyle durdurulan aşiretlerin Soçi görüşmelerinde elini güçlendirmek için Türkiye’nin desteğiyle hareket ettiği iddialar arasında.

Evrensel’in aktardığına göre Gazeteci Fehim Taştekin, PKK/YPG’nin Deyrizor’dan çekilmesi halinde Haseke ve Rakka’daki Arap aşiretlerini harekete geçirecek başka hamleler de gelebileceğini yazan Taştekin, “Özellikle aşiret isyanını selamlayan Türkiye Menbic, Tabka ve Rakka merkezli aşiret unsurlarını harekete geçirmek için vakit kaybetmeyecektir” ifadelerini kullanarak bölgedeki çatışmanın “Suriye krizinin diğer parçalarını da harekete geçirdiğine" dikkat çekti.

Türkiye'nin Münbiç çevresindeki Arapları ayaklanmaya hazırladığı da öne sürülüyor. Terör örgütünün çevrelenmesi bağlamında Türkiye'nin Arap stratejisini uygulayacağı değerlendiriliyor.

AKP’NİN HAYALİ GERÇEK OLUR MU

AKP'ye yakınlığıyla bilinen uzmanların Türkiye’nin Esad yönetimindeki Suriye’yle barışması yerine bölgedeki aşiret kuvvetlerine destek vererek PKK tehdidine son vererek ABD’nin desteğini almak. ABD’nin bölgede müttefik olarak Türkiye’yi ve Sünni Arap aşiretlerini seçmesini sağlamak da bu ayaklanmanın siyasi motivasyonlarından biri olabilir. Ancak her halükârda ABD’nin bölgedeki ulus devletleri parçalama siyasetinin en uygun aracı PKK/YPG terör örgütleridir. ABD’nin terör örgütü PKK dururken, parçalanmasını hedeflediği ülkeleri (Türkiye, Suriye, Irak ve İran) ‘tercih etmesi’ pek de mümkün görünmüyor.

Ayrıca Türkiye’deki milliyetçi çevrelerin Arapların hem PKK’ya hem Esad’a karşı isyan ettiği değerlendirmesine karşın SDG üzerinden açıklama yapan PKK/YPG, “Esad’a bağlı silahlı çetelerle” mücadele ettiğini açıkladı. SDG ayrıca, Araplar ve Kürtler arasında bir çatışma olmadığını da vurgulama ihtiyacı hissediyor.

Ayrıca Esad'ın da PKK/YPG'yi Suriye açısından var oluşsal bir tehdit olarak gördüğü biliniyor. Dolayısıyla Türkiye açısından hem Esad yönetimini hem de PKK/YPG'yi birlikte hedef almanın sonuç alıcı olmayacağı açık.

ABD DEVREDE

ABD’nin Suriye Büyükelçiliği, Deyrizor'da Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile Arap aşiretleri arasındaki çatışmalara ilişkin açıklamalarda bulundu. Duvar’ın haberine göre, ABD'li komutanlar Ethan Goldrich ve Joel B. Vowell'ın SDG, Demokratik Suriye Meclisi ve aşiret liderleri ile bir araya geldiği belirtildi.

ABD'li komutanların taraflarla görüşme yaptığını duyuran elçiliğin açıklamasında, şu ifadelere yer verildi:

“ABD Dışişleri Bakanlığı Yakın Doğu İlişkilerinden Sorumlu Müsteşar Yardımcısı Ethan Goldrich ve IŞİD’e Karşı Uluslararası Koalisyon Güçleri Genel Komutanı Joel B. Vowell, Demokratik Suriye Güçleri (DSG), Demokratik Suriye Meclisi ve Deyrizor’daki aşiretlerin liderleri ile bir araya geldi. Taraflar, Deyrizor sakinlerinin şikayetlerinin değerlendirilmesi, dış güçlerin Deyrizor’a müdahale etme tehlikesinin, sivillerin ölümü ile kayıpların önlenmesi ve mevcut şiddetin mümkün olan en kısa süre içerisinde azaltılmasının önemi konusunda uzlaştı. Goldrich ve Vowell, IŞİD'e karşı mücadelede ABD'nin SDG ile güçlü ortaklığının önemini yineledi.”

ABD'nin altını çizdiği 'güçlü ortaklık' yola kiminle devam etmek istediğine yönelik açık bir işaret niteliğinde.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Önceki ve Sonraki Haberler
Dış Politika